Başlık atmak da yazıyı yazmak da oldukça zor. Fenerbahçe, Shaktar Donetsk ile hazırlık maçı yapacaktı bu akşam ama kimin umrunda? Adamların ligi başlamış, iki hafta geçmiş yine de Lucescu'nun Türkiye sevgisinin ön ayak olduğu centilmenlikle İstanbul'a gelmişler.
Her şeyden önce yapılması gereken Lucescu başta olmak üzere tüm Shakhtar oyuncu ve yöneticilerine teşekkür etmek sonra da kendilerinden özür dilemek...
Saha içi ile ilgili hiçbir şey yazmayacağım, anlamı yok.
Bu maçtan sonra Fenerbahçe taraftarı ile ilgili yapılacak tüm genellemelere ve eleştirilere de göğüs geriyorum. Hepsini haketmiş olabiliriz. Orada değildim, sahaya girmedim ama suçu paylaşıyorum. Tasvip ettiğim için de değil. Ayrışmayalım diye sadece.
Maça gidip gitmeme arasında kaldım. D - Smart yayınladığından beri hiçbir hazırlık maçı için dışarı çıkmışlığım yoktur. Bugün enteresan şeyler olacağını bildiğim için gittim Alaattin Abi'mizin meyhanesine. Biramı söyledim başladım maçı izlemeye.
Düzgün bir maç izleyeceğimi hiç düşünmüyordum zaten. Bu psikoloji çok da anlatılabilecek bir şey değil. Dışarıdan bakınca herkes, aklı selim davranması gerektiğini söylüyor Fenerbahçe taraftarının. Ama insanların içi yanıyor işte bir şekilde. Benim hatırladığım en zor şampiyonluğumuzdu geçen seneki ve üstünde şaibeler dolaşıyor. Nasıl sindirebiliriz ki kolayca?
Bir şeyler bekliyordum ve olmaya başladı. Basın mensupları hedefti. Topyekün hedef alındıklarını düşünmeyelim. Nasıl Fenerbahçe taraftarının bir kısmının Aziz Yıldırım şakşakçılığı yapmasından ötürü, topyekün Fenerbahçe taraftarını hedef almamak gerektiği gibi...
Bugün için bu denemez elbette. T-shirtler, maskeler, tezahüratlar... Başkana sahip çıkma adına hazırlanmıştı taraftar. Hata yapmış olabilirler, ileride ortaya çıkacak bu. Ama camialarının lideri üzerinden olan bitene bir tepki koymayı doğru bulmuşlar. Ne maskeyi takardım, ne t-shirtü giyerdim ne de o türden tezahüratlara eşlik ederdim stadta olsaydım.
Foto - muhabirlere saldırmalarından da anlaşıldığı üzere tepki kişilere ya da kurumlardan bazılarına yönelik değildi. Basının, süreci işleyiş biçimi ve kulüplerinin suçlu ilan edilmesine gösterdikleri bir tepkiydi. Yoksa o emekçilerin çoğunun Fenerbahçe taraftarı olduğunu bilmiyor mu maça gidenler?
Daha fazlasını bekliyordum. Öyle basın mensuplarına ayrılan bölgenin boşaltılıp, Aziz Yıldırım pankartı konulmasını falan değil. Daha fazlası! Oldu da. Önce 1-2 adam girdi sahaya. Güvenlik de mantıklı davrandı. Hiç sert davranmadılar. Hatta adamlar gider yaptı bunlar sustu falan.
Sonra 4-5 kişi girdi. Aha dedim film başlıyor! Bence olay yine büyümeyecekti ama televizyondan izlediğim kadarıyla bir Fenerbahçeli futbolcunun(Emre olabilir) hızla kale arkasına doğru koştuğunu gördüm. Tabii öncesinde tepki ıslıkları ve uğultuları. Orada anladım ki bir ya da birkaç güvenlik görevlisi sert bir müdahelede bulunmuştu taraftarlara. Bunu doğrulama imkanım yok sadece tahminimi paylaşıyorum.
Öncelikle şunu belirteyim ki bu düzende, güvenlik görevlileri, fonksiyonları gereği, sahaya giren adamlara, dünyanın her yerinde sert davranırlar. Bundan dolayı güvenlik elemanlarını suçlayıp, taraftarı aklayacak değilim. Yazının başından beri yapmıyorum zaten bunu. Ama bir kıvılcım bekleyen, heyecanlı kitleyi harekete geçirmiş olabilir diye düşünüyorum bu tutum.
Tahminlerimden sıyrılıyorum ve son fotoğrafı konuşuyorum şimdi. Sahada binlerce taraftar, maç yarıda kalmış, Aykut Kocaman omuzlarda, Emre ve Volkan hayatları boyunca öpülmedikleri kadar öpülmüşler hem de kıllı kıllı adamlar tarafından. Yani olayın vehameti falan değil insanların sahaya girme nedeni, sürü psikolojisi. İşin içinde iktidar mı vardır, okyanus ötesi mi yoksa tertemiz bir operasyona mı uğramıştır takımları, umurlarında değil. Tepkileri siyasi boyutta verebilecek bir kapasiteye sahip değil bu kitle. Ne yazık ki!
Lucescu'ya çok büyük ayıp, takıma haksızlık... Nereden bakarsan rezillik! Rezillik(!)
Peki arkadaş, neye göğüs geriyorsun? diyenler olacaktır. Elle tutulur hiç bir nedenim ve mantıklı hiçbir izahım yok. Kişisel savunmamı, öfkenin temizliği üzerinden kurabilirim sadece. Yani çoğuna göre bankaları taşlamak, kaldırım taşlarını sökmek meşru olmayan ve mantıksız davranışlar bütünü gibi gelebilir ama bana, bu düzende, çıkartılabilecek en etkili ses olarak gelir hep bu tip eylemler. Varsın meşruiyeti olmasın halk nezdinde.
Bugünkü olayı da siyasi bir düzleme çekip kutsayacak halim yok. Ama basın açıklamasıdır, demokratik tepkilerdir, ıslıktır, alkıştır... Bırakalım bu işleri. Halklar böyle uyutulur. Yakıp, yıkarız mesajı vermek bazen göründüğünden çok anlamlıdır. Devletlerin ve onların elemanlarının(polis, basın, yargı, iktidar, asker vb.) meşruiyetini sorgulayan ben, her hangi bir halk(kitle) eyleminin meşruiyetini bunlar karşısında küçük göremem, görmem.
Tek tutunduğum dal budur. Fenerbahçe'nin sahaya giren taraftarları önce rakibe saygısızlık yapmıştır ve bana göre rezilce davranmıştır. Ama rezilce davranmak da insanlara özgüdür. Rezilliği kabul ediyorum, üstüme alıyorum. Var mı daha ötesi? Siz temiz futbol oynayın, biz rezilliğimizle baş başa kalalım. Buna da tamam!
Son olarak bugün gördük ki, Fenerbahçe küme düşürülürse(gerekiyorsa düşürülsün) bazı kitleler, bazı olaylar çıkaracaklar. Bu çok belli oldu. Futbolun temizlenmesi adına, takımım küme düşürülürse gıkım çıkarsa adam değilim. Giderim Bank Asya'da desteklerim takımı. Ama futbolun temizlenmediğine dair şüphe taşımaya devam edersem, siyasi uzantıların bir dönüşüm çabasına girdiğine düşünürsem, kişisel hesaplarla bazı değerlere kara leke sürüldüğünü hissedersem de tüm rezillikleri kabul edip, saçma sapan, gayri meşru ve anlamsız tepkilerin yanında olmaktan çekinmem.
Bir de mazilerinde hiç şaibe yokmuş gibi davranan rakip takım taraftarları bu kadar koşulsuz, yargısız güveniyorlarsa bu sisteme, işleyen düzene kendi maçlarında da şike olup olmadığını açıklasınlar bir zahmet.
Rica, temenni ediyorum, çok istiyorum, inanmasam bile Allah'ın adını veriyorum inananlar için; mesele her neyse ne, suçluysa yöneticiler, kulüp çeksin cezasını ama şu futbolcuların emeğine, taraftarın desteğine saygı göstermekten imtina etmeyin... Fenerbahçe taraftarı zor günündedir, düşene vurmayın demiyorum. Düştüysek kalkarız mesele o değil. Ama bir gün emeklerinize leke sürülebilir. Kişisel olarak da bu başınıza gelebilir. Bir topluluğu ya da kişiyi hırsız diye itham etmek bu kadar kolay olmamalı. (Bu sözüm şike yaptığı iddia edilen kişilerle ilgili değildir. Ya da tüm rakip takım taraftarlarını kapsayarak söylediğim bir şey de değildir. Her maçı şikeyle kazandığımızı iddia edenler içindir. Kendilerinin de şikeyle kaybettiklerini savunmuş olmuyorlar mı? Fenerbahçe'nin ligde yenmediği tek takım Bursaspor, onları tenzih ederim.)
3 Temmuz'dan beri yazılarımız genellikle duygusallık içeriyor, canlarını sıktıklarımız oluyorsa kusura bakmasınlar. Fenerbahçeliyiz ve sadece içimizden geçenleri söyleyebiliyoruz. Futbolcuların tek delili alın terleri, bizim tek delilimiz de kalbimiz...
4 yorum:
ne kusuru usta.bu blog denen mecra kişisel duyguları ifade etmek için kullanılır.yazıp rahatlamak için kullanılır.şu yaşanan süreç içerisinde aklı selim bir şekilde konuya yakşlaşan ender fenerbahçelilerden birisin.zaten bizde ezeli rakip takım taraftarları olarak sahadaki futbolcuların emeklerine saygısızlık değil bu emeklere gölge düşürenlere kızıyoruz.saf diye temiz diye inandığımız futbola gölge düşürenlere kızıyoruz.yoksa ali yapmış veli yapmış farketmez yada şu takım yapmış bu takım yapmamış hiçbir önemi yok.sonuçta hepimizin içi acıyor şu yaşananlar karşısında emin ol usta.
üzerinde aziz yıldırım tshırtu olan bir taraftar telekomdan girip migros'un önüne kdr koştu.ben migrosdaydım özellikle tshurtı gösterdiği için büyük bir tezahurat aldı. ztn şişko güvenlikçiler yakalayamadı çocugu. sonunda tam aut çizgisinde artık durmuş bir şey yapmazken eğitimsiz bir görevli üstüne atlayıp derbest etti ve ardından 5 ya da 6 güvenlikçi daha üstüne atlayarak taraftarı darp ettiler. emre ve semih taraftarı kurtarmak için o tarafa gelirken tüm stadyum sahaya daldı ztn. gerisi malum. ben açıkcası böyle olsun istemezdim. ztn orada bile ayıp oldu dediğim için bir kaç taraftarla sözlü tartıştım. ama kimse medyanın şu yaptıklarından sonra taraftar tepkisine laf edemez.
Hemen hemen aynı düşünüyor gibiyiz, nacizane: http://cizgiden-cikaran.blogspot.com/2011/07/bir-persembe-aksam-hikayesi.html
Şuna katılmamak elde değil: Fenerbahçe taraftarı zor günündedir...
Herkesin bu gerçekle hareket etmesi lazım. Yarın kimin başına ne geleceği belli değil. Ancak Fenerbahçe taraftarının da kendi aralarındaki aklıselim insanlara daha fazla kulak vermesi gerekiyor. Dostu düşmanı ayırt etmesi gerekiyor. Ama bunun çok kolay bir şey olmadığının da farkındayım.
Bir de dünkü olaya neden olan sürecin, Fenerbahçe yönetimi tarafından da iyi yönetilemediğini düşünüyorum. Kulübün ve camianın büyüklüğünden ziyade Aziz Yıldırım'ın mazlumluğu ön plana çıkarıldı. Gerek resmi siteden yapılan açıklamalar, gerek Fenerium'un Aziz Yıldırım tişörtü basıp işi ticarete dökmesi, gerekse de Aziz Yıldırım'ın gönderdiği mektup gibi etkenler birikti ve dünkü duygu patlaması yaşandı. Daha kontrollü olunabilirdi. Ve hatta olunmalıydı...
Biraz vicdan ve mantık sahibi olup da dünkü olayların içinde yer almış Fenerbahçeliler, bu sabah kalkıp televizyondan olanları izleyince gördüklerinden hoşnut olmamışlardır diye düşünüyorum. Ancak bir de ne olursa olsun, her hakkı kendine ait görenler var. İşte onlara diyecek söz bulamıyorum. Fenerbahçe taraftarının kulübün içinde bulunduğu durumla ilgili hissettiklerini anlayabiliyorum ancak Aziz Yıldırım'ı böyle körü körüne savunmasını anlayamıyorum.
Yıldırım suçsuzsa zaten bu işle ilgili 2-3 kelam etmiş ya da bir şekilde görüş bildirmiş herkes belli bir yükün altına girip herkesin hakkını vermek zorunda. Ancak ya suçluysa? O zaman yüzüne maskeler geçirip Aziz Yıldırım tişörtleri giyen, onu ilahlaştıran taraftar ne yapacak? Dün yaşananlardan haz alan, Fenerbahçe'ye kimse karşı çıkamaz tavrını sürdüren Fenerbahçeliler bunu iyi düşünmeli...
Yorum Gönder