Şike soruşturmasına dair gerekli yazı yazıldı blogumuzda. Noktasına, virgülüne dokunmamıza, eklemeler yapmamıza gerek yok. Zaten süreç bitmeden atıp tutmanın da alemi yok. Bir taraftar olarak hissiyatımı paylaşmak yapabileceğim tek şey. Sanırım insanların bu olay üzerinden "taraftarlık" adına yaptığı yorumların saçmalığından daha anlamlı olacak. Biri, bütün olan biteni tamamen taraftarın üstüne yıkar; diğeri, Aziz Yıldırım'ın köpeği olmuş ve bütün konuşanlara havlar.
Öncelikle Aziz Yıldırım, Şekip Mosturoğlu kısacası Fenerbahçe Yönetim Kurulu ve kulüp çalışanlarının, iddia edildiği gibi 3 maçla ilgili bir şike ya da teşvik durumları gerçeği yansıtıyorsa varsayımı üzerine hissiyatlarımı yazayım ki en önemlisi budur.
Sadece Fenerbahçe değil, bütün takımlarımızın hatta dünya üzerindeki birçok takımın başkanları, sahipleri ve yönetim kurulu üyeleri para sahibi insanlardır. Sermaye sahipleridir kısaca. Ve biz biliriz ki yüksek sermaye sahipleri, devletle, derin devletle ve mafya ile iç içe olmak durumundadır. Bekaları buna bağlıdır. Fenerbahçe yöneticilerinin de tertemiz olduğunu iddia etmek; tarih, sosyoloji, iktisat ve siyaset bilmemekle mümkün olur ancak.
Bu kadar çok paranın döndüğü bir sektörde, bu tip olayların yaşanması da normaldir. İktidarın bazı fabrikaları peşkeş çekmesi, yolsuzluklara adının bulaşması gibi bir şey. İktidar yozlaştırır diyelim kısaca. Fenerbahçeliyim ama Fenerbahçe de dahil hemen hemen hiçbir başarılı ve büyük kulübün mazisinin temiz olduğunu düşünmüyorum. Zaten taraftarı olmaktan dolayı övündüğüm husus da bu değil.
Daha somut konuşalım. Kulüpleri bazı insanlar yönetirler. Yaptıkları da kulübü bağlar. Ama o kulübü yönetenleri sıradan bir taraftar seçmez, kongre üyeleri seçer. Yani aralarındaki en otoriter zengini seçer zenginler. Taraftar ise önce oyunu sever. Sonra takımı sever. Renkleri sever. Ve o renklerin başarılı olmasını ister. Başarıyı haketmesini ister.
Daha da somutlaştıralım ve sezona dönelim. Bahsi geçen maçlarda Fenerbahçe'nin, rakiplerinin nasıl oynadığına falan değinmeyeceğim. Varsayımımızı "şike olmuşsa" diye belirledik çünkü.
Şike yapılmışsa ve yönetimin bu olayda bir dahli varsa; bu onların sahtekarlığı, adiliği, hırsızlığı olacaktır. Fenerbahçe kulübünün temsilcileri oldukları için de bu adamlar yüzünden Fenerbahçe'ye yaptırım uygulanacaktır.
Diğer takım taraftarlarının, bu olay üzerinden Fenerbahçe'ye yönelik suçlamaları, imaları, alayları haklı olacaktır. Fenerbahçeli bunları taşımak ve bunlarla yaşamak zorunda olacaktır. Zaten bunları taşıyamayacak olan kişi, ""ben böyle bir takımı tutamam" diyerek terkedecektir gemiyi. Terketsin zaten öylesi!
Gerçek Fenerbahçeli formayı, armayı, bayrağı gururla taşımaya devam edecek olandır. Takım hangi lige düşürülürse düşürülsün.
Şimdiden yürüyüşler düzenleyenler, başkana sahip çıkanlar bir ayrımı gözden kaçırıyorlar. Fenerbahçe'nin tarihine kara bir leke olarak geçebilecek bu olay, bu taraftarlar sayesinde şahısların üzerinde yaratacağı tahribattan daha çok kulüp üzerinde bir tahribat yaratabilir. Biz kötü, ahlaksız, sahtekar yöneticileri; bu olayların müsebbibi olarak ilan edip, takımımızın büyüklüğünden bir şey kaybetmemesi için seferber olmalıyız. Aziz Yıldırım'ın büyüklüğünün bizim için bir anlamı mı var? Ayrıca Aziz Yıldırım'ın temizliğine dair bu inancınızın kaynağı nedir?
Juventus küme düşürüldü, irtifa kaybetti. Bu olaylar gerçekse, Fenerbahçe'de benzer bir durumla karşı karşıya kalacaktır. Hiç şüphesiz irtifa kaybedeceğizdir ki zaten başlamıştır bu süreç. Peki Juve düştü de öldü mü? Büyüklüğünü tekrar kazanmak için mücadelesini vermiyor mu? Bu taraftarlar, bu adamlara bu kadar sahip çıkmaya devam ederse; Fenerbahçe'yi öldürecekler, haberleri yok... Kanunların yarattığından daha büyük bir etkiyi sokakta, camiada, kulüpte, takımda ve sosyal çevrede yaratacaklar.
Bunu yazmak mecburiyetten. Varsayımımızı nasıl oluşturduğumuzu unutmadan değerlendirelim yukardakileri.
Elde bu kadar çok delil varken ve zanlılar güvenebileceğimiz adamlar olmadığından mevzu hemen hemen belli. Belki bazı paralı Fenerbahçeliler bu işlere, yönetimden habersiz(başkanın veya bazı yöneticileri isimlerini kullanarak), tamamen duygusal bir hezeyanla karışmış olabilirler. Sanıyorum başkanı ve bazı yöneticileri kurtarabilecek tek durum budur.
Son sözümüzü yazalım. Biz Fenerbaçeliler, Fenerbahçe'nin arkasında durmaya, desteklemeye, sahip çıkmaya, başarılarıyla gururlanmaya, maçlarına gitmeye, desteklemeye, bazen ağlamaya, bazen gülmeye, sarı - lacivert - şampiyon - fener diye bağırmaya devam edeceğiz. Takım hangi kademede ve hangi rakiplerle oynarsa oynasın.
Ve yine biz Fenerbahçeliler, Aziz Yıldırım'ın, Şekip Mosturoğlu'nun ya da her hangi bir bireyin, sırf temsiliyet hakkı var diye körü körüne kuyruğuna takılmaktan uzak durmalıyız. Bunun kısa ya da orta vadede en büyük cezasını biz ve takımımız çekebilir çünkü. Sonuç bu adamların suçsuz olduğuna yönelik çıksa bile.
Bizim derdimiz bir para babası olmamalı kulübün temsil hakkını elde etmiş olsa bile. Unutmayalım; sokakta, stadta, çevremizde, ilişkilerimizde, evimizde, meyhanede bu takımın temsil hakkı bize ait. Biz de neyin peşinden gideceğimizi iyi belleyelim. Fenerbahçe'nin peşinden yürüyelim... 100 yıllık kulübün üzerine 10 yıllık adamları koymayalım...
1 yorum:
kendi yazıma kendim yorum yapayım. savcının zekeriya öz olması bu davanın bitemeyeceğini gösteriyor bizlere. ve gözaltına alınan herkes bu süreci töhmet altında geçirecek. bu da en büyük zararı kulüplerin göreceğinin işareti.
yine savcının zekeriya öz olması ve zekeriya öz'ün galatasaray'a üye olmasının üstünden birçok haber yapılacaktır. bence spor basını bu tuzağa düşmemeli ve tüm basın savcı ile cemaat arasında tahmin edilen türden bir ilişki olup olmadığı konusuna eğilmelidir.
yazı yazmadan önce aklımdaydı ama unuttuğum bir konu var. alex, gökhan gönül, topuz, emre, lugano birleşsin ve kendilerinin gösterdiği emeğe saygı duymayan kim varsa temiz bir dövsün. tabii iddialar kanıtlanırsa...
Yorum Gönder