Bu sayfaya uzun süredir bir şeyler yazma fırsatı bulamıyordum. Aslında ne zamandır aklımdaydı. İnsan boşlamak da istemiyor ancak vakit olmayınca da yapacak bir şey yok. Neyse ki birkaç gündür ülke futbolunun en temel sorunlarından biri olduğuna inandığım bir konuda peş peşe haberler çıktı da böylelikle blog için vakit yaratmak biraz da mecburi hale geldi.
Beni uzun aradan sonra blog yazısı yazmaya iten konu futbolumuzdaki baba figürü ve bu figüre olan tehlikeli bağımlılığımız... İlk olarak, bir zamanlar penaltı atışları esnasında kale çizgisindeki kartal duruşuyla ünlenen, ancak kariyeri Halilagic'in geri pası gibi ayaklarının altından kaydıktan sonra hafızalara daha çok kale direklerine kafa atarken kazınan Fevzi Tuncay'ın başına gelen talihsiz bir olayla gündeme geldi bu konu. Beşiktaş'ın eski kalecisi, eski eşine ödemesi gereken bir para nedeniyle göz altına alınmış ve eski futbolcu arkadaşları bu parayı aralarında toplayıp, Fevzi'nin serbest kalmasını sağlamıştı. Buraya kadar her şey, insanımızın anladığı şekilde vefa ile açıklanabilecekken Fevzi Tuncay'la ilgili bir başka haber de Fatih Terim cenahından geliyordu. Milli takımların yeni hocası, eski öğrencisini bu zor gününde TFF çatısı altında istihdam etme kararı almıştı ve Fevzi Tuncay'ın Milli Takımlar İzmir Bölge Antrenörü olarak göreve başlayacağı söylenir olmuştu. Tabii ki bu da kulağa ilk anda hoş gelen,