30 Nisan 2010 Cuma

Kim Gitsin?

Sezonun bitmesine yakın, daha şampiyonluk düğümü bile tam çözülmeden, memleketimin transfer açlığı da kendisini göstermeye başladı. Bakalım bu yaz ne gibi taraf değiştirmeler izleyeceğiz. Şahsım adına merakla bekliyorum. Gelecek olanların heyecanının yanında bir de gitmesi beklenenler var doğal olarak. 4 büyük takımın taraftarı da takımlarından belli isimlerinin biletini kendilerince kesmiş durumda. Bugün o gitmesi beklenen isimlerden kısaca bahsedelim istedim.

Lider Fenerbahçe'den başlayalım. Fenerbahçe kadrosuna baktığımızda, ilk gitmesi istenen oyuncu olarak Fabio Bilica'yı görüyoruz. Bilica, hem kontrolsüz ve riskli futbolu, hem de gereksiz derecede agresif yapısı nedeniyle Fenerbahçeli taraftarların tepkisini üzerine çekiyor. Öylesine sinirli ve gergin ki, ülkemizde "hırçın" diye nitelenen Lugano bile yanında melake gibi kalıyor. Dağınıklığı da ayrı bir konu tabii. Muhtemelen yönetim de buna paralel düşünüyor ve Bilica'yı sezon sonunda göndermeyi planlıyor. Fenerbahçeli taraftarların biletini kestiği diğer isimler ise Güiza, Deivid ve Ali Bilgin. Bu üçlüden Deivid ve Ali Bilgin'in sezon sonunda yolcu edilmesi kesin gibi ancak Güiza konusu alıcılara bağlı. Yeterli teklif gelirse İspanyol oyuncu da tutulmaz. Vederson, Cristian Baroni ve Selçuk Şahin gibi isimler içinse taraftar bölünmüş durumda. Kimisi kesinlikle gönderilmelerini isterken, kimisi de kalmalarından yana. Özellikle de Selçuk'un son iki sezondaki derbi performanslarını da göz önüne alırsak kalma şansı büyük. Vederson ve Cristian ise takımdaki Brezilyalı tayfasına sıcak bakmayan kesimin ana hedeflerinden. Gitmesi istenen isimler arasında en dikkat çekeni ise Semih Şentürk. Fenerbahçe'nin kendi özkaynaklarından yetişmiş bir oyuncu olan ve bu zamana kadar birçok kritik maçı da attığı gollerle takımına kazandıran "Genç Semih", huzursuz bir sezon geçiriyor ve hem yönetimle hem de teknik kadroyla arası limoni. Bir kısım taraftar da Semih'in gitmesinden yana. Ki bence de artık kendisi için bir değişikliğin vakti gelmiştir.

Galatasaray kadrosuna göz attığımızda yine birçok ismin üzerinin taraftarlar tarafından çizildiğini görüyoruz. Bu isimler arasında en önemlisi hiç şüphesiz Servet Çetin. Daha geçen transfer sezonunda Marsilya'ya 8 milyon euro bonservisle gidecekken son anda bu transferin yatmasıyla kulübünde kalan Servet, bu olaydan dolayı yaşadığı motivasyon kaybı nedeniyle vasat bir performans bile sergileyemeyince Rijkaard tarafından birden ikinci plana atıldı. Yedek kalmaktan dolayı yaşadığı huzursuzluğu da gizleyemeyince birdenbire etrafa antipatik gelmeye başladı doğal olarak. Taraftar da hem Servet'in bu antipatik tavırlarından hem de bu sene gösterdiği kötü performansın da etkisiyle hazır para ediyorken gönderilmesinden yana. Ayrıca sezonun yarısında sakatlığından dolayı forma giyemeyen Gökhan Zan, kritik maçlarda yaptığı hatalarla çok şeye malolan kaleci Leo Franco, geçirdiği uzun süreli sakatlığın ardından bir türlü istenen düzeye gelemeyen Uğur Uçar, taraftarın bir türlü ısınamadığı Barış, bu sezon yaşının da etkisiyle çok silik kalan Ayhan Akman gibi isimler, hemen hemen bütün Galatasaray taraftarları tarafından gönderilmesi istenen isimler. Bir de tabii ki hakkında kararsız kalınanlar var. Mesela Emre Aşık... İlerleyen yaşına rağmen tam bir profesyonel olması, 1 sene daha kadroda tutulmasını sağlayabilir. Ayrıca geldiği günden bu yana birkaç maç hariç bekleneni veremeyen Elano da hakkında kararsız kalınanlar arasında. Muhtemelen Dünya Kupası'nın ardından yüklü bir bonservis karşılığında satılırsa kimse itiraz etmeyecektir. Mehmet Topal ve Arda da takım için ne kadar önemli isimler olsalar da iyi para veren olursa taraftarın gözünde satılabilecek oyuncular arasında. Tabii Arda konusunda, oyuncunun mutlaka kalması gerektiğini düşünen bir grup taraftar da yer alıyor. Harry Kewell ise çok enteresan bir durumun içinde. Oynadığı dönemde herkesin adeta kendisine taptığı Kewell, sakatlığu uzayınca bir anda gözden düştü. Çok ciddi bir kitle tarafından yeni sözleşme önerilmemesi gerektiği vurgulanıyor. Yine önemli bir kısım da kendisinin 6+2 yabancı kuralının +2 'si için çok önemli bir futbolcu olduğunu ve kesinlikle kadroda tutulması gerektiğini savunuyor. Bence de kadroda yeri olmalı. Mustafa Sarp konusunda da bazı taraftarlar olumsuz düşüncelere sahip. Sezonun ikinci yarısındaki durgun performansı, Sarp'ın biletini kesebilir. Tabii senede 30 maç oynamaya alışmış bir oyuncu birden 50'leri 55'leri görünce böyle bir yorgunluk yaşaması normal bana göre. Kiralık oyuncular Gio, Jo ve Caner de taraftarı bölmüş durumda. Jo'nun kalmasını isteyen neredeyse yok. Gio ve Caner ise bir kısma göre yaşlarına hürmeten geleceği düşünerek alınmalı. Ben de eğer uygun bonservis ücretleri istenirse alınmaları taraftarıyım.

Beşiktaş da taraftarın kabuk değiştirmesini beklediği takımlardan biri. Ancak muhtemelen Fenerbahçe ve Galatasaray kadar keskin hareketlere sahne olmayacaklar. Kiralık olan İbrahim Kaş'ın gidişine taraftar oldukça olumlu bakıyor. Ayrıca Serdar Özkan da, her ne kadar altyapıdan yetişmiş olsa da, taraftarın sıcak bakmadığı oyunculardan. Bunların dışında Fink, Tello ve Tabata'nın da taraftarın kadrosunda yerlerinin olmadığını söyleyebiliriz. Bir de tabii kadroda olmasına rağmen sözleşmesi dondurulan Delgado var. Kimileri kesinlikle gitmesini isterken, kimileri de kendisini kurtarıcı gibi görmekte. Bence gitmesinde fayda var. Tabii bu oyuncuları göndermek bu kadar kolay değil. Neticede kendilerini getirirken ödenen paralar ortada. Taraftarın çok sıcak bakmadığı Uğur İnceman ise sözleşmesini yenilediği için herhangibir riskle karşı karşıya görünmüyor.

Trabzonspor, biletleri kesme işlemlerine erken başladı. İlk olarak Ömer Aysan Barış ve Zafer Yelen gönderildi. Şimdi taraftarın ilk hedefi Umut Bulut. Bana göre hakkı yenen bir oyuncudur Umut. Tamam, zaman zaman beceriksiz davranır. Olmayacak goller kaçırır ama Türkiye şartlarında iyi golcüdür. Rotasyonda fayda sağlayabilecek bir oyuncudur. Muhtemelen o da sezon sonu ayrılacak gibi. Umut'un dışında Rigobert Song ve Engin Baytar da her an bileti kesilebilecek oyuncular arasında. Başka da bir hareket beklemiyorum ben Trabzonspor'dan.

Şimdilik görünen tablo bu. Tabii hiç ummadığımız isimler de gidebilir. Burada kesin gidecek dediklerimiz de kalabilir. Her şey olur bu ligde. Ancak şu var ki, bu saydığımız isimler arasındaki yerli oyuncular, Anadolu takımları için batan geminin malları olacaktır.

29 Nisan 2010 Perşembe

Karabükspor 1 Mayıs'ta Taksim'de...

Aynı zamanda Çelik-İş Sendikası başkanlığını da yürüten Kardemir Karabükspor başkanı Feridun Tankut'un açıklamasına göre Taksim'deki 1 Mayıs törenlerine Kardemir Karabüksporlu futbolcular da katılacak ve işçilere destek verecek. Açıklama şu şekilde:

"Sendikaların kutlamalarla ilgili ciddi çalışmaları var. Biz de bu kutlamalara katılacağız. İşçi bayramımıza renk katmak için başkanlığını yaptığım, bu yıl Süper Lig'e çıkmayı başaran Kardemir Karabüksporlu futbolcularla birlikte İskenderun Demir Çelikspor Kulübü futbolcularını da kortej alanına getireceğiz. Taksim'deki 1 Mayıs kutlamalarına Kardemir Karabüksporlu futbolcularla renk katacağız. Futbolcularımız, işçilerimizle yürüyerek onlara destek verecekler. Oyuncularımızın, işçilerimizin kullandıkları baretleri başlarına koyarak basında birçok fotoğrafları yayınlandı. O fotoğrafı, Taksim'de de vermek istiyoruz. Çünkü bu iki kulübümüz işçi takımıdır, işçilerin destekleriyle ayakta durmaktadırlar".

Göğsünde Kardemir'in, sırtında ise Çelik-İş Sendikasının adını taşıyan Kardemir Karabükspor, Türkiye'deki işçi sınıfının takımı boşluğunu doldurmanın en büyük adayı olarak görünüyor ve bu Taksim hamleleri de oldukça ilgi çekici oldu. Bu tarz sosyal rolü olan başka futbol figürleri görebilecek miyiz acaba bu ülkede..

Gamsız Avrupalılar / Barcelona:1 Inter:0

Bir türk takımının, özellikle bir Avrupa Kupası maçında son dakikada attığı gol verilmeyecek de o hakemler, o rakip stattan elini kolunu sallaya sallaya çıkabilecek. Acaba öyle günler görebilecek miyiz?

Dün akşam İspanyolların başına geldi bu hadise. Barcelona'nın Krkic'in ayağından uzatmalarda bulduğu "bence" nizami olan gol, hakemin elle oynama kararı nedeniyle verilmedi. Barcalı futbolcular bir an şaşkınlık yaşadılar ve oyuna devam ettiler. Bizde olsa türlü tartaklamalar, darplar, küfürler... Havada uçuşan kartlar... Maçtan sonra demeçler... Avrupa kupası maçı olmasına da gerek yok bunlar için.

Tamam, medeniyetsizlik yapmamak lazım hakemin hatası çok şeye de malolsa ama bu Avrupalılar da biraz fazla gamsız yahu...

28 Nisan 2010 Çarşamba

Sen İnsansan Bizdekiler Ne? Vol.2 / Ivica Olic

Normalde yedek bu adam. Ancak ne olursa olsun, sahada olduğu sürece elinden geleni yapıyor. Bu sezon gösterdiği performans, bir Ole Gunnar Solskjaer tadında. Aslında kendisinde her zaman için 90'ların başındaki o klasik son vuruşçu forvetlerin havası olmuştur. Bana hep o dönemdeki oyuncuları anımsatmıştır stili ve özgüveni sayesinde. Profesyonelliği de aynı seviyede, ki dün gece takımı Bayern Münih'in, Lyon karşısındaki 3 golüne birden imza atarak Şampiyonlar Ligi Finaline bilet rezervasyonunu bizzat yaptırdı. Bakalım bizim takımlarımızda ne zaman olacak böyle rotasyon oyuncuları... Hoş, rotasyonu geçtim, as takım oyuncularının böyle performanslarını da öpüp başıma koyarım.

27 Nisan 2010 Salı

Christoph Metzelder Schalke 04'te...

2010-11 sezonuna dair kesinleşen transfer haberlerinden biri de Almanya'dan geldi. Real Madrid'in sakatlıktan başını kaldıramayan stoperi Christoph Metzelder, Schalke 04 kulübüyle 2013 yılına kadar sözleşme imzalamış. Bedelsiz yapılan bir transfer ve 29 yaşındaki bir futbolcu. Bence sakatlık sorununa rağmen verimli bir hareket olmuş. Metzelder, yandan yemiş Norveçli balıkçı sakalıyla birlikte mutlaka katkıda bulunacaktır Schalke'ye.

Olympique Lyonnais vs. Bayern München


Bernabau'da final oynayacak ilk takım bu akşam belli olacak. Allianz Arena'da oynanan ilk maçı Robben'in golüyle 1-0 kazanmıştı Bayern München.

İki takım da finali çok istiyor. Her sene çeyrek finalde elenen Lyon, bu kadar yaklaşmışken İspanya yolunu tutmak derdinde. Bayern Münih de Manchester United'tan intikamı almışken sonuna kadar gitmek istiyor. 1-0'lık avantajları da yabana atılacak cinsten değil. Bir şekilde gol bulabilen Bayern, 1 gol attığı takdirde final kapısını aralamış olacak.

Fransa Futbol Federasyonu bu maç öncesinde, Lyon'un oynayacağı lig maçını erteledi. Lyon tamamen bu maça konsantre olabilmiş durumda. Louis Van Gaal çok tepki gösterdi bu duruma. UEFA'yı göreve çağırdı. Fakat UEFA pek tabii ki Fransa Futbol Federasyonu'nun lig maçlarıyla ilgili kararlarına müdahele edemezdi.

Lyon teknik direktörü Claude Puel, bazı riskleri almak zorunda olduklarını açıkladı. 2 farklı galip gelmek zorunda olduklarını ve bekleyemeyeceklerini söyledi. İlk maçtaki gibi olmayacak, biz kendi oyunumuzu oynayacağız diye de bitirdi. Lyon bu kupada, iç sahada hiç kaybetmedi.

Lyon'da sağ bek Clerc ve orta saha oyuncudu Bodmer sakatlıkları dolayısıyla kadroda olmayacaklar. Jeremy Toulalan da cezalı durumda. Orta sahanın önemli isimlerinden Makoun, golcü Lisandro ve defans Boumsong'un durumları ise şüpheli.

Sol bek Cissokho, kanatlarda oynayabilen Delgado, defansif orta saha oyuncusu Gonalons, oyun kurucu Kallström, takımın kaptanı ve defansın sigortası Cris ve hücuma dönük orta saha oyuncusu Pjanic kart gördükleri takdirde finali kaçıracaklar.

Van Gaal de her zaman atak bir oyun oynadıklarını ve bunu değiştirmeyeceklerini belirtmiş. Üzerinde bir baskı hissetmediğini de açıklamış. İki teknik adamın demeçlerinden bol pozisyonlu bir maç olacağı izlenimi çıkıyor.

Bayern'de Tymoschuk Fransa kafilesinde yok. Pranjic ve Ribery de kart cezalısı. Defansın ortasında oynayan Van Buyten ve Demichelis'in durumları maç saatinde belli olacak. Bir diğer savunmacı Contento ve forvet Klose de şüpheliler listesinde. Kart sınırında oyuncusu yok Bayern'in.

D-Smart yayınlayacak karşılaşmayı. Tsi 21.45'te başlayacak maç. Maçı Massimo Busacca yönetecek.

19 Nisan 2010 Pazartesi

Fenerbahçe - Beşiktaş Maçı Üzerine



Dün bir maç oynandı Kadıköy'de. Hakemin kötü yöneteceği bir hafta önceden belli olan bir maç. Kim kazanırsa kazansın, kaybedenin hedefinde hakemin olacağı bir maç. 3-4 hafta önce bir tanesinin basın toplantıları yapması, diğerinin hafta içindeki telefon mesajları. Hatta bir yöneticinin hakemin ismini vere vere, kişiyi şaibe altında bırakması. Bu arada bu açıklamayı yapan adamın bilim adamı olması!

Hakem konusuna sonra değineceğimi belirterek saha içinden konuşmaya çalışalım... Maç golle başladı. Fenerbahçe için olması gereken buydu. Çünkü Beşiktaş, çok fazla savunmacıyla sahaya çıkmıştı ve oyunu sıkıştırabildikleri ölçüde başarılı olacaklardı. Gol atılamayan her dakika Beşiktaş lehine olacaktı ama Fenerbahçe ilk atakta golü yakalayınca, futbol adına bir şeyler bekleme ümidi doldu içime. Sahada oynanacak şeyin futbol olacağını da düşündüğüm için de Fenerbahçe'yi avantajlı görüyordum, oyuncu kadrolarına bakınca. Açıkçası fark olur diye bekliyordum. Kanımca Güiza ve Alex pozisyonları değerlendirebilselerdi, çok rahat bir maç izleyebilirdik ve dünkü hadiselerin hiçbiri olmazdı.


Fenerbahçe ilk yarı pas yaptı, ara sıra atağa da çıktı ve istediği gibi oynadı. İkinci yarı Beşiktaş, İbrahim Kaş-Uğur değişikliği ile maça başladı. Toraman sağ beke geçti. Orta saha pas yapma alışkanlığı kazandı böylece. Fenerbahçe de stresten ve Emre'nin kötü gününde olmasından ötürü orta sahanın hakimiyetini Beşiktaş'a kaptırdı. Fenerbahçe'nin orta sahasında oyunu rahatlatabilen tek isim Özer'di dün akşam. Alex'e attığı 2 tane ara pasının, ayrı değerlendirilmesi gerekiyor bu arada Özer'in ve bu paslar onun daha iç mevkilerde oynaması gerektiğine kanıttır.

Beşiktaş baskı kurdu fakat pozisyona giremedi. Girmesi de beklenemezdi çünkü gol atacak adam olan Bobo, oyun kurmakla meşguldü. Tello kayıptı. Hücum alanında Bobo'ya yardımcı olabilen tek isim İsmail oldu. Beşiktaş bu kadar az kişiyle, artık savunma yapmayı bilen Fenerbahçe'ye karşı pozisyon üretemezdi ve üretemedi. Mustafa Denizli de hamle yapmayınca pozisyonsuz bir Beşiktaş baskısı izledik. Güiza ve Vederson ile gol kaçıran taraf, hiçbir şey oynamamasına rağmen Fenerbahçe'ydi. Alex'in de içeriye çıkardığı topa Mehmet Topuz'un yetişememesi de net sayılabilecek bir pozisyondu.

Serdar Özkan'ın oyuna girmesi hiçbir katkı sağlamadı fakat Semih oyuna girdikten sonra anladık ki, Güiza'ya 85 dakika katlanmak, maçın seyrini değiştirmemekle eş değermiş. Beşiktaş'ın pilini bitiren adam oldu Semih.


Şimdi herkesin konuşmaya bayıldığı hakem konusuna gelelim. Beşiktaş'ın bir penaltısı verilmedi. Yalnız bazı eski hakemler pozisyonda kasıt olmadığı için penaltı verilemeyeceğini savunuyor. Hatta Fenerbahçe düşmanı Selçuk Dereli bile böyle düşünüyor. Geçelim... Verdiği ve vermediği kartlar oldu. Çok yanlışları oldu. Maçın 5. dakikasında "koptu" dediğimi hatırlıyorum. Ama herkes kadar konuşmayacağım. Hakem kötüydü. Çok kötüydü. Bu kadar. Kime ne yarar sağlayacak bilmiyorum ama kötüydü işte. Bir daha da maç yönetemez, başardık.

Güzellikleri Kapatan Çirkin / Fabio Bilica

Bir derbi daha geçti. Oyun olarak hak eden taraf evsahibi Fenerbahçe'ydi. Ancak işi gücü çirkinlik, pislik olanlar yine boş durmadı. Şu yukarıda gördüğünüz adamın attığı o güzel gol de hak ettiği kadar konuşulamadı.

Haysiyetsizin yaptığı aşağıdaki hareket, her türlü güzelliğe ot tıkadı. Bugün bunu yapan, yarın elinden gelse kale direklerini birbirine yaklaştırmaya çalışır, topu falan patlatır. Kendi yetersizliğini böyle küçük hesaplarla görünmez kılmaya çalışan bu çirkin insanın akıbeti bakalım ne olacak. Bakalım o formayı yine ona verecekler mi...

16 Nisan 2010 Cuma

Ceyhun'un İkilemi

Bugün gazetelerde Ceyhun Eriş'le ilgili çeşitli haberler var. Transfer olduğu Assyriska takımının Ermeni Soykırımı iddialarıyla ilgili tavrı masaya yatırılmış. Ceyhun şimdi ne yapacakmış? Neden bu Ermeni destekçisi süryani takımına transfer olmuş? Başka takım mı yokmuş? Türlü türlü sorular var.

Önce Ceyhun Eriş'in benim gözümde nasıl bir futbolcu olduğunu açıklayayım. Mental olarak tipik türk futbolcusudur Ceyhun. Tabii iyi ve kötü yönleri biraz daha hallicedir. Bunları şimdi kendimce açıklayacağım. Manikdepresif futbolcu tipindedir yani. Manikken harikalar yaratır. Geriye gelir, top alır, top dağıtır, arkadaşlarını yönlendirir, asist yapar, gol atar, duran top kullanır... Yani taşına altına elini sokar. Ortalama türk futbolcularına nazaran daha yetenekli olduğu için de bu işleri hakkını vererek yapar, milli takım seviyesine kadar çıkabilir. Depresifken yüzünü görmek istemezsiniz. Saha içinde kaybolur, hırçınlaşır, rakibe ve hakeme sarar, kendi arkadaşlarının moralini bozar, elini kolunu oynatarak teknik direktörüne sataşır, hele bir de oyundan alınırsa tripten tribe girer... Ne denirse densin, takım içinde baskın bir karakterdir Ceyhun. Bu, Ankaragücü'nde de böyledir, Siirtspor'da da böyledir, Ariel Ortega'nın başını yediği Fenerbahçe'de de... Bu iki duruma çeşitli eklemeler yapabiliriz. Ancak şu var ki, Ceyhun çok uzun zaman geçmeden mutlaka depresif bir hale girer. Hiçbir takımda uzun süre kalamaz. Kısacası Ceyhun, her ne kadar yeteneğinden ötürü takdir ettiğim bir oyuncu olsa da mental sorunları nedeniyle asla tercih etmeyeceğim tarzda bir oyuncudur. Haa, dilinden anlayan biri çıkar mı? Kimbilir, vardır belki öyle bir teknik direktör.

Neyse, gelelim Ceyhun'un adının geçtiği bu son olaya. Assyriska'nın Ermeni destekçisi olduğu ve 24 Nisan tarihine denk gelen maçlarda siyah bantla sahaya çıktıkları söyleniyor. Tabii bizim basın da kaçırmaz böyle polemik konularını. Derhal olay hakkında ahkam kesmeye başlamış bile. Muhtemelen Assyriska'nın bu durumunu yeni öğrenmişler. Tarih de yaklaştığı için gündeme getirmişler. Çünkü Ceyhun'un imza attığı günlerde yoktu hiç böyle bir tartışma. Hatta daha da ileri gidecek olursak, önceki senelerde Assyriska'nın Süryani unsurları nedeniyle Anadolu bağlantıları irdelenmiş, kulüp yöneticileriyle de röportaj falan yapılmıştı birkaç gazete tarafından. Hiç de öyle türk düşmanı bir tavırla karşılaşılmamıştı. Muhtemelen bir yerlerde bir abartı söz konusu. Haa, bu adamlar hakikaten Türk düşmanı ise Ceyhun'u neden böyle umut bağlayarak transfer ediyorlar? Flaş transfer payesiyle gitti neticede bu adam oraya.

Şimdi kimileri çıkmış diyor ki: "Ceyhun bir türke yakışanı yapsın, 24 Nisan tarihindeki maça çıkmasın"

Olaya ancak bu kadar düz mantık ve odun bir şekilde yaklaşılabilirdi herhalde. Ancak bizden beklenebilecek bir yüzeysellik tabii. Ceyhun'un yerinde olmak zor. Bence Ermeni meselesi konusunda fazla takılmamalı. Kendisi de demiş zaten "Ben buraya futbol oynamaya geldim, başka bir şeyle ilgilenmiyorum" diye. O maçta oynamak istiyorsa oynamalıdır Ceyhun. Ancak eğer görüş olarak soykırımı benimsemiyorsa o bandı takmamalıdır. Benimsiyorsa da burada kimse ona kızmamalıdır. Haa, ben olsam ne yapardım? O maçta oynamazdım. Ancak bir türke yakışanı yapmak için değil, herhangibir siyasi kavganın içinde maşa olmamak için...

14 Nisan 2010 Çarşamba

Vedin Musiç

Birden aklıma düştü. Ne yapar, ne yer, ne içer diye merak ettim ve Vedin Musiç'i aradım google'da. 90'lı yıllarda ülkemize gelmiş, ve gerçekten istikrarlı bir performansla 5 yıl boyunca Türkiye'de top koşturmuş bir futbolcu Musiç. Önce İstanbulspor, sonrasında da Antalyaspor formaları giymiş, ardından da Serie B takımlarından Como'nun yolunu tutmuştu.

1973 doğumlu boşnak futbolcunun Türkiye'deki yıllarındaki oyun tarzı genelde hücuma dönük, gole yakın ve zaman zaman da kanatlarda geçmesine rağmen, aradan geçen zamanla bir savunma oyuncusuna evrilmiş. Şu an halen aktif olarak futbol oynuyor. Como'dan sonra bir süre Modena forması giymiş, ardından Serie A'da Torino ve kiralık olarak da Treviso takımlarına gitmiş. 2007 senesinde Padova derken iyice alt liglere düşmüş ve Pro Patria takımında oynamış ve şu anda da yine İtalya'nın alt liglerinden Arezzo forması giyiyor. 2 sene önce milli takımımıza karşı da oynamış.

Aslında böylesi istikrarlı bir futbolcu neden elden kaçırılır anlayamadım. Keşke en azından birkaç sezon daha ligimizde yer alsaymış.

12 Nisan 2010 Pazartesi

Karabükspor Süper Lig'de...

Sezon başından bu yana Kardemir Karabükspor etiketiyle yazdığım yazılara bakarsanız, bu takımın Süper Lig'e ne kadar yakın olduğunu her zaman dile getirdiğimi göreceksiniz. Tabii bu yazıların konusu memleketimin takımı olduğu için biraz duygusal davranmış olabilirim ancak mantığım da beni hiç rahatsız etmedi bu tahminlerde bulunurken.

Ve nihayet bugün, Kardemir Karabükspor sezon başından bu yana çok hak ettiği sonucu alarak Süper Lig'i garantiledi. Rakip Çaykur Rizespor'du. Maç deplasmandaydı. O yüzden bu başarı, deplasmana gidebilmiş bir avuç taraftarla kutlanabildi ancak haftaya Necmettin Şeyhoğlu Stadı'nda büyük bir coşku olacaktır muhakkak.

Aslında sezon başında bu ligi takip edenler bu denli bir başarı beklemiyordu Karabükspor'dan. Play-off'a kalması beklenen takımlar arasına bile zar zor yazılıyorlardı. Tabii bu durumun sebeplerinden en büyüğü de medyatik oyunculara sahip olmamaları idi. Hoş, tabii ki kadroda birkaç tane Süper Lig tecrübesi olan oyuncu vardı ancak ligin asıl favorileri kadar flaş isimler değillerdi bunlar. Mesela bugünkü rakip Çaykur Rizespor'a baktığımızda Fenerbahçe'den hatırladığımız Kemal Aslan, Beşiktaş'tan hatırladığımız Mehmet Sedef, Galatasaray'dan hatırladığımız Özgürcan Özcan, Trabzonspor'dan Murat Ocak ve Hasan Üçüncü gibi isimlerin yanı sıra, 2002 Dünya Kupası milli takım kadrosunda yer alan kaleci Zafer Özgültekin gibi isimler yer alıyordu. Karabükspor'da ise daha çok Bank Asya Ligi'nde kendisini tanıtmış, ligin tecrübeli ve açıkçası yaşlı isimleri yer alıyordu. Örneğin defansta kaptan Bülent Bal ve Muhammet Özdin ikilisi 32-33 yaşlarında olmalarına rağmen bütün bir sene başarıyla mücadele ettiler. Orta sahada yıllardır bu ligde yer alan ve bence bu ligin en iyi orta sahalarından Hakan Söyler, istikrarlı bir şekilde takıma katkı yaptı. Yine ligin iyi isimlerinden Sertan Vardar, sol kanatta başarıyla görevini yerine getirdi sezon boyunca. Kaleci Bülent Ataman ve Galatasaray'dan tanıdığımız Burak Akdiş ise takımın belki de en flaş isimleriydi. Az önce saydıklarımıza bakınca oldukça mütevazi bir kadro tabii.

Ancak bu kadro ne kadar mütevazi olursa olsun, teslim edildikleri isim ligin en saygın teknik adamlarından Yücel İldiz olunca, işler Karabükspor'un lehine gitmeye başladı. Daha önce Malatyaspor'u da Süper Lig'e çıkaran, bu zamana kadar başında olduğu takımlara hep bir katkı yapmayı başarabilmiş olan Yücel İldiz, takıma öyle seri ve atak bir futbol oynattı ki, bir anda alınan bol gollü galibiyetlerle birlikte takıma Bank Asya Ligi'nin Barcelona'sı yakıştırması yapılmaya başlandı. Hücumda oldukları kadar savunmada da iyiydi Karabükspor. Ayrıca skora her oyuncunun katkı yapabildiğini de unutmadan ekleyelim. Mesela sağ bek Engin Aktürk'ün 5-6 kafa golü var sezon başından bu yana. Yine aynı şekilde stoperler Muhammet ve Bülent de rakip fileleri toplamda 7-8 kez havalandırmıştır.

Skora katkı demişken, Emenike'den bahsetmemek olmaz bu arada. Sezon başında İlhan Cavcav'ın tavsiyesiyle getirilen ve geçen hafta kulüple sözleşme yenileyen Nijeryalı, inanılmaz güçlü fiziği ve üst düzey süratiyle her gelen rakibi fazlasıyla zorladı. Hem gol, hem asist özelliği olması da ayrı bir avantajdı tabii. Kendisine ayak uyduran Yasin Avcı'yla birlikte şimdilik toplam 31 gol attılar. Bu arada bu akşam 17 gole ulaşan ve sezon başında Altay'dan transfer edilen Yasin Avcı'nın da aslen bir sağ kanat oyuncusu olduğunu, bu sezon son maçlarda Karabükspor'da forvet olarak görev yapmaya başladığını ekleyelim. Seneye bu çizgisini sürdürürse ligimizdeki üst düzey yerli forvet oyuncularından biri olacaktır.

Önümüzdeki sezon eğer kadroda bulunurlarsa tekniği üst düzey olan orta saha oyuncusu Şenol Akın, harika duran top kullanan Sertan Vardar, orta sahanın yükünü çeken Hassan Wasswa, çoğumuzun tanıdığı ve bu devre arasında takıma katılan Ferdi Elmas gibi isimler de dikkatleri çekeceklerdir.

Karabükspor'u tebrik ediyoruz bu başarısından ötürü.

Ayrıca bugünkü maça dair pek fazla ayrıntıya girmek istemesem de, kale arkasındaki bir Çaykur Rizesporlu taraftar grubunu ve Rizeli birkaç futbolcuyu da kötü niyetlerinden dolayı burada geçirmek istiyorum. Neticede o taraftarların durduk yere kırdıkları kendi statlarının koltukları. Allahtan tel örgü vardı sahayla aralarında. Yoksa bunların içinden birkaç vahşi tereddütsüz bir şekilde sahaya atlayacaktı. Keşke öyle bir ülke olsaydık ki bu adamlar tespit edilip bir daha maça alınmasalardı. Ancak muhtemelen bir dahaki maç yine orada olacaklar. Rizesporlu Hasan Üçüncü ve Kemal Aslan da kendi bitikliklerinin verdiği siniri rakibe tekme atmaya çalışarak gidermeye çalışarak oldukça küçük düştüler bugün. Yazık olmuş kendilerine...

11 Nisan 2010 Pazar

Söylenecek Birkaç Söz Var...

Galatasaray bugün Diyarbakırspor'u 4-1 yendi. Ancak bu bir maç yorumu yazısı değil. Maça dair tek bir cümle kurabilirim yine de. Bu akşam sahada, her ne kadar rakip eksik de olsa, Rijkaard'ın istediği futbola dair izler vardı.

Ancak futboldan daha çok öne çıkan olaylar yaşadık. Yine insanımızın "ayarsızlık" problemi yüzünden yararlı geçebilecek bir gecede hoş olmayan şeylere şahit olduk. Maça ve olaylara dair akılda kalanlar ve altına not düşülmesi gerekenleri sıralayalım:

Günün tek tesellisi. Milan Baros'un bu takıma kattıkları artık daha iyi görülüyordur herhalde.

Tribünler, bugün protesto ediyordu futbolcuları. Maça sessiz başladılar. 5 dakika boyunca çıt çıkarmadılar. Keşke 90 dakika olsaydı bu anlamlı tepkisizlik. Buraya kadar sorun yok...

Jo, oyuna girerken ve oyunda kaldığı süre boyunca ıslıklandı. Sebebi de gece hayatı olduğuna dair çıkan haberler. Doğrudur ya da yanlıştır, bilemem ancak kendisini ıslıklayanlara sormak lazım: Size ne? Adam sahada eli belinde gezmiyor. Dökülmüyor. Koşup gereğince mücadele ediyor.

Size ne?

Tribündekilere sormaya devam: Herkesi protesto eder ıslıklarsınız da, bu çocuktan ne istersiniz? Yukarıda çamur içinde gördüğünüz adamdır Arda. Ya da geçen sezon maçta fenalaşan oyuncundur. Bir başka maçta bacağı delik oynayandır. Her ne kadar hata da olsa sakat sakat Fenerbahçe'ye karşı mücadeleye girişendir.

Sinema kapatmış, oyuncu sevgilisi olmuş, rüküş ceket giymiş, spor arabaya binmiş....

Size ne?

Bir soru da futbolculara: Bu sezon yanlış hatırlamıyorsam bu görüntüyü ilk kez gördük. Daha önce aklınız neredeydi? İlla tribünden ıslığı yemeniz mi gerekiyordu takım olabilmek, kenetlenebilmek için?

Tribündeki birtakım gerizekalılara bir söz daha: Aklınızca bir protesto yöntemi geliştirerek pankartları ters çevirmişsiniz. İyi kötü bir fikirdir. Orası yoruma açık fakat siz kim olursanız olun, Metin'i ters çeviremezsiniz. O sahanın içindekiler kadar sezon başından bu yana siz de suçlusunuz. Onlar bir kere ruhsuzsa, siz bin kere ruhsuzsunuz. Çok değil, 2 hafta önce gördük sizin önünüzde şovunu yapanları ve sessiz kalışınızı. O pankartta arma için oynamaktan bahseden bir cümle var. Sizde armaya ve o armanın yetiştirdiği en büyük değerlerden birine saygı kalmamış ki; kime neyi öğretmeyi çalışıyorsunuz?

8 Nisan 2010 Perşembe

Sen İnsansan Bizdekiler Ne? Vol.1 / Wayne Rooney

Böyle bir seri yapalım dedim. Belki başka bloglarda da olabilir tabii. Çok özgün bir şey sayılmaz ama bunları bir köşeye not almam gerektiğine inanıyorum artık.

Bu serinin ilk konuğu da Wayne Rooney olsun.

Be adam! Daha geçen hafta ciddi bir şekilde sakatlandın ve geri dönüşünün 1,5 aya kadar sarkabileceği söyleniyordu. Sonra en iyi ihtimalle 2 hafta sonra sahaya çıkabileceğin söylendi ve sen sakatlığının üzerinden 1 hafta geçince sahaya çıktın. Bir hafta önce fotoğraftaki gibiydin.

Peki sen insansan bizdekiler, özellikle de kılı dönse 6 ay koltuk değneğiyle gezen Galatasaraylı futbolcular ne?

2 Nisan 2010 Cuma

Ateş Olsan Cirmin Kadar Yer Yakarsın Kadir Çetinçalı

Bugün çeşitli bloglarda Kadir Çetinçalı ve "aklınca" yaptığı Rijkaard eleştirisi hakkında bazı yazılar vardı. Meseleyi uzun uzun anlatmayacağım. Konunun özünde bana göre de faşist bir yaklaşım ve afaki, altı boş karalamalar var. Çözüm önerisi olarak sunulan Abdullah Avcı fikriyse Kadir Çetinçalı'nın fikridir. Rasyonel bulmuyorum ama saygı duyarım, ne yapayım. "Bunu düşünebilmiş, vizyonu buymuş" der geçerim. Konuyla ilgili, aşağıda listelediğim linklerde arkadaşlar gereken her şeyi dört dörtlük söylemiş:

Chao Grey
Artemio Franchi
Footballove
Golsüz Eşitlik

Benim anlatmak istediğim daha başka bir şey var Kadir Çetinçalı hakkında. Belki şu anda bu yazıyı okuyanlar arasında kendisini yakın bir şekilde tanıyanlar vardır ancak yine de ben şahit olduğum bazı olaylar üzerine birtakım çıkarımlarda bulunmak istiyorum.

Olay, Galatasaray'ın son dönemdeki en büyük Avrupa hezimetlerinden biri olan Tromso maçı öncesi Ali Sami Yen Stadı'nın yanındaki kafede geçiyor. O gün maç için işten izin alıp erken çıkmışım ve soluğu statta almışım. Biletim falan hazır, maçı beraber izleyeceğim arkadaşımı bekliyorum. Maçtan önce birkaç bir şey içeyim diye stadın yanındaki kafeye girdim. Ortam kalabalık ama bir şekilde boş bir masa buldum ve oturdum. Benim arkadaş da henüz gelmemiş, masada tek başıma otururken Kadir Çetinçalı, Gökmen Özdenak ve yanlarında iki kişi daha kafeye girdiler. Tüm masaları gezindiler ancak yer bulamayınca benim yanıma geldiler. Benim için bir sakıncası olmazsa oturmak istediklerini söylediler ve ben de kendilerini masaya buyur ettim. Açıkçası sevinmiştim de. Neticede Kadir Çetinçalı her gün tv'de sesinden Galatasaray haberleri duyduğumuz bir gazeteci, Gökmen Özdenak ise sarı kırmızı forma için ter akıtmış, emek vermiş bir eski futbolcuydu. Bir yandan maçı bekleyip, bir yandan onların aralarındaki muhabbetleri dinliyordum. Tabii bunları dinledikçe de birçok yerde kulaklarıma inanamadım. Birincisi Kadir Çetinçalı'nın, o dönemki yönetime ne kadar yakın olduğunu, nasıl ısmarlama haberler yaptığını bir bir dinlemek zorunda kaldım. Üzerine bir de Gökmen Özdenak'tan "yaau Kadir, maç kaçta a...k...m getirdin bizi bu saatte buraya. Neydi rakip Trellö mü Tröllö mü" gibi bir cümleyi duyunca "ulan ne oluyoruz kim bunlar" modunda takılmaya başladım kendi kendime. Arada tabii taraftarlar geliyor ve Gökmen Özdenak'la fotoğraf çektiriyor falan. Laflar bölünüyor, unutuluyor. Ardından sıra Kadıköy'deki Fenerbahçe maçlarına geliyor. Gökmen Özdenak'tan bir inci daha geliyor: "Lan ne gitcem Kadıköy'e a.. k..m. Canıma mı susadım? Neymiş? Galatasaray için gidilirmiş. Önce can sonra canan a.. k..m" Ve tabii Kadir Çetinçalı ve yanındaki diğer iki kişinin kahkahaları....

Yani demem o ki; Çetinçalı, Gökmen Özdenak gibi adamları sırtında gezdiren, el üstünde gezdiren, peşinde "abieee abiee" diye gezen adamın tekidir. Oturup Rijkaard'ı eleştirecek kapasitesi ve birikimi yoktur. Ancak ve ancak kulüp içinden insan tanır. Futbolun tekniğine dair zaten bir şey bildiği yoktur ama işin idare kısmıyla ilgili atıp tuttuğu şeylere de pek bakmamak gerekir. Her şeyden öte, menfaatleri olan bir insandır. Şu anki yönetimle arası çok iyi olmadığı için istediği atlatma haberleri alamamaktadır. Zira karizması Frank Rijkaard gibi teknik direktörlerle oturup iki kelime etmeye yetmez. Haa, Abdullah Avcı gibi biri gelir. Her allahın günü enseye şaplak takılabilir. O yüzden de takımın başına Abdullah Avcı falan ister. Zaten basının hemen hemen tamamı bu durumdadır. Tek başına Kadir Çetinçalı için geçerli değildir yani bu durum. Bu sebeple her allahın günü Rijkaard gönderilmekte ve yerine birileri getirilmektedir. Seçimde de boy ölçüleri alındığı için şimdi daha çok saldırılmaktadır. Önemli olan, Galatasaray taraftarının bu adamları ciddiye almamasıdır. Evet, Rijkaard devrimdir. Onların hayallerine dahi sığmayacak büyüklükte bir devrimdir hem de...

Anket / Şampiyon Kim?

Ligin bitimine 7 hafta kala bir çok şey şekillenmeye başladı. En azından şampiyon adaylarını 4'e indirdik. Önceki sezonları düşününce daha çekişmeli bir sezon izliyoruz. Ligin aşağısı da kızışmış durumda. Bana kalırsa düşmeyi hak eden en az 4-5 takım var ancak ikisi düşecek (Ankaraspor zaten düşürülmüştü).

Anketimizin konusuysa şampiyonun kimin olacağıyla ilgili. Arada çok puan farkı yok. Hatta fikstürlere bakınca hepsi de avantajlı gibi duruyor. Galatasaray derbilerini bitirdi. Ancak lider Bursaspor'la maçları var. Bursa aynı zamanda Beşiktaş'la da oynayacak. Güzel maçlar bizi bekliyor ve bu 4'lü arasındaki sıralama çokça değişecek gibi.

Anketimiz sağ tarafta. Sizce kim mutlu sona ulaşır?

Kategoriler

201 afrika uluslar kupası 2010 dünya kupası 2014 dünya kupası a milli takım a2 ligi abdul kader keita abdullah avcı adana demirspor adanaspor adnan polat adriano ajax akhisarspor alanyaspor alex de souza alexis sanchez ali sami yen stadı almanya alpaslan dikmen altay amerika birleşik devletleri andre santos andrea pirlo ankaragücü ankaraspor anket antalyaspor arda turan arjantin arsenal arsene wenger as monaco atınç nukan atletico madrid aurelien chedjou avustralya aydın karabulut aykut erçetin aykut kocaman azerbaycan aziz yıldırım ballon d'or bank asya 1. lig barcelona başakşehir batuhan altıntaş batuhan karadeniz bayer leverkusen bayern münih bekir irtegün belçika benfica bertul kocabaş beşiktaş Beşiktaş ve City blogtivi bogdan stancu bolton wanderers boluspor borussia dortmund bosna hersek braga brezilya bucaspor bundesliga burkina faso bursaspor bülent ataman bülent korkmaz bülent uygun bülent ünder caner erkin celal kıbrızlı celtic cem sultan cesc fabregas ceyhun eriş ceyhun gülselam cezayir championship chelsea christoph daum claudio bravo claudio caniggia claudio pizarro claudio taffarel copa america corinthians cristiano ronaldo cska moskova cüneyt çakır çaykur rizespor daniel güiza danimarka david villa deniz kadah denizlispor deportivo la coruna didier drogba didier zokora diego maradona dirk kuijt diyarbakırspor doğaüstü futbol gerçekleri dunga dynamo dresden egemen korkmaz eintracht frankfurt elano elazığspor elvir baliç emiliano insua emmanuel emenike emre can erdoğan arıca eskişehirspor euro 2012 euro 2016 fabio bilica fanzin faryd ali mondragon fatih terim fc sion fc twente felipe melo fenerbahçe fernando muslera ferudun tankut fifa fildişi sahili formalar frank lampard frank rijkaard fransa franz beckebauer futbol sandığı galatasaray gana gaziantepspor gençlerbirliği genoa getafe gheorghe hagi giampaolo pozzo gine gino pozzo glasgow rangers gökhan inler gökhan töre gökhan ünal göztepe granada greuther fürth guillermo ochoa gurbetçi futbolcular guti guus hiddink güncel güney afrika güny kore güvenç kurtar haftanın ardından hakan arıkan hakan çalhanoğlu hakan şükür hakemler hamburg hamit altıntop hannover 96 harry kewell hasan kabze hayrettin demirbaş hertha berlin hırvatistan hikmet karaman hollanda honduras hugo almeida ibb ibrahim üzülmez ibrahima yattara iddaa ilkay gündoğan inceleme incleme ingiltere inter irlanda cumhuriyeti ispanya istanbulspor isveç isviçre italya ivica olic j-league japonya jerry akaminko johan elmander jose mourinho jupp heynckes juventus jürgen klopp kadir has stadı kamerun kardemir karabükspor karlsruhe karşıyaka kasımpaşaspor kasper hjulmand kayserispor keylor navas kıymeti bilinmeyenler kocaelispor kolombiya konyaspor kosta rika kulüpler birliği la liga lazio lefter küçükandonyadis leipzig lens ligue 1 lionel messi liverpool livorno lokomotif moskova lomana lualua los galacticos lucas neill lugano lyon maç öncesi maç yorumu mahmut özgener mainz mali mamadou niang manchester city manchester united manisaspor mario balotelli mario götze marius alexe marsilya martin palermo mateja kezman medhi benatia mehmet ali aydınlar mehmet ekici meksika melih gökçek mersin idman yurdu mert günok mesut bakkal mesut özil metin diyadin metin oktay metin tekin mevlüt erdinç mhk michael owen michael skibbe milan milan baros miroslav klose muhammed demirci muhammet reis mustafa denizli mustafa yücedağ nadir çiftçi napoli necati ateş necip uysal newcastle united nicolas anelka nijerya nostalji notts county nuri şahin nürnberg oğuz çetin oğuz sarvan oğuzhan özyakup olcan adın olympiakos orduspor orhan şam osc lille oscar cordoba ömer toprak panathinaikos paok paraguay pep guardiola pierre webo portekiz porto portsmouth premier league premier lig psg ptt 1.lig radamel falcao rafael benitez rais m'bolhi raymond domenech real madrid real sociedad rıdvan dilmen ricardo quaresma rigobert song river plate robert lewandowski roberto carlos robinson zapata roma romario ronaldinho ronaldo rosenborg sabri sarıoğlu sakıp özberk samet aybaba samir handanovic sampdoria samsunspor schalke 04 selçuk inan selçuk şahin semih şentürk senegal sercan sararer serdal adalı sergen yalçın serie a servet çetin sezer öztürk shakhtar donetsk sırbistan simao sabrosa simon kuper simon zenke sinan bolat sinan engin sivasspor slaven bilic slovakya slovenya spor basını sportivi st etienne stefan scepovic stoke city stsl stuttgart süleyman koç süper final şampiyonlar ligi şenol güneş şili tayfun korkut temur ketsbaia tff thierry henry tim howard tim krul tolgay arslan tolunay kafkas tottenham hotspur toulouse trabzonspor transfer tsg 1899 hoffenheim tsl tugay kerimoğlu tunus türk telekom arena twitter u20 udinese uefa uefa avrupa ligi ufuk ceylan unutulmaz ikililer uruguay ümit karan ümit kayıhan ünal aysal valencia vfl wolfsburg villarreal vincent enyeama volkan şen watford wayne rooney werder bremen wesley sneijder yekta kurtuluş yeni zelanda yeşil burun adaları yıldırım demirören yılmaz vural yunanistan yunanistan süper ligi yusuf şimşek yücel ildiz zenit ziraat türkiye kupası ziya doğan zlatan ibrahimovic zoran simovic zvjezdan misimovic

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails