Galatasaray'da futbolcular üzerindeki operasyon bugün başlamış oldu. Elano Blumer'in Santos'a transferi resmi siteden açıklandı. Rakam, 2.9 milyon Euro... Ama, eğer Aralık 2012'ye kadar daha yüksek bir rakama başka bir takıma transfer olursa elde edilen karın %50'si Galatasaray'a ödenecekmiş. Haa, bir de çoğu geleceğe vadeli bazı alacaklarından vazgeçmiş miş miş... Rezaletin bayrak sallayanı diyelim en iyisi biz bu transfere. Bir de marifet gibi bu ayrıntıları yazmışlar. Emin olun Elano 2012 sonuna kadar bundan yüksek bir bedelle transfer yapar da Santos bu transferin rakamını resmi belgelerde aynen olduğu gibi yazar ve Galatasaray kar eder. Bir de hani yazın 15 milyon Euro gibi bir rakama satacaktı bu kulüp? Ne oldu da 3 ayda değeri bu kadar düştü?
Bir futbolcuyu ederinde satamamayı anlarım. Beceriksizlik der geçerim. Ancak bu şekilde sanki çok büyük kar yapmış gibi 40 türlü detayı sıralayıp göz boyamaya çalışmak, şark kurnazlığıdır, karşısındakini saf yerine koymaktır ve Galatasaray yönetimi de bugün bunu yapmaktadır. Gelecekteki alacağı paraların ödenmeyeceğini falan marifet gibi yazmışlar. Yok bir de ödeseydiniz...
Çaresizliğin, Adnan Polat yönetimini getirdiği noktanın resmidir bu transfer. Çerçeveletip duvarınıza asın!
Elano'ya gelince; severdim kendisini her şeye rağmen ama olmuyordu bir türlü. Takımdan ayrılması onun için de Galatasaray için de doğru karar. Keşke dikiş tutsaydı. Takımdaki en dişe dokunur 3-4 futbolcudan biriydi aslen.
Son zamanlarda yurt dışında oynayan yetenekli Türk futbolcular bu kadar gündemdeyken, aralarından bir tanesini es geçmek olmazdı. Zaten o da bu hafta takımıyla ilk maçına çıkarak kendisinden bahsettirmeyi bildi.
Hiddink'in muhtemel hedeflerinden biri olacak olan Aras Özbiliz, bu hafta Ajax formasıyla ilk maçına çıktı. Ajax'ın Venlo'yu 2-0 yendiği maçta Tainio'nun yerin 46. dakikada oyuna giren oyuncu, aslen bir ofansif sol kanat oyuncusu. Ancak ihtiyaca göre forvet de oynayabiliyor. Yani milli takımın ihtiyaç duyabileceği bir oyuncu. Henüz 20 yaşında olması da bir başka avantaj tabii. Bugüne kadar üç kez ciddi sakatlık geçiren Aras'ın henüz bir milli takımda oynamaması da bir fırsat olarak değerlendirilebilir.
Maçın değerlendirmesini güzelcene yapayım, özen göstereyim dedim ve elime kağıt-kalem alarak maçı izlemeye başladım. İlk gözüme çarpanlar; Benzema’nın forvet, Abidal’in sol bek olarak ilk 11’de sahaya çıkması, Ronaldo’nun sağda, Di Maria’nın solda başlaması ve Messi’nin serbest oynaması sağ tarafına Pedro’yu sol tarafına Villa’yı almasıydı. Bunlar maç öncesi beklediğimiz ama bu sezon içinde iki takımda da görmediğimiz değişikliklerdi. Hemen not ettim bunları.
Daha sonra maçı izlemeye başladım. Iniesta oynuyordu herkes izliyordu ilk dakikalarda. Dedim bu adam böyle oynarsa buna Xavi de yardım eder, sonra da Messi çıkar bıraksam mı kağıdı kalemi? diye düşünürken; Messi vurdu direkten döndü, Iniesta asisti yaptı, Xavi golü sağ ayağıyla değil beyniyle attı. Daha dakika 10. İnat ettim, not almaya devam edecektim. Çünkü Real Madrid bu sene farklıydı ve başlarında Jose Mourinho vardı.
Sonra düşündüm. Ya bir Türk vardı ne oldu ona? diye sordum. Mesut ilk 10 dakikada topla buluşamamıştı. Sanırım bir tane köşe vuruşu kullandı. Mesut buluşamadı da kim buluştu ki demeyin? Ronaldo, Benzema zorladılar topa dokunabilmek için. Di Maria ise kariyerinin en iyi oyununu ortaya koyan Abidal’in kilidi altındaydı, bir şey yapamazdı çocuk.
Derken Xavi oyunu sola açıyor. Villa soluna doğru dripling yapıyor, içeri çıkarıyor. Casillas kontrol edemiyor ve Pedro boş kaleye bırakıyor. Dakika 18. Bırakayım artık kalemi!
Bırakmıyorum. 23 ile 30. Dakikalar arasında Barcelona’nın Real Madrid’e top göstermediğini not edyorum bir anlamı olacakmış gibi. İkinci yarının tamamında göstermeyeceklerini ben nereden bileyim? Her neyse devre 2-0 tamamlanıyor. Mourinho hatrına belki döner diye düşünüyorum.
Mourinho Mesut’u çıkarıyor, Lassana Diarra’yı alıyor. Türkiye’de bir antrenör bu kararı alsa lisansını yırtarız, Mourinho yapınca bir anlam yüklüyoruz. Pas kanallarını tıkayacak, kaptıkları toplarla da hızlı çıkacaklar falan filan. Neyi tıkıyorsun arkadaş? Xavi, Iniesta, Messi burası bizi bahçe, bu top da bizim, biz oynayacağız demişler, Real Madrid de tam takım bu durumu kabul etmiş.
47. dakikada Messi’nin Villa’ya bomboş pozisyonda pas vermediğini yazmışım. Belli ki bunu Messi’ye yakıştıramamışım. Haklıymışım. 55 ve 58. Dakikalarda Messi önce Villa’ya sonra da Pedro’ya-ki Pedro’ya attığı pası birkaç kez daha izlemek lazım- iki tane asist yaptı. Hah şöyle be Messiciğim! dediğimi hatırlıyorum.
Bu devre de Ya bi Ronaldo vardı ne oldu ona? diye düşündüğümü fark ettim. Meğer sola geçmiş. Çizgide duruyor. Sıkılmış. Adam haklı tabi. Khedira, Ramos kırmızı kart için gerekli hamleleri yapıyor, hakem acıyor falan. Bir garip maça dönüyor iş 4-0’dan sonra. Barcelona top çeviriyor, R. Madridli oyuncular yakalyabilirlerse basıyorlar tekmeyi.
Xavi’yi alkışlatılıyor Pep. Guardiola tarafından Pedro ile birlikte. Jeffren giriyor, Keita ile birlikte. Krkic ile Jeffren zorluyorlar 5 için. Aç çocuklar. Real Madrid ise dayak peşinde. Krkic asist, Jeffren gol! 5-0. Eee Ramos ne yapsın? Messi’ye tekme, Puyol’a tokatvari bir darbe, Xavi’ye bir şeyler! Ramos’un son dakikadaki tavırları Real Madrid’in içine düştüğü durumun resmiydi.
Barcelona iyi takım. Real Madrid iyi kadro. Mourinho büyük hoca ama Di Maria, Marcelo, Mesut, Benzema, Khedira büyük oyuncular değil iyi oyuncular. Messi, Xavi, Iniesta, Villa, Puyol büyük adamlar!
Maç saat 22.00’da Ntv Spor’da. Muhtemeldir ki Ercan Taner anlatır ve ne yazık ki yorum yaparken sesi karnına kaçan Rıdvan Dilmen de ona asistanlık eder.
Barcelona taraftarı da kareograflar yapacakmış tribünlerde. Ntv Spor maç yayınına daha doğrusu stad içi yayına ne zaman bağlanır biz bu kareografileri görebilir miyiz, bilmiyorum…