31 Ekim 2010 Pazar

Karbon Kağıdı / Beşiktaş:2 Sivasspor:1

Dünün neredeyse bir kopyasını izledik bugün. Galatasaray-Antalyaspor maçıyla ilgili herhangi bir maç yazısındaki isimleri Beşiktaş ve Sivasspor'a uyarlayarak okursanız bugünkü maçla ilgili genel olarak bir fikir sahibi olabilirsiniz.

Beşiktaş, erkenden 2-0'ı bulup gerek taraftarını gerekse de maçı ekran başından izleyenleri bir fark beklentisine soktu. İlk yarı bitene kadar da bolca pozisyon buldular. İyi mi oynadılar? Açıkçası çok iyi oynamadılar. Ama en azından Quaresma'nın sakatlığından önceki, tek futbolcuya mecbur bir yaratıcılık olgusundan sıyrılmış, daha kolektif bir görüntü verdiler. Hilbert ve İbrahim Üzülmez'in kanat bindirmeleri, Guti'nin öldürücü ara pasları (bu duruma ayrıca ve üzerine basa basa değinmek lazım bir ara), Tabata'nın ileri geri çalışması, Necip'in her zamanki enerjisine ek olarak artık ne zaman nerede olacağını da öğrenmesi, takım adına olumlı ayrıntılardı. Ernst ise yine her zamanki gibiydi. Uzun uzun anlatmaya gerek yok. Sadece bugün biraz daha savunmaya yönelik izledik kendisini. Oysaki son maçlarda daha ofansif bir rolü vardı.

Savunma konusunda Beşiktaş sıkıntı çekmeye devam ediyor. Bugün en gerideki ikili İbrahim Toraman ve Ersan Adem Gülüm'den kuruluydu. Ersan arada aksar, İbrahim de tecrübesiyle işi götürür diyorduk ki tam tersi bir durumla karşı karşıya kaldık. Ersan maç boyu olanca konsantrasyonu ve yüksek sezgileriyle neredeyse hatasız oynarken İbrahim Toraman da tam tersine rezalet bir konsantrasyon ve dağınıklıkla sahadaydı. Bugün birkaç kez yakabilirdi takımını. Ya da Rıza Çalımbay'da biraz daha cesaret olsa İbrahim'in üzerinden bir maden buldurabilirdi takımına.

İkinci yarı roller biraz değişti. 2-0 geriden gelmenin verdiği gol atma arzusu ile saldıran taraf Sivasspor'du. Rıza Çalımbay, Ricardo Pedriel'i oyuna alarak forveti ikiledi. Bu durum Sivasspor'un rakip alana daha efektif yerleşebilmesini ve Mehmet Yıldız'ın tek adamlıktan kurtulup asıl iyi yaptığı işi yaparak orta saha-forvet arasındaki köprü vazifesini başarıyla görmesini sağladı. Hoş, çok fazla top taşımadı Mehmet Yıldız ama yine de o bölgede etkili bir bağ oluşturdu.

Beşiktaş'ın bu kadar çabuk oyundan düşmesinde haftaiçi yağmur altında oynanan 120 dakikalık Mersin İdman Yurdu maçının da etkisi olduğunu unutmayalım. Nitekim o maçta 120 dakika sahada kalan Guti ve Bobo gibi isimler de ikinci yarının hemen başında oyundan düştüler. İşte tam da burada Schuster akıllı bir hamleyle topu ileride tutacak olan Nihat ve Yusuf'u oyuna dahil etti. Özellikle Yusuf, bu tarz maçların tam adamı. Bugün de görevini layıkıyla yerine getirdiğini söyleyebiliriz. Ki aslında öyle çok öldürücü ara pasları falan da atmadı. Zaten bugün ondan beklenen de o paslar değil, oyunu tutmasıydı. Nihat'a dönecek olursak, son haftalardaki başarısız futbolu hem onu hem taraftarı strese sokuyor olmasına rağmen ben bugün kendisini beğendim. O da hücum anlamında çok ekstrem hareketler yapmamasına rağmen gerek rakibin savunmadan topla çıkışlarını engelleyerek, gerekse de kendi takımının yorgun orta sahasına destek vererek gayet yararlı oldu. Bir ara İbrahim Üzülmez'in yerini bile tuttu. Son dakikalarda girdiği pozisyonun gol olmaması ise onun şanssızlığıydı.

Beşiktaş, ikinci yarıda daha önceki maçlardan farklı olarak yorgun takımın yapması gerektiğini yaptı ve tüm takım olarak topun arkasına geçti. Savunmadaki bu çoklu katılım, belki Schuster'in genel futbol karakteristiğinde bu şekliyle yok ama zaman zaman böyle özel durumlarda denenmesi çözüme dair çeşitlilik ve bu çeşitliliğin uygulanabilirliği adına hoş.

Necip'e de biraz değinmek lazım. Bugün takipçiliğinin ve üstün tekniğinin yardımıyla güzel bir gol attı. Enerjikti ve yukarıda da belirttiğimiz üzere ne zaman nerede olması gerektiğini her maç daha fazla öğrendiği için olgun da bir görüntü sergiledi ancak yedirdiği gol, Beşiktaş'ın başına çokça dert açacak cinsten. Bu, ilk kez başına gelmiyor. Takım top çıkarırken baskı yediği anlarda Necip biraz panikliyor gibi. Zira o golde Pedriel'in araya girdiği topta o pas oraya atılmaz. Daha risksiz bir seçimde bulunmak gerekir. Necip bunu laubalilikten yapmıyor bence. Yanılıyor da olabilirim ancak benim yorumuma göre baskıyı yediğinde panik yapıyor. Aynı şekilde golden sonra da 1-2 kez böyle toplar kaptırdı. Neyseki o pozisyonlarda daha güvenli bir noktadaydı da telafisi mümkün oldu. Yine de hatasına rağmen sahada dağılmaması güzel. Türk futbolcusunda pek olmayan bir özelliktir bu.

Sivasspor'a değinecek olursak, önümüzdeki haftalarda birkaç sürpriz skora imza atabilirler. Bunu ikinci yarıdaki oyunlarıyla gösterdiler. Rıza Hoca'nın biraz daha cesur olması lazım. İlk yarıdaki çekinik oyunu biraz da takımı tanımamasına bağlıyorum. Gerçi öyle çok ahım şahım hücum varyasyonları deneyen bir hoca değildir ama en azından hücum oyuncusu koyması gereken durumlarda bundan çekinmez. Bir de Ceyhun'un yokluğunda Kadir Bekmezci yerine Cihan Yılmaz'la başlasa daha iyi olurdu sanki. Nitekim Cihan da oyuna girdikten sonra gayet etkiliydi Sivas adına. Oyunu dikine oynayan, tekniği üst düzey ve çevik bir oyuncu Cihan. İlerleyen haftalarda kendisinden daha çok yararlanılırsa iş yapacaktır.

Sonuç olarak Beşiktaş zorlandı ama kazanmayı bildi. Son 3 lig maçında alınan yenilgilerin ardından ilaç gibi bir galibiyet bu. İlerleyen haftalarda kıymeti daha çok anlaşılır.

30 Ekim 2010 Cumartesi

Yolun Başı... / Galatasaray:2 Antalyaspor:1

En baştan peşin peşin söylemek gerekir ki, 5-6 önemli sakatın olduğu bir takımda eldeki oyuncularla ligin başarılı takımı Antalyaspor'u yenmek küçümsenecek bir durum değil. Yine de Galatasaray'ın daha yapması gereken çok şey olduğunu, daha çok çalışmasının şart olduğunu söyleyelim.

Hagi, bugün sahaya Arda, Baros, Kewell, Elano ve Ayhan gibi hücum olarak takıma katkı sağlayabilecek oyuncularından yoksun bir takım sürmek zorunda kaldı. Düşünün, sağ açıkta Sabri var işte. Sol açık kim peki? O belli değil... Sabri tabii ki A takıma ilk çıktığı dönemlerde sıklıkla sağ açık olarak oynamıştı ancak yıllardır sağ bekte görev alıyor ve artık o defansif bir oyuncu. Bu sebeple onun sağ açık oynaması, tamamen zaruretten kaynaklı bir durum. Tabii bu zaruret içerisinde dahi ilk 11'de kendisine yer bulamayan, hatta Serkan sakatlanınca da oyuna giremeyen Serdar Özkan oturup bir düşünmeli. Bugün eğer takımın sağ beki Serkan Kurtuluş sakatlandığında Sabri sağ beke çekilip oyuna Serdar Özkan alınacağına direkt stoperden bozma sağ bek Ali Turan oyuna giriyorsa bu durum Serdar için büyük sorundur. Yine de ne olursa olsun ben Ali Turan'ın oyuna alınmasını yanlış buluyorum. Hazır, Antalyaspor sol beki Yenal berbat bir günündeyken, Galatasaray Sabri'nin geriden yapacağı bindirmeler ve Serdar Özkan'la o bölgede efektif olabilirdi. Ali Turan'ın en büyük işlevi rakibi üzerine çekmek oldu. Hatta çoğu müdahelesi de dengesiz halen daha. Şu haliyle bu takımda oynayamayacağı açık. En azından sağ bek olarak oynayamaz.

Aynı şekilde sol bekte de Hakan Balta oynayamaz, ki bunu da Emiliano Insua'nın forma giydiği sürede çok net gördük. Insua bir bek nasıl oynamalıysa bunu resmen dersini vererek sergiledi. Ancak ne yazık ki o da yabancı kontenjanına takılacak gibi. Neill, Cana, Elano, Misimovic, Pino(Kewell) ve Baros'un kesin olarak oynayacaklarını düşünürsek belki de mevkisinden dolayı Insua en zayıf halka olarak kalıyor. Oysa oyunun hakkını veren birkaç oyuncudan biri. Ben yine de Insua'nın ilerleyen haftalarda takıma gireceğine inanıyorum. Sonuçta Galatasaray hiçbir zaman yabancılarını tam kapasiteli kullanamayacak. Araya bolca sakatlık giriyor ne de olsa. Insua'ya kontenjan açık olacaktır diye tahmin ediyorum.

Cana'daki sıkıntı ise devam ediyor. Hoş, artık en azından oynuyor ve oynadığı süre içerisinde gayet faydalı ancak kondüsyon sorunu çok açık bir şekilde ortada. 60'ta oyundan çıkmak zorunda kaldı yine. Biraz daha kuvvetlendiğinde (ki bu da oynadıkça olacak bir şey) oyundan çıkacak isim o olmayacaktır diye düşünüyorum. Misal bugün bir Mustafa Sarp'ın ne yaptığını anlayan beri gelsin. Cana biraz daha diri olsa çıkan Mustafa Sarp olacaktı muhtemelen. Mustafa çok koşuyor gibi görünüyor ancak bu kadar verimsiz olmamalı bir oyuncu. Kaç top kazandığını merak ediyorum. 3'ü geçmez herhalde. Bir yanda da herkesin kızdığı Barış var. Ki kendisini her zaman beğenirim. Bugün yine her topa basmaya çalıştı. Yetenekleri kısıtlı ancak zaman zaman mutlaka faydalanmak gerekiyor Barış'tan. Enerjisi bazı durumlarda çok işe yarıyor. Bugün de Kerem Şeras, Sedat Ağçay ve Uğur İnceman'dan kurulu sert Antalyaspor orta sahasıyla ancak Barış'lı bir orta saha başa çıkabilirdi.

Misimovic her geçen hafta kendisini buluyor ve daha da bulacak gibi. Bugün birkaç pozisyona girdi ve arkadaşlarına da pozisyon hazırladı. Biraz daha kilo vermesi lazım. Tabii bir de arkadaşlarını tanıması... Servet'e gol attırdığı kornerde de duran toplarda ne büyük bir silah olduğunu gösterdi. Aynı şekilde ikinci yarıda da bir kornerde Servet'i buldu ancak Ömer son anda çıkarmıştı bu pozisyonu da. Sabri de günün iyilerindendi. İkinci yarıda Ali Turan'ın ileri çıkışlarda geç kaldığı bazı pozisyonlarda tek başına kaldı ama Yenal'ı sahadan sildi diyebiliriz.

Baros'un yokluğundaki zaruri forvet Pino da nihayet sarı kırmızı forma altında ilk golünü buldu. Zaten geldiğinden bu yana pozisyon bulduğunda kaleyi her fırsatta yoklamıştı. Bugün gol atması kendisi için de iyi oldu. Ki şutları da kötü değil Pino'nun. Mesafe ve açı gözetmeden net vuruşlar yapabilmesi Galatasaray için bir artı değer. Sakatlar iyileşince Hagi kendisini nasıl değerlendirecek bakalım. İstikrara ihtiyacı olan bir oyuncu. Bu zamana kadar yakalayamamış ama bundan sonra da yakalamayacak diye bir şey yok. Ancak dikkatimi çeken bir durum var. Pino sanki PES'te depara kalkan oyuncular gibi. Topu aldığında mutlaka süratle driplinge kalkıyor. Tabii bu durum da top kontrolünü olumsuz etkiliyor.

Hagi'nin olumlu taraflarından biri de Emre Çolak'ı kazanmaya çalışması... İki maçtır şans tanıyor Emre'ye. Umuyorum ki Emre'nin gecikmiş gelişimi Hagi'nin gelişiyle artık bir ivme kazanır. Bugün ne yazık ki hiç iyi değildi Emre. Ama iyi olmasını istiyorsak bu tarz maçlarda şans vermeliyiz. Eğer gelişme gösteremiyorsa ayrı. Ancak bu takımda birilerinin hata payı varsa onlar da bu takımın gençleridir. Her şeyden önce Emre'nin en büyük sorunu cesaret. Ceza yayı üzerinde sağ ayağıyla gelişine vurması gereken topa halen daha sol ayağıyla vurmaya kalkıp topu korner direğinin oraya gönderiyorsa bu teknik bir sorundan çok mental bir sorundur. Hagi'nin ona sağ ayağın sadece yürümeye yaramadığını anlatması lazım. Özel çalışma yapıyor mu bilmiyorum, ama pek de yapıyormuş gibi durmuyor.

Antalyaspor'a kısaca değinecek olursak, dirençli bir takım olduklarını hayatında hiç futbol izlememişler bile anlar. Ancak gereksiz sertlikleri ve oyunu çirkinleştiren zaman geçirme hileleri devam ediyor. Bu da takımı iyice antipatik hale getiriyor. Bugün Galatasaray, Antalyaspor'un bu kontrolsüz ve art niyetli sertliği yüzünden iki sakat verdi. Sedat Ağçay, Musa Nizam ve Erkan Sekman gibi oyuncular sahaya futbol oynamaktan çok rakibe tekme atmaya çıkmıştı sanki. Hoş, tahmin de ediyorduk aslında böyle yapacaklarını. Hatta Sedat Ağçay hakkında geçen sezon da yine böyle oynadığı bir maç sonrasında imalı da olsa buradaki kısa yazıyı yazmıştık. Takımın bu antipatik görüntüsünden Mehmet Özdilek'in sorumlu olduğunu düşünüyorum. Biz, artık Beşiktaş'taki centilmen Şifo Mehmet'i görmek istiyoruz saha kenarında. İsviçre maçında rakip takım oyuncusunu tekmeleyen Mehmet Özdilek'i değil...

Yunanistan Ligi İddaa Tahminleri / (30-31 Ekim 2010 - 8. Hafta)

Bu hafta aslında Yunanistan liginden uzak durmakta fayda var. Bunu peşinen söylemek gerek. Çok zor maçlar var. Panathinaikos-Olympiakos maçı var. Genelde altlı üstlü takımlar birbirine düşmüş bu hafta. Biz de merakla bekliyoruz ne olacağını. Geçtiğimiz haftaki tahminlerde 7/8 yapmıştık. Bakalım bu hafta gelen tahminler ne ölçüde başarılı olacak...

252 Aris - Atromitos / Alt - 1.40 (Aris galibiyete yakın ancak onun oranı da 1.40. Fazla riskli)
253 Larissa - Xanthi / Alt - 1.35 (Sistem kuponları için beraberlik de güzel seçenek - 3.20)
274 Panathinaikos - Olympiakos Pireaus / 2-3 gol - 1.65
362 Iraklis - ASK Olympiakos Volou / Üst - 2.05
363 Kerkyra - Asteras Tripolis / 1 - 2.10
364 Panserraikos - Kavala / 2 - 2.50 (Daha az risk almak isteyenler alt oynamalı - 1.45)
387 Ergotelis - PAOK / 2 - 1.85
417 Panionios - AEK / 2 - 1.70

29 Ekim 2010 Cuma

STSL İddaa Tahminleri / 10. Hafta (29-30-31 Ekim, 1 Kasım 2010)

Süper Lig maç tahminlerimiz gayet başarılı bir şekilde devam ediyor. 3 hafta önceki rezil tahminlerimizi saymazsak gayet güzel bir ortalama tutturduk. Geçtiğimiz hafta Gelipartt da epey yüzdeli tahminler verdi. Bugün de hazır elim değmişken ben de deneyeyim dedim. Gelipartt'ın da eklemelerini bekliyorum bu arada.

Sıradan başlayalım:

110 Bursaspor - Fenerbahçe

Bursaspor'da Ali Tandoğan ve Federico Insua büyük ihtimalle görev almayacaklar. Fenerbahçe'de cezalı Lugano, sakat Selçuk, Özer ve Niang önemli eksikler. Forvet hattında büyük ihtimalle Semih, savunmada da Bilica ya da Bekir'i görebiliriz. Kim olursa olsun Fenerbahçe'nin savunmada sıkıntı yaşaması büyük ihtimal. Hücumda da Bursaspor'un dengeli savunması karşısında Semih'in fazla bir varlık gösterebilmesi zor görünüyor. En azından Niang gibi savunmayı dağıtıcı özellikleri olmadığını düşünürsek Fenerbahçe'nin gol yollarında ne kadar zorlanacağını kestirebiliriz. Diğer bir sakat Dia'nın yerine de Kazım oynar yüksek ihtimalle. Bu bir avantaja dönüşebilir Fenerbahçe için. Yine de son zamanlarda daha dengeli bir takım hüviyetine bürünen Bursaspor'un bu maçı kazanmaya bir adım da olsa daha yakın taraf olacağını düşünüyorum. Toplam 2-3 gol de yüksek bir ihtimal gibi görünüyor.

Tahmin:1 Oran:2.30 (toplam 2-3 gol de güzel alternatif - 1.70)


163 Eskişehirspor - Ankaragücü

Eskişehirspor, son 2 haftayı 2 galibiyetle kapattı. Bunda tabii ki yapılan teknik direktör değişikliğinin de etkisini es geçmemek lazım. Bülent Uygun, savunmadaki katı prensiplerini yeni takımına da empoze etmiş görünüyor. Bir şekilde, bireysel becerilerle de olsa, gol bulup maçı alma yoluna gidiyorlar. Öte yandan Ankaragücü ligin istikrarsız takımlarından. Bir hafta Ali Sami Yen'de Galatasaray'a 4 gol atarken ertesi hafta Bursaspor'dan kendi sahalarında 5 gol yiyebiliyorlar. Gol atmada da yemede de pek sorunları yok. Muhtemelen gollü bir maç izleyebiliriz yine. Eskişehirspor 2,5 gol üstü geçecek olan bu maçta galibiyete daha yakın duruyor.

Tahmin:1 Oran:1.85


254 Gaziantepspor - Kardemir Karabükspor

Savunma yönü ağır basan Gaziantepspor'un, Cernat'ın yokluğunda zorlanan Karabükspor'u ağırlayacağı maç biraz sıkıcı geçmeye aday görünüyor. Öncelikle maçın 2,5 gol altı bir skorla bitme olasılığının daha fazla olduğunu söyleyelim. Onun dışında sistem kuponları için tercih edilesi bir beraberlik maçı olacaktır.

Tahmin:X Oran:3.00 (alt seçeneği de cazip - 1.55)


267 Galatasaray - Antalyaspor

Hagi'nin Galatasaray'ı, geçen hafta 10 yıllık kaderi değiştirip Kadıköy'den puanla dönmüştü. Bu, takım için moral oldu tabii ki. Şimdi daha umutlu ve istekliler. Arda Turan sakatlığı sebebiyle yok. Bir diğer sakat Baros'un da oynamama ihtimali çok yüksek. Pino'ya forvette şans verecektir yine Hagi. Kewell'ın ise oynayabilecek durumda olduğu söyleniyor. Antalyaspor'da ise Tita sakat. Deniz Barış kırmızı kart cezalısı (ki savunma kurgularının bozulması oldukça önemli) Galatasaray'ın istekli bir oyun sergilemesini ve 3 puanı almasını bekliyorum. Ama oranı beğenmediğimi söyleyebilirim.

Tahmin:1 Oran:1.30


370 Gençlerbirliği - Manisaspor

Gençlerbirliği Doll'un yardımcısı Zumdick'le yoluna devam ediyor. Yani oyun felsefesinde pek bir değişme yok. İyi bir kadroları var ancak sakatlıkların da etkisiyle bir türlü randımanlı oynayamıyorlar. Dirençsiz de bir takım ayrıca Gençlerbirliği. Çabuk dağılıyorlar. Manisaspor ise Hikmet Karaman'la yakaladığı çıkışı sürdürmek isteyecektir. Moralleri iyi... Manisa bence galibiyete yakın taraf.

Tahmin:2 Oran:2.40


371 Kasımpaşa - Kayserispor

Kasımpaşa'nın durumu malum. Artık pek fazla bir şey beklememek lazım kendilerinden. Kayserispor ise iyi bir hava yakalamış durumda. Fazlaca yoruma da gerek yok. Kayserispor handikaplı bir galibiyet alacaktır.

Tahmin:Handikaplı 2 Oran:2.55


390 Bucaspor - IBB

Ligin hücum anlamında dertli iki takımı karşı karşıya geliyor bu maçta. Ayrıca bu iki takımın savunmaları da çok kötü değil. Sıkıntılı bir maç olacaktır. Berabere bitme olasılığı yüksek. Ancak alt seçeneği ön planda.

Tahmin:Alt Oran:1.50 (Sistem kuponlarında beraberlik denenebilir - 3.00)


416 Beşiktaş - Sivasspor

Beşiktaş 3 haftadır kaybediyor. Sivasspor ise takımı Rıza Çalımbay'a emanet etmiş durumda. Rıza Çalımbay, ne oynattığı belli olmayan teknik direktörlerdendir. Savunmayı ön plana alır. Hücumda bireysel beceriyi ön plana alır. Ve Beşiktaş'a da fazla şansı tutmaz. Beşiktaş, kupa maçının yorgunluğunu yaşayacak olmasına rağmen bu maçı zor da olsa kazanacaktır diye tahmin ediyorum.

Tahmin:1 Oran:1.20


438 Konyaspor - Trabzonspor

Konyaspor'da Montano kupa maçında gördüğü kırmızı karttan ötürü cezalı. Trabzonspor'da ise Teofilo haricinde pek bir sorun yok. Konya'nın henüz istediği çizgiye ulaşamadığı gerçeğini göz ardı etmemek gerek. Kendi sahalarında fena değiller ancak Trabzonspor'a güçleri yetmeyecektir.

Tahmin:2 Oran:1.45 (üst seçeneği de gayet olası - 1.55)

28 Ekim 2010 Perşembe

2010’un Kralı Kim?

Geçen sene hem Ballon D’or hem de Fifa Dünya’da Yılın futbolcusu adaylarını incelemiştik. Hatta anket de düzenlemiştik, buralarda tercihler ne yönde bir bakalım diye. Bu sene ise bu iki prestijli ödülün birleştirildiğini ve bu tek ödül için 23 adayın belirlendiğini söyleyelim.

Geçen sene iki ödülü birden alan Messi bu sene de adaylar arasında. Tabii ki Ronaldo da. Hollanda’yı Dünya Kupası finaline ve Inter’i Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu’na taşıyan adamlardan Sneijder ve İspanya’nın Dünya Kupası’nı, Barcelona’nın La Liga’yı kazanmasındaki en önemli etkenlerden ikisi Xavi ve Iniesta diğer dikkat çeken isimler. DünyaKupası’nda final oynayan Hollanda’nın ve Şampiyonlar Ligi’nde final oynayan Bayern Munih’in doğal yeteneği Robben’i ve Dünya Kupası’nda ülkesine yarı final oynatan ve Atletico Madrid’i Avrupa Ligi’nde zirveye çıkaran Diego Forlan’ı da es geçmeyelim…

İspanya: Xabi Alonso, Iker Casillas, Cesc Fabregas, Andres Iniesta, Carles Puyol, David Villa, Xavi

Brezilya: Daniel Alves, Julio Cesar, Maicon

Portekiz: Cristiano Ronaldo

Fildişi Sahili: Didier Drogba

Kamerun: Samuel Eto’o

Uruguay: Diego Forlan

Gana: Asamoah Gyan

Almanya: Miroslav Klose, Phillip Lahm, Thomas Muller, Mesut Ozil, Bastian Schweinsteiger

Arjantin: Lionel Messi

Hollanda: Arjen Robben, Wesley Sneijder

6 Aralık’ta 3 kişiye indirilecekmiş bu liste. Xavi buraya gimeyi hak ediyor. Sneijder de plase. Gerisine karışmam. Ama bana sorsalardı Forlan’ı alırdım.



Acele Etme Biz Bekleriz


Dani Güiza Fb Tv’ye konuşmuş. Ameliyatının ve tedavi sürecinin çok iyi geçtiğini ve eskiye oranla çok iyi durumda olduğunu açıklamış. Takımı da takip ediyormuş kendisi, iyi yolda olduklarını ve Bursaspor maçının çok önemli olduğunu düşündüğünü ifade etmiş. Buraya kadar her şey normal.

Güiza devam etmiş: ''Taraftarımız, bana geldiğim ilk günden itibaren çok destek oldu, en zor zamanlarda hep yanımda oldular. Ben onları hayal kırıklığına uğrattığımı biliyorum, fakat bundan sonra onlara şampiyonluk mutluluğunu yaşatmak için elimden geleni yapacağım. İlk golü atmak ve bunu onlara hediye etmek için sabırsızlanıyorum. Onları çok özledim''

Gol atmak için sabırsızlanıyormuş Güiza, hiç gereği yok. Acele etmesin. İyice geçsin sakatlığı. Heyecanlanmasın. Lütfen!


26 Ekim 2010 Salı

Kayserispor Maçından Sonra Bir Beşiktaş Yazısı


Beşiktaş’ın sezon başından beri iyi olmadığını düşünenlerdenim. Bunu her defasında söyledim. İlk yarıları vasat oynadıkları, ikinci yarılarda baskı kurdukları birçok maç izledik ve oyuncu kaliteleri nedeniyle maçlarını kazanıyordu Beşiktaş. Hakem kararları ve rakiplerin hücumdaki becerisizlikleri Beşiktaş’ın ekmeğine yağ sürüyordu.

Quaresma iyi transfer değil derken de yetenekleriyle alakalı söylemiyordum elbette bunu. Devamlılık sorunu var adamın, aşikar. 12 maç yapmış Beşiktaş lig ve Avrupa Kupası gruplarında. Quaresma 6’sı ilk 11 toplam 7 maça çıkmış. Sen bütün oyun sistemini bu adam üzerinden kurarsan; sezonun yarısında istediğini alabilirsin sadece.
Dediğim gibi Beşiktaş’ın önünde çok kolay 4 lig maçı var. İçeride Sivas, Kasımpaşa ve Konya ile dışarıda Gençlerbirliği ile oynayacaklar. Muhtemelen tamamını kazanacaklar. Fakat bu Beşiktaş’ın iyi yolda olduğunu göstermeyecektir. Beşiktaş Quaresma ve Guti’nin üzerine kurduğu için oyun sistemini, dönemsel çöküşleri çokça yaşayacaktır.

Burada sorumlunun Schuster olduğunu düşünebiliriz elbette ama anlayamadığımız bir nokta daha var. Artık bizim ligimizdeki takımların bütçeleri Hollanda, Portekiz gibi liglerde şampiyon olmuş veya şampiyonluğa oynayabilen takımlarla eşdeğer. Bu bütçeler geçen sene farklı bir şampiyon da yarattı. Bugün ligin lideri Bursaspor, 3.sü Kayserispor, 5.si Antalyaspor ve 6.sı Karabükspor; Beşiktaş ve Galatasaray’ın üzerinde yer alıyorsa bunun başka nedenleri olmalı. Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray artık ayrı yerlerde değiller diğer takımlardan. İyi planlama yapabilen diğer tüm takımlar bu yarışın ortağı olacaktır. Basın, taraftar ve kulüp idarecileri bunun farkına varmalı ve burada oynayacakları her maçı ciddiye almalıdırlar.

Tekrar Beşiktaş’a dönelim. Çok riskli bir oyun oynuyorlar. Savunmayı çok ileride tutuyorlar. Ve çok pozisyon veriyorlar diye eleştirdiğimiz Beşiktaş, dün oyunun merkezini geriye çekince de pozisyona giremeyen bir takım haline geldi. Çünkü Kayserispor saha organizasyonunu iyi yapabilen bir ekip. Beşiktaş eksik, Kayseri tam mı? Cangele, Zalayeta ve Troisi gibi çok önemli 3 eksikle sahadalardı. Peki sahada olanlar? Almanya’da, Belçika’da gerekli sıçramayı yapamayıp, orada tutunamayan gurbetçi gençlerin oluşturduğu bir takım Kayserispor. Hasan Ali, Serdar, Furkan, Ömer hatta Önder ve Ali Bilgin… Selim’i bunlardan ayrı tutabiliriz.


Demem şudur ki bu iş oyuncu kalitesiyle bir yere kadar gidebilir. Saha içi organizasyonu doğru yapmak ve rakibe saygı göstermek esastır. Beşiktaş teknik ekibi rakiplerine saygı göstermiyorlar ve ailecek saldırıya geçiyorlar. Karşılarına iyi takım çıkınca da mağlup oluyorlar. Saygı gösterip, geriye çekildiklerinde yani alışkanlıklarından vazgeçtiklerinde de iyi organize olabilmiş takımlar karşısında çaresizliğe gömülüyorlar.

Beşiktaş ne oynaması gerektiğine(kimle oynaması gerektiğine değil) karar vermeli. Quaresma yok diye sezon başından beri oynanan kanat hücumlarına dayalı sistem, Aurelio geldi diye başka bir şeye dönüşmemeli. Yine de 4 fırsat maçı var Beşiktaş’ın önünde. Galatasaray maçına kadar moral ve motivasyon sağlayabilirler. Çünkü Beşiktaşlı oyuncular isteksiz ve hırssız değiller. Organizasyonları yok, dağınıklar. Bu durum da dakikalar geçtikçe çaresizliğe dönüşüyor. Schuster’in önüne geçmesi gereken budur. Belediye, Fenerbahçe maçları ders olmadı bari bu son 4 maç olsun. Schuster ligi ciddiye almaya başlasın ve Beşiktaş’ın ya da herhangi bir takımın sadece iyi bir organizasyonla sonuca gidebileceğini kabullensin. Organizasyon demişken:

1. Bursaspor
2. Trabzonspor
3. Kayserispor

Bu sıralama bize bir şeyler anlatıyor olmalı. Ne anlattığını bir süre sonra yazarım...

25 Ekim 2010 Pazartesi

Neydi Bu?


Maç yazısı yazmakta oldukça geç kaldım. Bunun sebebi maça, yaşananlara bir türlü anlam yükleyemem oldu. Ne öncesini anlayabildim, ne saha içini ne de sonrasındaki yorumları… Bu sebeple, buraya yazabileceklerim anlayamadıklarım olacaktır.

Maç öncesinde anlayamadığım ilk şey; Fenerbahçe’nin Galatasaray karşısında ilk defa bu kadar açık ara favori gösteriliyor olmasydı. Evet, Galatasaray kötüydü ama Galatasaray Kadıköy’de hiçbir zaman kötü oynamamıştı, en azından maç kopana kadar mücadeleyi bırakmamıştı. Evet, Galatasaray kötüydü ama Fenerbahçe çok mu iyiydi? Kasımpaşa’ya 6 attı Fenerbahçe, Trabzonspor’un 7 attığı Kasımpaşa’ya… Konyaspor’a 4 attı Fenerbahçe, Ankaragücü’nün de 4 attığı Konya’ya… Gençlerbirliği’ne 3 attı Fenerbahçe, Trabzonspor’un son 20 dakikada 3 attığı Gençlerbirliği’ne…

10 yıldır Kadıköy’de oynanan lig maçlarını kazanıyor Fenerbahçe ve psikolojik bir avantajı var elbette ama karşında Galatasaray var. Zaten karşında Galatasaray olduğu için bu 10 senenin bir önemi var. Tüm basında, Fenerbahçe taraftarlarında ve hatta Galatasaray taraftarlarında görülen “Fenerbahçe’nin mutlak galip geleceği” hissinin kaynağı bu psikolojik faktörler ve Galatasaray’ın ekstra kötü durumu olabilir elbette ama maç öncesi gözden kaçırılmaması gereken tek gerçek şuydu ki; ne Fenerbahçe göklerde ne de Galatasaray yerlerdeydi.

Benim de tahminim maçı Fenerbahçe’nin kazanacağı yönündeydi ama bunu saha içi nedenlerle açıklayordum kendi kafamda. Maçı izlemeye başladığımda ve maçın ilk saniyelerinde sağda Dia ile yapılan ortanın daha sonra solda oynayan Stoch’a açılmasıyla ve daha ilk dakikada Fenerbahçe’nin korner kazanmasıyla birlikte “beklediğim” gibi bir maç olacağını düşünmüştüm hatta. Baros da yoktu ve gol yemeyecekti Fenerbahçe derken Volkan çıkmakta geç kaldı ve Pino’nın ağlara giden topunu Gökhan çizgiden çıkardı. İşte o an maç yapıldığını fark ettim. Bir oyun oynanıyordu ve rakip Galatasaray’dı.


Galatasaray 4-6-0 ile sahadaydı. Fenerbahçe’nin stoperleri üzerinde hiçbir baskı kurmuyorlardı fakat geri kalan tüm oyuncular yakın markaj altındaydı. Ne Emre, ne de Mehmet topu aldıklarında ileriye doğru taşıyacak alan bulamıyordu. Bu Galatasaray’ın başarısıdır. Düne dair en iyi yaptıkları şey buydu bence. Peki Fenerbahçe ne yapıyordu? Topu Galatasaray’a teslim ediyordu bir yerden sonra. Ben bunun avantaja çevrilebileceğini düşünüyordum. Çünkü Mustafa Sarp, Sabri, Hakan Balta, Servet, Cana gibi oyuncular baskı altında top kaybedebilirlerdi ve Fenerbahçe hızlı adamlarıyla(Emre,Stoch,Dia,Niang), hızlı düşünen bir lider(Alex) sayesinde pozisyonlara girebilirdi. Peki baskı nerede? Yok. Futbolcular da rakibin Galatasaray olduğunu unutmuş,”nasılsa yeneriz” hissiyatına kapılmış gibilerdi.

İlk yarı Galatasaray’ın daha çok istediği,daha çok mücadele ettiği ve biraz da daha iyi oynadığı bir maç oynandı Kadıköy’de. Fenerbahçe, önemli bir maç oynadığının farkına ikinci yarı başlayınca varabildi ancak. Fakat bu uyanış ve coşku; taktiksel olarak hiçbir değişiklik içermediği için cılız posiyonlar, saman alevi gibi başlayan fakat sonu getirilemeyen ataklar şeklinde gösterdi kendini ve bir işe yaramadı. Daha fazla yapılması gereken bir durum olarak Alex’in geriye gelip, defansın arkasına uzun bir top attığı pozisyonda Niang için kalkan hatalı ofsayt bayrağı, Fenerbahçe’nin en net pozisyonu olabilirdi. Bir pozisyon da Niang ile harcandı zaten, gerisi yalan.

Galatasaray ikinci yarı pozisyona girmek istemedi zaten. Arkayı sağlama aldı. İleri çıktıklarında da Yobo’ya takıldılar. Bu arada Yobo gibi bir kaliteli stoper, yıllardır peşinden koştuğumuz Lugano’nun defolarını görmemizde bize yardımcı oluyor hemen ekleyeyim…

Açıkçası rezil bir maçtı. İki takım da iyi değildi. Galatasaray iyi kapandı sadece. Ama iyi oynadıklarını düşünmüyorum. Bu kadroyla, bu deplasmanda ancak bu kadar olur diyorlarsa eyvallah. Ama saha içinde anlayamadığım son şeyi de yazmadan geçmeyeyim. Dozaj olarak normalden öte bir sertlikle karşılaşıyor Fenerbahçe oyuncuları. Puan kaybını buna bağladığım falan yok. Zaten eleştireceğim kişiler hakemler değil. Evet, bana göre Neill ve Cana dünkü maçı tamamlamamalılardı. Sabri’nin yaptığı harekete, Dia yere düşmedi diye penaltı vermemek de “kurallar çerçevesinde” anlamsızdı falan fıstık… Ama benim derdim maçın öncesinde yaratılan psikolojinin Fenerbahçeli futbolcular ve taraftarlar üzerindeki saçma sapan etkisiydi. Cana basıyorsa, Emre de basmalı. Neill vuruyorsa, Lugano da vurmalı. Sabri sırtına çıkıyorsa rakibin, Caner de çıkmalı. Hakan Balta sarı kart görmüyorsa, hakem elini cebine götürüp; sonra vazgeçiyorsa üstelik taraftar o stadı inletmeli, takım hakkını koruyabilmeli. Bu maçların havasını unutmak beni en çok üzen, kaybedilen 2 puan değil. Bunun olabileceğini söylüyordum zaten…

Maç sonuna gelelim. Bu saçma sapan maçtan sonra Dia’da yırtık, Niang’da ödem… Giden 2 puandan daha önemli bu durum. Lugano da cezalı. Fenerbahçe açısından bunlar olumsuz. Galatasaray’a geçelim. 1 puan elbette iyidir. Meşaleler, üçlü çektirmeler falan abartıdır. Ne rakip mağlup edilmiştir, ne şampiyonluk yolunda çok önemli bir puan kazanılmıştır ne de başka bir şey… Pino’dan memnun birçok Galatasaraylı. Her gördüğü yerden etkisiz şutlar çekti diye mi bu memnuniyet anlayamadım? İyi kapandı Galatasaray eyvallah ama Galatasaray ligde oynadığı kaç maç kapanacak ki? Galatasaray’ın karşıyı tüketmesi değil, kendinden üretmesi lazım. Galatasaray için pembe tablolar çizmek için çok erken diye düşünüyorum. Ama mutlak mağlubiyet bekledikleri maçta alınan bir beraberlik, Hagi-Tugay ikilisi için iyi bir başlangıç, futbolcular için de moral kaynağıdır orası kesin.

Fenerbahçe’nin iki kanadı Stoch ve Dia olacaksa Alex oynamamalı. Orta saha üçlenmeli. Bu iki oyuncu da savunması olmayan daha doğrusu takım savunma yaparken alan daraltmayan oyuncular. Orta sahanın yükünü çekecek başka bir adam lazım ve bu iki oyuncu da sadece skora etki etmeye odaklanmalılar. Eğer Alex’ten vazgeçilmiyorsa kanatlardan en az birine beke yardım edebilecek, orta sahadaki ikiliyi üçleyebilecek bir adam konulmalı. Hücuma çıkarken çizgilere bu kadar yakın olmayacak orta sahaya yardım edebilecek, pas akışkanlığını sağlayabilecek bir adam. Ayrıca sertlikten yakınmak yerine oyunu hızlı oynamak konusunda aşama kaydetmeyi denemeli Fenerbahçe.

Galatasaray’da gördük ki Elano daha çok forma şansı bulacak. Baros gelince Pino’nun esamesi okunmayacak. Arda-Misimovic-Elano üçlüsü Baros’un arkasında gayet idealdir diye düşünüyorum. Daha iyi günler bekleyebilir Galatasaray’ı. Çünkü önlerindeki fikstür ya herro ya merro diyebilecekleri bir fikstür. Antalya-Trabzon-Manisa-Kayseri-Beşiktaş maçları var Galatasaray’ın önünde. Ya burada bir sıçrama yapacaklar ve şampiyonluğun çok önemli bir adayı haline gelecekler. Ya da Hagi-Tugay ikilisi de işe yaramayacak ve Galatasaray son iki sezonda olduğu gibi yine erken havlu atacak diye düşünüyorum…

Kategoriler

201 afrika uluslar kupası 2010 dünya kupası 2014 dünya kupası a milli takım a2 ligi abdul kader keita abdullah avcı adana demirspor adanaspor adnan polat adriano ajax akhisarspor alanyaspor alex de souza alexis sanchez ali sami yen stadı almanya alpaslan dikmen altay amerika birleşik devletleri andre santos andrea pirlo ankaragücü ankaraspor anket antalyaspor arda turan arjantin arsenal arsene wenger as monaco atınç nukan atletico madrid aurelien chedjou avustralya aydın karabulut aykut erçetin aykut kocaman azerbaycan aziz yıldırım ballon d'or bank asya 1. lig barcelona başakşehir batuhan altıntaş batuhan karadeniz bayer leverkusen bayern münih bekir irtegün belçika benfica bertul kocabaş beşiktaş Beşiktaş ve City blogtivi bogdan stancu bolton wanderers boluspor borussia dortmund bosna hersek braga brezilya bucaspor bundesliga burkina faso bursaspor bülent ataman bülent korkmaz bülent uygun bülent ünder caner erkin celal kıbrızlı celtic cem sultan cesc fabregas ceyhun eriş ceyhun gülselam cezayir championship chelsea christoph daum claudio bravo claudio caniggia claudio pizarro claudio taffarel copa america corinthians cristiano ronaldo cska moskova cüneyt çakır çaykur rizespor daniel güiza danimarka david villa deniz kadah denizlispor deportivo la coruna didier drogba didier zokora diego maradona dirk kuijt diyarbakırspor doğaüstü futbol gerçekleri dunga dynamo dresden egemen korkmaz eintracht frankfurt elano elazığspor elvir baliç emiliano insua emmanuel emenike emre can erdoğan arıca eskişehirspor euro 2012 euro 2016 fabio bilica fanzin faryd ali mondragon fatih terim fc sion fc twente felipe melo fenerbahçe fernando muslera ferudun tankut fifa fildişi sahili formalar frank lampard frank rijkaard fransa franz beckebauer futbol sandığı galatasaray gana gaziantepspor gençlerbirliği genoa getafe gheorghe hagi giampaolo pozzo gine gino pozzo glasgow rangers gökhan inler gökhan töre gökhan ünal göztepe granada greuther fürth guillermo ochoa gurbetçi futbolcular guti guus hiddink güncel güney afrika güny kore güvenç kurtar haftanın ardından hakan arıkan hakan çalhanoğlu hakan şükür hakemler hamburg hamit altıntop hannover 96 harry kewell hasan kabze hayrettin demirbaş hertha berlin hırvatistan hikmet karaman hollanda honduras hugo almeida ibb ibrahim üzülmez ibrahima yattara iddaa ilkay gündoğan inceleme incleme ingiltere inter irlanda cumhuriyeti ispanya istanbulspor isveç isviçre italya ivica olic j-league japonya jerry akaminko johan elmander jose mourinho jupp heynckes juventus jürgen klopp kadir has stadı kamerun kardemir karabükspor karlsruhe karşıyaka kasımpaşaspor kasper hjulmand kayserispor keylor navas kıymeti bilinmeyenler kocaelispor kolombiya konyaspor kosta rika kulüpler birliği la liga lazio lefter küçükandonyadis leipzig lens ligue 1 lionel messi liverpool livorno lokomotif moskova lomana lualua los galacticos lucas neill lugano lyon maç öncesi maç yorumu mahmut özgener mainz mali mamadou niang manchester city manchester united manisaspor mario balotelli mario götze marius alexe marsilya martin palermo mateja kezman medhi benatia mehmet ali aydınlar mehmet ekici meksika melih gökçek mersin idman yurdu mert günok mesut bakkal mesut özil metin diyadin metin oktay metin tekin mevlüt erdinç mhk michael owen michael skibbe milan milan baros miroslav klose muhammed demirci muhammet reis mustafa denizli mustafa yücedağ nadir çiftçi napoli necati ateş necip uysal newcastle united nicolas anelka nijerya nostalji notts county nuri şahin nürnberg oğuz çetin oğuz sarvan oğuzhan özyakup olcan adın olympiakos orduspor orhan şam osc lille oscar cordoba ömer toprak panathinaikos paok paraguay pep guardiola pierre webo portekiz porto portsmouth premier league premier lig psg ptt 1.lig radamel falcao rafael benitez rais m'bolhi raymond domenech real madrid real sociedad rıdvan dilmen ricardo quaresma rigobert song river plate robert lewandowski roberto carlos robinson zapata roma romario ronaldinho ronaldo rosenborg sabri sarıoğlu sakıp özberk samet aybaba samir handanovic sampdoria samsunspor schalke 04 selçuk inan selçuk şahin semih şentürk senegal sercan sararer serdal adalı sergen yalçın serie a servet çetin sezer öztürk shakhtar donetsk sırbistan simao sabrosa simon kuper simon zenke sinan bolat sinan engin sivasspor slaven bilic slovakya slovenya spor basını sportivi st etienne stefan scepovic stoke city stsl stuttgart süleyman koç süper final şampiyonlar ligi şenol güneş şili tayfun korkut temur ketsbaia tff thierry henry tim howard tim krul tolgay arslan tolunay kafkas tottenham hotspur toulouse trabzonspor transfer tsg 1899 hoffenheim tsl tugay kerimoğlu tunus türk telekom arena twitter u20 udinese uefa uefa avrupa ligi ufuk ceylan unutulmaz ikililer uruguay ümit karan ümit kayıhan ünal aysal valencia vfl wolfsburg villarreal vincent enyeama volkan şen watford wayne rooney werder bremen wesley sneijder yekta kurtuluş yeni zelanda yeşil burun adaları yıldırım demirören yılmaz vural yunanistan yunanistan süper ligi yusuf şimşek yücel ildiz zenit ziraat türkiye kupası ziya doğan zlatan ibrahimovic zoran simovic zvjezdan misimovic

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails