Tahmin ettiğimiz ancak temenni etmediğimiz bir sonuçla karşılaştık dün. Zaten aksi nasıl düşünülebilirdi ki? Kadro seçimi olsun, saha içi diziliş olsun, maç içindeki değişiklikler olsun, oyun stratejisi olsun, hiçbir şeyin elle tutulur yanı yoktu Türkiye için. 3-0'lık bir hezimeti tabii ki temenni etmiyorduk ancak eskisi kadar da yıkmadı bu ağır skor beni. Ersun Yanal sonrası Fatih Terim dönemiyle başlayan imtiyazlı kadro seçimi, yıllardır milli takımı bu ülkenin futbolseverinden uzaklaştırıyor şüphesiz. Artık eskisi gibi bir bağlılık yok. Hatta garezi olan var. Hiç kimseye kızamıyorum bu noktada. Hak eden değil, hocanın adamı olan oynuyor artık bu milli takımda. Hocanın adamı dediğimiz de Hiddink'in adamı değil tabii. Hiddink daha oyuncularını bile tanımıyor. Bugün kadroda olanların tamamı, O.Ç. denen yardımcının adamlarıdır. Bu durum her yerde konuşuluyor artık.
İsmi geçmişken, Ersun Yanal'dan da kendi adıma özrü bir borç bilirim. Bugün, bitirilmesi adına bas bas bağırdığımız, birçok yazımızda değindiğimiz ve şahsen benim de yazılarımda Rijkaard'a destek çıkmamın sebebi olan futbolcuya dayalı düzeni yıkmaya çalışan belki de ilk yerli teknik direktördü Ersun Yanal. O dönemlerde Hakan Şükür'le başlamıştı bu işe ancak gücü yetmemişti o gruba. Biz de sahada alınan kötü sonuçlar nedeniyle kıyasıya eleştiriyorduk Ersun Yanal'ı. Çok çok yanılmışız. Bugün geriye baktığımıda bu durumu daha iyi anlayabiliyorum.
Dünkü maçı biraz inceleyecek olursak, ilk olarak değineceğimiz nokta yanlış oyuncu tercihleri ve saha içindeki alışık olmadığımız diziliş olacaktır. Takımı Fenerbahçe'de bile doğru düzgün forma yüzü göremeyen, sezon öncesi de sakatlıklarla boğuşmuş henüz fizik olarak tam olarak fit bir duruma gelememiş Özer Hurmacı, Almanya karşısında Hiddink'in bize en büyük sürpriz oldu bana göre. Orta sahada ön libero olarak Aurelio, önünde Emre-Nuri ve kanatlarda da sağda Özer, solda Hamit düzeniyle başlamıştı Hiddink. Takım, belli ki hücuma kanatlara ağırlık vererek çıkmaya çalışacaktı. Ancak bu düşünce içindeyken ne yazık ki kanatlarımızdaki Özer ve Hamit, kanat adamı orijinli oyuncular değillerdi. Zaten bunu da hemen hemen hiç etkili olamayarak ispat ettiler dün sahada. Bu tercihler, Almanya'nın ekmeğine yağ sürmedi desek yalan olur. Geride Ömer Erdoğan-Servet ikilisi bir şekilde anlaşılabilir. Sağ tarafta her ne kadar çok kötü oynasa da Gökhan Gönül'ü de anlayabiliriz. Ancak solda neden Sabri'nin oynadığını hiç kimse bana açıklayamaz. Sabri o bölgede ikinci maçına çıkıyor. İlki de milli takımda ve başarısızlıkla sonuçlanmış bir denemeydi. O dönemde de O.Ç. milli takım antrenörüydü, şimdi de öyle. Ve Sabri buna rağmen yine aynı mevkide ve tabii ki yine başarısız. Müller-Lahm ikilisi tarafından paspasa çevrildi dün Sabri. Bu kendisinin suçu değil. Adamın doğasında yok sol bek oynamak. Kaleye koyun, en fazla o kadar oynayabilir. Ve bunu Hiddink'e anlatacak olan adam da O.Ç. olmalı aslında. Tabii adamımız inisiyatif almak nedir bilmediği için, böyle bir şey gerçekleşmedi dün. Oysa kadroda iki tane de sol bek var. Neyse, geçti gitti tabii yapacak bir şey yok artık. Anlamaya çalışmak da yersiz bu saatten sonra. İleride Halil tercihi de eleştirildi bol bol. Aslında bunun ana nedeni de Halil'in kaçırdığı %100'lük gol. Ben Halil'in çok kötü oynadığına inanmıyorum. Fizikli alman defansıyla iyi boğuştu. Çok yalnız bırakıldı. Aurelio çıktığında yerine giren oyuncunun Tuncay olması da ilginç bir tercih. Hiddink, bu seçimiyle de sahaya çıkarken aklında olan düşüncelerden yaklaşık yarım saatte vazgeçtiğini gösterdi. Daha doğrusu, sahaya çıkarken aklında çok da net bir planı olmadığını gösterdi. Benim bu değişikliğe yapacak yorumum budur.
Oysa dün oyuna başlarken orta göbekte tercih edilen üçlü doğruydu bana göre. Onların önüne Trabzonspor'un 4-3-2-1 taktiğindeki forvet arkasındaki ikili gibi Tuncay-Hamit, Sercan-Hamit ya da içinde Özer'in olmadığı başka bir varyasyon düşünülebilirdi. bu ikili kanatta olmayacak tabii. Trabzonspor'da Şenol Güneş'in uyguladığı gibi biraz daha ortaya yakın oynayacak. Belki o şekilde hücumda daha etkili olabilirdik. tabii şu an boş detaylar bunlar. Buna kadar çözülecek o kadar çok şey var ki...
Milli takımda teknik direktörden beklenenler nelerdir, antrenörün görevi nedir, bu takımın oyuncu havuzu kimlerden oluşmaktadır, bu tarz soruların cevabı verilmeli önce. Belli ki yanlışlar en tepeden başlıyor. Bu başıbozukluklarla halk da milli takımdan uzaklaştırılıyor. Önce bunları çözmemiz ve hakkaniyetli seçimler yapmamız lazım.
Son olarak değinmek isediğim nokta Mesut Özil. Etkiliydi dün. Golünü attı. Çok da tepki gördü. Maç içinde gördüğü tepkiyi anlıyorum. Saha içinde bu tarz şeyler hep oluyor ama saha dışında tepkiler biraz abartı geldi bana. Selvi boylum al yazmalım filmini izlemişizdir çoğumuz. Orada nereye varıyordu filmin anafikri? "Sevgi emektir" diyordu Asya. Ve çoğumuz da Ahmet Mekin'in yanında kalmasını istiyorduk. Mesut da aynısını demiş belli ki. Bırakalım, gönlünce oynasın ve kendi seçimiyle mutlu olsun.
İsmi geçmişken, Ersun Yanal'dan da kendi adıma özrü bir borç bilirim. Bugün, bitirilmesi adına bas bas bağırdığımız, birçok yazımızda değindiğimiz ve şahsen benim de yazılarımda Rijkaard'a destek çıkmamın sebebi olan futbolcuya dayalı düzeni yıkmaya çalışan belki de ilk yerli teknik direktördü Ersun Yanal. O dönemlerde Hakan Şükür'le başlamıştı bu işe ancak gücü yetmemişti o gruba. Biz de sahada alınan kötü sonuçlar nedeniyle kıyasıya eleştiriyorduk Ersun Yanal'ı. Çok çok yanılmışız. Bugün geriye baktığımıda bu durumu daha iyi anlayabiliyorum.
Dünkü maçı biraz inceleyecek olursak, ilk olarak değineceğimiz nokta yanlış oyuncu tercihleri ve saha içindeki alışık olmadığımız diziliş olacaktır. Takımı Fenerbahçe'de bile doğru düzgün forma yüzü göremeyen, sezon öncesi de sakatlıklarla boğuşmuş henüz fizik olarak tam olarak fit bir duruma gelememiş Özer Hurmacı, Almanya karşısında Hiddink'in bize en büyük sürpriz oldu bana göre. Orta sahada ön libero olarak Aurelio, önünde Emre-Nuri ve kanatlarda da sağda Özer, solda Hamit düzeniyle başlamıştı Hiddink. Takım, belli ki hücuma kanatlara ağırlık vererek çıkmaya çalışacaktı. Ancak bu düşünce içindeyken ne yazık ki kanatlarımızdaki Özer ve Hamit, kanat adamı orijinli oyuncular değillerdi. Zaten bunu da hemen hemen hiç etkili olamayarak ispat ettiler dün sahada. Bu tercihler, Almanya'nın ekmeğine yağ sürmedi desek yalan olur. Geride Ömer Erdoğan-Servet ikilisi bir şekilde anlaşılabilir. Sağ tarafta her ne kadar çok kötü oynasa da Gökhan Gönül'ü de anlayabiliriz. Ancak solda neden Sabri'nin oynadığını hiç kimse bana açıklayamaz. Sabri o bölgede ikinci maçına çıkıyor. İlki de milli takımda ve başarısızlıkla sonuçlanmış bir denemeydi. O dönemde de O.Ç. milli takım antrenörüydü, şimdi de öyle. Ve Sabri buna rağmen yine aynı mevkide ve tabii ki yine başarısız. Müller-Lahm ikilisi tarafından paspasa çevrildi dün Sabri. Bu kendisinin suçu değil. Adamın doğasında yok sol bek oynamak. Kaleye koyun, en fazla o kadar oynayabilir. Ve bunu Hiddink'e anlatacak olan adam da O.Ç. olmalı aslında. Tabii adamımız inisiyatif almak nedir bilmediği için, böyle bir şey gerçekleşmedi dün. Oysa kadroda iki tane de sol bek var. Neyse, geçti gitti tabii yapacak bir şey yok artık. Anlamaya çalışmak da yersiz bu saatten sonra. İleride Halil tercihi de eleştirildi bol bol. Aslında bunun ana nedeni de Halil'in kaçırdığı %100'lük gol. Ben Halil'in çok kötü oynadığına inanmıyorum. Fizikli alman defansıyla iyi boğuştu. Çok yalnız bırakıldı. Aurelio çıktığında yerine giren oyuncunun Tuncay olması da ilginç bir tercih. Hiddink, bu seçimiyle de sahaya çıkarken aklında olan düşüncelerden yaklaşık yarım saatte vazgeçtiğini gösterdi. Daha doğrusu, sahaya çıkarken aklında çok da net bir planı olmadığını gösterdi. Benim bu değişikliğe yapacak yorumum budur.
Oysa dün oyuna başlarken orta göbekte tercih edilen üçlü doğruydu bana göre. Onların önüne Trabzonspor'un 4-3-2-1 taktiğindeki forvet arkasındaki ikili gibi Tuncay-Hamit, Sercan-Hamit ya da içinde Özer'in olmadığı başka bir varyasyon düşünülebilirdi. bu ikili kanatta olmayacak tabii. Trabzonspor'da Şenol Güneş'in uyguladığı gibi biraz daha ortaya yakın oynayacak. Belki o şekilde hücumda daha etkili olabilirdik. tabii şu an boş detaylar bunlar. Buna kadar çözülecek o kadar çok şey var ki...
Milli takımda teknik direktörden beklenenler nelerdir, antrenörün görevi nedir, bu takımın oyuncu havuzu kimlerden oluşmaktadır, bu tarz soruların cevabı verilmeli önce. Belli ki yanlışlar en tepeden başlıyor. Bu başıbozukluklarla halk da milli takımdan uzaklaştırılıyor. Önce bunları çözmemiz ve hakkaniyetli seçimler yapmamız lazım.
Son olarak değinmek isediğim nokta Mesut Özil. Etkiliydi dün. Golünü attı. Çok da tepki gördü. Maç içinde gördüğü tepkiyi anlıyorum. Saha içinde bu tarz şeyler hep oluyor ama saha dışında tepkiler biraz abartı geldi bana. Selvi boylum al yazmalım filmini izlemişizdir çoğumuz. Orada nereye varıyordu filmin anafikri? "Sevgi emektir" diyordu Asya. Ve çoğumuz da Ahmet Mekin'in yanında kalmasını istiyorduk. Mesut da aynısını demiş belli ki. Bırakalım, gönlünce oynasın ve kendi seçimiyle mutlu olsun.
0 yorum:
Yorum Gönder