Birkaç gündür oturdum, sadece okuyorum. İçimden bir şey yazmak gelmiyor. Nasıl bir ülke olduğumuzun farkındayım aslında ama bunun her hafta her hafta gözümüze sokulduğunu görmek insanda ne yazmaya ne de bu tarz şeylerle ilgilenmeye heves bırakıyor.
Düşünsenize, hayattaki 3 kuruşluk zevklerimizin başında futbol denen bu halen daha tam olarak çözülememiş oyun geliyor ve bu ülkede futbol denen bu sofistike oyunu basite indirgeyen beton kafalar otorite muamelesi görüp, yumurtladıkları her saçmalık için çuvalla para kazanıyorlar.
Daha 15 sene önce şimdilerin magazinel adamı, o zamanların götü boklu Fenerbahçe muhabiri Can Tanrıyar'la Fener-Galatasaray maçı için kafa kazıtmasına iddiaya giren, her hafta ekranlarda türlü cıvıklıkların dibine vuran, her türlü karaktersizliği bize izletme yarışının birincilerinden Serhat Ulueren gibi bir adam bulunduğu kanalın spor müdürü olarak karşımıza çıkıyor ve her hafta suratı beş karış bir şekilde güya kendisine ciddi insan havası vererek program sunuyor. Program konukları da aklı uçkurundan başka şeye çalışmayan Erman Toroğlu (birazdan ayrıntıya gireceğim kendisiyle alakalı), her hareketiyle şizofren bir insan profili çizen Ahmet Çakar (ki en elle tutulanıdır oradakilerin), başka iş yapmaya kalksa bu kafayla açlıktan ölecek olup Galatasaray'ın adından para kazanan, Galatasaraylı olduğunu iddia edip Galatasaray'a küfür eden (gözümün önünde, benimle aynı masada etmiştir) futbolcu eskisi Gökmen Özdenak ve kurduğu hiçbir cümlede içi dolu bir argüman bulunmayan Ziya Şengül... Bu adamlar her hafta aynı şeyleri konuşup duruyorlar. Öyle boktan, öyle boş bir program ki... İzleyici oranları düşünce ortaya bir laf atıp Erman'la Ahmet'i kapıştırıyorlar ki rating gelsin falan. Bu mantıkla ilerleyen bir yayın akışları var. Kahve muhabbeti demeyeceğim, kahvelerde daha adam gibi muhabbetler vardır muhakkak.
Düşünün, bu programdaki uçkuruna düşkün, kabzımal Erman, kalkıp kendisinin kaç kuruşluk adam olduğuna bakmadan bu ülkedeki genç ve yetenekli bir futbolcu hakkında "çok seks yapmaktan sakatlanıyor" gibi bir yorumda bulunma cüretini kendinde bulabiliyor. Böylesine de seviyesizler. Daha önce de Ümit Karan ve Şenol Karagöl olaylarını hatırlarız biz bu kaşarlanmış kabzımalın. Baktı ki arayı çok açıyor, hemen Arda hakkında da bel altı bir tespitte bulunmuş belli ki. Arda Turan hakkındaki fikirlerim bellidir. Kendisi bana göre şu an Türkiye'deki en yetenekli ve bir yerlere gelme ihtimali en yüksek oyuncudur. Kafası çok çalışmaz. İş ahlakı yoktur. Zaten daha önceki yazıda da yazdım. Zübük dedim onun için. Ki zübüktür bence de. Ama Erman Toroğlu'nun sözlerinin milyonda birini hak etmemiştir. Evet, görgüsüzdür, cahildir ve taşıdığı payelerin bazılarını hak etmeden, çok erken kazanmıştır. Bunda kendi kafasının çalışmamasının yanısıra Galatasaray yönetiminin ve leş kargası medyanın da payı vardır. Ancak dediğim gibi, bu olayda tamamen haksızlığa uğramaktadır. Kendisi en güzelini söylemiş zaten. Gazetelerde sevgilisiyle olan fotoğraflarının altına Arda'nın çok seks yaptığı yazılmış, o da bundan rahatsız olmuştur. "Sevgilimin de benim de birer ailemiz var" demiştir haklı olarak. İşte Erman Toroğlu'nda bunu dikkate alacak ahlak ve incelik yoktur (İncelik bekleyen de yok gerçi kendisinden, ahlaklı ve mert olsun yeter). Şimdilerde eleştirilecek tabii kabzımal Erman. 23 yaşındaki çocuk tv'de gözyaşı döktü ya hani? Muhakkak birileri çark edecek. Belki de en başta kendisini başımıza bela eden, bir ara Sedat Peker'in kucağından kalkmayan, şimdinin hükümet bezirganı, kısacası her devrin adamı Şansal bile eleştirecek Erman'ı. Ne kadar kolay bu ülkede futbol otoritesi olmak.
Bu haftanın bana göre ilginç olan bir diğer konusu da Volkan Şen olayı oldu. 2 günlük izninde kız arkadaşıyla barışmak için Amerika'ya gitme amatörlüğü (ya da fedakar sevgililik mi desek) gösterip, süresiz kadro dışı bırakılan Volkan Şen tekrar affedilmiş dün akşam. Ne kadar da belliydi oysa. Volkan da muhtemelen farkındaydı böyle olacağının. Çünkü o da biliyor ki takımın kendisine ihtiyacı var fazlasıyla. Burası Türkiye çünkü. Kestikleri ceza ne kadar tutarlı ki affetmeleri tutarlı olsun. Çok ağır bir para cezası vermek daha etkili olurdu mutlaka. Böyle bir olay için kadro dışı bıraktığın adamı affedeceğin çok belli çünkü. Volkan da kafayı dinlemiş oldu yorucu seyahatlerin ardından. Ödül mü ceza mı belli değil kısaca... Yarın başka bir Bursasporlu futbolcu bir disiplinsizlik yaptığında ne gibi bir uygulama içine girecekler bakalım.
Haftanın bizi en çok meşgul eden şeylerinden biri de milli takımdı şüphesiz. Daha önceki yazılarda bol bol belirttik fikirlerimizi. Tekrara düşmeyelim. İki gündür gazetelerde revizyondan bahsediliyor. Genel olarak bizim de saydığımız bazı isimler (Nihat, Hakan Balta, Semih vs.) gidici görünüyormuş. Yerlerine de Furkan Özçal ve Batuhan Karadeniz gibi oyuncular düşünülüyormuş. Garip milletiz, ne diyelim. Hadi Furkan belli bir disiplin içine sokulabilir ve sezon başından bu yana Kayseri'de fana oynamıyor ama Batuhan ne yapmış da direkt milli takım için kurtarıcı olmuş? Umuyorum ki gazetecilerin uydurmasıdır. Yeteneğine itirazımız yok ama henüz kesinlikle hak etmedi milli takımı. Zaten derdimiz hak etmeyenlerin oynaması değil miydi? Sırf isim değişecek diye böyle hamleler yapılmaz umarım. Milli takım, bir kulüp takımı değil, hak eden türk pasaportlu oyuncuların yer alabildiği bir takım olmalı.
Düşünsenize, hayattaki 3 kuruşluk zevklerimizin başında futbol denen bu halen daha tam olarak çözülememiş oyun geliyor ve bu ülkede futbol denen bu sofistike oyunu basite indirgeyen beton kafalar otorite muamelesi görüp, yumurtladıkları her saçmalık için çuvalla para kazanıyorlar.
Daha 15 sene önce şimdilerin magazinel adamı, o zamanların götü boklu Fenerbahçe muhabiri Can Tanrıyar'la Fener-Galatasaray maçı için kafa kazıtmasına iddiaya giren, her hafta ekranlarda türlü cıvıklıkların dibine vuran, her türlü karaktersizliği bize izletme yarışının birincilerinden Serhat Ulueren gibi bir adam bulunduğu kanalın spor müdürü olarak karşımıza çıkıyor ve her hafta suratı beş karış bir şekilde güya kendisine ciddi insan havası vererek program sunuyor. Program konukları da aklı uçkurundan başka şeye çalışmayan Erman Toroğlu (birazdan ayrıntıya gireceğim kendisiyle alakalı), her hareketiyle şizofren bir insan profili çizen Ahmet Çakar (ki en elle tutulanıdır oradakilerin), başka iş yapmaya kalksa bu kafayla açlıktan ölecek olup Galatasaray'ın adından para kazanan, Galatasaraylı olduğunu iddia edip Galatasaray'a küfür eden (gözümün önünde, benimle aynı masada etmiştir) futbolcu eskisi Gökmen Özdenak ve kurduğu hiçbir cümlede içi dolu bir argüman bulunmayan Ziya Şengül... Bu adamlar her hafta aynı şeyleri konuşup duruyorlar. Öyle boktan, öyle boş bir program ki... İzleyici oranları düşünce ortaya bir laf atıp Erman'la Ahmet'i kapıştırıyorlar ki rating gelsin falan. Bu mantıkla ilerleyen bir yayın akışları var. Kahve muhabbeti demeyeceğim, kahvelerde daha adam gibi muhabbetler vardır muhakkak.
Düşünün, bu programdaki uçkuruna düşkün, kabzımal Erman, kalkıp kendisinin kaç kuruşluk adam olduğuna bakmadan bu ülkedeki genç ve yetenekli bir futbolcu hakkında "çok seks yapmaktan sakatlanıyor" gibi bir yorumda bulunma cüretini kendinde bulabiliyor. Böylesine de seviyesizler. Daha önce de Ümit Karan ve Şenol Karagöl olaylarını hatırlarız biz bu kaşarlanmış kabzımalın. Baktı ki arayı çok açıyor, hemen Arda hakkında da bel altı bir tespitte bulunmuş belli ki. Arda Turan hakkındaki fikirlerim bellidir. Kendisi bana göre şu an Türkiye'deki en yetenekli ve bir yerlere gelme ihtimali en yüksek oyuncudur. Kafası çok çalışmaz. İş ahlakı yoktur. Zaten daha önceki yazıda da yazdım. Zübük dedim onun için. Ki zübüktür bence de. Ama Erman Toroğlu'nun sözlerinin milyonda birini hak etmemiştir. Evet, görgüsüzdür, cahildir ve taşıdığı payelerin bazılarını hak etmeden, çok erken kazanmıştır. Bunda kendi kafasının çalışmamasının yanısıra Galatasaray yönetiminin ve leş kargası medyanın da payı vardır. Ancak dediğim gibi, bu olayda tamamen haksızlığa uğramaktadır. Kendisi en güzelini söylemiş zaten. Gazetelerde sevgilisiyle olan fotoğraflarının altına Arda'nın çok seks yaptığı yazılmış, o da bundan rahatsız olmuştur. "Sevgilimin de benim de birer ailemiz var" demiştir haklı olarak. İşte Erman Toroğlu'nda bunu dikkate alacak ahlak ve incelik yoktur (İncelik bekleyen de yok gerçi kendisinden, ahlaklı ve mert olsun yeter). Şimdilerde eleştirilecek tabii kabzımal Erman. 23 yaşındaki çocuk tv'de gözyaşı döktü ya hani? Muhakkak birileri çark edecek. Belki de en başta kendisini başımıza bela eden, bir ara Sedat Peker'in kucağından kalkmayan, şimdinin hükümet bezirganı, kısacası her devrin adamı Şansal bile eleştirecek Erman'ı. Ne kadar kolay bu ülkede futbol otoritesi olmak.
Bu haftanın bana göre ilginç olan bir diğer konusu da Volkan Şen olayı oldu. 2 günlük izninde kız arkadaşıyla barışmak için Amerika'ya gitme amatörlüğü (ya da fedakar sevgililik mi desek) gösterip, süresiz kadro dışı bırakılan Volkan Şen tekrar affedilmiş dün akşam. Ne kadar da belliydi oysa. Volkan da muhtemelen farkındaydı böyle olacağının. Çünkü o da biliyor ki takımın kendisine ihtiyacı var fazlasıyla. Burası Türkiye çünkü. Kestikleri ceza ne kadar tutarlı ki affetmeleri tutarlı olsun. Çok ağır bir para cezası vermek daha etkili olurdu mutlaka. Böyle bir olay için kadro dışı bıraktığın adamı affedeceğin çok belli çünkü. Volkan da kafayı dinlemiş oldu yorucu seyahatlerin ardından. Ödül mü ceza mı belli değil kısaca... Yarın başka bir Bursasporlu futbolcu bir disiplinsizlik yaptığında ne gibi bir uygulama içine girecekler bakalım.
Haftanın bizi en çok meşgul eden şeylerinden biri de milli takımdı şüphesiz. Daha önceki yazılarda bol bol belirttik fikirlerimizi. Tekrara düşmeyelim. İki gündür gazetelerde revizyondan bahsediliyor. Genel olarak bizim de saydığımız bazı isimler (Nihat, Hakan Balta, Semih vs.) gidici görünüyormuş. Yerlerine de Furkan Özçal ve Batuhan Karadeniz gibi oyuncular düşünülüyormuş. Garip milletiz, ne diyelim. Hadi Furkan belli bir disiplin içine sokulabilir ve sezon başından bu yana Kayseri'de fana oynamıyor ama Batuhan ne yapmış da direkt milli takım için kurtarıcı olmuş? Umuyorum ki gazetecilerin uydurmasıdır. Yeteneğine itirazımız yok ama henüz kesinlikle hak etmedi milli takımı. Zaten derdimiz hak etmeyenlerin oynaması değil miydi? Sırf isim değişecek diye böyle hamleler yapılmaz umarım. Milli takım, bir kulüp takımı değil, hak eden türk pasaportlu oyuncuların yer alabildiği bir takım olmalı.
3 yorum:
milli takım onu haketmeyenlerle hakettiği yere doğru geriliyor. zihniyet böyle işlediği sürece de geri kalmayı hakediyoruz malesef.
@ M.T
Söylediğiniz gibi, milli takım şu anda hak etmeyerek görev bulanların seviyesinde. Eğer bu tarz isimler göreve çağrılmaya devam edileceklerse (isimleri farklı olsa da) biz yine yerimizde saymaya hatta geri gitmeye mahkum olacağız demektir. Aynı bokun laciverti, moru diyelim amiyane tabirle...
Yorum Gönder