Beşiktaş'la Rapid Wien arasındaki bugün izlediğimiz maç, tam tabiriyle bir The Smiths şarkısı tadındaydı bizler için. Hatta daha da ayrıntıya girerek şarkının ismini vermek gerekirse, "There is a light that never goes out" diyebiliriz. Öylesine güzel, öylesine akıcı, zaman zaman öylesine sıkıntıya sokan, öylesine coşkulu ve sonunda da öylesine sürükleyici...
Sahaya çıkan kadro ve diziliş, bu maç için sonuna kadar doğru tercihlerden oluşuyordu. Kalede Hakan, önünde de 4-1-2-2-1'e benzer bir dizilişle çıkmıştı Beşiktaş takımı. Savunma 4'lüsünün önünü Aurelio tek başına toparlarken, hemen önünde topu verimli kullanma konusunda birbirlerini gördükçe heveslene Guti-Ernst ikilisi yer almıştı. Guti'nin gelişi Ernst'e yaradı. Ernst artık hiç olmadığı kadar yaratıcı denemelerde bulunmaktan hiç çekinmiyor. Üstelik başarılı da oluyor. Guti ve Ernst'in önünde sağ tarafa yakın, ancak daha ağırlıklı olarak merkezde topla buluşmaya çalışan Tabata ve sol çizgideki Quaresma, en ileride de tek başına Bobo yer alıyordu. Bu dizilişte ilk 25 dakikada özellikle Quaresma ile etkili olunurken, savunmada da rakibe hiç fırsat verilmiyordu. Quaresma, 25 dakikada 75 dakikalık oyun oynadı desek yeridir. Tek başına oyuna hükmetti Q7. Derken savunma çabası ve sakatlanarak oyundan çıkış... Sahada öyle bir Quaresma vardı ki, sakatlanıp çıktığına bizimle beraber sanırım Schuster de inanmıyordu. Öyleki, yerine giren Holosko'yu bile epey bir zaman sonra oyuna sokabildi. İşte bu kısım, şarkının ilk bölümüydü. Güzel bir giriş ve insanı saran bir futbol... Quaresma'nın çıkışıyla birlikte takımda ufak bir bocalama dönemi başlıyordu. Rapidlilerin de kendilerine güvenlerinin gelmesiyle birlikte ilk yarı ortada bir mücadeleyle sona erdi.
İkinci yarıya Rapid Wien biraz daha hareketli başlarken, çok zaman kaybetmeden de Veli Kavlak'ın güzel golüyle öne geçiyordu. Golün bir benzerini ilk yarıda aynı kaleye Q7 denemiş, hatta aynı şekilde direği de bulmuş, ancak topu çizgiden içeri geçirememişti. Veli'nin şutunda direğe çarpan top, filelere gitti. Bu gole kadar olan kısımsa şarkının nakarata kadar olan kısmı gibiydi diyebiliriz. Golün ardından, Rapid Wien hücum etmeye devam etti. İşte bu durum Beşiktaş'ın işine geliyordu ve ileride çizgi halinde kurulmuş olan Rapid savunmasının arasına Guti, Ernst ve Tabata'yla güzel paslar attılar. Burada oyun yapısı gereği Holosko çok etkili oldu. Deparı kuvvetli bir futbolcu Holosko. Tam böyle maçlara göre. Ama işte bir de futbol zekası olacak ki bu güzel pozisyonları harcamasın. Golün dışında girdiği birçok pozisyonda arkadaşlarına pas çıkarmayı denese maç herhalde 4'ü 5'i bulacaktı. Neyseki Rapid savunmasın arkasına bırakılan toplar, Holosko ve Bobo'nun golleri olarak değer kazanıyordu. Gollerin haricinde 4-5 tane de karşı karşıya pozisyon var ki işte bu da şarkının o güzel nakaratıdır. Oyunun sonuna doğru, Schuster bir doğru daha yapıp "takımın en ön liberosu", yani defansif santrforu Nobre'yi oyuna alıp rakibin kendi sahasında kolay top yapıp oyun kurmasına sekte vuruyordu.
Maçın bir diğer ilginç yanı, sahaya 3 türk oyuncuyla çıkan Rapid Wien'in, türk oyuncusu Veli'yle golü bulması ve sahaya 4 türk oyuncuyla çıkan Beşiktaş'ın da yabancılarıyla sonuca gitmesi oldu.
Beşiktaş'ta kaleci Hakan, Hilbert, Ernst, Aurelio, Holosko, Bobo ve İbrahim Üzülmez başarılı futbollarıyla öne çıktılar. Ki İbrahim Üzülmez'in de bu sene 20 yıllık kariyerindeki futbol rolüne sitem edercesine bilek hareketleri ve top kullanma becerisiyle oynadığını ekleyelim.
Netice itibariyle güzel, zevkli bir maç, yararlı bir galibiyet oldu Beşiktaş için. Muhtemelen gruptan çıkma konusu epey bir kolaylanmıştır.
Sahaya çıkan kadro ve diziliş, bu maç için sonuna kadar doğru tercihlerden oluşuyordu. Kalede Hakan, önünde de 4-1-2-2-1'e benzer bir dizilişle çıkmıştı Beşiktaş takımı. Savunma 4'lüsünün önünü Aurelio tek başına toparlarken, hemen önünde topu verimli kullanma konusunda birbirlerini gördükçe heveslene Guti-Ernst ikilisi yer almıştı. Guti'nin gelişi Ernst'e yaradı. Ernst artık hiç olmadığı kadar yaratıcı denemelerde bulunmaktan hiç çekinmiyor. Üstelik başarılı da oluyor. Guti ve Ernst'in önünde sağ tarafa yakın, ancak daha ağırlıklı olarak merkezde topla buluşmaya çalışan Tabata ve sol çizgideki Quaresma, en ileride de tek başına Bobo yer alıyordu. Bu dizilişte ilk 25 dakikada özellikle Quaresma ile etkili olunurken, savunmada da rakibe hiç fırsat verilmiyordu. Quaresma, 25 dakikada 75 dakikalık oyun oynadı desek yeridir. Tek başına oyuna hükmetti Q7. Derken savunma çabası ve sakatlanarak oyundan çıkış... Sahada öyle bir Quaresma vardı ki, sakatlanıp çıktığına bizimle beraber sanırım Schuster de inanmıyordu. Öyleki, yerine giren Holosko'yu bile epey bir zaman sonra oyuna sokabildi. İşte bu kısım, şarkının ilk bölümüydü. Güzel bir giriş ve insanı saran bir futbol... Quaresma'nın çıkışıyla birlikte takımda ufak bir bocalama dönemi başlıyordu. Rapidlilerin de kendilerine güvenlerinin gelmesiyle birlikte ilk yarı ortada bir mücadeleyle sona erdi.
İkinci yarıya Rapid Wien biraz daha hareketli başlarken, çok zaman kaybetmeden de Veli Kavlak'ın güzel golüyle öne geçiyordu. Golün bir benzerini ilk yarıda aynı kaleye Q7 denemiş, hatta aynı şekilde direği de bulmuş, ancak topu çizgiden içeri geçirememişti. Veli'nin şutunda direğe çarpan top, filelere gitti. Bu gole kadar olan kısımsa şarkının nakarata kadar olan kısmı gibiydi diyebiliriz. Golün ardından, Rapid Wien hücum etmeye devam etti. İşte bu durum Beşiktaş'ın işine geliyordu ve ileride çizgi halinde kurulmuş olan Rapid savunmasının arasına Guti, Ernst ve Tabata'yla güzel paslar attılar. Burada oyun yapısı gereği Holosko çok etkili oldu. Deparı kuvvetli bir futbolcu Holosko. Tam böyle maçlara göre. Ama işte bir de futbol zekası olacak ki bu güzel pozisyonları harcamasın. Golün dışında girdiği birçok pozisyonda arkadaşlarına pas çıkarmayı denese maç herhalde 4'ü 5'i bulacaktı. Neyseki Rapid savunmasın arkasına bırakılan toplar, Holosko ve Bobo'nun golleri olarak değer kazanıyordu. Gollerin haricinde 4-5 tane de karşı karşıya pozisyon var ki işte bu da şarkının o güzel nakaratıdır. Oyunun sonuna doğru, Schuster bir doğru daha yapıp "takımın en ön liberosu", yani defansif santrforu Nobre'yi oyuna alıp rakibin kendi sahasında kolay top yapıp oyun kurmasına sekte vuruyordu.
Maçın bir diğer ilginç yanı, sahaya 3 türk oyuncuyla çıkan Rapid Wien'in, türk oyuncusu Veli'yle golü bulması ve sahaya 4 türk oyuncuyla çıkan Beşiktaş'ın da yabancılarıyla sonuca gitmesi oldu.
Beşiktaş'ta kaleci Hakan, Hilbert, Ernst, Aurelio, Holosko, Bobo ve İbrahim Üzülmez başarılı futbollarıyla öne çıktılar. Ki İbrahim Üzülmez'in de bu sene 20 yıllık kariyerindeki futbol rolüne sitem edercesine bilek hareketleri ve top kullanma becerisiyle oynadığını ekleyelim.
Netice itibariyle güzel, zevkli bir maç, yararlı bir galibiyet oldu Beşiktaş için. Muhtemelen gruptan çıkma konusu epey bir kolaylanmıştır.
0 yorum:
Yorum Gönder