25 Ekim 2010 Pazartesi

Neydi Bu?


Maç yazısı yazmakta oldukça geç kaldım. Bunun sebebi maça, yaşananlara bir türlü anlam yükleyemem oldu. Ne öncesini anlayabildim, ne saha içini ne de sonrasındaki yorumları… Bu sebeple, buraya yazabileceklerim anlayamadıklarım olacaktır.

Maç öncesinde anlayamadığım ilk şey; Fenerbahçe’nin Galatasaray karşısında ilk defa bu kadar açık ara favori gösteriliyor olmasydı. Evet, Galatasaray kötüydü ama Galatasaray Kadıköy’de hiçbir zaman kötü oynamamıştı, en azından maç kopana kadar mücadeleyi bırakmamıştı. Evet, Galatasaray kötüydü ama Fenerbahçe çok mu iyiydi? Kasımpaşa’ya 6 attı Fenerbahçe, Trabzonspor’un 7 attığı Kasımpaşa’ya… Konyaspor’a 4 attı Fenerbahçe, Ankaragücü’nün de 4 attığı Konya’ya… Gençlerbirliği’ne 3 attı Fenerbahçe, Trabzonspor’un son 20 dakikada 3 attığı Gençlerbirliği’ne…

10 yıldır Kadıköy’de oynanan lig maçlarını kazanıyor Fenerbahçe ve psikolojik bir avantajı var elbette ama karşında Galatasaray var. Zaten karşında Galatasaray olduğu için bu 10 senenin bir önemi var. Tüm basında, Fenerbahçe taraftarlarında ve hatta Galatasaray taraftarlarında görülen “Fenerbahçe’nin mutlak galip geleceği” hissinin kaynağı bu psikolojik faktörler ve Galatasaray’ın ekstra kötü durumu olabilir elbette ama maç öncesi gözden kaçırılmaması gereken tek gerçek şuydu ki; ne Fenerbahçe göklerde ne de Galatasaray yerlerdeydi.

Benim de tahminim maçı Fenerbahçe’nin kazanacağı yönündeydi ama bunu saha içi nedenlerle açıklayordum kendi kafamda. Maçı izlemeye başladığımda ve maçın ilk saniyelerinde sağda Dia ile yapılan ortanın daha sonra solda oynayan Stoch’a açılmasıyla ve daha ilk dakikada Fenerbahçe’nin korner kazanmasıyla birlikte “beklediğim” gibi bir maç olacağını düşünmüştüm hatta. Baros da yoktu ve gol yemeyecekti Fenerbahçe derken Volkan çıkmakta geç kaldı ve Pino’nın ağlara giden topunu Gökhan çizgiden çıkardı. İşte o an maç yapıldığını fark ettim. Bir oyun oynanıyordu ve rakip Galatasaray’dı.


Galatasaray 4-6-0 ile sahadaydı. Fenerbahçe’nin stoperleri üzerinde hiçbir baskı kurmuyorlardı fakat geri kalan tüm oyuncular yakın markaj altındaydı. Ne Emre, ne de Mehmet topu aldıklarında ileriye doğru taşıyacak alan bulamıyordu. Bu Galatasaray’ın başarısıdır. Düne dair en iyi yaptıkları şey buydu bence. Peki Fenerbahçe ne yapıyordu? Topu Galatasaray’a teslim ediyordu bir yerden sonra. Ben bunun avantaja çevrilebileceğini düşünüyordum. Çünkü Mustafa Sarp, Sabri, Hakan Balta, Servet, Cana gibi oyuncular baskı altında top kaybedebilirlerdi ve Fenerbahçe hızlı adamlarıyla(Emre,Stoch,Dia,Niang), hızlı düşünen bir lider(Alex) sayesinde pozisyonlara girebilirdi. Peki baskı nerede? Yok. Futbolcular da rakibin Galatasaray olduğunu unutmuş,”nasılsa yeneriz” hissiyatına kapılmış gibilerdi.

İlk yarı Galatasaray’ın daha çok istediği,daha çok mücadele ettiği ve biraz da daha iyi oynadığı bir maç oynandı Kadıköy’de. Fenerbahçe, önemli bir maç oynadığının farkına ikinci yarı başlayınca varabildi ancak. Fakat bu uyanış ve coşku; taktiksel olarak hiçbir değişiklik içermediği için cılız posiyonlar, saman alevi gibi başlayan fakat sonu getirilemeyen ataklar şeklinde gösterdi kendini ve bir işe yaramadı. Daha fazla yapılması gereken bir durum olarak Alex’in geriye gelip, defansın arkasına uzun bir top attığı pozisyonda Niang için kalkan hatalı ofsayt bayrağı, Fenerbahçe’nin en net pozisyonu olabilirdi. Bir pozisyon da Niang ile harcandı zaten, gerisi yalan.

Galatasaray ikinci yarı pozisyona girmek istemedi zaten. Arkayı sağlama aldı. İleri çıktıklarında da Yobo’ya takıldılar. Bu arada Yobo gibi bir kaliteli stoper, yıllardır peşinden koştuğumuz Lugano’nun defolarını görmemizde bize yardımcı oluyor hemen ekleyeyim…

Açıkçası rezil bir maçtı. İki takım da iyi değildi. Galatasaray iyi kapandı sadece. Ama iyi oynadıklarını düşünmüyorum. Bu kadroyla, bu deplasmanda ancak bu kadar olur diyorlarsa eyvallah. Ama saha içinde anlayamadığım son şeyi de yazmadan geçmeyeyim. Dozaj olarak normalden öte bir sertlikle karşılaşıyor Fenerbahçe oyuncuları. Puan kaybını buna bağladığım falan yok. Zaten eleştireceğim kişiler hakemler değil. Evet, bana göre Neill ve Cana dünkü maçı tamamlamamalılardı. Sabri’nin yaptığı harekete, Dia yere düşmedi diye penaltı vermemek de “kurallar çerçevesinde” anlamsızdı falan fıstık… Ama benim derdim maçın öncesinde yaratılan psikolojinin Fenerbahçeli futbolcular ve taraftarlar üzerindeki saçma sapan etkisiydi. Cana basıyorsa, Emre de basmalı. Neill vuruyorsa, Lugano da vurmalı. Sabri sırtına çıkıyorsa rakibin, Caner de çıkmalı. Hakan Balta sarı kart görmüyorsa, hakem elini cebine götürüp; sonra vazgeçiyorsa üstelik taraftar o stadı inletmeli, takım hakkını koruyabilmeli. Bu maçların havasını unutmak beni en çok üzen, kaybedilen 2 puan değil. Bunun olabileceğini söylüyordum zaten…

Maç sonuna gelelim. Bu saçma sapan maçtan sonra Dia’da yırtık, Niang’da ödem… Giden 2 puandan daha önemli bu durum. Lugano da cezalı. Fenerbahçe açısından bunlar olumsuz. Galatasaray’a geçelim. 1 puan elbette iyidir. Meşaleler, üçlü çektirmeler falan abartıdır. Ne rakip mağlup edilmiştir, ne şampiyonluk yolunda çok önemli bir puan kazanılmıştır ne de başka bir şey… Pino’dan memnun birçok Galatasaraylı. Her gördüğü yerden etkisiz şutlar çekti diye mi bu memnuniyet anlayamadım? İyi kapandı Galatasaray eyvallah ama Galatasaray ligde oynadığı kaç maç kapanacak ki? Galatasaray’ın karşıyı tüketmesi değil, kendinden üretmesi lazım. Galatasaray için pembe tablolar çizmek için çok erken diye düşünüyorum. Ama mutlak mağlubiyet bekledikleri maçta alınan bir beraberlik, Hagi-Tugay ikilisi için iyi bir başlangıç, futbolcular için de moral kaynağıdır orası kesin.

Fenerbahçe’nin iki kanadı Stoch ve Dia olacaksa Alex oynamamalı. Orta saha üçlenmeli. Bu iki oyuncu da savunması olmayan daha doğrusu takım savunma yaparken alan daraltmayan oyuncular. Orta sahanın yükünü çekecek başka bir adam lazım ve bu iki oyuncu da sadece skora etki etmeye odaklanmalılar. Eğer Alex’ten vazgeçilmiyorsa kanatlardan en az birine beke yardım edebilecek, orta sahadaki ikiliyi üçleyebilecek bir adam konulmalı. Hücuma çıkarken çizgilere bu kadar yakın olmayacak orta sahaya yardım edebilecek, pas akışkanlığını sağlayabilecek bir adam. Ayrıca sertlikten yakınmak yerine oyunu hızlı oynamak konusunda aşama kaydetmeyi denemeli Fenerbahçe.

Galatasaray’da gördük ki Elano daha çok forma şansı bulacak. Baros gelince Pino’nun esamesi okunmayacak. Arda-Misimovic-Elano üçlüsü Baros’un arkasında gayet idealdir diye düşünüyorum. Daha iyi günler bekleyebilir Galatasaray’ı. Çünkü önlerindeki fikstür ya herro ya merro diyebilecekleri bir fikstür. Antalya-Trabzon-Manisa-Kayseri-Beşiktaş maçları var Galatasaray’ın önünde. Ya burada bir sıçrama yapacaklar ve şampiyonluğun çok önemli bir adayı haline gelecekler. Ya da Hagi-Tugay ikilisi de işe yaramayacak ve Galatasaray son iki sezonda olduğu gibi yine erken havlu atacak diye düşünüyorum…

0 yorum:

Kategoriler

201 afrika uluslar kupası 2010 dünya kupası 2014 dünya kupası a milli takım a2 ligi abdul kader keita abdullah avcı adana demirspor adanaspor adnan polat adriano ajax akhisarspor alanyaspor alex de souza alexis sanchez ali sami yen stadı almanya alpaslan dikmen altay amerika birleşik devletleri andre santos andrea pirlo ankaragücü ankaraspor anket antalyaspor arda turan arjantin arsenal arsene wenger as monaco atınç nukan atletico madrid aurelien chedjou avustralya aydın karabulut aykut erçetin aykut kocaman azerbaycan aziz yıldırım ballon d'or bank asya 1. lig barcelona başakşehir batuhan altıntaş batuhan karadeniz bayer leverkusen bayern münih bekir irtegün belçika benfica bertul kocabaş beşiktaş Beşiktaş ve City blogtivi bogdan stancu bolton wanderers boluspor borussia dortmund bosna hersek braga brezilya bucaspor bundesliga burkina faso bursaspor bülent ataman bülent korkmaz bülent uygun bülent ünder caner erkin celal kıbrızlı celtic cem sultan cesc fabregas ceyhun eriş ceyhun gülselam cezayir championship chelsea christoph daum claudio bravo claudio caniggia claudio pizarro claudio taffarel copa america corinthians cristiano ronaldo cska moskova cüneyt çakır çaykur rizespor daniel güiza danimarka david villa deniz kadah denizlispor deportivo la coruna didier drogba didier zokora diego maradona dirk kuijt diyarbakırspor doğaüstü futbol gerçekleri dunga dynamo dresden egemen korkmaz eintracht frankfurt elano elazığspor elvir baliç emiliano insua emmanuel emenike emre can erdoğan arıca eskişehirspor euro 2012 euro 2016 fabio bilica fanzin faryd ali mondragon fatih terim fc sion fc twente felipe melo fenerbahçe fernando muslera ferudun tankut fifa fildişi sahili formalar frank lampard frank rijkaard fransa franz beckebauer futbol sandığı galatasaray gana gaziantepspor gençlerbirliği genoa getafe gheorghe hagi giampaolo pozzo gine gino pozzo glasgow rangers gökhan inler gökhan töre gökhan ünal göztepe granada greuther fürth guillermo ochoa gurbetçi futbolcular guti guus hiddink güncel güney afrika güny kore güvenç kurtar haftanın ardından hakan arıkan hakan çalhanoğlu hakan şükür hakemler hamburg hamit altıntop hannover 96 harry kewell hasan kabze hayrettin demirbaş hertha berlin hırvatistan hikmet karaman hollanda honduras hugo almeida ibb ibrahim üzülmez ibrahima yattara iddaa ilkay gündoğan inceleme incleme ingiltere inter irlanda cumhuriyeti ispanya istanbulspor isveç isviçre italya ivica olic j-league japonya jerry akaminko johan elmander jose mourinho jupp heynckes juventus jürgen klopp kadir has stadı kamerun kardemir karabükspor karlsruhe karşıyaka kasımpaşaspor kasper hjulmand kayserispor keylor navas kıymeti bilinmeyenler kocaelispor kolombiya konyaspor kosta rika kulüpler birliği la liga lazio lefter küçükandonyadis leipzig lens ligue 1 lionel messi liverpool livorno lokomotif moskova lomana lualua los galacticos lucas neill lugano lyon maç öncesi maç yorumu mahmut özgener mainz mali mamadou niang manchester city manchester united manisaspor mario balotelli mario götze marius alexe marsilya martin palermo mateja kezman medhi benatia mehmet ali aydınlar mehmet ekici meksika melih gökçek mersin idman yurdu mert günok mesut bakkal mesut özil metin diyadin metin oktay metin tekin mevlüt erdinç mhk michael owen michael skibbe milan milan baros miroslav klose muhammed demirci muhammet reis mustafa denizli mustafa yücedağ nadir çiftçi napoli necati ateş necip uysal newcastle united nicolas anelka nijerya nostalji notts county nuri şahin nürnberg oğuz çetin oğuz sarvan oğuzhan özyakup olcan adın olympiakos orduspor orhan şam osc lille oscar cordoba ömer toprak panathinaikos paok paraguay pep guardiola pierre webo portekiz porto portsmouth premier league premier lig psg ptt 1.lig radamel falcao rafael benitez rais m'bolhi raymond domenech real madrid real sociedad rıdvan dilmen ricardo quaresma rigobert song river plate robert lewandowski roberto carlos robinson zapata roma romario ronaldinho ronaldo rosenborg sabri sarıoğlu sakıp özberk samet aybaba samir handanovic sampdoria samsunspor schalke 04 selçuk inan selçuk şahin semih şentürk senegal sercan sararer serdal adalı sergen yalçın serie a servet çetin sezer öztürk shakhtar donetsk sırbistan simao sabrosa simon kuper simon zenke sinan bolat sinan engin sivasspor slaven bilic slovakya slovenya spor basını sportivi st etienne stefan scepovic stoke city stsl stuttgart süleyman koç süper final şampiyonlar ligi şenol güneş şili tayfun korkut temur ketsbaia tff thierry henry tim howard tim krul tolgay arslan tolunay kafkas tottenham hotspur toulouse trabzonspor transfer tsg 1899 hoffenheim tsl tugay kerimoğlu tunus türk telekom arena twitter u20 udinese uefa uefa avrupa ligi ufuk ceylan unutulmaz ikililer uruguay ümit karan ümit kayıhan ünal aysal valencia vfl wolfsburg villarreal vincent enyeama volkan şen watford wayne rooney werder bremen wesley sneijder yekta kurtuluş yeni zelanda yeşil burun adaları yıldırım demirören yılmaz vural yunanistan yunanistan süper ligi yusuf şimşek yücel ildiz zenit ziraat türkiye kupası ziya doğan zlatan ibrahimovic zoran simovic zvjezdan misimovic

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails