
1 yıllığına kiralanmış kendisi Everton'dan. Bilica'dan iyidir diyor ve başarılı olmasını temenni ediyorum.
Fenerbahçe, seyircisiz oynadığı 2. Maçında da 4 gollü bir galibiyet elde etmeyi başardı. Antalyaspor maçı kadar rahat olmadı. Hatta maçın hakkının bu olduğunu söylemek de oldukça zor. Fenerbahçe bugün kaybetseydi veya berabere kalsaydı da şaşırmazdık.
Önce Trabzon deplasmanı daha sonra 120 dakikalık Paok maçı. Takım basmak istiyor ama mecalleri yok. Bilica, Stoch, Cristian, Mehmet Topuz oldukça yorgun gözüktüler. Mert sakat sakat oynuyor. Sağ bekte ilk resmi maçına çıkmış bir çocuk! Okan Alkan…
İlk gol onun ortasında, kaleci İlker’in hatasını, kaptan Alex’in değerlendirmesiyle geldi. Fenerbahçe bu şans golüyle ilk yarıyı 1-0 önde kapadı. Oyunun hakimi Fenerbahçe’ydi ama çok da önemli bir performans koymuyordu ortaya. İkinci yarıya bunu çözerek başlayan Manisaspor hızlı girdi. Gol buldu Isaac ile, öne geçebilecek pozisyonlara girdi.
Bunları değerlendiremeyince Fenerbahçe’nin 5-10 dakikalık temposuna maruz kaldılar. Lugano 2’yi buldu. Niang ise 2 golle merhaba dedi ve farkı 3’e çıkardı. Daha sonra Manisa 1 gol daha buldu ama maç bitmişti.
Daha önce de yazdığımız gibi bazı adamlar çok yorgundu. Kötü oynadılar. Niang ve Okan maçın en iyileriydi. Okan, ters kademeye girdi, asist yaptı, paslaştı, bindirdi… Ne yapması gerekiyorsa yaptı ve bize Gökhan Gönül’ün de iyi bir alternatifinin olduğunu gösterdi.
Takım iyi değil. Tam anlamıyla bir akıcılık sağlanamıyor oyunda. Kısa dönemlik iyi performanslar sonucu getiriyor. Antalya’ya, Manisa’ya yetiyor ama genel olarak böyle idare etmek imkansız. Daha süratli pas yapması lazım Fenerbahçe’nin. Bunun da merkezi Cristian olmalı. Bari bunu yapabilse…
2012 elemelerinde oynayacağımız ilk iki maç için A Milli Takım aday kadrosu açıklandı. Guus Hiddink "belli bir havuzumuz var, onun dışına çıkmayı pek düşünmüyoruz" demişti.
Öncelikle çağırılan isimleri yazalım:
Kaleciler: Hakan Arıkan, Onur Kıvrak, Sinan Bolat
Savunma: Gökhan Gönül, Sabri Sarıoğlu, Ömer Erdoğan, Servet Çetin, İbrahim Toraman, Gökhan Zan, Hakan Balta, İsmail Köybaşı
Orta saha: Hamit Altıntop, Kazım Kazım, Mehmet Aurelio, Selçuk İnan, Selçuk Şahin, Emre Belözoğlu, Nuri şahin, Arda Turan, Özer Hurmacı
Forvet: Tuncay Şanlı, Semih Şentürk, Sercan Yıldırım, Nihat Kahveci, Halil Altıntop
Kendi takımlarında sürekli olarak oynamayan Kazım, Selçuk Şahin, Özer, Semih, Gökhan Zan gibi isimler neden kadrodalar bilmiyorum. Formsuz olduğu aşikar Hakan Balta vazgeçilmezimiz midir? Ya da Nihat Kahveci? Hakan Arıkan, Sabri Sarıoğlu, İbrahim Toraman ve Gökhan Gönül sakatlıklarla cebelleşmiyorlar mıdır?
Derdim en baştan Guus Hiddink'i eleştirmek değil ama sanırım çok da umrunda değil. Oğuz'a "çağır işte bizimkileri" falan diyor olsa gerek. Bana sorarsanız e adam kimi çağıracak? diye, başlayayım:
Volkan Şen, Mehmet Topuz, Necip Uysal, Ozan İpek, Mevlüt Erdinç, Ceyhun Gülselam, Egemen Korkmaz, Yekta Kurtuluş vesaire...
Ne sakatlıkları ne de formsuzlukları mevcut bu oyuncuların. Kazakistan rahat geçilebilir belki ama Belçika maçı için bu kadro, bu fizik gücü ve bu form durumu yeterli olur mu? bilemiyorum. Umarım yanılırım.
Selçuk Şahin ne alaka allah aşkına?
Kuralar çekildiğinde en çok istemediğim takımdı PAOK. Çok güçlü bir ekip olmasından ötürü değildi endişem. Yunanistan ekibi olması, oradaki maçta olası bir mağlubiyet öngörmeme neden olmuştu. Ajax’a yenilmeden elenmeleri ile birlikte de morallendikleri aşikardı.
Beklediğimiz gibi ilk maçı PAOK 1-0 kazandı. Taraftar baskısı bilmemne, alınabilecek en güzel tek farklı galibiyeti almışlardı. Fenerbahçe’de de işler zaten beklenildiği gibi gitmiyordu.
Gelelim dün geceye, rövanş maçına. Öncesi gerginliklerle doluydu. PAOK taraftarları bayrakları çiğnemiş, yakmış falan filan… Fenerbahçe taraftarına Türk bayrakları dağıtılmış, PAOK taraftarlarının otobüsleri taşlanmış vesaire…
Gelelim maça… Fenerbahçe iyi başladı. Normali buydu. PAOK çok geçmeden dengeledi oyunu. Stoch muhteşem oynuyordu ama ona eşlik edemiyordu takım. İlk yarıdan akılda kalan da Stoch’un müthiş şutunu kalecinin inanılmaz bir biçimde çıkarışıydı. Topla oynayan, oyuna hükmeden taraf Fenerbahçe olsa da net pozisyonlar gelmedi ve ilk yarı 0-0 bitti.
İkinci yarıya daha coşkulu bir biçimde başladı Fenerbahçe. Çok geçmeden Niang’ın ısrarı sonucu Emre ile golü buldu Fenerbahçe. Tribünler de gaza gelmişti. Takım da 2.yi yapabilecek hırsı ve azmi gösteriyordu sahada. İlk yarıda hiç gözükmeyen Alex, topla oynamaya başlamıştı. Gökhan Gönül durmadan bindiriyor, rakibin dengesini bozuyordu. Stoch zorluyor, Niang takımın ileride kalmasına önemli rol oynuyordu. Ta ki Emre sakatlanana kadar…
Emre’nin sakatlanmasından sonra Aykut Kocaman oyuna Selçuk’u soktu. Selçuk girer girmez kalan 15 dakikada baskı kuracak tarafın PAOK olacağını düşünmek zor değildi. Ön alanda baskı yapacak adam kalmamıştı. Oysa ki Mehmet orta sahanın ortasına çekilip, sağ kanada Özer alınabilirdi ve bunalan PAOK’un üstüne gitmeye devam edebilirdik. Olmadı. PAOK kalan dakikalarda daha fazla net pozisyonlara giren taraf oldu. İki takım da kalan dakikalardaki fırsatları değerlendiremedi ve maç 1-0 bitti. Bu, uzatmalar demekti…
Uzatmalara Mehmet’siz başladık. Oyuna Özer girdi. Takımın baskı gücü iyice düştü. Yine de topa hakim olan taraf Fenerbahçe’ydi. Lakin bir uzun top, Bilica’nın kendisinden çok kısa olan oyuncunun topu kafayla aşırmasına müsaade etmesi, Lugano’nun Muslimovic’i yakalayamaması ve gol. 1-1. Sonrası yalan. Sonrasına dair söyleyebilecek hiçbir şey yok. Yine bir hüsran gecesi.
Emre, Gökhan, Stoch her şeylerini verdiler. Mehmet ve Niang çok istediler. İkinci yarıdaki Alex de istediğimiz Alex… Fakat Santos ve Cristian ne iş yaparlar, ne zaman umursayacaklar anlamak mümkün değil.
Annemizin ligine döndük. Zaten çok da fazla bir şey de beklemiyorduk. Son söz söyleyelim: Bu takıma defansif orta saha ve stoper şart. Hangi kulvarda oynayacak olursa olsun. Böyle giderse de Aykut’un ömrü ne kadar olur, kestiremiyorum…