Benim için karmakarışık bir maç sonra erdi. Hangi takım kazanırsa kazansın, sevincim buruk olacaktı. Beraberlik sanırım benim açımdan en sorunsuz sonuçlardan biri. Üstelik oynanan oyundan sonra iki tarafın da bu skordan (kısmen) memnun olduğunu tahmin ediyorum. Karabük açısından bakarsak, karşınızdaki Galatasaray. Galatasaray açısından bakarsak da Karabük deplasmanından 10 kişiyle 1 puan çıkarıyorsunuz. Üstelik yenik duruma da düşmüşsünüz. Gayet makul.
Maçtan önce kadrolar açıklandığında, Twitter'da yorumları okudukça şaşırdım. Birçok kimse Karabükspor'un kadrosunu fazla ofansif(!) bulmuştu maçtan önce. Ayrıca Nikolic'in oynuyor oluşuna da şaşırmışlar, sol beke kimi koyacaklarını düşünüyorlardı. Zor olan bir şey yoktu oysaki. Erkan Taşkıran sol bekte oynayabilen bir oyuncuydu ve o bölgede oynadı. Ortada Birol ve Ragued
ikilisi, önlerinde de sürekli yer değiştiren Mehmet Çakır, Cernat, İlhan üçlüsü yer alıyordu. İlhan, en uçta oynayan Shelton'la da zaman zaman yer değiştiriyordu ayrıca. Bu taktiğin ve dizilişin aslında çok şaşırılacak bir yanı yoktu. Karabükspor, Bank Asya 1. Lig'deki günlerinden bu yana Yücel İldiz yönetiminde çıktığı her maçta aynı taktiği oynuyordu zaten. Yani ortada bir sürpriz yoktu. Geçen haftaki Gençlerbirliği maçında ortada Ragued-Merter ikilisinin oynaması, sanırım biraz yanıltıcı oldu o konuda.
Galatasaray ise uzun bir aradan sonra çift forvetla maça başladı. Orta sahanın kenarlarında Kazım ve Riera, ortada ise Selçuk'la Melo yer aldı. Muslera'nın gördüğü kırmızı kart, tüm hesapları çok erken bir dakikada bozdu. Galatasaray taraftarı ve oyuncular, çift forvetten heveslerini alamamışlardı henüz. Kırmızı kart pozisyonunda Shelton, kendisinden beklenenin yapıp ağır Galatasaray tandeminin arkasına sarktı ve çabukluğunu kullanarak kaleciden de önce topa dokundu ve faulü almayı bildi. Kırmızı kart, bana göre ağır bir karar. Tabii neden gösterdin diyemeyiz hakeme. Sadece, ben olsam göstermezdim diyeyim. Gökhan ve Ujfalusi kapatabilirdi orada pozisyonu çünkü. Muslera'nın atılması üzerine Riera kenara çekildi. Ki bana göre doğru karardı. Sercan hem sol kanat oynamaya çalıştı, hem de zaman zaman forveti çiftlemeye gayret etti.
Karabükspor ise, karttan sonra oyun düzenini değiştirmedi. Ayağa pas yaparak topa hakim olma üzerine kurulu oyun düzenlerine devam ettiler. Zaten bunu Türkiye'de en iyi uygulayan takımlardan biri oldukları aşikar. Geçen sezon Emenike'nin sakat olduğu dönemde neden tepetaklak gitmedikleri bugün daha iyi anlaşılmıştır herhalde. Tabii aksayan noktalar da yok değildi. Normalde her zaman hücuma katılan kanatlar, bu kez pek işlemez olmuştu. Özellikle sağ bek Erdem, gole kadar neredeyse hiç çıkamadı. Halen heyecanını atabilmiş değil. Zaman zaman ne yapacağını bilemiyor. Ama özgüven kazanınca çok daha yararlı olacağı kesin.
İkinci yarıya Galatasaray daha dominant başladı. Bu kez topa hakim olan taraf sarı kırmızılılar oldu. Sercan çıkmış, Sabri girmişti. Kazım ise kırmızı karttan sonra üstlendiği serbest oyuncu rolüne devam ediyordu. Bu arada Kazım'ın bu maçta Galatasaray'ın en iyisi olduğunun altını çizelim kalın bir şekilde. Maç ortada devam ederken, Karabükspor'un güzel golü geldi. Erdem, maç boyun ilk kez adam akıllı bir hücuma kalktı ve golünü attı. Son haftaların tartışılan ismi Milan Baros'un oyuna girmesi, Galatasaray için hayat kurtaran bir değişiklik oldu diyebiliriz. Baros, Baros gibi bir etki gösterdi ve anında penaltıyı yaptırdı. Bu, onun morali açısından da iyi oldu.
Penaltı golünün ardından maç fiiilen bitmişti aslında. İki taraf da skora razıydı. Karabükspor neden o kadar ofansif(!) bir kadroyla maça çıktığını gösterdi. Galatasaray ise uzun bir aradan sonra, hem de 10 kişiyken, geriye düştüğü bir maçtan puan almayı başardı. Bu bile tek başına önemli bir gelişme. İki taraf için de yararlı bir maç oldu netice itibariyle.
Galatasaray'dan Melo ve Kazım öne çıkarlarken, Karabükspor'dan Nikolic, Cernat ve Birol bana göre akşamın iyileri arasındaydı.
0 yorum:
Yorum Gönder