Galatasaray için önemli bir deplasmandı ve sarı kırmızılı takım için bu zorlu maçın kayıpsız atlatılması çok önemli bir kazanç oldu. Her ne kadar maç öncesi yazısında Ankarasporlu futbolcuların kafalarının karışık olabileceği yönündeki öngörümde yanılmış olsam da Galatasaray çok değerli olan bu galibiyeti alarak 11 yıl sonra ilk 4 haftayı kayıpsız atlatmayı bildi.
İlk yarıdan başlayalım maçı hatırlamaya. Ankaraspor çok büyük bir direnç göstererek başladı maça. Hatta zaman zaman öyle pozisyonlar buldular ki, öne geçmeleri hiç şaşırtmazdı izleyenleri. Ancak bu pozisyonların kiminde beceriksizdiler, kiminde de Leo Franco çok başarılıydı. Aslında geldiği günden bu yapan pek fikir vermeyen Arjantinli kalecinin yeteneklerini sergilemesi açısından yararlı bir maç oldu bu akşam. Galatasaray'ın maça çıktığı onbiri ve dizilişi maç öncesi yazısında birebir tahmin etmiştim ancak tabii ki bu benim kafamda olması gereken kadro değildi. Sarı kırmızılılar, orta sahada Mehmet Topal ve Mustafa Sarp'ın beraber oynamasının dezavantajlarını maç boyunca yaşasa da ilk yarıda fazlasıyla hissetti. Bu oyuncular kötü müydü? Tabii ki hayır. Mustafa Sarp yine bildiğimiz gibiydi. Mehmet Topal da sakatlığının etkisiyle zaman zaman pasif kalsa da savunma anlamında fena değildi. Ancak ikisi de orta üçlünün en gerisindeki, yani savunmanın önündeki her açığı kapatması gereken pozisyonun oyuncusu olduğu için hücuma çıkışlarda takımı aksattılar. Burada Ayhan ya da Barış gibi bir oyuncunun varlığı, hem tempoyu olumlu etkiliyor, hem de topun Arda ve ileri üçlüye daha kolay geçmesini sağlıyor. Bugün ayrıca Elano'nun da etkisiz gününde olması, ilk 45 dakikanın Galatasaray adına yalnızca 3 pozisyonla kapanmasına neden oldu. Ki geçen sezonun özellikle ikinci yarısında bu tek devrede girilen 3 net pozisyon son derece yeterli geliyordu Galatasaray taraftarına. Şimdi tatmin etmiyor neredeyse. Elano'ya dönelim. Brezilyalı henüz güçsüz. Fizik olarak tam hazır olması için de biraz daha zamana ihtiyacı var ancak yine de daha önceki maçlarına nazaran daha çok oyunun içindeydi. Bu da onun gelişme gösterdiğinin işaretidir. Yine de takıma ayak uyduramıyor. Şöyle bir bakınca ilk 45 dakikada takımı sürükleyen ismin Milan Baros olduğu sonucuna varabiliriz. Baros çok hareketliydi yine. Her yere deplase oldu. Top taşıdı. Pas aldı, verdi ancak arkadaşları bu kez isteksiz olunca o da yetemedi haliyle. Bir de Brabec'in sert savunması biraz yıldırdı onu. Brabec'in de ilk yarıda kırmızıyı nasıl görmediğine şaşırdığımı eklemeliyim. Hakem biraz müsamaha gösterdi onun sertliğine. Tabii bir de Baki'nin geri pasını Senecky'nin elleriyle tutması var ki, bunu göremiyorsan biraz oturup düşünmen gerekir maçtan sonra. Bugün Kuddusi Müftoğlu belli ki biraz formsuzdu. Bu arada Senecky'den laf açılmışken, mükemmel bir kaleci olduğunu bir kez daha belirtelim. Çok zor toplar çıkardı ve savunmayı da iyi organize ediyor. Muhtemelen Ankaragücü'ne gidecek ve sarı lacivertliler için büyük kazanç olacak.
İlk yarıdan başlayalım maçı hatırlamaya. Ankaraspor çok büyük bir direnç göstererek başladı maça. Hatta zaman zaman öyle pozisyonlar buldular ki, öne geçmeleri hiç şaşırtmazdı izleyenleri. Ancak bu pozisyonların kiminde beceriksizdiler, kiminde de Leo Franco çok başarılıydı. Aslında geldiği günden bu yapan pek fikir vermeyen Arjantinli kalecinin yeteneklerini sergilemesi açısından yararlı bir maç oldu bu akşam. Galatasaray'ın maça çıktığı onbiri ve dizilişi maç öncesi yazısında birebir tahmin etmiştim ancak tabii ki bu benim kafamda olması gereken kadro değildi. Sarı kırmızılılar, orta sahada Mehmet Topal ve Mustafa Sarp'ın beraber oynamasının dezavantajlarını maç boyunca yaşasa da ilk yarıda fazlasıyla hissetti. Bu oyuncular kötü müydü? Tabii ki hayır. Mustafa Sarp yine bildiğimiz gibiydi. Mehmet Topal da sakatlığının etkisiyle zaman zaman pasif kalsa da savunma anlamında fena değildi. Ancak ikisi de orta üçlünün en gerisindeki, yani savunmanın önündeki her açığı kapatması gereken pozisyonun oyuncusu olduğu için hücuma çıkışlarda takımı aksattılar. Burada Ayhan ya da Barış gibi bir oyuncunun varlığı, hem tempoyu olumlu etkiliyor, hem de topun Arda ve ileri üçlüye daha kolay geçmesini sağlıyor. Bugün ayrıca Elano'nun da etkisiz gününde olması, ilk 45 dakikanın Galatasaray adına yalnızca 3 pozisyonla kapanmasına neden oldu. Ki geçen sezonun özellikle ikinci yarısında bu tek devrede girilen 3 net pozisyon son derece yeterli geliyordu Galatasaray taraftarına. Şimdi tatmin etmiyor neredeyse. Elano'ya dönelim. Brezilyalı henüz güçsüz. Fizik olarak tam hazır olması için de biraz daha zamana ihtiyacı var ancak yine de daha önceki maçlarına nazaran daha çok oyunun içindeydi. Bu da onun gelişme gösterdiğinin işaretidir. Yine de takıma ayak uyduramıyor. Şöyle bir bakınca ilk 45 dakikada takımı sürükleyen ismin Milan Baros olduğu sonucuna varabiliriz. Baros çok hareketliydi yine. Her yere deplase oldu. Top taşıdı. Pas aldı, verdi ancak arkadaşları bu kez isteksiz olunca o da yetemedi haliyle. Bir de Brabec'in sert savunması biraz yıldırdı onu. Brabec'in de ilk yarıda kırmızıyı nasıl görmediğine şaşırdığımı eklemeliyim. Hakem biraz müsamaha gösterdi onun sertliğine. Tabii bir de Baki'nin geri pasını Senecky'nin elleriyle tutması var ki, bunu göremiyorsan biraz oturup düşünmen gerekir maçtan sonra. Bugün Kuddusi Müftoğlu belli ki biraz formsuzdu. Bu arada Senecky'den laf açılmışken, mükemmel bir kaleci olduğunu bir kez daha belirtelim. Çok zor toplar çıkardı ve savunmayı da iyi organize ediyor. Muhtemelen Ankaragücü'ne gidecek ve sarı lacivertliler için büyük kazanç olacak.
İkinci yarıya da aynı onbirle başladı Rijkaard. Tabii bu geçen süre zarfında iki takımın da gayet güzel tempo yaptıklarını ekleyelim. Ki maçın kopma noktalarından biri de bu temponun etkileridir. Buna birazdan tekrar değineceğiz. Rijkaard aksayan Elano ve yorulan Baros'u çıkarıp Harry Kewell ve Nonda'yı oyuna alarak maçı ne kadar doğru analiz ettiğini de gösterdi. Burada Neeskens'e de bir selam çakmakta fayda var. Kewell ve Nonda oyunun seyrini epey değiştirdiler. Nonda biraz ağır tabii ama en az Baros kadar koştu ve diri kaldı. Arda'nın da oyuna ağırlığını koymasıyla oyun 60'tan sonra Ankaraspor yarı sahasına, hatta ceza sahası civarına yıkılmıştı bile. İşte tempo konusu burada fark yaratan unsur oldu. Ankaraspor her ne kadar ligin fizik yönden en etkili takımlarından biri olsa da yoruldu. Sahada diri kalan ve taze güçlerini tam zamanında oyuna alan Galatasaray, Harry Kewell'ın şık kafa golüyle öne geçti. Şimdi Kewell neden ilk 11 oynamadı diye düşünenler olacaktır. Oynayamaz mıydı? Oynardı tabii neden oynamasın. Ama şu maçta yarım saatte gösterdiği etkiyi ve yarattığı farkı maça ilk 11 başlayarak fizik olarak diri bir Ankaraspor karşısında ne kadar gösterebilirdi, orası tartışma konusu. Ayrıca Ankaraspor'un sağ beki Ömer Aysan Barış bu gece gayet iyi bir performans sergiledi. Sonradan oyuna giren Aydın Yılmaz da golü yiyen Ankaraspor'un atak yapma çabasını baltalayan oyunculardandı Galatasaray adına. Çok etkili koşular yaptı ve aldığı topların neredeyse tamamını olumlu kullandı. Nitekim Nonda'ya da asisti yaparak maçın kopmasındaki pay sahiplerinden biri oldu Aydın.
Netice itibariyle ben bu gece maçın iki değişik karaktere sahip olduğunu gördüm. İlk yarıdaki rolantide bir Galatasaray ve iyi direnen Ankaraspor'un mücadelesi ile İkinci yarıda diri kalan Galatasaray, daha çok pozisyona giren Galatasaray, benchten mükemmel katkı alan Galatasaray ve iyi niyetle mücadele etmesine rağmen artık dayanacak gücü kalmayan Ankaraspor.'un mücadelesi. Burada maçı kusursuz analiz eden Rijkaard ve Neeskens ile sarı kırmızılı takımı fizik kondüsyon olarak mükemmel bir hale getiren Albert Roca Puyol, bu galibiyetin baş mimarlarıdır bana göre.
Netice itibariyle ben bu gece maçın iki değişik karaktere sahip olduğunu gördüm. İlk yarıdaki rolantide bir Galatasaray ve iyi direnen Ankaraspor'un mücadelesi ile İkinci yarıda diri kalan Galatasaray, daha çok pozisyona giren Galatasaray, benchten mükemmel katkı alan Galatasaray ve iyi niyetle mücadele etmesine rağmen artık dayanacak gücü kalmayan Ankaraspor.'un mücadelesi. Burada maçı kusursuz analiz eden Rijkaard ve Neeskens ile sarı kırmızılı takımı fizik kondüsyon olarak mükemmel bir hale getiren Albert Roca Puyol, bu galibiyetin baş mimarlarıdır bana göre.
0 yorum:
Yorum Gönder