Bu seriye başlamadan önce, doğal olarak bir isim araştırması yaptım ve önüme umduğumdan da fazla gurbetçi futbolcu çıktı. Ne kadar çok parlamaya hazır genci buraya getirip hem onları hayal kırıklığına uğratmışız, hem de kendimiz aradığımızı bulamamışız.
İnsan bir yandan da "acaba bu oyuncuların hepsi gerçekten de bu kadar kötü müydü?" diye sormadan edemiyor. Ben de sordum ve bir cevap buldum kendime göre. Bence bu oyuncular aslında bu kadar kötü değillerdi. Sadece acele edildi ve gelişme süreçleri yarıda kesilerek Türkiye'ye getirildiler. Hepsinin de öğrenecek daha çok şeyleri vardı. Olgunlaşmamışlardı. Olgunlaşınca çok şey
yapabileceklerini vaat ediyorlardı ancak henüz potansiyellerini tam olarak kullanabilecek kadar öğrenmemişlerdi. En azından çoğu için böyle düşünüyorum.
Serinin ilk yazısında Burhanettin Kaymak, Rasim Süksür ve Ünal Alpuğan'dan bahsetmiştik. Bugün de en az onlar kadar ilginç isimler var sırada:
Suat Usta, Türkiye'ye gelmeden önce bir menajerlik oyunu efsanesi olarak tanınıyordu. Abisi Fuat Usta (kendisinden büyük bir ihtimalle serinin başka bir yazısında bahsedeceğiz ancak blogta bu linkten ulaşabileceğiniz onunla ilgili ayrıca bir yazı daha var) bir dönem Beşiktaş'ta oynamıştı ancak Avrupa futbolunu yaıkından takip edenlerle CM fanları merakla PSV Eindhoven alt yapısında yetişen küçük kardeş Suat Usta'yı bekliyordu. Dile kolay, PSV Eindhoven Hollanda'nın en önemli kulüplerinden birisiydi ve Suat da bu kulübün alt yapısında yetişip profesyonel olmuştu. Herkes ondan parlak bir Avrupa kariyeri beklerken, 2002/03 sezonunun devre arasında dönemin Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, onu kolundan tutup Türkiye'ye getirdi. Kariyerinin henüz başında olan ve başarılı olacağı tahmin edilen bir oyuncunun erkenden Türkiye'yi tercih etmesi aslında kuşkuyla karşılanabilecek bir durumdu ancak gelen isim bilgisayar oyunlarının wonderkid sınıfından bir futbolcu olunca bu durum pek de sorgulanmadı.
O dönemde henüz 21 yaşında olan oyuncu, geldiği ilk dönemlerde takıma girmekte zorlandı. Fatih Terim kendisine zaman zaman şans veriyordu ancak ilk 11'de düzenli olarak oynama fırsatını elde edememişti. Herkes ha oldu ha olacak diye bakarken Suat kendi içinde tutarlı, ancak kariyerini Galatasaray'da sürdürmek için yetersiz bir çizgi tutturdu. Zaman zaman forma buldu. Bazen çok başarılı hareketler yaparak ışık verdi, ama ardından yaptığı her hatayla bir önceki olumlu hareketi başarıyla unutturdu. Derken doğal süreç işledi ve Suat Usta'nın Galatasaray'dan ayrılma vakti geldi. Bu süre zarfından sarı kırmızılı formayla tek bir gol attı. O da memleketinin takımı Trabzonspor filelerine gitti. Suat Usta, daha sonra TFF'nin dergisine verdiği röportajda Galatasaray günlerini özlemle andığını, o dönemde zaman zaman kendisini saldığını ve bundan büyük pişmanlık duyduğunu söylese de artık çok geç olmuştu. Bir zamanlar Ümit Milli Takım'ın yıldızı olarak gelen Suat Usta, Galatasaray tarihinin en "hatırlanmak istenmeyen" dönemlerinden birinde yer almış bir futbolcu olarak takımdan ayrılıyordu.
Galatasaray'dan sonra kiralık olarak Konyaspor forması giyen Suat Usta, daha sonra Antalyaspor'u Süper Lig'e çıkaran kadroda yer aldıktan sonra, Sakaryaspor, Çaykur Rizespor ve Diyarbakırspor formalarını giydi. Diyarbakırspor'dan hemen önce bir süre Azerbaycan'ın Neftçi Bakü takımının formasını da ıslattı. Şu anda yaşı 30 ve herhangi bir kulüpte oynamıyor...
Yoann Gourcuff'un babası Christian Gourcuff'un çalıştırdığı Lorient takımında forma giyen Bülent Üçüncü de memlekete 1999 yılında ayak basan gurbetçilerdendir. Daha çok sol ayağını kullanan, forvet arkası ve sol açık mevkilerinde oynayan bir oyuncu olarak, önce Trabzonspor'da oynamak üzere gelmişti Bülent Türkiye'ye. Sonra her nedense Trabzon'da hiç oynamadan Göztepe'nin yolunu tuttu. Sonraları Trabzonspor'da forma giyen Hasan Üçüncü'yle bir akrabalık bağlarının olup olmadığını hep merak etmişimdir.
Fiziği zayıf olan bir oyuncu olduğu için, Türkiye liginin şartlarına kolay uyum sağlayamıyordu. Sadece teknik yeterli değildi haliyle. Bir sezon Göztepe'de oynadıktan sonra sırasıyla İstanbulspor, Denizlispor, Kayseri Erciyesspor, Karşıyaka ve Akçaabat Sebatspor formalarını giyip 2006 yılında futbolu bıraktı.
Bülent Üçüncü'nün özellikle Fransa'dan gelmesi kendisi için büyük etiket oldu. Fransa'nın altın dönemlerini yaşadığı yıllardı ve orada alt yapısını almış bir oyuncu olarak Türkiye'de çok şey başarması bekleniyordu. Ancak nedense fazlasıyla sönün bir Türkiye kariyeri ile futbol hayatını noktaladı. Benim için Bülent Üçüncü'nün Türkiye'deki kariyerinin özeti ise aşağıda okuyacağınız gazete haberidir. Bu haber metni, Bülent'in ve benzer segmentteki futbolcuların Türkiye kariyerlerine ait imajı benim gözümde net olarak çizer:
Göztepe Teknik Direktörü Jarabinsky, gurbetçi futbolculardan Bülent Üçüncü'ye Fransa'ya gitmesi için izin vermedi. Bülent'in sol ayak bileğindeki sakatlığın yeni geçtiğini hatırlatan Çek teknik patron, ‘‘Burhanettin Almanya'ya, Atilla ise İsviçre'ye gitti. İkisi de üç günlük izinde çalıştı. Bülent'in kondisyon eksiği var. Beşiktaş maçına konsantre olması gerekiyor'' dedi. Bugünü izinli geçirecek sarı-kırmızılılar, yarın yeniden işbaşı yapacak.
Bu yazıda hatırlayacağımız son isimse Baykal Kulaksızoğlu. Baykal, geçen sezon Karşıyaka forması giymiş bir gurbetçi. Bu sezon Lokomotif Sofya takımında oynamasından anlıyoruz ki kendisi Karşıyaka'da bekleneni verememiş. Aslında yine menajerlik oyunlarının müdavimleri tarafından tanınan bir oyuncuydu Baykal. Daha çok orta sahada defansif olarak görev yapar, çok sıkışılırsa savunmada da oynayıp ne kadar çok yönlü bir oyuncu olduğunu gösterirdi.
Karşıyaka'dan önceki kariyerinde sırasıyla Grasshoppers, Thun, Basel, Köln (burada Christoph Daum'la çalışmıştı), Young Boys ve Aaru takımları vardı, ki aslında takımlara bakınca fena da bir kariyeri gibi durmuyor. Ne olduysa Karşıyaka'ya geldikten sonra olmuş diyebiliriz Baykal için.
Zamanında İsviçre Ümit Milli Takımı'nda da oynayan Baykal, geçen sezon ilk olarak Buca'da denenmeye gelmiş ancak rivayetlere göre Karşıyaka sahili gezdirildikten sonra yeşil kırmızılılara imzayı atmış. Doğru düzgün Türkçe bile konuşamadığı söylenen 28 yaşındaki Baykal'ın, İzmir'de bir bar kavgasında canını zor kurtardığı da bir başka söylenti konusu...
1 yorum:
İstanbul basınında yer buldu mu hatırlamıyorum Baykal ile alakalı uafak bir ayrıntı:
http://www.bursahakimiyet.com.tr/HaberDetay.aspx?hid=20519
Yorum Gönder