Gurbetçi futbolcuların son dönemlerde yaptıkları çıkış hepimizin malumu. Artık Avrupa'nın önde gelen takımlarında oynayan Türkiye kökenli birçok oyuncu var. Aldıkları alt yapı eğitimi, mental yapıları ve profesyonelliği içselleştirmiş olmaları sayesinde yeteneklerini doğru kullanıp çok üst seviyede yerlere geliyorlar.
Hal böyle olunca, eskiden Türkiye'ye akın akın gelen gurbetçi oyuncular, şimdilerde ilk tercihlerini kendileri için daha iyi bir vitrin olan Almanya'da kalmaktan yana kullanıyor. Vasatları da Türk takımlarına yetiyor zaten.
Tabii gurbetçiler hep gözde seçenekler olmuştur Türkiye'deki kulüpler için. Özellikle 90'lardan itibaren birçok gurbetçinin ana vatanlarına akın etmesi de bunun bir göstergesi. Çok sayıda oyuncu buralara gelince haliyle aralarında iyisi de kötüsü de
oluyordu. Bunun da sebebi sırf "gurbetçi oyuncu getirdik" demek için yapılmış transferlerdi. Bu yazıda da işte bu sırf gurbetçi olduğu için umut bağlanıp Türkiye'ye getirilen oyuncuları hatırlamaya çalışacağız. Sonra başka isimlerle bu yazının devamı da gelecek...
Burhanettin Kaymak, 1996-97 sezonunda, Fatih Terim'in Galatasaray'a teknik direktör olduğu ilk sezon Eintracht Frankfurt'tan transfer edilmişti. O dönem kurulmaya çalışılan yeni iskeletin bir parçası olarak görülüyordu ve onunla birlikte Almanya'dan Rasim Süksür ve alt yapıdan da hazırlık maçlarının yıldızı Alp Küçükvardar A takıma kazandırılmaya çalışılmıştı. Stoper ve sol bek oynadığı söyleniyordu. Ne var ki, Burhanettin'i 1-2 hazırlık maçı hariç Galatasaray formasıyla göremedik. Burhanettin de Eintracht Frankfurt'a geri döndü. Burhanettin Kaymak, kısa bir süre sonra sarı kırmızı renkler için bir kez daha döndü Türkiye'ye. Ancak bu kez Göztepe formasını giyecekti. Göztepe'den sonra Siirtspor'da da oynadı ve ardından Almanya'daki alt liglere doğru serbest düşüşüne hız verdi. Bugün 38 yaşında ve Almanya Oberliga takımlarından Wörsdorf'un kadrosunda gözüküyor. Azmi elden bırakmamış.
Burhanettin'i anlatırken Rasim Süksür'den de bahsetmiştik. Rasim de Burhanettin'le birlikte gelen gençlerdendi. Fortuna Düsseldorf'tan transfer edilmişti ve henüz 20 yaşındaydı. 190 boylarında ince bir oyuncuydu. Hakan Şükür'den daha iyi kafa toplarına çıktığı iddia edilerek getirilmişti. Galatasaray belki de yeni Stumpf'unu bulmuştu. Savunmanın ortasında ve her iki kanadında oynayabiliyordu. Tabii daha doğrusu rivayetler o yöndeydi. Biz görmedik. Hemen hemen hiç şans bulamadı çünkü. Galatasaray'a transfer olduğu gün şöyle konuşmuştu Rasim:
"Hep Galatasaraylı olmayı hayal ederdim, hayallerim gerçek oldu. İstanbul'un yaşantısı beni ilgilendirmez. Ben futbolumu oynarım"
Rasim futbol oynadı tabii. Ancak Galatasaray'da değil. O sezon hiç oynayamadan Alemannia Aachen takımına gönderildi. Ardından Bursaspor'la deneme antrenmanlarına çıktı ancak dönemin teknik direktörü rahmetli Nejat Biyediç tarafından beğenilmedi. Sonrası Almanya'nın amatör ligleri zaten... En son 2006/07 sezonunda bir transfer yapmış görünüyor. Gerisi bulanık...
Ünal Alpuğan'ın hikayesi ise en enteresan olanlardan. Schalke 04'ün amatör takımında alelade bir futbolcuyken, Hami Mandıralı'nın Schalke 04'e transferiyle birlikte, hem tercümanlık yapsın hem de Hami'ye uyum sürecinde yardımcı olsun diye fasulyeden A takıma çıkarılmıştı. Düşünün, Schalke 04 o zamanın kalburüstü takımlarından ve Ünal da 24-25 yaşından sonra başına konan talih kuşunu ürkütmedi ve nasıl olduysa dönemin teknik direktörü Huub Stevens'in gözüne girmeyi başardı. Hatta asli görevi olan Hami'nin uyum sürecine yardımcı olma misyonunu yerine getiremedi. Hami yedeklikten kurtulamadı ve Ünal da takımın değişmezlerinden oldu. Defansif orta saha ve sol bek pozisyonlarında oynuyordu. Hami takımdan ayrıldıktan sonra iki sezon daha Schalke'de tutundu ve kaçınılmaz son, Türk takımlarının takibine girdi. Ünal Alpuğan soluğu Rize'de aldığında herkes şaşırmıştı. Koskoca Schalke'den Rize'ye gelmesi garipseniyordu. Kısa sürede büyük takımlara gideceği düşünüldü. Ancak bunlar gerçekleşmedi. Bu listeye aldık ama yine de hakkını yemeyelim, Rize'de belli bir istirar tutturdu. 33-34 yaşlarına kadar Karadeniz ekibinde oynadı. Hatta Rize ligden düştü, o yine orada devam etti. Ardından İBB'ye transfer oldu ve yaşı ilerleyince de futbolu bırakma yolundaki gurbetçilerin Alman amatör liginde oynama ritüelini gerçekleştirip bir sene de YEG Hassel'de oynayıp emekli oldu. Türkiye'deki istikrarlı görünen kariyerine rağmen o da sıradan bir oyuncuydu son tahlilde.
0 yorum:
Yorum Gönder