"6 ay sonra top oynadım. Fakat fizik kondisyonumun arkadaşlarımdan farkını gören oldu mu? Mentalitemizi değiştirmemiz gerekiyor. Duygusal olmayı bir kenara bırakmalıyız. Kendimizi geliştirmek için çaba göstermemiz gerekiyor. Herkes özeleştiri yapmalı. Birlik içinde olsaydık farklı bir sonuç alabilirdik. Bunu herkes önce kendi kafasına sokmalı. Bu işler yetenekleri idmanda göstermekle olmuyor. Çok tecrübeli bir hocamız var. Bazı şeyleri kontrol edip görmeliydi. Eğer doğru hamleleri yapsaydı her şeyin çok daha olumlu olacağına inanıyorum"
Bu sözler, dünkü Türkiye-Almanya maçının ardından Türk Milli Takımı kaptanı Hamit Altıntop tarafından sarf edildi. Hamit, dün öyle çok ahım şahım bir futbol oynamadı. Daha önceki maçlarda olduğu kadar oyunu domine edemedi. Ancak şu var ki, gerçekten de son 6 ayda neredeyse ilk kez futbol oynayan bir futbolcu için olabilecek en iyi seviyedeydi. Takım arkadaşlarının
yanında hiç de 6 ay top oynamamış bir hali yoktu. Fizik kondisyon olarak diğer oyunculardan eksik değildi. Yanılmıyorsam 90 dakikayı da tamamladı.
Bizim buralarda gördüğümüz futbolcu profilinin tamamen dışındaydı yani. Bizde bu işlerin nasıl yürüdüğünü az çok biliriz. 3-5 istisna dışında Türk futbolcusunun profili ve profesyonellik anlayışı bellidir. Bir ay sakat olan bir futbolcu 5 kilo almış şekilde döner sahalara. Mesela Hasan Şaş'ın uzun denebilecek (aslında Hamit'in uzak kaldığı sürenin yarısından da az sürmüştü) bir sakatlığın ardından sahalara döndüğü Hamburg maçındaki topalak hali halen daha gözümüzün önünde değil mi? Sakatlanmaya bile gerek yok. Türk futbolunun göz bebeği, Bayrampaşa delikanlısı harbi çocuğu Arda Turan, formsuz ve mutsuz dönemlerinde bile göbek alıp gıdı yapmadı mı kendisine? Sonra Atletico Madrid'e gittiğinde o kiloları "paşa paşa" vermedi mi? İşte Türk futbolcusunun profesyonellik eşiği... Bir tarafta da Hamit Altıntop...
Hamit'in sözleri aslında çok ayrıntılı bir şekilde irdelenmeli. Buradaki eleştiri, profesyonellikten ve takım olmak bilincinden nasibini almamış, kendisini ön plana çıkarmaya çalışan takım arkadaşları (muhtemelen de en başta her topu 20 metre gezdirip bir şey yapamayacağını anlayınca geriye oynayarak hücumları öldüren Arda) ve bunları görüp önünü alabilecek tecrübeye sahip olmasına rağmen, belki yeterince ciddiye almadığından, belki de gücü yetmediğinden müdahale edemeyen Hiddink'e yapılmıştır. Hamit'in sözleri yerden göğe kadar doğrudur. Bir kaptan da takımı için işte böyle kaygılar taşımalı, eleştirilmek ve hatta takım içinde tepki görmek pahasına elini taşın altına böylesine sokabilmelidir. Bir kaptan çözüm aramalıdır. Hamit de belli ki çözüm için kafa yoruyor. "Kim bilir, belki de sistem olarak Almanya'yı kendimize örnek alabiliriz" derken de bu arayışı gösteriyor. Şu çok belli; Hamit Altıntop, ileride ya çok iyi bir teknik direktör, ya da çok iyi bir idareci olacak. Çünkü sürekli çözüm arayışında. Profesyonellik nedir, biliyor. Belki de o yüzden düşüşte olduğu sanıldığı zamanlarda hep kariyerinde sıçrama yapmış. Türk futbolu bu adamdan bugün de yarın da yararlanmalı. Yararlanmayı bilmeli.
Bir tarafta Hamit'in bilgelik dolu sözleri dururken, öte tarafta da yukarıda gördüğünüz manzara var. Nasıl tezat değil mi? Seversiniz sevmezsiniz, Guus Hiddink dünya futbolu için çok önemli ve saygın bir figür. Ben Hiddink'in Türkiye'nin başındaki performansını beğenmiyorum. İşi yeterince sıkı tutmadığını düşünüyorum. Ondan beklentim çok daha fazla. Yine de yaptığı iyi işlerin (özellikle gurbetçilerin milli takıma kazandırılması) hakkını veriyorum. Ancak genel resme baktığımda ortaya çıkardığı iş beni tatmin etmiyor. Ve bir futbolsever olarak onu eleştiriyorum. Zaman zaman çizmeyi de aşan yorumlar yapıyorum. Ama ben bir "futbolseverim". Arda Turan ise onun futbolcusu... İşçisi... Orada patron Hiddink. Yıllarını futbola vermiş, bu işin kitabını yazacak seviyede adama böyle külhanbeyi edasıyla yaklaşmak hiçbir futbolcunun haddi değildir. Hele Arda Turan'ın, kimse kusura bakmasın ama hiç hakkı değildir. Aklı sıra tokalaşarak kendince bir tepki vermeye, teknik direktörünü protesto etmeye çalışıyor. Arda Turan bugün Atletico Madrid'de oynuyorsa bunun büyük bölümünü Hiddink'e borçludur. Oraya Hiddink'in futbolcusu olarak, onun referansıyla gitmiştir. Galatasaray'da Avrupa'da bile oynayamazken, Hiddink'in milli takımında yaptığı vitrinle gitmiştir. O yüzden bazı şeyleri akıl edememesinin sıkıntısını kendi çekeceğine kendisinden 40 yaş büyük adama, patronuna böyle çirkin bir şekilde gösterdiği yaklaşım, görgüsüzlüğün, akılsızlığın ve saygısızlığın bir tezahürüdür. Hiddink de zaten maçtan sonra yaptığı açıklamada çok güzel bir dokundurmayla değindi olaya. Tabii anlayacak zekaya sahip olanlara gitti o laf. Arda da umarım o yetkinliğe sahiptir. Ben sahip olduğunu düşünüyorum.
İki örneği aynı resim içinde görüyoruz aslında. Bir tarafta Hamit Altıntop, diğer tarafta Arda Turan... Arda özelinde belki biraz fazla görüş bildiriyoruz ancak onun kendisini düzeltmesi de yetmiyor. Düzeltip istikrar sağlaması gerekiyor. Bunun genele yayılması gerekiyor. Tabanda sağlanan istikrarın, tavanda, yani futbolu yöneten en üst seviye insanlar ve kurumlarda da olması gerekiyor. Ben Almanya'da federasyon yönetimi değiştiğinde uygulanan politikaların da değiştiğini sanmıyorum mesela. Ama burada değişiyor. İşte Ersun Yanal'ın görevden alınışı... Mehmet Ali Aydınlar göreve geliyor ve "bu adama ben bu kadar para vermem" diyerek sistemi değiştiriyor. Kaç senedir yapılan planlar ve çalışmalar da çöpe gidiyor haliyle... Önce bunların değişmesi gerekiyor. Uzun vadeli planlar, stratejiler gerek Türk futboluna... Ve bunları istikrarla uygulayacak becerikli futbol adamları...
0 yorum:
Yorum Gönder