Rutine hazırlık, takip, şaşırma, derken sevinç, şaşırma ile sevinç arası bir garip his, tabii ki tedirginlik, kısa bir süre sonra coşku, ufaktan filizlenmeye başlayan özgüven, rölanti, bir daha coşku, rahatlama, heyecan, moral, sonra "olur böyle şeyler" hali, sonra "ulan yine mi" korkusu, telaş, derken yine bir derin nefes ve son düdükle gelen derin bir oh...
Galatasaray-Eskişehirspor maçının özeti budur herhalde. Tam da nihayet derken az kalsın kelimeler boğazımıza diziliyordu bu akşam. Kolay değil, takım uzun bir sürenin ardından dirençli bir rakibe karşı ilk yarıda neredeyse kusursuza yakın oynamış ve devreyi de 3-0 önde kapatmış. İnsanın aklına o 15 dakikada neler neler geliyor. Sonra maçın bitimine 13 dakika kala skor 3-2 olmuş. E ama bu taraftara da yazık... Onca gelgiti bu akşam bir arada yaşadık. Neyse ki sonuç müspet.
Galatasaray, çok hızlı bir tempoyla girdi maça. Savunmada çok büyük bir başarıyla alan daraltıp rakibe pas yapma olanağı tanımadılar. Topu ayaklarına aldıklarında da çok süratli bir şekilde rakip yarı alana, hatta rakip ceza sahası civarına taşıdılar. Tabii bunda Kewell ve Stancu'nun takıma katılması çok etkili oldu. Böylece Aydın'ın mızmız oyunundan kurtulmuş ve Kazım'ı da mevkisi olan sağ açıkta değerlendirmiş oldu Galatasaray. İleri üçlü Stancu-Kewell-Kazım dizilişiyle sahada yer aldı. Tabii birçok kişi Kewell solda, Stancu merkezde oynar diye düşünüyordu ancak tam tersi, Kewell merkezde, Stancu solda oynuyordu. Tabii Stancu topu aldığında Kewell sol çizgiye hareketleniyor, Stancu da topla içeri dripling yaparak Kewell'ın açtığı boşluğu değerlendirip dengesi bozulan rakip savunmayı rahatsız ediyordu. Bu gayet güzel işleyen bir taktikti. Aynı hareketi Kazım'ın sağdan aktığı pozisyonlarda da gördük. Kewell ön direğe koşup savunmayı arkasında sürükleyerek alan açarken, Stancu da arka direk koşularını çok büyük bir başarıyla yaptı. Stancu'nun attığı gol de zaten böyle geldi. Kewell ile bu kadar kısa sürede böylesi bir uyum yakalamaları sevindirici. Tabii onlar bu güzel uyumu yakalamışken Kazım da boş durmadı. Güzel futbol ve iki asistle maçın en önemli adamlarından biri oldu. Böyle oynamaya devam etsin, bu ciddiyeti bozmasın, bu taraftar onu sahiplenir. İlk transfer olduğu gün de bunu yazmıştım, bugün de halen aynısını düşünüyorum. Tabii çok da emin olmamak lazım Kazım'dan. Dengesi pamuk ipliğine bağlı ne de olsa...
Bugün adına olumlu olan değişikliklerden biri de bol şut atılmasıydı. Futbolcular, kaleyi gördüğü yerden vurdular. Bu, olması gereken bir özellik Galatasaray'ın oyun yapısında. Ne zamandır bu kadar çok şut atılmıyordu. Tabii daha garanti pozisyonlar için de uğraşılabilir ancak bazen şut atmak da gerekir. Maç içinde rakibe psikolojik baskı kurarsınız en azından. Hele ki iyi şut çeken oyuncularınız varsa ve tehlike yaratabiliyorsanız, oyunu istediğiniz kıvama da getirebilirsiniz.
Bugün Galatasaray'da orta alan Culio-Neill-Sabri üçlüsünden oluştu. Gayet başarılıydılar. Sabri'nin enerjisi o bölge için çok iyi oldu. Top kullanma konusunda da biraz daha seçici olabilirse çok daha faydalı olacaktır. Culio ise, Ayhan'ın görevini başarıyla üstlendi. Daha doğrusu öyle bir performans gösterdi ki, "bu rol artık benimdir" dedi. Çok sıcak bakamamıştım geldiği günden bu yana kendisine. Oynanan maçlarda da genel olarak yararlı bulmama rağmen Galatasaray'ın oyuncusu değil diye düşünmüştüm ancak bugün, aldığı görevi kusursuza yakın yerine getirdi. Neill-Cana değişikliği artık kanıksanmıştır herhalde. Neill orta sahaya oturdu artık. Gayet iyi kotarıyor orayı. Cana da savunmada iyiydi. Tabii halen daha olması gereken seviyede değil Galatasaray savunması ama daha iyi olacak gibi. Cana'nın en iyi yanı, topu eveleyip gevelemeden ayağından hızlıca çıkarması. Böyle olunca rakip savunma daha yerleşmeden Galatasaray hızlıca topu ileri taşıyabiliyor. Sıkıntı ise yine Hakan Balta-Servet arasındaki kafa karışıklığından ileri geliyor. Tabii daha dişli takımlara karşı Cana yetersiz kalabilir orada. Bunu zamanla göreceğiz.
Kewell ve Baros'un dönüşüne de değinmek gerek. Uzun süren aranın ardından yeni statta bugün sahadaydı bu ikili. Kewell ilk 11'deydi. Baros sonradan girdi. İkisi de golünü attı. Özlemişiz Kewell ve Baros'un gol attığı maçları. Onlar olunca takım da farklı oluyor.
Bu arada yine bir noktaya dikkat çekmek lazım. Mustafa Sarp'ın oyuna giriş dakikasına bakalım... 69'da girmiş. O an skor 3-0. Sonra bir bakıyoruz ki 3-2'ye gelmiş. Sürekli Mustafa Sarp demek istemiyorum ancak gerçek ortada. Yine aldığı her topu itinayla geriye oynadı. Rakibin Galatasaray yarı sahasında çoğalmasını sağladı. Takımın baskı yemesine bir anlamda ön ayak oldu. Bravo Mustafa Sarp, ne diyelim. İyi niyetlisin, Galatasaraylısın falan da seni bu takıma getirenler utansın...
Gelelim Zapata'ya :) Al Zapata'yı, vur Mustafa Sarp'a. Bugün Mustafa Sarp ne kadar başarısız olduysa, Zapata da en az o kadar başarısızdı. Burhan'ın golü zaten fiyasko. Kapattığı köşeden yedi. Batuhan'dan saçma sapan bir gol yedi. Neyse ki hakem orada ofsaytı verdi. Ümit Karan'a da muhtemelen 20 yıla yakın kariyerindeki 2-3 frikik golünden birini attırdı. Evet, Ümit güzel vurdu ancak çıkmayacak bir top değildi. Kısaca Zapata bugün kalede olmasa da olurdu. Olan Ufuk'a oluyor.
Bu arada Ümit Karan'ın frikik golünden söz açılmışken, o pozisyondaki faul düdüğünün de yanlışlıkla çalındığını düşünmek istiyorum. İki oyuncu kafa topuna çıkmış. Batuhan da boyunun avantajını kullanıp topu istediği yere indirmiş. Faulle alakasını çözemedim. Acaba aynı pozisyon ceza sahası içinde olsa penaltı çalabilecek miydi Cüneyt Çakır? Çalabilirse ayrı, ancak sanmıyorum.
Netice olarak güzel bir maçtı. Tempo vardı. İlk kez rahat bir maç kazanacağız derken yine korkulu rüya gördük. Neyse ki Baros döndü ve golünü atıp takımı bir kez daha kurtardı.
1 yorum:
maçin özeti " Bir ötürekli dana(mustafa sarp ) bir sürüyü bok eder"
Mustafa ve Ayhanin gazabindan bizi allah korusun .
Yorum Gönder