Maça çıkan kadro Hiddink'in de tüyoları sayesinde genel hatlarıyla belliydi. Sakatlıklardan ve Hiddink'in kafasındaki bazı detaylardan dolayı 2 sürpriz isim vardı sadece. Savunma tandemi, orta saha, hücum... Hemen hepsini az çok tahmin ediyorduk zaten. Peki temenni ediyor muyduk? Kesinlikle hayır...
Detaylara girelim. Kendi sahasında oynayan ve topu mümkün mertebe rakip sahada tutmak isteyen bir takım, sırtı dönük olarak da oynayabilen, takımı rakip ceza sahasına yaslayabilecek nitelikte bir santrfora ihtiyaç duyar. Ancak bu santrfor kesinlikle Tuncay değildir. Tuncay eğer en ileride kullanılacaksa, böyle bir santrforun, yani ikinci yarıda oyuna giren Semih'in yanında görev alabilir. Ya da tek başına oynayacaksa da belki kontraatak kovalayacağımız bir deplasman maçında. Çünkü geniş alan topçusudur. Kalabalık savunma arasında kaybolur, ezilir. İlk yarıda da bu sıkıntıları bire bir yaşadık zaten. Topu rakip ceza alanına sokmamız Arda'nın kişisel becerilerine ve duran toplara kaldı. Hamit'in de o ağır haliyle kanatta Vermaelen'in kucağına atılması, takımı bir anda 9 kişi bıraktı diyebiliriz. Ayrıca Selçuk İnan'ın da pek etkili olamadığını ekleyelim. Aurelio ile Selçuk ilk yarıda çokça aksadılar. Birbirlerinin alanlarına girdiler, zaman zaman gereksiz yerlerde gereksiz kalabalığa neden olup, çok tehlikeli alanları da boş bıraktılar.
Hiddink, ikinci yarıda bu hatalarını bir kalemde silerek Selçuk'u oyundan aldı. Sırtı dönük oynayabilen, rakibe yaslanan santrfor Semih'i oyuna aldı. Hamit'i ortaya çekti. Ve böylece takımın hem beceri seviyesi hem de futbol zekası bir anda sınıf atladı. Gerisi zaten belli. 45 dakikada Belçika gibi bir takıma 3 gol attık. Bu azımsanmayacak bir başarıdır.
Gelelim yediklerimize. Bir Galatasaraylı olarak, bu sene kalemizde bolca gol gördüm böyle. Milli takımda da nasibimize bu goller düştü. Üstelik kalede de imrendiğimiz Onur Kıvrak varken. Evet, Onur iyi kaleci tabii ancak biraz fazlaca yük bindirmişiz çocuğa. Onun da geliştirmesi gereken çok özelliği var. Bunları biraz bilerek, biraz da günün şartlarından dolayı es geçmişiz. İki duran topta da yanlış çıktı Onur. İlkinde kararsız kaldı. Ya hiç çıkmayacak, ya da çıkıp yumruklayacaktı. İkinciye ise hiç çıkmamalıydı. Volkan bu işleri iyi yapıyor mesela. İlk gol Aykut'un yediği gollere benzedi. İkinci golse Ufuk'un Eskişehir'den yediği gol gibi. Biz de Onur'un sayesinde birkaç hafta geriye tatsız bir yolculuk yapmış olduk böylece.
Son olarak, Hiddink'e çokça güvenmeme rağmen Nuri Şahin konusundaki tavrını anlayamadığımı eklemek istiyorum. Orta sahamıza sınıf atlatabilecek bir yetenek Nuri. Umarız ki önümüzdeki maçlarda değerlendirir.
Detaylara girelim. Kendi sahasında oynayan ve topu mümkün mertebe rakip sahada tutmak isteyen bir takım, sırtı dönük olarak da oynayabilen, takımı rakip ceza sahasına yaslayabilecek nitelikte bir santrfora ihtiyaç duyar. Ancak bu santrfor kesinlikle Tuncay değildir. Tuncay eğer en ileride kullanılacaksa, böyle bir santrforun, yani ikinci yarıda oyuna giren Semih'in yanında görev alabilir. Ya da tek başına oynayacaksa da belki kontraatak kovalayacağımız bir deplasman maçında. Çünkü geniş alan topçusudur. Kalabalık savunma arasında kaybolur, ezilir. İlk yarıda da bu sıkıntıları bire bir yaşadık zaten. Topu rakip ceza alanına sokmamız Arda'nın kişisel becerilerine ve duran toplara kaldı. Hamit'in de o ağır haliyle kanatta Vermaelen'in kucağına atılması, takımı bir anda 9 kişi bıraktı diyebiliriz. Ayrıca Selçuk İnan'ın da pek etkili olamadığını ekleyelim. Aurelio ile Selçuk ilk yarıda çokça aksadılar. Birbirlerinin alanlarına girdiler, zaman zaman gereksiz yerlerde gereksiz kalabalığa neden olup, çok tehlikeli alanları da boş bıraktılar.
Hiddink, ikinci yarıda bu hatalarını bir kalemde silerek Selçuk'u oyundan aldı. Sırtı dönük oynayabilen, rakibe yaslanan santrfor Semih'i oyuna aldı. Hamit'i ortaya çekti. Ve böylece takımın hem beceri seviyesi hem de futbol zekası bir anda sınıf atladı. Gerisi zaten belli. 45 dakikada Belçika gibi bir takıma 3 gol attık. Bu azımsanmayacak bir başarıdır.
Gelelim yediklerimize. Bir Galatasaraylı olarak, bu sene kalemizde bolca gol gördüm böyle. Milli takımda da nasibimize bu goller düştü. Üstelik kalede de imrendiğimiz Onur Kıvrak varken. Evet, Onur iyi kaleci tabii ancak biraz fazlaca yük bindirmişiz çocuğa. Onun da geliştirmesi gereken çok özelliği var. Bunları biraz bilerek, biraz da günün şartlarından dolayı es geçmişiz. İki duran topta da yanlış çıktı Onur. İlkinde kararsız kaldı. Ya hiç çıkmayacak, ya da çıkıp yumruklayacaktı. İkinciye ise hiç çıkmamalıydı. Volkan bu işleri iyi yapıyor mesela. İlk gol Aykut'un yediği gollere benzedi. İkinci golse Ufuk'un Eskişehir'den yediği gol gibi. Biz de Onur'un sayesinde birkaç hafta geriye tatsız bir yolculuk yapmış olduk böylece.
Son olarak, Hiddink'e çokça güvenmeme rağmen Nuri Şahin konusundaki tavrını anlayamadığımı eklemek istiyorum. Orta sahamıza sınıf atlatabilecek bir yetenek Nuri. Umarız ki önümüzdeki maçlarda değerlendirir.
0 yorum:
Yorum Gönder