Dünkü maçın bir benzerini izledik bu akşam. Yine deplasman takımı hiçbir şey oynamadan skor avantajı elde etti.
Bir kere elde var bir: Ali Sami Yen'de alınmış. 2-2'lik skor, Galatasaray açısından tek kelimeyle berbat bir skor. Yani nereden tutsan elinde kalır. Savunulacak bir yanı yok. Peki futbol? Ne yalan söyleyeyim, çok da karamsarlık yaratacak bir oyun yoktu bence sahada. Tek sorun, takımın kondüsyon ve konsantrasyon sorunu. Ki bu da büyük bir sorun aslında. Yani karşında seninle asla boy ölçüşemeyecek bir takım var ve adamların nefesi senden iyi. Bu olacak şey değil.
Gelelim, günahları paylaştırmaya...
Bir kere Aykut ne kadar iyi niyetli ve çalışkan olsa da bu takımın kalecisi değil, o-la-maz... Adamda o ışık yok. Haa, ama Aykut'u koy kapanan bir takımın kalesine. Orada bir şeyler yapabilir. Çizgi kalecisi çünkü adam. Hadi ilk golü geçelim, ama ikinci golde topa çıkmamasını kim nasıl açıklayabilir? Bir de kararsız adam. Çıksam mı çıkmasam mı yapıyor. Ve bunu senelerden beri yapıyor. Yeni bir şey de değil. Demek ki antrenmanlarda bu durumun üzerine gitmiyor, gidilmiyor. Gitmemesi kendi hatası. Gidilmemesi kaleci antrenörü Nezih Ali Boloğlu'nun hatası. Ki Nezih Ali Boloğlu hangi yetisiyle kaleci antrenörlüğü yapıyor bilmiyorum. Yetenekli bir kaleci değildi. Tecrübeli bir kaleci hiç değildi. Yani Aykut'un ondan fazla maç tecrübesi vardır. Gerisini siz düşünün.
İkincisi, bu takımın bugün sahaya Ayhan-Barış-Mustafa Sarp orta sahasıyla çıkmasında kimin payı varsa hepsi kendinden utansın. Buna Rijkaard da dahil, başkan da... Ayhan, Barış ve Mustafa Sarp'ı teker teker düşününce hiçbirisine özel bir antipatim yok. Hatta severim de. Galatasaray taraftarının kendilerine haksızlık ettiğini düşündüğüm bile olur. Ama üçünün bir arada oynadığı bir orta saha kurgusuna düşmanım. Bu üç oyuncu bana göre iyi birer yedektir. Zaten aslına bakarsanız, 25 kişilik kadroda üçünün de olmasına gerek yok. En fazla ikisi bulunabilir bence. Bugün de iyi niyetle mücadele ettiler. Ancak kapasite belli işte. Daha ötesi olmaz. Özellikle Ayhan, ikinci yarıda tel tel döküldü. Çünkü adamın nefesi yetmiyor, fiziği kaldırmıyor artık. Lorik Cana'yı neden transfer etti bu kulüp? Herhalde böyle maçlarda son 10 dakika oynasın diye değil. Hadi maça Ayhan-Barış-Sarp'la mı başladın? O zaman Cana'yı da en geç 60'da sokacaksın oyuna. Diri tutacaksın ortayı. Yetmedi mi? Musa'yı da sokacaksın.
İkinci golde bir hata da savunmada. Golü atan adam 1.90'ın üzerinde ve kale sahasında bomboş kafa vuruyor. En basiti, rakip korner atıyor yahu! Adam paylaşımı denen bir şey var. Yanında nasıl kimse olmaz. Orada 1.90'lık santrforun yanında bulunması gereken adam da Galatasaray'ın hava toplarında en etkili ismi olmalı. Yani bugünkü kadroda Servet. Neredeydi peki Servet? Ben çok aradım. Kale arkasından, pilot kameradan, yakın çekimden... Hiçbirinde Servet kadrajda yoktu. Ne diyelim, sana da bravo Servet...
Sıra geldi yönetimin günahına. Aslında bu günah, iki sezon önceki Steaua Bükreş maçına kadar gider. O maçta Baros Galatasaray forması giyiyor olsaydı takım Şampiyonlar Ligi'ndeydi. Ama pintilik işte. Sonra ne oldu? Kulübün borcu fazla vs. dendi. Boşa harcayacak para yok dendi. Yok efendim, ince eleyip sık dokuyoruz dendi. En iyiyi en ekonomik şartlarda alacağız dendi. Şimdi halen 3 transfer bekliyoruz. Ve belki yine bu pintilik yüzünden Avrupa defteri erken kapanabilir. Zaten kapanırsa da almasınlar kimseyi. Bu takım çıksın oynasın. Kimi getirebileceksin ki hem? UEFA'da bile oynamıyorsun. Aferin yönetime. Böyle devam... Verin transferi Adnan Sezgin gibilerinin eline. Kimse Adnan Sezgin futbolu iyi bilir falan demesin. Transferi beceremiyor işte adam. Oldu olacak yanına bir de Haim Fresco verelim?
İyilere bakalım bir de. Ben Pino'yu beğendim mesela. İsmi Galatasaray taraftarını çok da tatmin etmemişti ancak galiba futbolu edecek. Çok süratli. Tabir-i caizse yardırarak gitmeyi seviyor. Gerekirse topu ayağına yapıştırıp dripling de yapabiliyor. İkinci golde de katkısı vardı. Kewell da oynadığı sürece etkiliydi. Galatasaray hücumu bu iki oyuncunun oyuna girişinden sonra çeşitlilik kazandı. Onlar olmadan da etkiliydi ancak onlarla daha farklı bir hüviyete büründü. Daha Avrupai oldu. Baros da aralarına katılınca düşünemiyorum ileir 3'lüyü. Arka taraf sağlam olsun yeter. İleri 3'lü skor yapmakta zorlanmayacaktır.
Ayrıca Arda da bugün takımı en çok sürükleyen isimdi. 2 gol atmasından belli zaten. Oyunun içinde de etkiliydi Arda. Sezona yine iyi bir başlangıç yapıyor yani. Umarım ki devamı geçen sezonki gibi olmaz.
Netice olarak söylemek gerekirse kötü bir skor alındı. Belgrad'da mutlaka galibiyet gerek. Galatasaray bunu alabilecek güçte tabii. Ancak rakip de ne kadar zayıf olursa olsun Yugoslav ekolünün bir temsilcisi. Ortam görmüş adamlar ne de olsa. Doğuştan gelen bir yatkınlıkları var ve mental olarak iyi durumdalar. Ben, Galatasaray'ın yeteri kadar konsantre olunursa ve istenirse ikinci maçta galip gelebileceğine inanıyorum. Zaten aksi bir durum olursa seyreyleyin cümbüşü...
Bir kere elde var bir: Ali Sami Yen'de alınmış. 2-2'lik skor, Galatasaray açısından tek kelimeyle berbat bir skor. Yani nereden tutsan elinde kalır. Savunulacak bir yanı yok. Peki futbol? Ne yalan söyleyeyim, çok da karamsarlık yaratacak bir oyun yoktu bence sahada. Tek sorun, takımın kondüsyon ve konsantrasyon sorunu. Ki bu da büyük bir sorun aslında. Yani karşında seninle asla boy ölçüşemeyecek bir takım var ve adamların nefesi senden iyi. Bu olacak şey değil.
Gelelim, günahları paylaştırmaya...
Bir kere Aykut ne kadar iyi niyetli ve çalışkan olsa da bu takımın kalecisi değil, o-la-maz... Adamda o ışık yok. Haa, ama Aykut'u koy kapanan bir takımın kalesine. Orada bir şeyler yapabilir. Çizgi kalecisi çünkü adam. Hadi ilk golü geçelim, ama ikinci golde topa çıkmamasını kim nasıl açıklayabilir? Bir de kararsız adam. Çıksam mı çıkmasam mı yapıyor. Ve bunu senelerden beri yapıyor. Yeni bir şey de değil. Demek ki antrenmanlarda bu durumun üzerine gitmiyor, gidilmiyor. Gitmemesi kendi hatası. Gidilmemesi kaleci antrenörü Nezih Ali Boloğlu'nun hatası. Ki Nezih Ali Boloğlu hangi yetisiyle kaleci antrenörlüğü yapıyor bilmiyorum. Yetenekli bir kaleci değildi. Tecrübeli bir kaleci hiç değildi. Yani Aykut'un ondan fazla maç tecrübesi vardır. Gerisini siz düşünün.
İkincisi, bu takımın bugün sahaya Ayhan-Barış-Mustafa Sarp orta sahasıyla çıkmasında kimin payı varsa hepsi kendinden utansın. Buna Rijkaard da dahil, başkan da... Ayhan, Barış ve Mustafa Sarp'ı teker teker düşününce hiçbirisine özel bir antipatim yok. Hatta severim de. Galatasaray taraftarının kendilerine haksızlık ettiğini düşündüğüm bile olur. Ama üçünün bir arada oynadığı bir orta saha kurgusuna düşmanım. Bu üç oyuncu bana göre iyi birer yedektir. Zaten aslına bakarsanız, 25 kişilik kadroda üçünün de olmasına gerek yok. En fazla ikisi bulunabilir bence. Bugün de iyi niyetle mücadele ettiler. Ancak kapasite belli işte. Daha ötesi olmaz. Özellikle Ayhan, ikinci yarıda tel tel döküldü. Çünkü adamın nefesi yetmiyor, fiziği kaldırmıyor artık. Lorik Cana'yı neden transfer etti bu kulüp? Herhalde böyle maçlarda son 10 dakika oynasın diye değil. Hadi maça Ayhan-Barış-Sarp'la mı başladın? O zaman Cana'yı da en geç 60'da sokacaksın oyuna. Diri tutacaksın ortayı. Yetmedi mi? Musa'yı da sokacaksın.
İkinci golde bir hata da savunmada. Golü atan adam 1.90'ın üzerinde ve kale sahasında bomboş kafa vuruyor. En basiti, rakip korner atıyor yahu! Adam paylaşımı denen bir şey var. Yanında nasıl kimse olmaz. Orada 1.90'lık santrforun yanında bulunması gereken adam da Galatasaray'ın hava toplarında en etkili ismi olmalı. Yani bugünkü kadroda Servet. Neredeydi peki Servet? Ben çok aradım. Kale arkasından, pilot kameradan, yakın çekimden... Hiçbirinde Servet kadrajda yoktu. Ne diyelim, sana da bravo Servet...
Sıra geldi yönetimin günahına. Aslında bu günah, iki sezon önceki Steaua Bükreş maçına kadar gider. O maçta Baros Galatasaray forması giyiyor olsaydı takım Şampiyonlar Ligi'ndeydi. Ama pintilik işte. Sonra ne oldu? Kulübün borcu fazla vs. dendi. Boşa harcayacak para yok dendi. Yok efendim, ince eleyip sık dokuyoruz dendi. En iyiyi en ekonomik şartlarda alacağız dendi. Şimdi halen 3 transfer bekliyoruz. Ve belki yine bu pintilik yüzünden Avrupa defteri erken kapanabilir. Zaten kapanırsa da almasınlar kimseyi. Bu takım çıksın oynasın. Kimi getirebileceksin ki hem? UEFA'da bile oynamıyorsun. Aferin yönetime. Böyle devam... Verin transferi Adnan Sezgin gibilerinin eline. Kimse Adnan Sezgin futbolu iyi bilir falan demesin. Transferi beceremiyor işte adam. Oldu olacak yanına bir de Haim Fresco verelim?
İyilere bakalım bir de. Ben Pino'yu beğendim mesela. İsmi Galatasaray taraftarını çok da tatmin etmemişti ancak galiba futbolu edecek. Çok süratli. Tabir-i caizse yardırarak gitmeyi seviyor. Gerekirse topu ayağına yapıştırıp dripling de yapabiliyor. İkinci golde de katkısı vardı. Kewell da oynadığı sürece etkiliydi. Galatasaray hücumu bu iki oyuncunun oyuna girişinden sonra çeşitlilik kazandı. Onlar olmadan da etkiliydi ancak onlarla daha farklı bir hüviyete büründü. Daha Avrupai oldu. Baros da aralarına katılınca düşünemiyorum ileir 3'lüyü. Arka taraf sağlam olsun yeter. İleri 3'lü skor yapmakta zorlanmayacaktır.
Ayrıca Arda da bugün takımı en çok sürükleyen isimdi. 2 gol atmasından belli zaten. Oyunun içinde de etkiliydi Arda. Sezona yine iyi bir başlangıç yapıyor yani. Umarım ki devamı geçen sezonki gibi olmaz.
Netice olarak söylemek gerekirse kötü bir skor alındı. Belgrad'da mutlaka galibiyet gerek. Galatasaray bunu alabilecek güçte tabii. Ancak rakip de ne kadar zayıf olursa olsun Yugoslav ekolünün bir temsilcisi. Ortam görmüş adamlar ne de olsa. Doğuştan gelen bir yatkınlıkları var ve mental olarak iyi durumdalar. Ben, Galatasaray'ın yeteri kadar konsantre olunursa ve istenirse ikinci maçta galip gelebileceğine inanıyorum. Zaten aksi bir durum olursa seyreyleyin cümbüşü...
0 yorum:
Yorum Gönder