Umduğumdan zevkli ve mücadeleli bir maç olduğunu söylemeliyim öncelikle. Belki çok fazla pozisyon yoktu ancak dişe diş bir mücadele, zaman zaman da oldukça yükselen bir tempo vardı.
İlk yarıda daha fazla pozisyona giren taraf Beşiktaş'tı. Nobre'nin direkten dönen pozisyonu, Holosko'nun kafa vuruşunun ardından Leo Franco'nun içeride mi yoksa dışarıda mı tuttuğu bir türlü çözülemeyen top, ilk yarıda en çok akılda kalan anlardı. Fakat ikinci yarıda, özellikle de Jo'nun oyuna girişiyle birlikte görüntü tam tersi yönde değişti. Oyuna daha hakim görünen taraf Galatasaray oldu ve nitekim Arda'yla da golü buldu. Bu golde Jo'nun varlığı önemli yer tutuyor bana göre. Bir kere tam bir santrfor olduğu için rakip defansı daha çok zorlayabiliyor ve üzerine adam çekiyor. Üzerine adam çekince doğan boşluktan da Arda faydalandı nitekim. Fakat maçın sonlarına doğru Arda ve Elano'nun oyundan alınması ve yerlerine de Giovani dos Santos ile Mustafa Sarp'ın girmesiyle, zaten yüklenmek zorunda olan Beşiktaş, daha kolay yığdı oyunu Galatasaray yarı sahasına. Ardından da Sivok'un golü geldi zaten. Aslında Mustafa Sarp'ın oyuna girmesi mantıksız değil. Hem rakibi bozar, hem dönen topları iyi toplar, hem de zaman zaman rakip kalede tehlike yaratabilir. Ancak o dakikada çıkan oyuncu Elano olmamalıydı. Yorulan Barış'ın yerine girecek bir Mustafa Sarp çok daha yararlı olabilirdi. Elano da bugünkü mükemmel oyununa devam ederdi böylece. Tabii ortada bir sakatlık varsa bilemem.
İlk yarıda daha fazla pozisyona giren taraf Beşiktaş'tı. Nobre'nin direkten dönen pozisyonu, Holosko'nun kafa vuruşunun ardından Leo Franco'nun içeride mi yoksa dışarıda mı tuttuğu bir türlü çözülemeyen top, ilk yarıda en çok akılda kalan anlardı. Fakat ikinci yarıda, özellikle de Jo'nun oyuna girişiyle birlikte görüntü tam tersi yönde değişti. Oyuna daha hakim görünen taraf Galatasaray oldu ve nitekim Arda'yla da golü buldu. Bu golde Jo'nun varlığı önemli yer tutuyor bana göre. Bir kere tam bir santrfor olduğu için rakip defansı daha çok zorlayabiliyor ve üzerine adam çekiyor. Üzerine adam çekince doğan boşluktan da Arda faydalandı nitekim. Fakat maçın sonlarına doğru Arda ve Elano'nun oyundan alınması ve yerlerine de Giovani dos Santos ile Mustafa Sarp'ın girmesiyle, zaten yüklenmek zorunda olan Beşiktaş, daha kolay yığdı oyunu Galatasaray yarı sahasına. Ardından da Sivok'un golü geldi zaten. Aslında Mustafa Sarp'ın oyuna girmesi mantıksız değil. Hem rakibi bozar, hem dönen topları iyi toplar, hem de zaman zaman rakip kalede tehlike yaratabilir. Ancak o dakikada çıkan oyuncu Elano olmamalıydı. Yorulan Barış'ın yerine girecek bir Mustafa Sarp çok daha yararlı olabilirdi. Elano da bugünkü mükemmel oyununa devam ederdi böylece. Tabii ortada bir sakatlık varsa bilemem.
Giovani dos Santos konusu Rijkaard'ın başını fazlasıyla ağrıtacak gibi. Adamın varlığıyla yokluğu bir. Oyuna hiçbir olumlu etkisi yok. Hatta Beşiktaş'ın golü bulduğu duran topta faulu yapan isim Santos. Bu ısrar Galatasaray'a fayda sağlamıyor belli ki. Belki biraz daha risksiz maçlarda takıma alışması sağlansa daha iyi olur. Bugün Santos yerine Emre Çolak oyuna alınsa daha yararlı olacağı çok açıktı mesela.
Galatasaray'da mükemmel oynadı dediğimiz Elano'nun haricinde, savunma hattındaki oyuncular Neill ve Emre Güngör de çok iyi bir maç çıkardılar. Özellikle Emre Güngör, Neill'le iyi bir ikili olduğunu her geçen maç daha net bir şekilde ortaya koyuyor. Servet'in işi zor görünüyor önümüzdeki haftalarda. Uğur Uçar ise bir an önce sınıf atlamalı. Bu haliyle fazlasıyla yetersiz kalıyor. Çok ağır halen daha.
Galatasaray'da mükemmel oynadı dediğimiz Elano'nun haricinde, savunma hattındaki oyuncular Neill ve Emre Güngör de çok iyi bir maç çıkardılar. Özellikle Emre Güngör, Neill'le iyi bir ikili olduğunu her geçen maç daha net bir şekilde ortaya koyuyor. Servet'in işi zor görünüyor önümüzdeki haftalarda. Uğur Uçar ise bir an önce sınıf atlamalı. Bu haliyle fazlasıyla yetersiz kalıyor. Çok ağır halen daha.
Beşiktaş'a gelecek olursak, Mustafa Denizli'nin yine klasik olarak orta sahanın göbeğini iki sağlam oyuncuyla tuttuğunu, yanlarına top yapma becerisine sahip Tello'yu koyduğunu ve kanatlarda da iki süratli isim Ekrem ve Holosko'yu görevlendirerek, işe yarar bir taktikle sahaya çıktığını söyleyebiliriz. Ekrem-Holosko ikilisi, özellikle ilk yarıda etkiliydi rakip karşısında. Ancak son hareketlerde biraz sıkıntı yaşadılar. İkinci yarıda da artık yorgunluk mu diyelim, Galatasaray'ın etkili oyunu mu diyelim, daha etkisiz bir görüntü verdiler.
Aslında sahadaki mücadeleye rağmen pozisyon zenginliğinin vasat seviyede kalması, iki teknim adamın da aşırı temkinli olmasından kaynaklıydı. Rijkaard, hafta içi yeterince yorulmuş olan ve bu hafta içinde de aynı yorgunluğu yaşayacak olan takımını fazla zorlamak istemiyordu normal olarak. Bu bağlamda durgun bir görüntü sergilemeleri çok garip kaçmadı ancak Mustafa Denizli, galibiyete çok ihtiyaç duyduğu böylesi bir maçta neden bu kadar temkinli davrandı, anlayamadım.
Aslında sahadaki mücadeleye rağmen pozisyon zenginliğinin vasat seviyede kalması, iki teknim adamın da aşırı temkinli olmasından kaynaklıydı. Rijkaard, hafta içi yeterince yorulmuş olan ve bu hafta içinde de aynı yorgunluğu yaşayacak olan takımını fazla zorlamak istemiyordu normal olarak. Bu bağlamda durgun bir görüntü sergilemeleri çok garip kaçmadı ancak Mustafa Denizli, galibiyete çok ihtiyaç duyduğu böylesi bir maçta neden bu kadar temkinli davrandı, anlayamadım.
Hakeme gelecek olursak, birkaç pozisyon dışında çok zorlandığını söyleyemem ancak hatalı olduğu pozisyonlar da sonuca etki eder cinstendi. İlk yarıda Holosko'nun kafasında Leo Franco'nun topu içeride mi yoksa dışarıda mı tuttuğunu televizyon başından bile çok net kestiremedik. Burada verdiği devam kararı anlaşılır bir karar bana göre. Gol de verebilirdi. Top çizgiyi geçmiş de olabilir ancak dediğim gibi, tekrarlarını izleyince bile çok net bir karara varamıyorsunuz. Keita'nın İbrahim Üzülmez'le mücadelesindeki dirseğine ise ben olsam direkt kırmızı kartı çıkarırdım. Burada pozisyonu gözden kaçırdı hakemler. Ayrıca İbrahim Toraman-Mehmet Topal ikilisi arasında bir de penaltı pozisyonu var. Beşiktaş ceza sahası içerisindeki bu pozisyonda Mehmet, rakibi tarafından iki kolunun altından kavranarak kündeye getiriliyor açıkça. Burada penaltı çalınmaması bariz bir hatadır. Ayrıca Beşiktaş'ın golünde Leo Franco'ya faul yapıldığını bir tek ben mi düşünüyorum acaba? Ne maç esnasında, ne maçın ardından doğru düzgün dile getireni görmedim. Bu da tartışılabilir.
Netice itibariyle istediğine en yakınını alan Galatasaray oldu bu maçta. Beşiktaş ise büyük yara aldı ancak yine de her şey bitmiş değil onların açısından. İlerleyen haftalarda mücadele çok daha üst seviyede olacaktır.
Netice itibariyle istediğine en yakınını alan Galatasaray oldu bu maçta. Beşiktaş ise büyük yara aldı ancak yine de her şey bitmiş değil onların açısından. İlerleyen haftalarda mücadele çok daha üst seviyede olacaktır.
0 yorum:
Yorum Gönder