Bir kere de olaysız, eşit şartlar altında geçsin şu derbi. Mümkün değil, olmuyor. Tek taraflı kurmuyorum bu cümleyi. Dün Şükrü Saraçoğlu Stad'ndaydık. Yarın Ali Sami Yen Stadı'na çıktığımızda da aynısı olacak. Sahaya su şişeleri atılacak. Taraftarlar futbolcuları, futbolcular taraftarları gerecek. Hepsinin etkisinde kalan hakem gerilecek ve o da maçı gerecek... Bu maçların kaderi bu işte.
Maçta teknik taktik olarak eleştirilecek çok da bir şey yoktu iki tarafın teknik kadrolarıyla alakalı. İkisi de kendisine göre doğru olan, ve uygulanabildiğinde etkili olacak önlemler almışlardı. Daum'un iki kanat bekinin önünde açık olarak oynayacak oyuncuları yine savunma özellikleri kuvvetli isimlerden seçmesi ne kadar doğruysa, Rijkaard'ın da soğukkanlı Elano'ya ilk 11'de şans vermesi o kadar doğruydu bence. Tek fark şu; bu tercihlerden biri iyi uygulandı, diğeri de göstermesi gereken etkiyi gösteremedi. Ama ikisi de teorik olarak doğruydu. Yani iki takım teknik ekibine diyecek söz yok.
O zaman, en çok konuşulabilecek ne var diye bakıyoruz ve tabii ki gözümüze hakem Bünyamin Gezer takılıyor. Bu maç için Bünyamin Gezer ismi ilk açıklandığında sözlükte şöyle bir yazı yazmıştım. Ne demişiz? "Umarım acemiliğini belli etmez" Yani korktuğumuz başımıza da gelmiş oldu bu şekilde. Daha maçın öncesine gidelim. Sahada daha maç başlamadan gerginlik vardı. Taraftarını selamlamaya giden Galatasaraylı futbolcular, Fenerbahçe takımının ısındığı bölgeden geçerken Cristian, Arda'yı şöyle bir savuruverdi. Maçtan sonra röportajda Arda'nın kendisinin ayağına bastığını falan söyledi Brezilyalı. Burada Arda sırtı dönük bir şekilde koşuyor. Cristian kesinlikle görüş açısında değil. İşin enteresanı, Cristian da Arda'nın geldiğini görmekte. Yani baktı ki Arda geri geri koşarken ayağına basacak, oradan uzaklaşabilir. Ancak burada Cristian, durumu provoke etmeyi tercih ediyor. Sonrasında iki oyuncu da dönüp gidiyorlar. Galatasaraylılar taraftarlarını selamladıktan sonra, Arda oldukça gereksiz bir şekilde gidip Cristian'a bir şeyler söylüyor. Olayın artık uzamaması lazım. Sen ne diye gidip zaten pek de iyi niyetli olmayan bu adamı iyice sinirlendiriyorsun? Sonra da film kopuyor zaten. Cristian ne yapıyor peki? Arda'nın suratının ortasına okkalı bir tokat indiriyor. Bu sırada tüm hakemler sahada. Hatta bu oyuncuların yakınındalar. Bu oyuncuya böyle bir serserilik yapma hakkını kim veriyor acaba? Bence bilinçli yapılmış bir hareket. Tamam, Arda'nın orada gelip Cristian'a bir şeyle söylemesi çok gereksiz kaçtı ancak bunun karşılığının tokat olarak verilmesi ya kötü niyettir ya da medeniyetsizlik, aptallık... Sonra tabii oyuncular birbirine giriyor. Bir kısmı itişip bir kısmı bunları ayırmaya çalışırken arkadan gelen Bilica'yı görüyoruz. O da Arda'nın kafasına şaplağı patlatıveriyor. Üstelik bu fiskenin ardından bir de kaçıyor Bilica. Aydın onu kovalıyor falan derken Kazım da Aydın'ı tutup fırlatıyor. Hakemler halen izlemede tabii bu arada. Muhtemelen Fenerbahçe soyunma odasında bunlar konuşulmuş. Arda'nın sinirlerine hakim olamadığı ve sinirlendiğinde oyununun da ne derece bozulduğu belli. Hoş, mağlubiyetin bağlanacağı bir sebep değil bu. Ancak burada olayı körükleyen tarafın niyetini gözler önüne sermek açısından önemli. İşin hakem boyutu bitti mi? Bitmedi tabii. Bu olaylar olurken saha tribünden atılan bir madde yan hakemin kafasına geliyor ve adam kan revan içinde kalıyor. Kafasına dikiş atılıyor vs... Şimdi burada kurallar gereği hakemin yapması gereken şey, iki takımdan da olaya karışan ve suçlu görülen oyuncuların maç başlamadan ihracıdır. Bu oyuncular esame listesinden silinir. Takımlar sahaya yine 11 kişi çıkar ancak 18 kişilik maç kadrosu eksilir. Yani dünkü olay özelinde alırsak, Galatasaray'dan Arda'nın, Fenerbahçe'den de Cristian ile Bilica'nın maç öncesi ihracı gerekirdi. Ayrıca hakemin kafasının yarılmasından dolayı da hakemin anons yaptırması, olayların devamı halinde de gerekirse maçı başlatmaması lazımdı. Dün Maraton'da Oğuz Sarvan bu konuyla alakalı "maçtan önce böyle şeyler olursa kararı hakemin takdir hakkına bıraktık" diye bir açıklama yaptı. Erman da tabii bu lafı duyunca fırsatı kaçırmadı ve "demek ki sizin hakeminizin kafası maçtan önce kıymetsiz, maç içinde kıymetli" diyerek çok doğru bir laf etti. Burada hiçbir şey olmamış gibi devam edilmesi Bünyamin Gezer'in yetersizliğinden öte bir şey değildir.
Derken maç başladı. Baros sağ tarafta aldığı topla ilerlerken daha 1. dakika dolmadan Emre'nin müdahelesiyle yerde kaldı. Tarak kemiği kırıldı ve 2 ay yok! Emre'nin pozisyonda topla alakası yok. Sarı kart? Tabii ki o da yok... Oysa o pozisyonda hakem kuralın gereği sarı kartını çıkarsa, Emre maçın geri kalan kısmında bir nebze daha insan gibi oynamak zorunda kalacak. Yıldırma amaçlı kasti sertliklerin dozunu azaltacak.
12. dakikada Fenerbahçe'nin golü geldi. Vederson, Sabri'nin hatasından faydalanıp solda kendisine açık bir alan buldu ve harika bir orta gönderdi içeriye. Carlos topun üzerinden atladı. Galatasaray savunması dağıldı ve Alex de topu ağlara gönderdi. Burada da Carlos açık şekilde ofsayttı. Bünyamin Gezer ve yardımcıları bu pozisyonu süzemediler.
12. dakikada Fenerbahçe'nin golü geldi. Vederson, Sabri'nin hatasından faydalanıp solda kendisine açık bir alan buldu ve harika bir orta gönderdi içeriye. Carlos topun üzerinden atladı. Galatasaray savunması dağıldı ve Alex de topu ağlara gönderdi. Burada da Carlos açık şekilde ofsayttı. Bünyamin Gezer ve yardımcıları bu pozisyonu süzemediler.
Arda'yla Cristian arasındaki mevzu bitmiş miydi peki? O da bitmemişti. Bir pozisyonda hemen 4. hakemin önünde Cristian, Arda'ya tokatı indiriyordu bir kez daha. Evet, ne yazık ki istediği gibi vuramıyordu Brezilyalı bu kez ama netice itibariyle niyeti beş parmak izini çıkarmaktı görüntülerden izlendiği kadarıyla. Burada da bırakın kartı, uyarı bile gelmedi hakemden. Neden? Çünkü görmedi. Görse ne yapardı? Büyük ihtimalle bir hiç. Zaten yeterince tedirgindi adam maç boyunca. İçi rahat değildi çünkü. Bu maçı kaldıracak kapasitede görmüyordu o da kendisini.
25. dakikaya geldiğimizde sağ taraftan Galatasaray adına korneri kullanan Keita, bir anda tribünden gelen bir cisimle yerde kaldı. Sağlık görevlileri gelip tedavisini yaptılar ve yaklaşık 3 dakika sonra ayağa kalkabildi. Kalkar kalkma bir eline kendisine isabet eden cismi, bir eline de topu alıp maçın gözlemcisinin yanına gitti ve olayın rapora eklenmesini istedi. Hakem de kendisinden izinsiz oyun sahasını terk ettiği için Keita'ya sarı kart gösterdi. Peki asıl uygulama ne olmalıydı? İki adet uygulama yapmalıydı burada hakem. Birincisi; Keita sağlık görevlilerinden tedavi gördüğü için oyun alanı dışına çıkarılmalı, maç başladıktan sonra kendisinden izin alarak oyuna dahil olmalıydı. Burada kural ihlal edildi. Bu kural ihlalinin yaptırımını bilmiyorum ancak. İkinci olarak yapması gereken de, diğer hakemleri orta yuvarlakta toplayıp anons yaptırmak olmalıydı. Ancak Bünyamin Gezer burada da sanki hiçbir şey atılmamış, Keita da hiç tedavi görmemiş gibi davranmayı tercih etti.
Bir de Gökhan Gönül - Elano diyaloğu var tabii. Fotoğrafta da görüyorsunuz, Fenerbahçe'nin centilmen(!) futbolcusu Gökhan, Elano'yu enseden kavramış, haddini bildiriyor. Söze gerek yok. Haa kart? O da yok canım, ne münasebet!
Gelelim Fenerbahçe'nin penaltı pozisyonuna. Burada aslında Leo Franco'ya kızıyorum. O pozisyonda elini erken indirse Alex'e sarı kart aldıracak. Adamın gitmeye niyeti yok. Kaleciyi geçmiş ancak boş kaleye gol atma niyetinde de değil. Amaç penaltıya yatmak. Orada düşeceği bir müdahele de yok. Haa penaltıysa da Leo Franco'ya kırmızı kart gerekmez mi? Yani kısacası hakem burada da çuvalladı.
Keita'ya da kızmamak elde değil. Biraz sinirlerine hakim olsa Roberto Carlos'a sarı kart aldıracak. Carlos, omuzdan belden sarılmış, yetmemiş bir de ayağını dolamış Keita'ya. Hoş, Keita'ya kızıyoruz ancak ben de olsam aynısını yapardım herhalde. O derece sinir bozucu bir durum. Tabii bunu Gökhan Gönül'le Cristian'ın yukarıda bahsettiğimiz vukuatlarını görmeyen hakemlerimiz kaçırmıyorlar tabii. O da ayrı bir konudur.
Keita'ya da kızmamak elde değil. Biraz sinirlerine hakim olsa Roberto Carlos'a sarı kart aldıracak. Carlos, omuzdan belden sarılmış, yetmemiş bir de ayağını dolamış Keita'ya. Hoş, Keita'ya kızıyoruz ancak ben de olsam aynısını yapardım herhalde. O derece sinir bozucu bir durum. Tabii bunu Gökhan Gönül'le Cristian'ın yukarıda bahsettiğimiz vukuatlarını görmeyen hakemlerimiz kaçırmıyorlar tabii. O da ayrı bir konudur.
Ayrıca maçın her anında dikkat çeken bir de lazer mevzusu var. Tamamen rezilce ve yüzsüzce yapılan bir terbiyesizlik. Kim yaptıysa eğer, kendisi açısından çok aşağılık bir durum. Yani buna mı kaldınız?
Ayrıca bir de Servet'le Lugano'nun penaltı pozisyonu var Galatasaray ceza sahası içinde. Ben olsam penaltıyı verirdim. Servet tutuyor adamı. Ancak Lugano'nun da hiç itiraz etmemesi enteresan. Tabii Servet tutarken Lugano da onu tutarak geçmeye çalışıyordu. O da ayrı bir tartışma konusu. Ama yine de verirdim ben penaltıyı. Hakem burada da patladı anlayacağınız.
Netice itibariyle bu maçta bunlar da yaşandı. Fenerbahçe mücadele olarak hak etti ancak saha futbol dışı olaylar adaletli bir şekilde yaşanmadı. Bakalım ceza alması gerekenler ne gibi cezalar alacak? Neler yaşanacak önümüzdeki günlerde...
Ayrıca bir de Servet'le Lugano'nun penaltı pozisyonu var Galatasaray ceza sahası içinde. Ben olsam penaltıyı verirdim. Servet tutuyor adamı. Ancak Lugano'nun da hiç itiraz etmemesi enteresan. Tabii Servet tutarken Lugano da onu tutarak geçmeye çalışıyordu. O da ayrı bir tartışma konusu. Ama yine de verirdim ben penaltıyı. Hakem burada da patladı anlayacağınız.
Netice itibariyle bu maçta bunlar da yaşandı. Fenerbahçe mücadele olarak hak etti ancak saha futbol dışı olaylar adaletli bir şekilde yaşanmadı. Bakalım ceza alması gerekenler ne gibi cezalar alacak? Neler yaşanacak önümüzdeki günlerde...
4 yorum:
iki senedir futbol bloglarını takip ediyorum.sizin kadar taraflı ve art niyetli birini hiç görmedim.bu iş size göre değil.sami yende amigoluk yapın bırakın yazmayı
Peki teşekkür ederim. Beni çok iyi analiz ettiğinizi varsayarak tavsiyelerinizi deneyeceğim. Engin bilgi birikimi ve yorum yeteneğinizi sadece bloglara değil, posta ve bulvar tarzı gazetelere de yansıtırsanız harcanmamış olursunuz. Bir de dün gece Erman Toroğlu'nu izlediniz mi bilmiyorum ama öyle bir GS düşmanı bile bu dediklerimden daha ağırlarını söyledi hakeme. Mağlubiyeti hakeme bağlayan yok. Sadece bunların da olduğunu bilelim. Her maç aynı şeyleri yaşamak yoruyor zira.
cevap verirken bile tarzınla beni haklı çıkartıyosunuz.büyüyün biraz...
Buradann polemiğe girmekle hiç işim olmaz normalde ancak önce bir yazdığınızı okuyun isterseniz. Yani dinime küfredenin müslüman olması iyi olurdu hani... Amigo olmak falan... Size çok yakışırdı gerçekten.
Yorum Gönder