Çok garip bir adamla karşı karşıyayız. 3-4 senedir yoğun olarak hayatımızda bu adam. Televizyonlarda görüyoruz, gazetelerde okuyoruz... Yazdığı her yazı provakatif ve iktidar yalakalıkları ile dolu; katıldığı her program da fazla gürültülü ve yorucu.
Rasim Ozan Kütahyalı'dan söz ediyorum. Kendisini tanımam “Ters Cephe” adlı programa dayanır. Siyaset yazarıdır. Liberal – demokrat olarak tanıtır kendisini.Bu programda ünlendi. Daha sonra “Yerden Göğe” diye bir programda aktüel magazin olaylarına yorum yapmaya başladı. Son olarak da Beyaz TV'de futbol yorumculuğu işine girişti... Şike soruşturması başlatıldığında, kendisine bu yolu çizeceğini az çok tahmin edmiştik zaten.
Kendisinin söylediği tabirle “Yeni Türkiye”'nin tüm “özel yetkili savcı”larının, yürüttüğü tüm soruşturmaları yakından takip eder Rasim Bey ve bu savcıların iddialarının doğruluğunun mahkemece kanıtlanmasını beklemeden hükmü verir. Kendisi bu konuda yalnız da değildir. Özellikle, Fenerbahçe üzerinden döndüğü son TFF kararlarıyla da anlaşılan şike soruşturması çerçevesinde, arkasına azımsanamayacak kadar adam da almıştır.
Onun katıldığı programları izlemek oldukça zordur. Kimin ne dediği anlaşılmaz çünkü kendisi bir başkası konuşurken dahi, o çirkin sesiyle bağırmaya devam eder. Kendi çalar kendi oynar. Ve insanların vicdanının muhasebesini yapmaya kalkar. İşte bu yazının yazılma sebebi de Rasim Ozan'ın algıda yarattığı kirliliktir.
Dün gece Göktuğ Sevinçli'nin hazırlayıp sunduğu; Ahmet Çakar, Rasim Ozan ve Serdar Ali Çeliker'in konuk olarak katıldığı Ve Gol programını izlemeye çalıştım. Ve emin oldum ki bu soruşturmanın tek nedeni futbolu temizlemek falan değildir, olamaz. Zaten, kapitalizmin hüküm sürdürdüğü memleketlerde herhangi büyük bir soruşturmanın, para ya da iktidar veya ikisinin aynı anda birbirleriyle olan ilişkileri ile ilgili olmamasını beklemek fazlaca saflık olur.
İşte bu türden iddiaların dile getirilmesi Rasim Ozan Kütahyalı'yı fazlaca sinirlendiriyor. Cemaate ve iktidara yönelik yapılan değerlendirmeler, beyimizin kendisinden geçmesine yol açıyor. Başlıyor “bunlar ergenekoncu, bunlar ulusalcı!” gibi söylemlere. Bu yetmiyor, “seçimlerde halkın tokadını yiyenler, Fenerbahçe üzerinden devamlılıklarını sağlamak derdindeler. Ama böyle giderse Fenerbahçe'nin başına daha büyük işler gelecek, Fenerbahçe'yi mahvedecekler. Uefa bu sefer 5-6 yıl ceza verir.” diye tehdit ediyor.
Bu demokrat arkadaş bir cemaat liderinin halk tarafından sevilme oranını %70-80 olarak açıklıyor ve “diğerleri azınlık, dikkat etsinler” diyor. Yeri geliyor yine bu demokrat arkadaş, “Uefa patron, o ne derse o olur; protesto etmeler, siyah çelenkler Fenerbahçe'ye yarar sağlamaz.” diyor. Bir adam çıkıyor ve Fenerbahçe'yi ne bitirir, ne kurtarır yol gösteriyor. Bunu siyaset üzerinden yapıyor bir de... E hani iktidarla, cemaatle ilişkisi yoktu bu soruşturmanın?
Rasim Ozan'ın bir başka pis işi de insanlara vicdani kararlarını sorması ve üzerlerinde yapay bir baskı kurmasıdır. Mesela, dün Bedri Baykam telefonla bağlandığında sürekli olarak “sen de biliyorsun pislikleri Bedri Baykam! Kafanı kuma gömme, fanatiklik yapma” diyip durdu. Bedri Baykam ne bilir ne bilmez, biz bilemeyiz. Ama bu baskının, tv izleyicisinde yarattığı algı “herkes biliyor demek ki, hepsi işin içinde” oluyor. Bu adama verebileceği tek cevabı veriyor Bedri Baykam: “Birileri bir şey yapmışsa çıksın ortaya ve cezalandırılsın.” Hepimiz böyle diyoruz ama tatmin olur mu Rasim? Olmaz. Ali Demir(ÖSYM Başkanı) tatmin eder hepsini ama Bedri Baykam edemez. Çünkü hem ulusalcı hem de Fenerbahçelidir. (Fenerbahçe'yi ayrı bir yere koyma niyetiyle yazmadım bu sıfatı. Rasim Ozan ve onun gibileri şu günlerde rahatsız ettiği için belirttim.)
Rasim tatmin olmadı, durur mu? Durmaz! Vicdani kanaatini sorar Bedri Baykam'a. Ama öncesinde on kere “sen de biliyorsun” diyerek. Bedri Baykam yine tüm taraftarların vereceği cevabı verir. En azından benim cevabımı. “İzlediğim maçlarda, gördüğüm oyunlarda; bende, şike yapıldığına dair kanaat oluşturabilecek hiçbir şey olmadı.” Ve Rasim'e göre kafasını kuma gömüyor Fenerbahçeliler. Fenerbahçeliler “evet, şike yaptık” demeli çünkü Rasim'e göre.
Ve Rasim'den son duygu sömürüsü. Açıklamalar kısaca şöyle: “Ben Galatasaraylıyım ama inanın çok üzülüyorum. Geçmişe dönük de bu operasyon sürsün. Zalad araştırılsın, Denizlispor maçı araştırılsın, 1 milyon dolara bakılsın hatta Galatasaray – Manchester United maçı(1993) da araştırılsın” Artık ne diyelim? 1 milyon dolar meselesinin nasıl saçmalıklarla üstünün kapatıldığını, daha olayın ortaya çıktığı gün Baransu'nun “savcının elinde Galatasarayla ilgili bir şey yok, Galatasaray'a kimse dokunmayacak” dediğini, Galatasaray'ın “gidin Song'u bulun” dediğini görmedi sanki bu gözler. Rasim Ozan'a “anlat, heyecanlı oluyor” demekten başka bir şey gelmiyor elden.
Evlat olsa sevilmeyecek bu adam; iktidar yalakalığını sürdürüp; kanıtlanmış hiçbir suçu olmayan adamları suçlu ilan etmeye devam ediyor. Biri de çıkıp demiyor ki “Aga, bu nedir?” “Ergenekon'da çuvalladınız, Balyoz'da çuvalladınız, Andıç'ta çuvalladınız şimdi de Temiz Kramponlar'da çuvallıyorsunuz” diyerek hem davayı siyasete çekiyor hem de iktidarın davayla ilişkilendirilmesini aptalca buluyor. Üstelik diğer tüm davalarda olduğu gibi yargılanması tamamlanmamış “kişi”lerin suçlu olduğunu televizyonlardan milyonlara ilan ediyor...
Son olarak da savcının elindeki bütün tapeler gerçek, her şey belgeli diyor. Gazeteler ne yayınlıyorsa doğru, biz o tapeleri avukatlardan alıyoruz diyor. Emenike'nin şike paralarını sayarken çekilmiş olan görüntülerinin var olduğunu yazan adamların da yazdıklarının doğru olduğunu söylüyor bir bakıma. Emenike hafta sonu Spartak Moskova formasıyla mükemmel bir gol attı. O gol bir anlamda da Türk medyasına atılmıştır... Çıkarsınlar şimdi diyeceğim ama utanmak nedir bilirler mi ki?
4 yorum:
Salam...Cox maraqli oxudum...cox olaylar bas veriyor...
Rasim Ozan'ın ve Baransu'nun ne mal olduklarını herkes biliyor. Tartışmaya dahi değmez.
Ancak her şeyden bağımsız olarak söylemek istediklerim var. Artık bir zahmet Denizli-Fenerbahçe ve Ankaragücü-Galatasaray maçlarını kaşımaktan vazgeçsin herkes. Lube'den Aziz Yıldırım'a, Ercan Güven'den sokaktaki Fenerlilere kadar herkes diline doladı.
Gereksiz...
Hiçbir şeyin üzerini kapatıldığı yok. Olayın bize ne kadar doğru yansıtıldığını dahi bilmiyoruz. O yüzden üzeri kapatıldı diye yorumlamayı doğru bulmuyorum. Haa, o maçlara gelince, şike yapılmıştır yapılmamıştır bilemem. Yapıldıysa şaşırmam. Ama şu kadarını bilirim. İki maçı da, öncesini de sonrasını da dün gibi hatırlıyorum. Denizli o sene küme düşme durumundaydı. Fener maçını kaybetse küme düşme tehlikesini yaşayabilirdi. Haa, onları etkileyen diğer maçın sonucu, yenilgilerinde de kümede kalmalarını sağlayacak şekilde oluştu ancak 15 dakika kala "kümede kaldık, haydi salalım" diye bir hissiyat içinde olabileceklerini sanmıyorum. Bana inandırıcı gelmiyor. Maç atmosferi buna izin vermez diye düşünüyorum. Ankargücü maçı hakkında da şunu söyleyebilirim. Ankaragücü-Galatasaray maçından bir hafta önce, Ankaragücü o sezon küme düşen Konya'dan 5 gol yemiş, aynı sezon Galatasaray'la şampiyonluk mücadelesi veren Beşiktaş'tan da 6 gol yemişti. Ve aynı sezon Galatasaray iyi durumdaydı. Manchester United'a Old Trafford'da 3 gol atmıştı mesela. Dolayısıyla Ankaragücü'ne 8 atması beni şaşırtmadı. Onu irdeliyorsanız, 6 gol atan Beşiktaş'ı da irdeleyin. Ki bu adamlar herkese mi yattı yani?
Üstelik o sezon son haftaya girilirken Galatasaray averaj olarak Beşiktaş'ın epey önündeydi. 8 falan atmasına gerek yoktu yani.
O yüzden lütfen artık şu iki maçı speküle etmekten vazgeçsin herkes.
Başta da söylediğim gibi, ROK ve Baransu hakkındaki her eleştiriye katılıyorum ama şu iki maçta Galatasaray'ın şike yaptığı iddiasından sıkıldım.
@sanut benim derdim değil o maçlar. 6 sene sonra, o gün için sevinecek veya öfkelencek de değilim. rok o maçı söylediği için yazdım. galatasaray yönetiminin de para song'a verildi, elimizde makbuz yok, song'u bulun dediğini söyledim. yani rok buyurdu diye, elde bir şey yokken(kılıfına uydurulmuşken ya da bilemem - bu olay için demiyorum) şike soruşturmasının kapsamı genişlemez.
ayrıca takımların durumu, gereklilikler - mücadele ile arasında bağlantı kuracaksak önce oynadığı 17 maçın 16'sını kazanan, şampiyon olmak için sivas'ı yenmek zorunda olan fenerbahçe de şike yapmamıştır diyebiliriz. bjk değil gs değil. sivas...
neyse... böyle bir tepki geleceğini tahmin etmiştim senden :) derdim gs de pistir demek falan değil. rasim'in keyfine göre, çığırmalarına göre olmuyor her şey onu söylemek istedim. benim fikrim değil yani ne denizli ne de ankaragücü maçlarının altında bir şey olduğu...
Yok aslında senin yazına özel bir tepki değil benimki. Çok sık oluyor bu durum ve açıkçası bu konuyu ayrı bir yazı yazarak açıklamaya da değer görmüyorum. O yüzden hazır burada geçmişken yorumla da olsa fikrimi belirteyim dedim.
Yani Aziz Yıldırım'ın kendi içinde bulunduğu durumu düzeltmek (özgürlüğüne kavuşmak ve temizse kendini aklamak) yerine sürekli Galatasaray'la uğraşması falan bıkkınlık verdi. O öyle yapınca bu kez basındaki ve sokaktaki Fenerbahçelilerin çoğu aynı hataya düşüyor. Ve hatta zokayı yutuyor diyeyim. Çünkü öyle ya da böyle Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe'ye zarar verdiğini ve bence asıl kızılması gereken kişilerden biri olduğunu düşünüyorum. (şike yapmıştır ya da yapmamıştır, şu duruma mahal verecek hareketlerde bulunması bile faul bana göre)
A.Yıldırım benim gözümde böylesine bir konumdayken mevzuyu Galatasaray üzerinden sulandırmaya çalışarak kamuoyunu da aptal yerine koyuyor fikrime göre.
Eh, her yerde aynı şeyi duyunca da haliyle insan kendi doğrusunu da dile getirmek istiyor :)
Yorum Gönder