Hoffenheim'ın Bosnalı golcüsü Vedad Ibisevic 2008-09 sezonunun ortasında sakatlanarak sezonu kapattı. O ana kadar çıktığı 19 maçta, 19 gol ve 7 asist üreterek dikkatleri üzerine çekmişti.
Çok da genç sayılamayacak bu futbolcu, şöhreti yakalayana kadar hemen hemen hiç bir yerde tutunamamıştı. 5 farklı takımda, 4 farklı ligde türlü başarısızlıklar... Ve o da çoğu Bosnalı gibi şansını Almanya'da denemeye kalktı. Alamania Aachen ile toplam 24 maça çıktı ve ancak 6 gol atabildi. Daha sonra Hoffenheim'a transferi gerçekleşti. Orda da ilk sezonu pek hayırlı geçmedi. 31 maç ve sadece 5 gol. Kolay vazgeçilebilir bir adamdı artık Vedad Ibisevic. Yetenekli değil denilip, kapı önüne konulması çok olasıydı. Fakat Hoffenheim teknik direktörü Ralf Rangnick, Vedad'a belki de son bir şans daha vermek istedi. Ve Vedat Bundesliga'ya oynadığı süre içerisinde damgasını vurdu.
Peki ya Bundesliga şampiyonu Wolfsburg'un forveti Edin Dzeko... 86 doğumludur kendisi. Onun için daha ümitli konuşabiliriz. Çünkü fiziği ve o fiziğe rağmen sahip olduğu teknik kapasitesiyle başka bir forvet oyuncusu olduğu aşikar. Yalnız, kariyerine bakınca onu şu an Bundesliga şampiyonu olarak değil de düşmemeye oynayan bir türkcell süper lig takımında görsek şaşırtıcı olmazdı. Sarajevo takımında 40 maçta 5 gol atabilmiş daha sonra gittiği Teplice'de de 43 maçta 17 gol bulmuştur. Şu anda oynadığı Wolfsburg takımındaki ilk sezonunda ne yapmış Dzeko? 28 maçta 8 gol atmış. Bizim takımlarımızdan birinde böyle bir performans sergilemiş forvet oyuncusu sizce ertesi sezon nerelerde olurdu? Felix Magath onu vazgeçilmez ilk 11 oyuncusu yaptı ve Dzeko 33 resmi maçta 30 gol kaydetti..
Amaç sayılarla kafa bulandırmak değil. Bir mantaliteden ve bu mantalitenin, ülkelerin toplam futbollarına yaptıkları etkiden söz etmekte fayda var diye düşünüyorum. Bizim gol kralımız bir sezon 17 gol atıyor, ertesi sezon 17 maça ilk 11'de bile çıkamıyor. Dzeko ve Ibisevic kariyerlerinin bir yerlerinde Türkiye'ye uğramış olsalardı ve aynı ya da benzer performansları gösterselerdi şu an nerelerde olurlardı? Bunun sebebi Felix Magath gibi teknik direktörlerimizin olmaması mıdır? Yoksa ülkedeki futbol eğilimi midir?
Middlesbrough'u, Blackburn'u, Real Betis'i, Real Sociedad'ı Fenerbahçe'ye, Galatasaray ve Beşiktaş'a oranla küçük gördüğümüzden; bir gazla elde edilmiş günlük başarıları (2002 Dünya Kupası 3.lüğü ve 2008 Avrupa Şampiyonası yarı finali) hem ukalalığımızdan hem de hazırlıksız yakalanmamızdan ötürü sindirememizden olacak ki aynı grupta yer aldığımız Bosna, geçmişi pek de parlak olmayan adamlarla bizim önümüze, çok da hakkederek geçebiliyor.
Biz Arda gitmesin, Mehmet Topal gitmesin, Semih gitmesin diyerek kendimizi yemeye devam ederken, Bosna senelerdir Avrupa'nın çeşitli yerlerine özellikle Almanya'ya futbolcu ihraç ederek dünya futboluna adapte olabiliyor. Oraya giden futbolcular da bir şekilde kendilerine ikinci hatta üçüncü şansın verileceğine inanarak sadece işlerine konsantre oluyorlar. Ve sonuç ortada. Bosna yükselen değer, Türkiye ne yaptığı belli olmayan kaliteli futbolcuları barındıran bir takım.
Bunu sağlayan nedenlerin arasında elbetteki Galatasaray'ın Uefa Kupası'nı kaldırmasından sonra çil yavrusu gibi Avrupa'nın çeşitli yerlerine dağılmış futbolcuların aynı hızla geri dönmeyi tercih etmesi olabilir. Kimse Nihat gibi gider gitmez başarıyı yakalayamadı. Ama o gidenler şunu anlayamadı. Orda sadece işini yapacaksın ve sen işini yaptıkça birileri, bir şekilde sana sahip çıkacak. Hangisi döndüğünde tekrar başarılı oldu? İşte dönmeyip orada kalanlar... Nihat, Tugay... Şu anda saygı duyulan ve gelecekte de saygı duyulacak olanlar. Peki Okan Buruk, Hakan Ünsal, Fatih Akyel?
0 yorum:
Yorum Gönder