31 Ağustos 2011 Çarşamba
Liechtenstein'ın Türkleri
30 Ağustos 2011 Salı
Anlat Rasim Heyecanlı Oluyor!

Çok garip bir adamla karşı karşıyayız. 3-4 senedir yoğun olarak hayatımızda bu adam. Televizyonlarda görüyoruz, gazetelerde okuyoruz... Yazdığı her yazı provakatif ve iktidar yalakalıkları ile dolu; katıldığı her program da fazla gürültülü ve yorucu.
Rasim Ozan Kütahyalı'dan söz ediyorum. Kendisini tanımam “Ters Cephe” adlı programa dayanır. Siyaset yazarıdır. Liberal – demokrat olarak tanıtır kendisini.Bu programda ünlendi. Daha sonra “Yerden Göğe” diye bir programda aktüel magazin olaylarına yorum yapmaya başladı. Son olarak da Beyaz TV'de futbol yorumculuğu işine girişti... Şike soruşturması başlatıldığında, kendisine bu yolu çizeceğini az çok tahmin edmiştik zaten.
Kendisinin söylediği tabirle “Yeni Türkiye”'nin tüm “özel yetkili savcı”larının, yürüttüğü tüm soruşturmaları yakından takip eder Rasim Bey ve bu savcıların iddialarının doğruluğunun mahkemece kanıtlanmasını beklemeden hükmü verir. Kendisi bu konuda yalnız da değildir. Özellikle, Fenerbahçe üzerinden döndüğü son TFF kararlarıyla da anlaşılan şike soruşturması çerçevesinde, arkasına azımsanamayacak kadar adam da almıştır.
Onun katıldığı programları izlemek oldukça zordur. Kimin ne dediği anlaşılmaz çünkü kendisi bir başkası konuşurken dahi, o çirkin sesiyle bağırmaya devam eder. Kendi çalar kendi oynar. Ve insanların vicdanının muhasebesini yapmaya kalkar. İşte bu yazının yazılma sebebi de Rasim Ozan'ın algıda yarattığı kirliliktir.
Dün gece Göktuğ Sevinçli'nin hazırlayıp sunduğu; Ahmet Çakar, Rasim Ozan ve Serdar Ali Çeliker'in konuk olarak katıldığı Ve Gol programını izlemeye çalıştım. Ve emin oldum ki bu soruşturmanın tek nedeni futbolu temizlemek falan değildir, olamaz. Zaten, kapitalizmin hüküm sürdürdüğü memleketlerde herhangi büyük bir soruşturmanın, para ya da iktidar veya ikisinin aynı anda birbirleriyle olan ilişkileri ile ilgili olmamasını beklemek fazlaca saflık olur.
İşte bu türden iddiaların dile getirilmesi Rasim Ozan Kütahyalı'yı fazlaca sinirlendiriyor. Cemaate ve iktidara yönelik yapılan değerlendirmeler, beyimizin kendisinden geçmesine yol açıyor. Başlıyor “bunlar ergenekoncu, bunlar ulusalcı!” gibi söylemlere. Bu yetmiyor, “seçimlerde halkın tokadını yiyenler, Fenerbahçe üzerinden devamlılıklarını sağlamak derdindeler. Ama böyle giderse Fenerbahçe'nin başına daha büyük işler gelecek, Fenerbahçe'yi mahvedecekler. Uefa bu sefer 5-6 yıl ceza verir.” diye tehdit ediyor.
Bu demokrat arkadaş bir cemaat liderinin halk tarafından sevilme oranını %70-80 olarak açıklıyor ve “diğerleri azınlık, dikkat etsinler” diyor. Yeri geliyor yine bu demokrat arkadaş, “Uefa patron, o ne derse o olur; protesto etmeler, siyah çelenkler Fenerbahçe'ye yarar sağlamaz.” diyor. Bir adam çıkıyor ve Fenerbahçe'yi ne bitirir, ne kurtarır yol gösteriyor. Bunu siyaset üzerinden yapıyor bir de... E hani iktidarla, cemaatle ilişkisi yoktu bu soruşturmanın?
Rasim Ozan'ın bir başka pis işi de insanlara vicdani kararlarını sorması ve üzerlerinde yapay bir baskı kurmasıdır. Mesela, dün Bedri Baykam telefonla bağlandığında sürekli olarak “sen de biliyorsun pislikleri Bedri Baykam! Kafanı kuma gömme, fanatiklik yapma” diyip durdu. Bedri Baykam ne bilir ne bilmez, biz bilemeyiz. Ama bu baskının, tv izleyicisinde yarattığı algı “herkes biliyor demek ki, hepsi işin içinde” oluyor. Bu adama verebileceği tek cevabı veriyor Bedri Baykam: “Birileri bir şey yapmışsa çıksın ortaya ve cezalandırılsın.” Hepimiz böyle diyoruz ama tatmin olur mu Rasim? Olmaz. Ali Demir(ÖSYM Başkanı) tatmin eder hepsini ama Bedri Baykam edemez. Çünkü hem ulusalcı hem de Fenerbahçelidir. (Fenerbahçe'yi ayrı bir yere koyma niyetiyle yazmadım bu sıfatı. Rasim Ozan ve onun gibileri şu günlerde rahatsız ettiği için belirttim.)
Rasim tatmin olmadı, durur mu? Durmaz! Vicdani kanaatini sorar Bedri Baykam'a. Ama öncesinde on kere “sen de biliyorsun” diyerek. Bedri Baykam yine tüm taraftarların vereceği cevabı verir. En azından benim cevabımı. “İzlediğim maçlarda, gördüğüm oyunlarda; bende, şike yapıldığına dair kanaat oluşturabilecek hiçbir şey olmadı.” Ve Rasim'e göre kafasını kuma gömüyor Fenerbahçeliler. Fenerbahçeliler “evet, şike yaptık” demeli çünkü Rasim'e göre.
Ve Rasim'den son duygu sömürüsü. Açıklamalar kısaca şöyle: “Ben Galatasaraylıyım ama inanın çok üzülüyorum. Geçmişe dönük de bu operasyon sürsün. Zalad araştırılsın, Denizlispor maçı araştırılsın, 1 milyon dolara bakılsın hatta Galatasaray – Manchester United maçı(1993) da araştırılsın” Artık ne diyelim? 1 milyon dolar meselesinin nasıl saçmalıklarla üstünün kapatıldığını, daha olayın ortaya çıktığı gün Baransu'nun “savcının elinde Galatasarayla ilgili bir şey yok, Galatasaray'a kimse dokunmayacak” dediğini, Galatasaray'ın “gidin Song'u bulun” dediğini görmedi sanki bu gözler. Rasim Ozan'a “anlat, heyecanlı oluyor” demekten başka bir şey gelmiyor elden.
Evlat olsa sevilmeyecek bu adam; iktidar yalakalığını sürdürüp; kanıtlanmış hiçbir suçu olmayan adamları suçlu ilan etmeye devam ediyor. Biri de çıkıp demiyor ki “Aga, bu nedir?” “Ergenekon'da çuvalladınız, Balyoz'da çuvalladınız, Andıç'ta çuvalladınız şimdi de Temiz Kramponlar'da çuvallıyorsunuz” diyerek hem davayı siyasete çekiyor hem de iktidarın davayla ilişkilendirilmesini aptalca buluyor. Üstelik diğer tüm davalarda olduğu gibi yargılanması tamamlanmamış “kişi”lerin suçlu olduğunu televizyonlardan milyonlara ilan ediyor...
Son olarak da savcının elindeki bütün tapeler gerçek, her şey belgeli diyor. Gazeteler ne yayınlıyorsa doğru, biz o tapeleri avukatlardan alıyoruz diyor. Emenike'nin şike paralarını sayarken çekilmiş olan görüntülerinin var olduğunu yazan adamların da yazdıklarının doğru olduğunu söylüyor bir bakıma. Emenike hafta sonu Spartak Moskova formasıyla mükemmel bir gol attı. O gol bir anlamda da Türk medyasına atılmıştır... Çıkarsınlar şimdi diyeceğim ama utanmak nedir bilirler mi ki?
25 Ağustos 2011 Perşembe
Boyun Eğmek!

Dün akşam alınan kararla Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'ne gönderilmeyeceği açıklandı. Bu haberi aldığımda arkadaşımla Kadıköy sokaklarında Türkiye - Yeni Zelanda basketbol maçını izleyebilecek bir yer arıyorduk. Gittiğimiz mekandan içeri girince televizyondaki son dakika ibaresini gördüm. Paşa mı tutuklandı? Ergenekon'dan bir dalga daha mı? Balyoz mu? Andıç mı? Yoksa Hrant'tan sonra bir suikast daha mı? Borsa mı tepetaklak? Altın mı fırladı? Pkk ile mi çatışıldı? İnanın bunların hepsi 2-3 saniye içerisinde aklınızdan geçebiliyor.
Böyle bir memlekette yaşamamızı sağladıkları için en çok bugünkülere geriye dönük tüm idarecelerimize teşekkür ederim. İçki içmeye, keyif almaya ve eğlenmeye gittiğinizde bile, bir tehlike anında kafanızda bin tane şey belirebiliyor. Böyle bir ülkede mutluluk, özgürlük? Neyse ki ileri demokrasi!!!
Oturdum sandalyeme. Mekanın sahibine “Abi ne oluyor?” dedim. Haberi görmüştüm. Ama neye dayandırıldığını anlamamıştım. Dedi ki adam “UEFA bastırmış, TFF yollamıyor.” TFF Fenerbahçe'yi Avrupa'ya yollamıyor mu? TFF Başkanı değil miydi daha 3-5 gün önce kulüplerin kendi tasarrufundadır açıklamasını yapan? O değil miydi elimizde karar vermemizi sağlayacak kadar ciddi ve yeterli delil yok diyen? Eee o zaman Fenerbahçe neden men ediliyor Avrupa Kupaları'ndan?
Sonra yine döndüm adama dedim ki? Eee Beşiktaş'a noldu? Yok onlarla ilgili bir şey dedi. Yine anlamadım. Teknik direktörleri, asbaşkanları falan tutuklu değil mi bu kulübün? Madem tutukluluk üzerinden kendilerine isnat edilen suçları kabul ediyorsunuz; Beşiktaş'ı niye men etmiyorsunuz?
Sonra Trabzosnpor'un Şampiyonlar Ligi'ne katılacağını duydum. Vayy dedim. Sen git Benfica'ya elen sonra Şampiyonlar Ligi'ne git. Peki Trabzonspor'u eleyen Benfica, dün Twente'ye elenseydi ne olacaktı? Trabzonspor'u eleyen Benfica Avrupa Ligi'ne, Benfica'ya elenen Trabzonspor Şampiyonlar Ligi'ne gidecekti yani öyle mi? UEFA'nın ciddiyetini sorgulamak gerek...

Peki TFF kendisinde bulunan 26 klasöre rağmen, elimizde küme düşürmeye yeterli ciddiyette ve kesinlikte bir kanıt yok açıklamasını yapabilirken; UEFA nasıl sadece bir gün boyunca yaptığı incelemelerle Fenerbahçe'nin men edilmesi konusunda bir talep oluşturabildi? UEFA'nın bildiği, TFF'nin bilmediği kanıtlar nelerdir? Ayrıca ülkemizde çok da umursanılmayan fakat UEFA'nın bu süreçte 2-3 kere altını çizdiği “masumiyet karinesi” ilkesi neden ve nasıl bir kenara itildi yine UEFA tarafından?
Hak yerini buldu!, adamlar doğruyu yaptı!, al işte arkadaş bu iş böyle yapılır gibi yorumlar, Türkiye toplumunun ortalama refleksidir. Ecnebiler yapmışsa iyidir. Hele ortada bir anti varsa ve yaptırım onun üzerinde gerçekleşmişse davullar, zurnalar! Farklı bir şey beklemiyorduk zaten ama hak, doğru falan bir insanın, kurumun, topluluğun üzerine atılmış suçların iddiasının, doğru olması kabülünden geçecekse bundan sonra; geleceğim hakkında daha fazla endişe duyuyorum artık.
Parasız eğitim isteyenler terörist, gazeteciler darbeci... Hiç mücadele etmeyelim. Şeyim hıyar diyene, tuzla gittiğimiz için ve yeni nesil savcıların birçoğu şeyim hıyar demekten çekinmediği için, tuzumuzu eksik etmeyelim...
Şampiyonlar Ligi önemlidir demiş bir de Mehmet Ali Aydınlar. Süper Lig önemli değil demek gibi bir şey oluyor bir bakıma. O halde bu önemsiz ligde çok önemli olan Fenerbahçe'nin yer almaması gerekmektedir. Kendilerini önemsiz organizasyonlarında önemli hissedenler birbirlerini yesinler. Kulüp şu dakika itibariyle futbol şubesine kapatsa bile üzülmem. Bütün hevesimizi, zevkimizi aldınız. Alex oynasa ne oynamasa ne şu dakikadan sonra. Gökhan, Emre, Volkan, Mehmet gibi Türkiye'nin en iyi yerlilerini barındırmanın ne anlamı var? Niang ve Santos klasını konuştursa ne olacak? Dia ve Stoch yardırsa?
Fenerbahçe 100 yılı aşkın tarihiyle çok büyük bir kulüptür. Verilmesi gereken bir hukuk savaşı vardır. Yöneticilerin patır patır istifa etmek yerine, organize olmayı başarabilmemeleri gerekmektedir. Taraftardan feyz almalıdır ve basiretli davranmalıdırlar. 3 Temmuz'dan bu güne dek, yapılan bütün hukuksuzluklara, bazen ayarı kaçırıp doğru olmayan davranışlarda bulundularsa da, tepkisini koymaktan çekinmeyen, bas bas bağıran Fenerbahçe taraftarı, şu dakikadan itibaren kulübünün boyun eğmemesinden başka hiç bir şey istememektedir.
Ezeli rakipler, decoderler, süper lig, TFF, UEFA hepsi yerin dibine girsin! Yeter ki Fenerbahçe'nin bu kadar kolayca ezilip geçilemeyeceğini gösterebilsin idareciler. Ellerinden geleni yapsınlar, olumlu sonuç almaları da şart değil. Ama pes etmesinler...
Son bir ekleme yapmam lazım. Fenerbahçe idarecelerinin şike yapmış olabileceğini ve buna şaşırmayacağımı, şike soruşturması ilk başladığında yine bu blogta yazmıştım. Hala diyorum. Şike, teşvik primi olmamıştır demiyorum. Ama kanıtsız, delilsiz, saçma sapan, hukuksuz, Fenerbahçe küme düşürülmemişken, ligler başlayacakken, kura çekimine 1 gün kala... Yapmayın lütfen! Elinizi vicdanınıza koyun! Kalmışsa vicdanınız...
Ha bir de şu var! Fenerbahçe ligden çekilirse ne olurmuş? Hiçbir şey olmaz. Ceza mı yermişiz? Yiyelim. Bir daha oynayamazmıymış, oynamasın. Şubeyi mi kapatırmış, kapatsın. Sizin tehditlerinize, iki tane daha fazla decoder satılsın diye boyun eğe eğe bu hale geldi bu ülkenin futbolu. Sen UEFA'nın hukuksuzluğuna boyun eğebilirsin TFF olarak. Ama umarım Fenerbahçe'm sizin hukuksuzluklarınıza boyun eğmeyecek bir duruş geliştirebilir...
24 Ağustos 2011 Çarşamba
Lukas Podolski İçin Görüşmeler KAP'a Bildirildi

Emeği Geçenlerin Ellerine Sağlık (!)

23 Ağustos 2011 Salı
Play Off Saçmalığı
.jpg)
Blogumuzda bir yazı yayınlandı bununla alakalı ama ben de sessiz kalamadım...
Bugün iyice somut adımlar atıldı ve önümüzdeki sezon çok çok çok büyük ihtimalle play off sistemiyle oynanacak. Sistemin ne olduğu hakkında konuşuruz, iyi ve kötü yönlerini tartışırız. Fakat ilk başta Türkiye futbol Federasyonu ve kulüplerin gündemine nasıl geldi ve ne amaçlandı bunları konuşmak lazım. Lazım diyorum ama belki de değildir. Çünkü boku çıktı artık bu işin...
Öncelikle Digitürk aboneliğini, Eylül ayı itibariyle sonlandıran bir abone olarak; bu kararın fikrimin değişmesi hakkında en ufak bir etkisi olmayacak. Hatta doğru bir karar verdiğime dair olan inancım artmakta.
Hedeflenenler şunlar:
1- Lige heyecan gelecek, daha çok maç oynanacak ve muhtemelen daha çok derbi maçı...
2- Şike ve teşvik gibi illegal hususların önüne geçilecek...
3- Decoder satışları artacak...
4- E tabii ki marka değeri artacak...
İlk maddeden başlayalım. Ligin heyecanının artması bir yana, heyecanı kalmayacağını düşünüyorum. Sadece play offları izlerim, sezon içinde ne olursa olur mentalitesinde birçok insan olacaktır. Zaten oynanan futbol ileri seviyede değil, Süper Lig'i izleyeceğime diğer liglerin takipçisi olurum der insanlar haksız da sayılmazlar.
Ayrıca ilk maddenin çok da sevmediğim “rekabet koşulları”na ters düştüğünü belirtelim. Yayın ihalesine katılan kuruluşlar, ligde sadece 6 derbi maçı olacağını düşünüyorlardı. Bu sistemle, bu sayının 12'ye çıkma ihtimali var. Önemli bir reyting artışı, önemli bir sponsor geliri, önemli bir reklam geliri... Siz bu ihaleyi, hangi şartlarda yapmıştınız, şimdi ne oldu dese ihaleye katılan kuruluşlar, haklı olacaklardır.
Fenerbahçe kaptanı Alex De Souza'nın da dediği gibi zaten 34 lig maçı, Türkiye Kupası maçları ve bazı takımların Avrupa Kupaları maçları var. Fenerbahçe bu sezon en kötü ihtimalle 44 maça(34 lig, 4 kupa, 6 Şampiyonlar Ligi) çıkacak. E ligler zaten 9 Eylül'de başlıyor. Bu lig ne zaman bitecek, oyuncular ne zaman tatil yapacak? Fizik olarak çok da iyi duruma bir türlü gelemeyen takımlar bu ligi nasıl kaldıracak? Fenerbahçe'nin play off'a kalacağını ve kupada 1-2 tur ilerleyeceğini düşünelim ki uzak bir ihtimal değildir, 50 maçın üzerine çıkıyor bu sayı. 9 ayda 50 maç... Tatiller, milli takımlar da cabası. Ayrıca bu lig bitince oyuncuların önemli bir bölümü Avrupa Şampiyonası'na katılacak...
İkinci maddemize bakalım. Şike ve teşvik eğer varsa; bu sistem bu girişimleri azaltmaz arttırır. 4.lük için çekişen takımlar(ilk 4 takımın play off oynayacağı söyleniyor.) ek gelirler, Avrupa Kupası iddiası ve şampiyonluk için daha çok hırslanıp, daha çok kazanmak isteyeceklerdir. Bu da onları bu tip yollara sürükleyebilir. Yine play off'a katılan takımlardan iddiası en az olan takım, şampiyonluk yarışındaki takımlardan teşvik veya şike teklifi almazlar mı? Normal sezona göre daha olası değil mi?

Üçüncü maddemizde de fazla maç, fazla derbi eşittir fazla decoder denklemi kuruluyor sanırım birileri tarafından. İlk maddeyi değerlendirirken ilk paragrafta ve yazının başında kendi durumumda da bahsettiğim üzere, bu iş Lig Tv'nin elinde patlar... Patlamalıdır da ayrıca. İnsan esir olmadıklarını ve zevkleri üzerinde, onlara danışılmadan oynanan oyunlara karşı tepki koyabileceklerini göstermelidir.
Son maddemiz ise bir türlü anlayamadığımız, ne olduğunu çözemediğimiz bir hadise. Meselenin ne olduğunu biliyoruz tabi. Marka değeri = Lig Tv reytingi... 3 madde de belirttiğim gibi ters tepeceğini düşünüyorum bu durumun.
Play off sistemi nedir, ne değildir, nasıl bir uygulama olacak bunlar açıklanır 1-2 gün içerisinde o yüzden buraya girmeyeceğim. Zaten birçoklarımız biliyoruz ne olduğunu. Muhtemelen Belçika Ligi'ndeki gibi bir sistem getirilecek... Buradan bile anlaşılıyor ne hallere düştüğümüz.
Son söz: Play off sisteminin bir çok gedik yaratacağını ve olumlu hiçbir şey kazandırmayacağını söyledim ama play out sisteminin getirilmesine söyleyecek hiçbir sözüm olamaz. Bilmiyorum TFF'nin böyle bir tasarrufu olacak mı ama 17. olmamak için ve 16. sıraya düşmemek için verilecek savaşların, ligin son haftalarındaki kaliteyi arttıracağını düşünüyorum... Tabii Almanya'daki sistemi baz aldım burada. Onun da içine etme ihtimaller var...
Patron Bu, Buna Konuş! / Play-Off Sistemi Üzerine

22 Ağustos 2011 Pazartesi
Sercan Yıldırım ve Volkan Şen Hakkında

21 Ağustos 2011 Pazar
Juan Manuel Mata Chelsea'de

Ligler başladı fakat transferler bitmiyor. Premier League'de 2 maçını tamamlayan Chelsea hiç iyi sinyaller vermedi. Villas - Boas'ı takımın başına getiren maviler önce Stoke City deplasmanından 1 puanla döndüler daha sonra da kendi sahalarında ligin pek de iddiası olmayan takımı West Bromwich Albion'u son dakikalarda gelen golle 2-1 mağlup etmeyi başardılar. WBA'nın maç 1-1 iken kaçırdığı goller de akıl alır cinsten değildi.
19 Ağustos 2011 Cuma
Engin Baytar Transferi Üzerine

18 Ağustos 2011 Perşembe
Daniel Güiza Getafe'de

17 Ağustos 2011 Çarşamba
Kreatif Eksiklik / Olympiakos:1 Galatasaray:0

Robin'in Hikayesi
Round 2. / Barcelona vs. Real Madrid

İlk maçtan önce takımların son durumu hakkında gereken yorumları yapmıştık. O yüzden fazla uzatmayacağım bu yazıyı. Sadece ilk maç üzerinden değerlendirmeler yapacağım.
Barcelona ile başlayalım. Barcelona ilk maçta, hiç de iyi değildi. Top yapamıyorlardı. İlk yarıda iki kere geldiler ikisi de gol oldu. Xavi'nin eksikliği çok hissedildi. Zaten o oyuna girdikten sonra Barca ipleri eline aldı. Sürekli top çevirdiler ve 2-2 bitmesini sağladılar maçın.
Bu akşam oynanacak maçta Pique ve Xavi sahada olacaklar. Bu Barca için önemli bir avantaj. Puyol takımdaki yerini yine alamayacak. İlk maçta Abidal – Mascherano ikilisinden kurulmuştu defans göbeği. Bu maç için Abidal'in sol beke çekileceğini ve stoperde Pique'nin görev alacağını düşünüyorum. Thiago da yerini abisi Xavi'ye bırakacaktır. Takımda daha fazla değişiklik olacağını düşünmüyorum.
------------------------Valdes-------------------------
Alves------Mascherano--------Pique----------Abidal
----------------------Busquets-----------------------
----------------Xavi------------Iniesta---------------
Sanchez---------------Messi---------------------Villa

Real Madrid ise ilk maçta gerçekten çok iyiydi. 20 şut çektiler kaleye. Barca'da bu rakam sadece 4. Mourinho hiçbir şeyi değiştirmedi ve 4-2-3-1 ile sahaya çıktı. Mesut da sahanın en iyilerindendi. Coentrao hamlesi beklemiştik ama olmadı. Di Maria'nın kötü formu belki bugün kendisine yer açabilir.
Son dakikalarda verilmeyen penaltı yüzünden 2-2'ye razı oldu Real Madrid. Hakemin bu hatalı kararı da hem Real Madrid'i hem de beni ziyadesiyle üzdü. İddaa oynamıştım ve sadece Real Madrid galibiyetine kalmıştım, hakem engel oldu. Her neyse. Bugün Real Madrid'in işi oldukça zor olacak. Hem Camp Nou'da maç hem de Xavi ve Pique geri dönüyorlar. Yine de ilk maç bir umut ışığı onlar için.
-------------------------Casillas-----------------------
Ramos------------Pepe---------Carvalho-----Marcelo
----------------X. Alonso---------Khedira-------------
Di Maria-----------------Mesut----------------Ronaldo
------------------------Benzema------------------------
Maç saati: 00.00 Yayın: Kanal D
Real Madrid'in kazanmak zorunda olması maçın heyecanını bir kat daha arttıracaktır. Fakat Barcelona'nın fazlaca pas yapıp oyunu tutacağını ve tempoyu düşürmeye çalışacağını düşünüyorum.
Tümer Metin Kerkyra'da

Fight Club!
16 Ağustos 2011 Salı
Emmanuel Eboue Galatasaray'da

15 Ağustos 2011 Pazartesi
Şimdi PFDK Düşünsün!

Nejat Biyediç'i Kaybettik

Cesc Fabregas Barcelona'da

2 yıldır sabah akşam tüm personelleriyle uğraştıkları transferi nihayet sonlandırdı Barcelona. Resmi açıklama, takım Barnebau deplasmanındayken yapıldı bu da hayli ilginç.
14 Ağustos 2011 Pazar
Real Madrid vs. FC Barcelona / Süper Kupa İçin İlk Adım

Kral Kupası'nın sahibi Real Madrid, şampiyon Barcelona'yı ağırlıyor Süper Kupa finali ilk maçında... Geçtiğimiz sezon 5 kere karşılaştı bu iki ekip ve bu iki teknik adam. İlk maçta, Real Madrid'in uğradığı hezimet, diğer maçlarda dengeli bir oyuna bıraksa da yerini, totalde karlı olan taraf yine Barcelona oldu. Hem Şampiyonlar Ligi'nde tur atlayıp kupaya uzandılar hem de sezonu şampiyon olarak kapattılar. Real Madrid'e de Kral Kupası kaldı.
Biz buralardan bu iki büyük takımının oynayacağı maç için heyecanlanıyoruz ve maç saatini beklemeye koyuluyoruz. Sebebimiz çok... Barcelona, Real Madrid, Jose, Pep, Xavi, Messi, Iniesta, Pique, Ronaldo, Casillas, Di Maria, Bernabeu...
Fakat bizim heyecanımızı kıran şeyler de olmuyor değil. İlk olarak Barcelona'nın Fabregas aşkı. Bugün dahi Valdes olsun, Guardiola olsun, Fabregas transferi ile ilgili açıklamalar yapmaya devam ettiler. Dünyanın en güzel maçına çıkacaksın hala Fabregas transferini düşüneceksin. Sanki kadronda Xavi, Iniesta, Thiago yokmuş gibi.
Diğer yandan Mourinho “yazın en önemli kupası gibi görünebilir ama sezonun en önemsiz kupası” demiş Süper Kupa için. Sağolsun... Üç kuruşluk keyfimiz var, adamın yaptığı açıklamaya bak. Arkadaş bizim ligimiz oynanmıyor, futbola açız, nerede maç bulsak atlıyoruz, bir güzel andan bin güzel hikaye yaratıyoruz, senin ne hakkın var canımızı sıkmaya?
Ve son can sıkıcı durum. Maçı Kanal D yayınlayacak. Ertem Şener veya İlker Yasin'in sunacağı konusunda şüphemiz var mı? Kumandamızdaki “mute” tuşu yoğun bir mesai yapacak bu akşam 23.00'da.

Real Madrid:
Neyse işimize bakalım, geçelim takımların durumuna. Real Madrid ile başlayalım. Ev sahibi ne de olsa. Real Madrid kadrosuna Nuri, Hamit, Varane, Coentrao ve Callejon gibi isimleri kattı. Kayıp olarak sayabileceğimiz bir isim de yok açıkçası. Garay gitti, Adebayor döndü ama bu ayrılıklar Real Madrid'i hiçbir anlamda etkileyecek değişiklikler değil.
Bir önemli değişiklik de teknik ekipte yaşadılar. Valdano'nun görevine son verildi ve artık tüm yetki Jose'de. Real Madrid çok iyi bir hazırlık dönemi geçirdiler. Tüm maçları kazandılar ve özellikle hücum anlamında bütün beklentileri karşıladılar. Benzema attığı gollerle dikkat çekti diyebiliriz. Mourinho'nun 4-3-3 oynayacağız açıklamasına rağmen 4-2-3-1'i daha fazla denediklerini gördük. Yine de bu karşılaşma için 4-3-3'ü deneyeceklerini düşünebiliriz. Geçtiğimiz sezon Barca'ya kafa tutmalarını sağlayan sistem buydu çünkü. Pepe orta sahada oynamıştı ve sertliğiyle yıldırmıştı Barcelona'nın teknik kapasitesi yüksek elemanlarını. Fakat bu sefer Pepe'nin savunmada Coentrao'nun orta alanda yer alması bekleniyor. Mesut'a yine kulübe yolları görünebilir...
Sergio Ramos sakatlığı atlattı ve takımdaki yerini alacak. Hamit ve Granero kesin olarak yoklar. Nuri düzelmeye başlamış yavaştan ama o da takımdaki yerini alamayacak.
Muhtemel 11:
-----------------------Casillas-------------------
S. Ramos-------Pepe-----Carvalho------Marcelo
--------X. Alonso---Khedira----Coentrao--------
Di Maria------------Benzema------------Ronaldo

FC. Barcelona:
Barcelona yine çok fazla transfer işlerine girişmedi. Geçtiğimiz sezon başka takımlara kiralanan Cacares ve Ibrahimovic, bu sene başında bonservisleriyle verildiler. Milito da ülkesine döndü. En önemli kayıp belki de yedek golcü Bojan'ın Roma'ya transfer olması. Jeffren de Sporting Lizbon'a gitti. Gelen tek isim Alexis Sanchez. Hleb ve Keirrison takıma döndüler. Pek fazla şans bulabileceklerini düşünmüyorum.
Takım yeni bir yıldız daha çıkarttı bu sezon başında. Thiago Alcantara, Katalanların yeni gözdesi. Xavi ve Iniesta varken çok fazla oynayacağını düşünemeyiz ama çok önemli bir alternatif. Fakat ne yazık ki Fabregas'ın takıma katılmasına sayılı günler var. Fabregas takıma gelince, bu önemli yetenek iyice unutulabilir...
Bu akşamki maçta Puyol, Afellay ve Maxwell kadroda olmayacaklar. Puyol'dan çok emin olmayalım yine de. Defans hattı nasıl kurulacak emin olamıyoruz. Puyol varsa işler kolay. Sol bek Abidal olur hallolur ama Puyol yoksa, Abidal ya da Mascherano stopere çekilecek. Abidal sol beke gelirse yerine Adriano oynayacak ama bu uzak ihtimal gibi. Pique, Xavi ve Busquets'in kadroda olmaları bekleniyor. Guardiola Xavi'yi riske etmek istemeyiz, maç günü durumuna bakacağız demişti. Thiago ilk 11'de yer alabilir.
Muhtemel 11:
-----------------V. Valdes-----------------
Alves-----Mascherano---Pique-----Abidal
--Xavi(Thiago)--Busquets-----Iniesta-----
Pedro-------------Messi--------------Villa
İlk maçta avantajı kim elde edecek göreceğiz. Umarım anlatıcılar yüzünden zehir olmaz gecemiz...
12 Ağustos 2011 Cuma
Futbol Dünyasına Son Hediye: adipower Predator
adidas’ın futbol dünyasına en son hediyesi:
adipower Predator®
sporun ve sporcunun gelişimini misyon edinen bir marka olan adidas
şimdi de, efsane Predator® ailesi içerisinde bu zamana kadar üretilmiş
en mükemmel krampon olan adipower Predator®’ı futbol dünyasına tanıtıyor.
Temeli 90’lı yılların başında atılan Predator®’ın yeni jenerasyonu, mükemmel top kontrolü sağlayarak performansı zirveye çıkarmak için ileri teknolojiler ile donatıldı.
Son 20 yılın en iyisi
Sprint Frame tabanı hem hafif hem dengeli
Krampon aynı zamanda, adizero F50’de de bulunan ve ayakkabının ağırlığını yüzde 25 oranında azaltarak sadece 230 gram olmasını sağlayan yenilikçi Sprint Frame taban yapısına da sahip. Sprint Frame’in de eklenmesiyle adipower Predator®’ın malzeme katmalarının sayısı ve genel olarak kramponun ağırlığı azaltılırken, aynı zamanda geometrisi ile futbolcuya denge kazandırılıyor.
Powerspine Teknolojisi ile maksimum enerji, mükemmel esneklik
Daha önceki Predator® jenerasyonları gibi yeni adipower Predator® de, kramponun burnu ile atılan şutlarda enerji kaybını minimuma indiren Powerspine Teknolojisi’ne sahip. Powerspine rahat ve daha uzun süre yorulmadan koşmaya yardımcı oluyor.
“Oyunun yeni standartlarını adipower Predator® sayesinde oyuncu belirliyor”
adipower Predator®’ı yeni nesil futbolcuların beklenti ve ihtiyaçlarına cevap vererek, oyunun standartlarını oyuncunun belirlemesi için geliştirdiklerini ifade eden Ürün Müdürü Aubrey Dolan, “Yeni nesil oyuncuların ihtiyaçlarına özel olarak yeni nesil bir Predator® geliştirdik. Bu neslin oyuncuları, genç, kendine güvenen ve aynı zamanda oyunun standartlarını dilediği gibi yönlendirme yeteneğine sahip oyuncular. Sprint Frame, Powerspine ve Predator® Element teknolojilerine sahip tüm yeni adipower Predator®’lar ile oyunun asıl sahibi onlardır” dedi.
Futbol dünyasının yıldız isimleri test etti, onayladı
Kaká (Real Madrid FC), Nani (Manchester United FC), Xavi (FC Barcelona), Van Persie (Arsenal FC), ve Gerrard (Liverpool FC) gibi dünyaca ünlü futbol yıldızları, yeni adipower Predator®’ı test ederek, yaptıkları yorumlar ile ayakkabının geliştirilmesine katkıda bulundu.
Ağustos ayında adidas mağazalarında
Açık mavi-elektrik sarısı ve siyah-kırmızı renk kombinlerinin kullanıldığı yeni adipower Predator®, Ağustos 2011’den itibaren adidas mağazalarında satışa sunulacak.
11 Ağustos 2011 Perşembe
Mehmet Batdal Kardemir Karabükspor'da

Tuncay Şanlı Bolton Wanderers'ta
