Yukarıdaki fotoğrafta Ankaragücü maçı için başkente giden Galatasaray kafilesini karşılayan taraftarların açtığı bir pankart var. Üzerinde "Siz en güzel duyguların katilisiniz" yazıyor. Düşünen de uygulayan da ne güzel etmiş.
Sanıldığından da önemli bir mağlubiyet aldı bugün Galatasaray. Altı üstü bir Ankaragücü deplasmanı, zaten bu sezon hedef yok, moral yok, motivasyon yok, deplasmanda güzel oyun yok, puan da yok diye düşünülmemesi gerekiyor. Bugün alınan mağlubiyet, takımdaki kırılganlığı da ortaya koymuyor. Bugün takımın kısa bir özetini izledik aslında. Koca sezondan çıkarmamız gereken dersleri bugün tek tek aldık.
Günün en dikkat edilmesi gereken iki üç ayrıntısından birisi, Hagi'nin takımı sahaya 4-4-2 dizilişiyle çıkarması oldu. Bugün Galatasaray maçı kazansaydı da bana kalırsa hatalı bir karardı sistem değişimi. Bu, her şeyden önce Hagi'nin artık günü kurtarma amacı taşıdığının, Galatasaray'da uzun vadeli planı olmadığının göstergesiydi. Onca zaman ısrar edilen sistemden vazgeçip sil baştan yeni bir düzen oturtmak çok da gerçekçi bir hareket değil. Birçoğumuz, şu dakikadan sonra takımın hangi sistemle oynadığının da önemi olmadığını düşünebilir. Böyle düşünenlerin de kendilerine göre haklı sebepleri vardır belki. Ancak benim düşünceme göre takımın doğru oyuncularla doğru bir şekilde oynayabileceği mevcut oyun anlayışı devam etmeliydi. Tekrar tekrar yeni şeyler ortaya koyup sahadakilerin de aklı karıştırılmamalıydı.
Buna rağmen kötü de başlamadı Galatasaray maça. Bundaki en önemli etkenlerden biri, Kewell ve Pino'nun sahada olması, ilk on birde ismi geçince benim de içinde bulunduğum birçok Galatasaray taraftarını isyan noktasına getiren Aydın Yılmaz'ın beklenmedik üstün performansıydı. Aydın'ın senelik iyi oynama kontenjanını kullandığı üç maçtan birini daha izlemiş olduk. Eğer Stancu yerine de Baros oynasaydı (ki cezalı olmasa da oynatmazdı Hagi) çok daha efektif bir hücum hattı görebilirdik.
Savunma da iyi kötü idare ediyordu. Lorik Cana'nın orta sahadaki yerine geçmesi, Luca Neill'in de sağ bekte (zaman zaman hata yapsa da) görev alması ile birlikte belli bir savunma düzeni kazanılmış, en azından kusursuz olmasa da muntazam diyebileceğimiz bir görüntü elde edilmişti. Ancak ne zaman ki oyuna Mustafa Sarp girdi, işte o an işler terse dönmeye başladı. Dikkat edin, Barış'ın girişini saymıyorum. Çünkü Stancu zaten yararsızca sahada geziniyordu. O sebeple onu oyundan alıp Barış'la orta sahayı desteklemeyi anlayabilirim. Tabii bana kalsa Barış da girmesin, Yekta girsin ama işte Hagi bu... Akıl sır ermiyor. Neyse, Mustafa Sarp konusuna devam edelim. Sarp'ın oyuna girmesi Galatasaray adına oyunun tüm gidişatını değiştirdi. Saha içindeki düzen alt üst oldu. Düşünün, sol bek Çağlar çıktı, yerine orta sahada ne olduğu belli olmayan Mustafa Sarp girdi, stoper Hakan Balta sol beke geçti. O dakikaya kadar ön liberoda başarıyla oynayan Lorik Cana da pek beceremediği stopere geçti. Bu anda Galatasaray 2-1 önde. Sonra ne oldu. Arda efendi de oyuna girdi. Takımda o an o dakikada en büyük ihtiyaç olan kontraatakları layığıyla gerçekleştirebilecek tek isim olan Pino oyundan alındı. Yorgun Aydın oyunda kaldı. Üzerine de doğal olarak Galatasaray iki golü kalesinde gördü. Bugün Mustafa Sarp'ın bir pozisyonuna çok takıldım. Orta sahada bir hava topu mücadelesinde iyi yer tutamadığı için rakibin altında kalışı ve kambura yatıp rakibini kalçasıyla çaresizce itmeye çalışması onun için her şeyin özetiydi. Ne zihinsel ne de fiziksel olarak Galatasaray'a yakışıyor.
Zapata hakkında yine söyleyecek çok şey var ancak artık onunla alakalı kendimi yormak istemiyorum. Bugün yine rezaletti... Üzerine gelen toplar haricinde hiçbir şutu çıkaramadı. Ceza sahası içinde çıkıp alması gereken yan topları izledi. Yumruklamaya çalıştıklarında da penaltı noktasını geçemedi. Tamamen aciz bir haldeydi yine.
İşte yazının başında "çıkarılması gereken dersler" diye bahsettiğim konula bunlar. Takımda kimin ne konumda olduğu, kimin tutulup kimin tutulmaması gerektiği gayet açıkça bu maçta ortaya çıktı. Mustafa Sarp, Hakan Balta, Ayhan Akman, Arda Turan, Zapata gibi oyuncuların Galatasaray'da işi yok. Sezon sonuna kadar da oynamasalar daha iyi. Belki Arda oynatılabilir. O da biraz piyasa yapıp satılması umuduyla... Kewell ve Pino gibi gerçekten üst düzey olan ve futbol akılları takımdaki en üst düzey oyuncular da sağlam oldukları sürece oynamalılar.
Gelelim Hagi'ye. Haftaya alınacak bir mağlubiyet, onun sonu olacaktır diye tahmin ediyorum. Peki haftaya sonuç ne olur? İşte o büyük merak konusu. Bu tarz maçların motivasyonu farklı olacağından, Hagi'nin bir süre daha devam etmesini sağlayacak bir sonuca şahit olabiliriz. Keşke bu yönetimin riskini omuzlarına almasaydı. Keşke biraz kendisini düşünseydi. Ama olamazdı. Çünkü o Hagi'ydi...
1 yorum:
Yenilgilere alışdık artık ama haftaya Arenada bizi yenen ilk takım Fener olacak bu bize çok kor. Bugünler unutulur ama Arenada ki ilk yenilgi fenere karşı olunca unutulmaz
Yorum Gönder