Her ne kadar mevcut iktidarın takımı olsa da İBB'nin aldığı sonuçlara ve futbolcuların emeklerine bir şekilde saygı duymamı sağlayan bir hocadır Abdullah Avcı. Tabii bu saygı ve sempatinin kökeninde, Galatasaray altyapısı ve genç milli takımlardaki çalışmalarının ve futbol camiasındaki itibarının da payı büyük. Ancak bu sezon ne olduysa, kendisinde ayrı bir hırçınlık, bir sıkıntı var. Bu açık bir şekilde görülebiliyor.
Biraz daha açalım. Aklımıza gelen ilk büyük olayı, Engin Baytar hakkında söyledikleriydi. Engin hakkında şu ifadeleri kullanmıştı:
"Büyük takım oyuncularına dokunmayacaksın, onlar rahatlıkla provoke edebilecekler. Türk futbolunda Engin gibi oyuncuları kaldırmamaya çalışmak lazım. Hoca arkadaşlarımız onlara çok iyi dikkat etmeleri gerekiyor. Bana Allah Engin gibi provokatif oyuncularla çalışmak nasip etmesin."
Baştan aşağı garip ve yakışıksız bir yorum. "Türk futbolunda Engin gibi oyuncuları kaldırmamaya çalışmak lazım" gibi bir cümle içeriyor. Açıkça üzerine oynamak ve hedef göstermek amaçlı, art niyetli bir yorum. Evet, Engin Baytar da hiçbir zaman sütten çıkmış ak kaşık olmadı. Ancak şu da bir gerçek ki, Abdullah Avcı'nın bu yorumlarını hak edecek bir şey de yapmadı. Hatta Engin'in Abdullah Avcı'yı kızdırdığı kadar, başka bir futbolcu başka bir teknik adamı kızdırmamış mıdır? Mutlaka kızdırmıştır. Peki kaç kez duyduk böyle açıklamaları?
Hadi bu olayı bir şekilde ört bas ettik. Unuttuk, çöpe attık gitti. Abdullah Avcı'ya bu hareketten dolayı eksi puan vermedik diyelim. Geçen gün oynanan Beşiktaş-İBB maçında kenarda ettiği küfürler ve o küfürlerle ilgili yaptığı açıklamaya ne demeli? Televizyondan izleyen herkes, o küfürlerin hakem Yunus Yıldırım'a gittiğini düşünmüştü. Oysa Abdullah Avcı, yaptığı açıklamada,
"Saha içindeki tutumun televizyondan farklı anlaşılmış. Orada ettiğim laflar ve kullandığım ifadeler kesinlikle Yunus Yıldırım’a değildi. Değil Yunus hocaya hiçbir hakemimize öyle ifadeler kullanmam. O lafların hepsi Tello’yaydı. Nedeniyse onun sahadaki kötü niyetli davranışlarıydı. Zaten Beşiktaş seyircisi bize karşı ön yargılı ve protestoya hazır. Geçen sezondaki gibi tribünleri provoke etti. Adeta bizi seyircinin önüne attı." dedi ve aklınca işin içinden sıyrıldı.
Tabii, hakem camiasını, dolayısıyla MHK'yi, dolayısıyla Futbol Federasyonu'nu karşısına almaktansa gariban Tello'yu karşısına almayı tercih etti doğal olarak. Ancak "bana kalırsa" büyük yanlış yaptı. Engin olayında düştüğü hataya düştü. Bir futbolcuyu kamuoyunun önüne attı ve hakkında suçlamalarda bulundu. Yaptığı hareket, asla bir teknik direktöre, hatta eğitici bir teknik direktöre yakışan bir hareket değil. Artık kulübünde mi huzursuz, hayatında istediği gibi gitmeyen şeyler mi var bilemiyorum ve beni de ilgilendirmez ancak böyle yanlışların içinde bulunması hem bir futbolsever olarak beni hayal kırıklığına uğratıyor, hem de aklıselim karşısında kendisini zor duruma düşürüyor. Üstelik, biz kendisinden gelecekte Türk futbolu adına daha büyük sorumlulukların altına girmesini beklerken, daha taraftar baskısının dahi olmadığı bir camiada böylesi stresli hareketlerde bulunması, bir büyük takımda ya da milli takımda yaşaması muhtemel krizleri nasıl yöneteceği konusunda da büyük soru işaretleri yaratmakta.
Biraz daha açalım. Aklımıza gelen ilk büyük olayı, Engin Baytar hakkında söyledikleriydi. Engin hakkında şu ifadeleri kullanmıştı:
"Büyük takım oyuncularına dokunmayacaksın, onlar rahatlıkla provoke edebilecekler. Türk futbolunda Engin gibi oyuncuları kaldırmamaya çalışmak lazım. Hoca arkadaşlarımız onlara çok iyi dikkat etmeleri gerekiyor. Bana Allah Engin gibi provokatif oyuncularla çalışmak nasip etmesin."
Baştan aşağı garip ve yakışıksız bir yorum. "Türk futbolunda Engin gibi oyuncuları kaldırmamaya çalışmak lazım" gibi bir cümle içeriyor. Açıkça üzerine oynamak ve hedef göstermek amaçlı, art niyetli bir yorum. Evet, Engin Baytar da hiçbir zaman sütten çıkmış ak kaşık olmadı. Ancak şu da bir gerçek ki, Abdullah Avcı'nın bu yorumlarını hak edecek bir şey de yapmadı. Hatta Engin'in Abdullah Avcı'yı kızdırdığı kadar, başka bir futbolcu başka bir teknik adamı kızdırmamış mıdır? Mutlaka kızdırmıştır. Peki kaç kez duyduk böyle açıklamaları?
Hadi bu olayı bir şekilde ört bas ettik. Unuttuk, çöpe attık gitti. Abdullah Avcı'ya bu hareketten dolayı eksi puan vermedik diyelim. Geçen gün oynanan Beşiktaş-İBB maçında kenarda ettiği küfürler ve o küfürlerle ilgili yaptığı açıklamaya ne demeli? Televizyondan izleyen herkes, o küfürlerin hakem Yunus Yıldırım'a gittiğini düşünmüştü. Oysa Abdullah Avcı, yaptığı açıklamada,
"Saha içindeki tutumun televizyondan farklı anlaşılmış. Orada ettiğim laflar ve kullandığım ifadeler kesinlikle Yunus Yıldırım’a değildi. Değil Yunus hocaya hiçbir hakemimize öyle ifadeler kullanmam. O lafların hepsi Tello’yaydı. Nedeniyse onun sahadaki kötü niyetli davranışlarıydı. Zaten Beşiktaş seyircisi bize karşı ön yargılı ve protestoya hazır. Geçen sezondaki gibi tribünleri provoke etti. Adeta bizi seyircinin önüne attı." dedi ve aklınca işin içinden sıyrıldı.
Tabii, hakem camiasını, dolayısıyla MHK'yi, dolayısıyla Futbol Federasyonu'nu karşısına almaktansa gariban Tello'yu karşısına almayı tercih etti doğal olarak. Ancak "bana kalırsa" büyük yanlış yaptı. Engin olayında düştüğü hataya düştü. Bir futbolcuyu kamuoyunun önüne attı ve hakkında suçlamalarda bulundu. Yaptığı hareket, asla bir teknik direktöre, hatta eğitici bir teknik direktöre yakışan bir hareket değil. Artık kulübünde mi huzursuz, hayatında istediği gibi gitmeyen şeyler mi var bilemiyorum ve beni de ilgilendirmez ancak böyle yanlışların içinde bulunması hem bir futbolsever olarak beni hayal kırıklığına uğratıyor, hem de aklıselim karşısında kendisini zor duruma düşürüyor. Üstelik, biz kendisinden gelecekte Türk futbolu adına daha büyük sorumlulukların altına girmesini beklerken, daha taraftar baskısının dahi olmadığı bir camiada böylesi stresli hareketlerde bulunması, bir büyük takımda ya da milli takımda yaşaması muhtemel krizleri nasıl yöneteceği konusunda da büyük soru işaretleri yaratmakta.
0 yorum:
Yorum Gönder