Galatasaray'da sezonun ilk antrenmanı bugün yapılıyor. Geçen sene yaşanan yıkımın ardından yepyeni umutlar var camiada.
Umutlu olmak güzel şey. Peki ya bu umudun kaynağı ne? Yeni yönetim mi? Yeni yönetimin icraatları mı? Transferler mi? Duruş mu? Yoksa Galatasaray adı yeterli mi? Herhalde sonuncusu hariç, diğer hiçbir seçenek cevabı tam olarak doldurmuyor. Ne yeni yönetim bu umutların kaynağı, ne yeni yönetimin icraatları ne de transferler... Hiçbiri Galatasaray taraftarının yüreğine su serpebilmiş değil henüz.
Üzerine üstlük bir de bugün gazetelerde yer alan Bülent Tulun odaklı olumsuz haberler... Bülent Tulun'un, Fatih Terim'le sorunlar yaşadığına dair söylentiler ve "48 saatte yeni hoca bulurum" dediğine dair iddialar... Doğrudur ya da yanlıştır. Bülent Tulun böyle bir şey dememiş, iddia edildiği gibi sorunlar çıkarmamış da olabilir. Ancak kesin olan, Galatasaray'ın karmakarışık bir şekilde yeni sezona başladığıdır.
Ünal Aysal yönetiminin göreve geleceğinin belli olduğu günlerde sağda solda çeşitli yazılarda üzerine basa basa yazmıştım. "Ünal Aysal'ı tanımıyorum. Konuşmaları güven veriyor ancak yönetime aldığı ve birlikte çalışmayı düşündüğü isimlerden tamamen şüpheliyim" demiştim. Ne Ali Dürüst'ü başarılı bulurum, ne Abdurrahim Albayrak'ı ne de Bülent Tulun'u... Söz konusu isimler, Galatasaray'ın bugünleri yaşamasında payı olan, başarısız isimlerdir bana göre. Benim nazarımda ne Ali Dürüst o yumuşak tavrıyla Galatasaray'ın hakkını savunabilir, ne de Abdurrahim Albayrak o esnaf tarzı muhabbetlerle yurt dışında kulübü temsil edebilir. Bunlar başlı başına bir yazı konusu. Oturup saatlerce tartışılabilir.
Bugün beni en çok rahatsız eden kişi, ne Ali Dürüst'tür, ne de Albayrak'tır. Bugün ben en çok Bülent Tulun'dan rahatsız oluyorum. Bülent Tulun'a baktıkça gözümün önüne Adnan Sezgin geliyor. Senelerdir kulübün ensesinden inmemiş bir bela olarak gördüğüm sportif direktörlük makamı ne yazık ki bu iki ismin elinde. Sportif direktörlük öyle bir görev ki, ya gerçekten yapabilecek adama vereceksin bu sorumluluğu, ya da böyle bir pozisyon açmayacaksın. Adnan Sezgin ve Bülent Tulun gibi adamlar görevde olduğu sürece burnun boktan çıkmaz yoksa. Kimse önyargıyla yaklaştığımı sanmasın. Tulun ve Sezgin kulübün hakkını iyi niyetle savunmaya çalışıyor da olabilirler. Ancak geçmişlerinden ötürü kulübü spekülasyon malzemesi etmeye yatkın isimlerdir. İstemeden de olsa zarar verebilirler. Adnan Sezgin'in son dönemi malum. Adnan Polat'ın, Sezgin'de ısrar ederek neler kaybettiği ve Galatasaray'a neler kaybettirdiği de malum. Tekrar tekrar üzerinde durmaya gerek yok. Bülent Tulun'un da neler yaptığını ve Galatasaray'a neler kaybettirdiğini iyi biliyoruz. Görevde olduğu dönemlerde de olmadığı dönemlerde de kulübe ne büyük zararlar verdiği ortadadır. Yararı da olmuştur ancak zararı daha büyüktür. Bilmeyenler için iki örnek verelim. İlki Franck Ribery'nin serbest kalış sürecindeki basiretsiz ve vurdumduymaz tavrı, ikincisiyse daha geçtiğimiz sezonun devre arasında eski başkan Adnan Polat'a hararetle Robinson Zapata'yı tavsiye etmesi. Resim açık...
Ve bugün gazeteleri açtığımızda Bülent Tulun'un, Fatih Terim'i küstürdüğü haberleriyle karşılaşıyoruz. Doğru mudur bu olay? Bilemiyorum. İftira da olabilir. Peki Bülent Tulun ismi bana bu iddiaların doğru olabileceğini düşündürüyor mu? Ne yazık ki evet. Böyle bir ihtimalin gerçek olmasını düşünmemize neden olabilecek bir ismin böylesi kritik bir konumda olması ne kadar doğru? Daha dün Ünal Aysal dememiş miydi "o benim şahsi danışmanım olacak" diye? Ee, peki ne işi var şahsi danışmanın imza törenlerinde? Ne hakla Bülent Tulun'un Ujfalusi'nin imza töreninde futbolcuya giydirdiği Adidas forma yüzünden kulübün Nike ile olan ilişkileri geriliyor? Bunu açıklayabilecek bir kimse var mı kulüpte?
Ne yazık ki dün taraftar nelerden korktuysa bugün hepsini yaşıyoruz. Takım idmana çıkacak, hocayla resmi sözleşme imzalanmamış. Takımı 10 günde kurarız demişler, halen en kritik üç bölgeye transfer bekleniyor. Takımın yarısını göndereceğiz denmiş, Mustafa Sarp, Ayhan, Serkan Kurtuluş bugün idmana çıkacak... Kendimizi kandırmayalım. Tamam, şimdiye kadar yapılan transferler de iyi transferler ancak daha ihtiyacın yarısı ancak karşılanmış.
Ve artık ipler bilenin ellerine verilmeli. Galatasaray'a zarar verecek isimler o koltuklarda oturmamalı. Kendi selameti için televizyonlarda kulübü küçük düşürenlere bugün kurtarıcı gözüyle bakılıp sportif direktörlük görevi teslim edilmemeli. Transfer yapılmayacaksa alt yapıdan gençlerle yola devam edilmeli. Göreve gelirken bilinmiyor muydu mali durum? Eğer bilinmiyorsa bu da yönetimin suçu. Bir zahmet artık kurtarın taraftarı şu durumdan.
2 yorum:
galatasaray taraftarının gururudur genel itibariyle karmaşadan, başarı çıkartmak. uefa kupası, 2008 şampiyonluğu vesaire...
böyle durumlarda bir abiye sığınmak ki bu abi fatih terim'dir, galatasaray'ın son yıllarına baktığımızda hep denediği bir yöntem.
bilemem, başarılı olunur mu olunmaz mı ama bilirim ki başarılı olunsa dahi bunun bir sürekliliği olmayacak...
bunu şöyle diyorum hatta. atıyorum, bu sene şampiyon olsun, seneye avrupa'da başarılı olsun yine de doğru bir yapılanma olmadığı için 3-5 sene içinde kötü durumlara düşer bu takım.
hiç sevmem taraftarı olduğum takımın başkanını lakin adam tesadüf derken bunu kastediyordu zaten. tabii ki aziz yıldırım'ı ilgilendirmez galatasaray kulübünün işleyişi ama galatasaray kulübü de tesadüflerle ve kısa dönemli başarılarla yönetilecek son kulüptür türkiye'de.
ülke içi rekabet ne denli olursa olsun, benim taraftarı olduğum takım ile ilgili her türlü kıyaslamada yenilmeyeceğimi düşünürsem düşüneyim bir gerçek var ki galatasaray 10 sene öncesinde ve onun da öncesinde, edirne'nin dışında bu memleketin görmediği ve çok zor görebileceği yerlere gelmiş ve başarılara imza atmıştır. bu sebeptendir ki, doğru yapılanma en önce galatasaray için şarttır...
Galatasaray'da kurumsallık konusunda büyük yanlışlar yapıldığına katılıyorum. Hoş, Türkiye'de kurumsallığı adamakıllı uygulayan kaç tane yapılanma var? Peki bu becerilemeyecek bir şey mi? Değil. Galatasaray da Fenerbahçe de Beşiktaş da bunu becerebilmeli en azından. İşte sırf bu yüzden Fatih Terim'e karşı çıkmam da gerekir aslında. Ancak bu dönemde Fatih Terim olmalı diyorum. Takıma kazanma alışkanlığı edindirene kadar, Fatih Terim tarzı bir insanın görevde kalması gerek. Bu takımın özgüveni yok. Bu yüz yılda bir olur. Bu sebeple Terim "en azından şimdilik" olmalı. Ancak bir ipte iki cambaz oynamayacağı için Bülent Tulun, Adnan Sezgin tarzı adamlar bu çatı altında görev almamalı.
Bakalım, bu uygulamaların nasıl sonuç vereceğini göreceğiz. Riskli hareketler yapılıyor ve uygulamadaki hatalar kulübü yeni bir faciaya da götürebilir.
Yorum Gönder