TFF'nin olağanüstü başkanlık seçimi olağanüstü bir şekilde yapıldı ve Yıldırım Demirören, beklenildiği üzere yeni başkan oldu. Futbolumuzu olağanüstü bir dönem bekliyor.
Şimdi yepyeni politikalar, yepyeni söylentiler ve şike davasıyla ilgili yepyeni çözüm önerileriyle karşı karşıya kalacağız. Sadece biz mi? UEFA da yepyeni talepler ve çözüm yolları dinleyecek. Bazı yollar baştan alınacak. Aba altında sopalar gösterilecek. Ele güne karşı giderler atarlar tutarlar yapılırken, kapalı kapılar ardından el pençe divan pozisyonları alınacak. Gerçekten çok enteresan ve kritik bir dönem bizi bekliyor.
Yıldırım Demirören'in bu işe girişi, birçok kesimden eleştiri aldı normal olarak. Ancak eleştirilerin de ötesinde böylesi bir dönemde kendi çözümünü -ne olursa olsun- uygulamak üzere aday olan bir insan, her şeyden öte cesaretiyle takdiri hak ediyor. Tabii ki yöntemleri eleştirilir. Benim şahsen doğru bulduğum bir isim değil Demirören. Gerek bugüne kadar yaptıkları gerekse de yapmayı vaat ettikleriyle TFF için yanlış tercihlerden birisi. Ancak burada önemli olan benim fikirlerim değil, kulüplerin ve delegelerin fikirleriydi. Delegeler de mutabakata vardı ve Demirören TFF Başkanı seçildi.
Gelelim kulüplerin tavırlarına. Demirören'e baştan bu yana karşı olduğunu açıklayan ve duruşunu hiç bozmayan tek bir kulüp var: Bursaspor... Bursaspor'u sonuna kadar aynı tavrı sergiledikleri için kutlamak gerek. Hoş, dertleri Demirören'in şike süreciyle ilgili
icraatları değildir diye tahmin ediyorum. Olayın sadece Beşiktaş'la Bursaspor arasındaki sorunlara indirgenerek böyle bir tavır aldıkları açık. Yine de duruş sergilemekse, bunu yapan tek kulüp oldular. Bu sebeple ben saygı duyuyorum Bursaspor yönetiminin bu süreçteki tavrına.
Bir de Galatasaray ve Trabzonspor var. Trabzonspor, uzun süredir "kupamızı istiyoruz" tavrındaydı. Geçen sezonki şampiyonluk kupasının Fenerbahçe'den alınıp kendilerine verilmesini talep ettiler ve bunu yapacak olan başkan adayına destek vereceklerini deklare ettiler. Ardından da Yıldırım Demirören'e olan desteklerini açıkladılar. Peki Demirören'in böyle bir vaadi var mıydı? Benim bildiğim kadarıyla yoktu. Hatta Demirören, yargı sürecinde suçlu dahi çıksalar, Fenerbahçe'nin herhangi bir ceza almamasını savunuyordu. Trabzonspor, buna rağmen Demirören'e bir destek verdi. Artık kapalı kapılar ardında ne gibi konuşmalar döndüğünü bilemeyiz. Benim bildiğim, bu duruşun tutarsız olduğudur. Zaten Trabzonspor taraftarları da bu konudaki tepkilerini gayet sert bir şekilde ortaya koyuyorlar.
Bahsetmemiz gereken bir diğer kulüp de Galatasaray. Gerek Aziz Yıldırım'ın, gerekse de Yıldırım Demirören'in geçmişte şike yapmakla suçladığı Galatasaray, geride bıraktığımız süre içerisinde bu ikilinin tam tersi söylemlerde bulunmuş ve hatta TFF Başkanlığı için Ata Aksu'yu desteklediğini açıklamış olsa bile bugün Ata Aksu'nun adaylıktan çekilmesinin ardından Demirören'e destek verdiğini başkan Ünal Aysal vasıtasıyla açıkladı.
Hangi Demirören? "Türk takımları olarak gerekirse birkaç yıl Avrupa kupalarında oynamayalım. Yeter ki suçlu bulunanlar olursa ceza çekmesin" diyen Yıldırım Demirören...
Hangi Demirören? 58. maddenin değişip değişmemesiyle ilgili oylama esnasında "Galatasaray'ın 8-0'lık Ankaragücü maçını da biliriz" diye cümleye başlayan Yıldırım Demirören...
Kendisiyle ilgili daha detaylı bir yazıyı "Hakikaten Yeter Demirören!" başlığıyla yazmıştım. Başlığa tıklayıp yazıyı okuyabilirsiniz.
Ünal Aysal'ın destek açıklamasından sonra oylamaya geçildi ve Demirören'in başkan seçildiği açıklandı. Bu seçin esnasında Galatasaray delegelerinin oy kullanmadığı bilgisi de geldi ardından. Bana kalırsa burada Galatasaraylı yöneticilerin söylemleri de eylemleri de bir kirli politika ürünüdür. Ata Aksu'nun çekilmesinin ardından seçimi kazanacağı neredeyse kesinlik kazanan Demirören'e sözle destek vererek, ona hoş gözükülmüş, oy kullanmaya gitmeyerek de taraftarın ağzına bir parmak bal çalınmış oldu. Böylece ne şiş yandı ne kebap. Demirören'i destekleyerek onunla ilişkiler gerilmedi. Demirören'in seçilmesi için Galatasaray delegelerinin oyuna ihtiyaç olmaması nedeniyle de oy kullanılmadı ve taraftarın tepkisi azaltıldı. Şimdi bir kısım Galatasaray taraftarı, oy kullanılmamasını bir duruş olarak algılıyor. Peki Demirören'e oy gerekseydi aynı delegeler verdikleri destek mesajına rağmen oy kullanmayacaklar mıydı? Kimse kusura bakmasın, paşa paşa kullanacaklardı.
Netice olarak yönetenler yine birlik halindeydi. Altta ezilenlerse yine taraftarlar oldu. Bugün, kim olursa olsun yöneticilerin ipiyle kuyuya inilmeyeceği bir kez daha ortaya çıktı. Gerek Trabzon, gerek de Galatasaray taraftarları, destek vermeleri gereken kimselerin, sadece teknik heyet ve futbolcular olduğunu umuyorum ki daha net anlamışlardır. Sonuçta taraftarı sağılmalık inek olarak gören pazarlama dehası yöneticilerin göstereceği duruş, en fazla bu kadar dik olabilir.
0 yorum:
Yorum Gönder