Karabükspor'da, alınan Kayserispor mağlubiyetinin ardından haftalardır zorlanmakta olan sabır taşı sonunda çatladı ve kabak Michael Skibbe'nin başına patladı. Karabükspor'un geçen sezon Bülent Korkmaz'la yakaladığı başarıyı tekrar ettirmesi için göreve getirilen isim ise Mesut Bakkal oldu.
Aslen kötü bir teknik direktör olamayan Michael Skibbe'nin gidişi, haftalar öncesinden beklenen bir şeydi. Alınan kötü sonuçlar bir yana, oynanan futbol kimseyi tatmin etmiyor, gelecek için de bir umut vermiyordu. Daha da ötesi, kimse oynanmaya çalışılan futboldan bir şey anlamıyordu. Skibbe, ligde daha önce Galatasaray ve Eskişehirspor gibi takımları çalıştırmış olmasına rağmen Türkiye'deki futbol ortamını yeterince tanıyamamış olduğunu ne yazık ki hepimizin gözünün içine soktu. Hadi Skibbe Türkiye'yi ve Karabük'ü tanımıyordu ama ya yardımcıları? En azından onların hocaya yol gösterici olmaları gerekirdi. Ancak takımı kampa bile almadan dört ayı devirmeyi tercih ettiler. Sonuç ise ortada...
Skibbe'nin ardından, göreve kimin geleceği tartışılmaya başlandı. İlk aday olarak Metin Diyadin ismi konuşuluyordu. Normalde Metin Diyadin'in de oynattığı futbolu beğenen bir kişi değilim ancak sonuç alabilen bir hoca olması nedeniyle pek de soğuk bakmadım onun ismine. Ne yapar eder takımı kümede tutar diyordum. Ancak Metin Diyadin'in görevi kabul etmediği ve Mesut
Bakkal'la anlaşıldığını öğrendik. Açıkçası Mesut Bakkal ismi de pek cazip gelmiyor bana. Aslına bakarsanız, geride kalan alternatiflerin hiçbiri cazip gelmiyor. Ümit Özat, Abdullah Ercan, Bülent Uygun... Mesut Bakkal olmasa bunlar mı gelecekti takımın başına? Gece görsem kaçarım hepsinden. Bu bağlamda yapılan tercihi ve içinde bulunan zorunlulukları bir derece anlıyorum.
Elimde yetki olsa birkaç isim hariç hiçbir yerli antrenöre kolay kolay çalışma izni vermem. Bu yüzden biraz karamsar düşünüyor da olabilirim. Neticede Türk futbolunun içinde bulunduğu durumu yerli antrenörlerin antifutbol sevdalarına bağlıyorum. Takımı savunmaya çek. İleriye bir güreşçi santrafor, bir pırpır forvet bir de ara pası falan atıp iki çalım yapacak ofansif bir orta saha koy. Savunmanda iki tane kasap olsun. Beklerinden biri zaman zaman ileri çıkmayı sevsin. Orta sahadaki adamların topu geçirsin ama rakibi asla geçirmesin. Sen geriden, güreşçi santraforuna top şişir, o pırpır forvete ya da 10 numara pozisyonundaki adamına indirsin, gerisi şans kader kısmet... Bülent Uygun bu taktikle şampiyoluğa oynadı. Bülent Korkmaz bu taktikle ligde kaldı. Sonuç alma şansın yüksek yani. Ligdeki takımların çoğu buna dönünce, haliyle futbol oynatmak isteyen hocalar da sıkıntı çekiyor. Bugün, aslında hiç de kötü bir teknik direktör olmayan Shota Arveladze'nin Kayseri'de bir türlü başarıyı yakalayamaması ve Kasımpaşa'ya gitmesi bundandır. Biz bu düzenle Del Bosque, Rijkaard, Schuster, Couceiro ve sayamadığımız birçok değerli ismi harcadık. Löw bu ülkede tutunamadı yahu. Daha ötesi var mı? Şimdi Löw'ün bulunduğu yere ve Türkiye'de yaşadıklarına bir bakın. Geçen sezon Samsunspor'dan kuyruğuna teneke bağlanarak gönderilen Petkovic'in bu senede Lazio'da yaptıklarına bir bakın. Madem yerliler bu isimlerden iyiydi, onlar oralarda görev alabilseydi. Lazio'nun idarecileri göremiyor mu Petkovic'in Samsun'da başarısız olduğunu? Görüyor ama sallamıyor. Ne yazık ki dışarıdan pek ciddiye alınmayan bir futbol ülkesiyiz. Verdiğimiz paralar ciddi sadece. Bunun yansımalarını milli takımın aldığı sonuçlarda da, takımlarımızın Avrupa kupalarında aldıkları sonuçlarda da görüyoruz. Nedense artık hep tek bir takımımız Avrupa'da ilerleyebiliyor. O da şansımız yanımızda olursa...
Neyse, konu fazla dağılmasın. Mesut Bakkal, sezonun geri kalanında Karabükspor'da ne yapabilir? Önceki sezonlarda gösterdiği performanslara bakarsak iki ihtimal de mevcut. Yani takımı tutabilir de düşürebilir de. Bol bol beraberlik alınacağı kesin. Bu, kaybetmeme alışkanlığı düşünüldüğünde güzel ama kazanamama sendormuna dönüşmemesi lazım. Geçen sezon Samsun'u kümede tutamamıştı. Buna rağmen başarılı görülüyordu. Ancak unutulmaması gereken bir şey var ki, o dönemde Samsunspor'da Theofanis Gekas gibi ligin kat kat üstünde kalitede bir golcü vardı. Mesut Bakkal, 12 karşılaşmada Samsunspor'un başındaydı ve Gekas da bu 12 maçın 8'inde sahadaydı. Samsunspor, bu 12 maçta 6 galibiyet 1 beraberlik ve 5 yenilgi aldı. Toplam 19 puan topladı. Gekas, bu 8 karşılaşmada 6 gol 2 asistlik bir katkı verdi takıma. 8 maçta 3 galibiyet 1 beraberlik 4 yenilgi alındı. Gekas'ın olmadığı 4 maçta ise 3 galibiyet 1 yenilgi. Gekas olmadığında takım daha iyi sonuçlar almış gibi görünebilir ancak bu maçlardan birinin A2 takımla maçlara çıkıp herkese yenilen Ankaragücü'ne karşı, birininse son haftalara girerken ligde hiçbir iddiası kalmamış MİY ile içeride yapılan maç olduğunu hatırlamakta fayda var. Başarılı sonuç gibi görünen tek maç, 33. haftada deplasmanda Beşiktaş'a karşı alınan 1-0'lık galibiyet. Onda da Beşiktaş'ın son 7 haftada sadece 1 galibiyet alabildiğini belirtelim. Son maçta da sahalarında Sivasspor'a kaybettiler.
Netice itibariyle geçen seneki performans, bana Mesut Bakkal'la ilgili net bir ışık veremiyor. İçimi rahatlatan en önemli detay, oyuncuların onu istiyor oluşu. Futbolcular hocalarını sevmezse, ona saygı duymazsa bu işler ne yazık ki yürümüyor. Skibbe'de bunu yaşadık. Mesut Bakkal'ın, oyuncularla daha iyi ilişkiler kuracağı bir gerçek. Belki takım olma bilincine bu dönemde erişilir ve bir şeyler düzelir. Şimdi yapılması gereken, en azından iç saha maçlarında geçen seneye yakın performans sergilemek. Dışarıda da takım üzerindeki kırılganlık atılırsa sonuçlar alınabilir. En azından Karabükspor, kendi ayarında takımlara deplasmanda yenilmemeyi bilmeli. Bu bağlamda Mesut Bakkal'ın beraberliklerin hocası olması, duruma fayda sağlayabilecek bir özellik. Tabii ne olursa olsun, devre arasında takviye şart. Hoca da zaten yaptığı açıklamada en az 3, en fazla 4 oyuncu alacağız demiş. Umarım doğru takviyeler yapılır. En önemli ihtiyaç forvet mevkisinde baş göstermiş durumda. Bunun dışında bir orta saha ve en az bir savunma oyuncusu alınması lazım. Ve işin zor tarafı, bunların mümkün mertebe yerli oyunculardan karşılanması gerek. Kolay olmayacak. Belki takımdaki faydasız yabancılardan bazıları gönderilip yerlerine yabancı oyuncu getirme yoluna da gidilebilir ancak o yola gireceklerini sanmıyorum.
Başta da belirttiğim gibi, Mesut Bakkal ismi bana pek cazip gelmiyor ancak piyasadaki alternatifler arasında en uygun olan isimlerden birisiydi. Bundan sonra Karabükspor taraftarının yapması gereken, hocaya destek olmak. Ne olursa olsun sabretmek. İlk birkaç hafta takım hocayı, hoca da takımı tanımaya çalışacak. Hemen her şey oturmayabilir. Sadece sabırla ve destekle bu iş olabilir. Sezonu üçüncü bir hocaya gerek kalmadan tamamlamak için Mesut Bakkal'a yardımcı olmak şart.
1 yorum:
Yönetim, Michael'i onun karabüksporu'u "skibbe" bırakmasını beklemeden, kapının önüne koydu, en azından. Bu da bi'şeydir.
Karabük'ün bu yılki kaderi için hoca ve takım kadar, MİY, Elazığ gibi küme düşmeye namzet takımların ikinci yarı performansları da etkili olacak. Fazila geç olmadan içinde Karabük'ün yer almadığı bir düşme hattı şekillenirse, cernat, lua lua ve shelton bu takımı ilk 10 sıraya doğru taşır.
Yorum Gönder