Dün ilginç bir transfer gelişmesi yaşandı. Bayern Münih'in gelecek vaat eden oyuncusu Emre Can, Bayer Leverkusen'e transfer oldu. Alman milli takımının alt yaş kategorilerinde kaptanlık yapan oyuncunun ismi son dönemde oldukça moda. Oyuncuyu ciddi anlamda tanıyan fazla kimse yok oysa ki. Çünkü halen daha bizim basınımızda "genç stoper", "yetenekli sol bek" gibi sıfatlarla lanse ediliyor. Anlayacağınız üzere oyuncu tam bir joker. Emre Can'ın bu özelliği aslında sandığımızdan da önemli. Detaylara birazdan gireriz...
Öncelikle kabul etmek gerekir ki Bayer Leverkusen çok iyi bir transfer yaptı. Zaten bunu kendisine direkt olarak 10 numaralı formayı vermelerinden de anlayabiliyoruz. Bayern, bu transfere Emre Can'ı geri alma opsiyonuyla izin verdi. Yani kesinlikle oyuncuyu gözden çıkarma gibi bir durum yok. Onun da Toni Kroos gibi oynayıp tecrübe kazanarak takıma geri dönmesini ve ilk 11'in bir parçası olmasını bekliyorlar. Ancak oyuncuyu geri almak öyle çok da kolay değil. Bavyeralılar, sözleşme gereği oyuncuyu
geri alma opsiyonunu en erken 2015 yılında kullanabilecek. Leverkusen'in ayrıca bir de Levin Öztunalı transferi var, ki ona da bir başka yazıda detaylı olarak değinmezsek olmaz.
Emre Can transferi Bundesliga'da sezonun önemli transferlerinden biri. Bunu iki kere iki dört... Ancak bizim ligimiz için de önemli bir transfer. Belki de bir kayıp... Bilindiği gibi, Galatasaray bu oyuncuyla ciddi olarak ilgilenmişti (ya da biz öyle biliyorduk). Günlerdir spor basınında Emre Can'ın kiralık mı yoksa bonservisiyle mi geleceği tartışılıyordu. Bayern'in oyuncuyu kendi bünyesine geri kazandırma politikasını izlemeyeceğini düşünen haylaperestler, transferin bonservis alınarak yapılacağını büyük bir inatla iddia ettiler. Tabii ki bu hiç sorun değil. Sorun, Galatasaray'ın (söylenenlere göre) bu transfere böylesine yaklaşmışken bu işten hiçbir netice alamaması... Ve daha da ileri gidersek sorun Galatasaray'ın bu sezonki transfer politikası...
Emre Can'ın özelliklerinden kabaca bahsedersek onu hiç izlememiş olanlar bile olayı kafasında az çok canlandırabileceklerdir. Öncelikle ne bir sağ bekten, ne de stoperden bahsediyoruz. Emre Can, alt yaş kategorilerinden orta sahanın merkezinde oynayan bir oyuncuydu. Savunma yönü kuvvetli, gerekirse hücuma da destek verebilen bir stili vardı. Farklı mevkilere çabuk uyum sağlayabilen, komple bir futbolcuydu. A takımla idmanlara çıktıktan sonra onun bu çok yönlülüğü daha da fazla ön plana çıkmaya başladı. Bayern'de görev aldığı bazı maçlarda savunmanın ve orta sahanın sağında, solunda, ön liberoda ve hatta yeri geldiğinde stoperde görev yaptı. Bu mevkiilerin hiçbirinde sırıtmadı. Belli bir standart tutturdu. Bu, oyuncunun gerçek anlamda bir joker olduğunu gösteriyor. Maç içerisinde taktik değişiklik yapmayı seven teknik direktörlerin en sevdiği futbolcu tipi Emre Can. "Bu hocaların ülkemizdeki en önemli temsilcisi kim?" diye soracak olursak, alacağımız cevap konusunda sanırım çoğumuz hemfikiriz: Fatih Terim...
Yaşı yetenler, hatırlayanlar bilir. Galatasaray'ın 2000 ruhunu oluşturan isimlerden birisi de Ümit Davala'ydı. Almanya'da alt yapı eğitimini alıp Türkiye'de de Gençlerbirliği ve Diyarbakırspor gibi takımlarda forma giydikten sonra Galatasaray'a transfer olan Ümit, Fatih Terim'in en güvendiği isimlerden birisiydi. Hatta hoca, Ümit'e Milan forması giydirecek kadar çok güveniyordu. Dikkat edin, Ümit Davala bugün halen Fatih Hoca'nın yanında... Ümit Davala asla tek bir mevkinin oyuncusu olmadı. orta sahanın sağında, ortasında, savunmanınn sağında ve hatta zaman zaman hücum hattında tek santrafor olarak bile gördük. Fatih Terim, oyun sürerken nerede ihtiyaç duyarsa Ümit'i o bölgede kullanıyordu. Bu durum, ona müthiş bir taktiksel zenginlik ve uygulama opsiyonu katmıştı. Normalde belki de başka bir hocanın elinde sıradan bir sağ kanat oyuncusunda öteye gidemeyecek olan Ümit Davala, Galatasaray'da komple bir futbolcuya dönüşmüştü. Üstelik hiçbir özelliğine de 100 üzerinden 80-90 gibi notlar veremezdiniz. Top tekniği vasattı. Uzun boyuna rağmen hava toplarında idare eder durumadaydı. Çabukluk desen, kesinlikle çabuk bir oyuncu değildi. Ancak müthiş bir mental birikimi ve futbol altyapısı olduğu için oynadığı hiçbir mevkide standardını düşürmedi.
İşte Emre Can da bana göre bu günlerin Ümit Davala'sı olabilecek bir oyuncu. Hatta yetenekleri ve geçtiği Bayern tedrisatından ötürü çıtayı daha da yükseğe taşıyabilecek bir potansiyeli var. Fiziği, Davala'nın o yaştaki fiziğinden kat be kat üstün. Tekniği keza öyle. Ve bu oyuncu Galatasaray'da oynamaya böylesine sıcak bakmışken, onu halen daha bir şekilde takıma katamamak aslında büyük bir transfer hatası, strateji yanlışıdır. Özellikle de 6+0+4 gibi çağ dışı bir kuralın tam göbeğinde, bu kuraldan en çok zarar görebilecek takımlardan birine sahipken Emre Can gibi sahanın her yerinde açıkları kapayabilecek bir oyuncudan mahrum kalmak büyük talihsizlik...
Gelelim Galatasaray'ın bu sezonki enteresan transfer politikasına... Özellikle son iki sezon düşünüldüğünde oldukça sönük bir dönemin içinde olduğumuz kesin. Aurelien Chedjou ve Erman Kılıç haricinde takıma katılan yeni bir oyuncu yok. Bu iki oyuncunun dışında transferdeki diğer hamleler de geçen sezon kiralık olarak takımın formasını giyen Umut Bulut ve Felipe Melo'nun bonservislerinin alınmasıydı. Ve ayrıca çok iyimser davranmak isterseniz 1,5 sezondur başka kulüplerde kiralık olarak oynayan Colin Kazım'ın geri dönüşünü de bir yenilik olarak görebilirsiniz. Kişisel algı meselesi der geçeriz, sıkıntı değil...
Öncelikle Umut Bulut ve Melo'nun takımda tutulmalarına sevindiğimi kesinlikle söylemem gerek. Ancak maliyetleri işin içine girdiğinde pek de olumlu bir durum ortaya çıkmıyor. Özellikle 30 yaşındaki Melo'ya yıllık 3,1 milyon euro garanti para vermek pek de doğru gelmiyor bana. Özellikle eldeki Riera örneği dururken, başka yerde bu paraları kazanamayacak bir oyuncuya böyle sözleşmeler yapmak geleceği de ipotek altına aldırmaktan pek farklı değil. Umarım ki Melo iyi performans sergilemeye devam eder ve saha içi/dışı hareketleriyle Galatasaray'ın başına bela olmadan bu üç seneyi en iyi şekilde geçirir. Yoksa durum vahim. Umut'un da kazandığı ücrete belli oranda bir zam söz konusu. Ancak yabancı kuralı ve Umut'un geçen sezonki performansının ardından bir artış olması doğal.
Chedjou ve Erman'ın dışında benim beklentim, takımın yerli oyuncu iskeletine katkı yapılması ve sol bek konusunun çözülmesiydi. Albert Riera'nın 30 yaşından sonra gösterdiği özveri ve geçen sezon sol bekteki oyununu takdir etmemek mümkün değil. Bu sezon da ligde işini yapacak, Şampiyonlar Ligi'nde de belli seviyeye kadar pek fazla sırıtmayacaktır. Ancak sonrası için durum bulanık. Real Madrid serisinde Riera'nın ne kadar aksadığını gördük. Bu sezon da benzer seviyelere çıkmak isteniyorsa, oraya gerçek bir sol bek bulunması gerekiyordu. Üstelik Riera ligde de her ne kadar durumu kurtaracak bir oyuncu olsa da asla ve asla senelik garanti 3 milyon euro ödendecek bir oyuncu değil. Yani her şeyi geçelim, şu yıllık ücret meselesi bile başlı başına sorun. Tabii burada Riera'da hiç kabahat yok desek yeridir. Oyuncu zorla almıyor o parayı. Üstelik büyük bir profesyonellik örneği göstererek elinden gelenin en iyisini yapıyor. Fakat yine de ben onun takımdan ayrılmasını ve yerine gerçek bir sol bek takviyesi yapılmasını tercih ederdim. Şimdi Hakan Balta'nın uyuşukluğunu da düşününce Erman Kılıç'tan sol bek yaratma çalışmalarına şahit oluyoruz.
Takımdaki yabancıları kaleden başlayarak bir hatırlayalım: Muslera, Eboue, Chedjou, Dany, Riera, Melo, Sneijder, Amrabat, Elmander ve Drogba... Toplamda 10 kişi. Bu oyuncular arasından Muslera, Eboue, Chedjou, Riera, Melo, Sneijder ve Drogba ideal 11 oyuncuları... Kaç yabancı etti? Cevap: 7. Kaç yabancıya müsade var? En fazla 6. Yani her maç tribüne çıkacak 4 yabancı arasında bu 7 isimden biri olacak. Ve maalesef hiçbirinin yerini tam olarak dolduracak bir yerli oyuncu yok takımda. Belki tandemde Chedjou'nun yerine Gökhan Zan denenebilir ancak bu kez yedek stoper kalmıyor Hakan Balta dışında. Hakan Balta'nın da tam bir stoper olmadığını, sadece "stoper de oynayabilen bir bek" olduğunu unutmayalım. Ve ne yazık ki bu tabloya rağmen takımın yerli oyuncu iskeletine düzgün bir katkı yapılabilmiş değil. Transfer döneminde havalarda uçuşan isimlerden bir sonuç çıkmadı. Alper Potuk Fenerbahçe'ye kaptırıldı. Bülent Tulun, İngiltere'ye Kerim Frei ve Jem Karacan için gitti dendi ama döndü mü bilen yok. Gökhan İnler ismi geçti ancak oyuncu daha geçtiğimiz günlerde "Galatasaray beni isteseydi gelmek isterdim" diye açıklama yaptı. Demek ki onu da isteyen olmadı. Emre Can konusuna yukarıda zaten yeterince değindik. Daha nice isimlerden sonuç çıkmadı. Şimdi sormak lazım: Bu kulüp hangi yerli oyuncuyu istedi? Kimi almaya çalıştı? Yerli rotasyonu güçlendirmek adına tek önlem 30 yaşındaki Erman Kılıç'ın transfer edilip iki sezondur kimsenin arayıp sormadığı Colin Kazım'ın geri çağırılması mıydı? Tabii ki bu soruları çıkıp kimse yanıtlamayacak. Ama olsun, her gün çoğu Galatasaraylının sorduklarını bir kez de biz dillendirmiş olalım...
Sözün özü, benim gözümde bu sezon Galatasaray çok plansız ve kötü bir transfer dönemi geçirmiştir. Transferde nicelik değil, niteliğe önem veren bir futbolsever olarak takımın ana ihtiyaçlarının giderilmediğini, şimdiye kadar boşa zaman harcandığını ve takımda fazlalık diye kabul edebileceğimiz bazı yabancı oyuncular olduğunu düşünüyorum. Tabii daha süre bitmedi. Eylül başına kadar zaman var. Bu zaman zarfında neler olur bilemeyiz. Umarım o dönemde eksikler giderilir, fazlalıklardan kurtulunur ve sezona hazır bir takım oluşturulur...
0 yorum:
Yorum Gönder