Türk futbolunun gelişmesi için sabah akşam beyin fırtınası yapan(!), azami derecede entelektüel insanlardan kurulu (!) kulüpler birliği, dün yine toplanıp aşırı mühim kararlara imza atmış.
Toplantı yine kulüplerin gelirlerinin arttırılması, İddaa'dan alınacak payın çoğaltılması kısır döngüsünde geçmiş her zamanki gibi. Fakat alınan en ciddi ve üzerinde konuşulası karar teknik direktörlerle ilgili. Trabzonspor ve Kayserispor haricindeki 16 kulübün yetkililerinin katıldığı toplantıda bir teknik direktörün bir sezonda en fazla bir takım çalıştırmasına dair kulüpler arasında bir prensip kararı alınmış. Buna göre örnek vermek gerekirse sezona Gaziantepspor'da başlayan Hikmet Karaman'ın sezon ortasında istifa
edip Bursaspor'un başına geçmesi gibi bir olayı önümüzdeki sezon göremeyeceğiz. Tabii bu prensip kararını delen bir kulüp çıkmazsa...
edip Bursaspor'un başına geçmesi gibi bir olayı önümüzdeki sezon göremeyeceğiz. Tabii bu prensip kararını delen bir kulüp çıkmazsa...
İlk bakışta güzel bir uygulama gibi görünüyor. Neticede Hikmet Karaman'ı da Bursaspor'u da çoğumuz eleştirmiştik. Eleştirinin sebebi de Bursaspor'un, Karaman'a olan ilgisini hoca Gaziantepspor'un başındayken deklare etmesi ve hocayla o dönemde transfer görüşmesi yapmasıydı. Bu açıdan bakınca etik değerleri kollayan bir karar gibi duruyor. Ancak etik değerlerin, kulüplerimizin umrunda olmadığı gerçeğini de yadsıyamayız.
Olaya bir de teknik direktörler açısından bakmayı deneyelim. Kafadan bir olay örgüsü uydurmamıza gerek yok. Bu sezonun başına gidelim. Metin Diyadin'in Kasımpaşa'dan gönderilişini hatırlayalım. Metin Diyadin, bilindiği gibi 2012/2013 sezonunun ilk beş haftası Kasımpaşa'yı çalıştırmış ve bu beş maçta üç galibiyet, iki de yenilgi almıştı. Kasımpaşa bu dönemde dokuz gol atmış, dört de gol yemişti. Daha da önemlisi, takım puan tablosunda ikincilik koltuğuna oturmuştu. Normalde her takım için başarı kabul edilebilecek bu performansı lige yeni çıkmış bir takımın hocası olarak yakalamıştı. Fakat ne olduysa beşinci hafta oynanan Sivasspor maçının ardından Kasımpaşa yönetimi tarafından Metin Diyadin'in görevine son verildi. Kulüpler Birliği'nin prensip kararı eğer o gün geçerli olsaydı Metin Diyadin'in bu sezon başka bir takım çalıştırma imkanı olmayacaktı. Hoş, Metin Diyadin kendi tercihiyle hiçbir takımda görev almadı ancak istese alabilirdi. Kulüpler Birliği, işte tam da bu noktada mağdur edilmiş teknik direktörlerin ekmeğiyle oynama yoluna gitmekte hiçbir beis görmüyor. Önemli olan kulübün bekası tabii.
Bu kararla birlikte başkanların soyunma odalarına inme, maçlardan bir gece önce küçük bir not kağıdıyla teknik direktöre ısmarlama 11, hatta formasyon gönderme, transferde hocanın ağzını tamamen kapatma gibi imkanları da arttırılmış oldu. Bundan sonra sezon boyunca işsiz kalmak istemeyen teknik direktörler, kulüp başkanları ya da futbol şube sorumlularıyla çok çok iyi geçinmek zorunda. Önceki dönemde kovulan hocalar zaten başka kulüpleri ürkütmemek, oralarda iş bulabilmek adına tazminatlarını bile isteyemiyorlardı. Bu karar da her şeyin üstüne tüy dikmiş oldu. Yetki alanları kısıtlanacak, sonra da büyük bir pişkinlikle başarı beklenecek teknik direktörlerle gidilebilecek olan nokta zaten belli. Bunu ön görememek ise bambaşka bir deha.
Kulüpler Birliği'nin, kulüplerin menfaati uğruna herkesi sömürme güdülü "prensip kararlarının" bir örneğine de geçen sezon Ankaragücü konusunda şahit olmuştuk. Gökçek ailesi tarafından maddi olarak darboğaza düşürülen, ekmek kapısı futbol oynamak olan oyuncularının parasını ödeyemeyen (muhtemelen de ödemeyecek olan) Ankaragücü'nden hiçbir kulübün bedavaya futbolcu almaması üzerine bir prensip kararı alınmıştı. Bilindiği gibi futbolcular, hak edişlerini belli bir zaman diliminde alamazlarsa kulüple olan sözleşmelerini tek taraflı feshetme hakkınsa sahipler (Franck Ribery-Galatasaray örneği). İşte geçen seneki karar, parasını alamadığı için yasal hakkını kullanan oyuncuya transfer kapısını kapatır cinstendi. Bunun ne hukukla ne de adaletle ilgisi vardı. Nitekim bu karar Karabükspor tarafından delinmişti.
Teknik direktörler için alınan karar da benzer nitelikte. Bir teknik direktörün, bu sezon Hikmet Karaman'ın Gaziantep'ten Bursa'ya gidişi gibi, ya da daha önceki sezonlarda Bülent Uygun'un Bucaspor'dan Eskişehirspor'a gidişi gibi bir camiayı yarı yolda bırakarak yeni bir işe başlamasına ben de karşıyım. Bu konu yanlış anlaşılmasın. Ancak bu kararın altının doldurulabilmesi için kulüplere de bir sınırlama getirilmesi şart. O zaman kulüpler de sezonu maksimum iki teknik direktörle kapatabilmeli, ya da görevine son verdikleri hocalara yüklü tazminatlar ödemeli ki bu düzen en azından biraz daha düzgün işlesin.
Ayrıca bu kararı alan Kulüpler Birliği'nin başkanlığını, iki sezon önce Buca'dan Bülent Uygun'u ayartarak takımın başına geçiren Halil Ünal'ın yapması da yeterince ironiktir herhalde.
0 yorum:
Yorum Gönder