Uzun zamandır böyle bir maça denk gelmiyorduk. Müthiş bir gece oldu. Dip de görüldü, zirve de... Akılda kalacak olanlar, Muslera'nın büyük hatası, hakemin maçı berbat etmesi ve ikinci yarıda başta Selçuk ve Burak olmak üzere takımın duruma isyan edişiydi.
Fatih Terim, takımı enteresan bir şekilde kurgulamıştı bugün. Daha önceki maçlarda forvet arkası ve sol kanat oynayan Sneijder, bugün de orta sahada hücuma dönük ve sola yakın oynadı. Amrabat tam sol çizgideydi. Hamit ise sağ tarafta içe daha meyilli bir roldeydi. Savunmanın önünde de Selçuk yer alıyordu. Takım her ne kadar sola yığılmış gibi görünse de Eboue'nin çıkışları ve Burak'ın zaman zaman sağ tarafa yapacağı koşular, diğer kanadı da etkin kılacaktı. Ancak Eboue sezon başından bu yana sürdürdüğü umursamaz ve uyuşuk tavrını ne yazık ki bugün de devam ettirdi. Bir iki pozisyon haricinde topla çıkmaya tenezzül etmedi. Ya da enerjisi yoktu, bilemiyorum. Ancak kesin olan bir şey var ki, şu son 4-5 maçın yıldızı olan Sabri'yi fazlasıyla arattı.
Muslera'nın müthiş hatası, spor televizyonlarında vakit öldürmek için koyulan komik videolardaki güzide yerini mutlaka alacaktır. Gerçekten müthiş bir şanssızlık ancak olay sadece şanssızlıkla açıklanacak gibi değil. Burada ciddi bir dikkatsizlik de var. En azından böyle bir musibetin Şampiyonlar Ligi yerine ligde yaşanması da bir şanstır diyelim ve olayı tekrardan şansa bağlamış
olalım. Orduspor, istemeden bulduğu golün ardından bir de garip penaltı kazandı ve devreyi 2-0 önde kapattı. Bu, onlar için bir piyangodan öteydi. Tamam, Galatasaray iyi oynamıyordu. Galibiyeti hak edecek bir şey de yapmıyorlardı ancak Orduspor'un da pek iyi olduğunu söylemek mümkün değildi. Penaltının garabetine gelince, Hakan Balta'ya mı kızsak, hakeme mi kızsak hakikaten halen daha karar veremedim. Pozisyonda Hakan Balta çok bariz bir şekilde topa koluyla hamle yapıyor ama dokunamıyor. Yani netice olarak, elle oynamak için bariz ve amatörce bir hamle var. Ama elle oynama yok. Hakem o hamleye kanıp penaltıyı verdi muhtemelen. Bu yüzden ona fazlaca bir şey diyemiyorum. Ancak şu var ki, maç içindeki diğer hal ve hareketleri kesinlikle penaltıdan çok daha ağır şartlara soktu ortamı. Maç boyunca verdiği ve vermediği kararlarla havayı fazlasıyla gerdi. Bu durum ne yazık ki her sene yaşanıyor artık. Ancak bu maçta hem rakip hem de hakemi yendi Galatasaray.
İkinci yarıya çıkarken belli ki devre arasında Fatih Terim'in söylediği bazı sözler vardı. Oyuncular ilk yarıdan çok farklı bir kimlikle çıktılar sahaya. Ortaya koydukları iştah uzun süredir görülmeyen cinstendi. Tüm bunların üzerine Sneijder'in harika golü tam zamanında geldi. Gol, hem zamanlama hem de estetik açısından müthiş derecede ateşleyiciydi. Ki bu etkiyi de çabuk gösterdi. Ardından peş peşe gelen gollerle skor bir anda 4-2 oluverdi. Tabii bu süre zarfında Fatih Terim ve Hasan Şaş'ın tribüne gönderilmesi, Ümit Davala'nın da durumu protesto edip tribüne çıkmak isteyip Fatih Terim tarafından geri döndürülmesi de fitilin ateşlenmesinde büyük rol oynuyordu. Haa, Sabri faktörünü de unutmayalım... Sabri oyuna girdikten sonra sağ taraf da işlemeye başladı. Onun enerjisine bu takımın ne kadar ihtiyacının olduğu gün gibi ortada. Biz halen onunla alakalı espiriler yapmaya devam ededuralım.
Maçın en akılda kalıcı anlarından biri de hiç şüphesiz ki Barral'ın Drogba'yla çarpışıp bilincini kaybettiği pozisyondu. Neyse ki bu durum da ucuz atlatıldı. Sonradan kendine gelmesi büyük şans.
Netice olarak Galatasaray, bugün işler ne kadar kötü başlasa da birçok şeyin düzelmesini sağlayabilecek bir galibiyet aldı. Schalke maçı öncesi takımın ihtiyacı olan birlik, isyan ve özgüven bu maçta gün yüzüne çıktı. Bugünün katkıları, takımın kenetlenmesi, hakemi de yenebileceğini göstermesi, 2-0 yenik girilen ikinci yarıyı 4-2 önde bitirirken yapılan geri dönüş, inisiyatif alması gereken oyuncuların elini taşın altına sokması ve Sneijder'in ilk golüyle takıma adapte olma sürecinin hız kazanmasıydı. Devamını Schalke'ye karşı görürüz umarım ki...
2 yorum:
''hakemi yenmek de gerek'' argümanının içi boş kalmış nedense.hakemin yanlış verdiği kararları sıralamanız gerekirdi böyle bi başlıktan sonra.balta'nın topa dokunamadığı iddiası da biraz fanatikçe bi görüş olmuş.
Yoo hiç de boş kaldığını düşünmüyorum aslına bakarsanız. Tek tek pozisyon saymaya gerek görmüyorum. Zaten maç içinde çok keskin bir şekilde altını çizeceğimiz şekilde direkt skora etki edecek çok hata göremiyoruz. Bu şekilde sadece Drogba'nın verilmeyen penaltısı var. Ancak yazıda da açıkça yazdığım gibi, hakem verdiği ve vermediği kararlarla Galatasaray'ın oyununu ciddi anlamda bozdu. İlla ki uydurma penaltı vermeniz, çizgiyi geçen topta oyunu devam ettirmeniz (bunlar sadece örnek) gerekmez. Oyuncuların sinir katsayılarını yükselterek ya da stat için atmosferi gererek de kötü hakemlik yapabilirsiniz. Dünkü hakem de sadece Galatasaraylıların değil, tahminime göre Fenerbahçe ve Beşiktaşlıların gözünde de kötü bir hakemdir. Başarılı olduğunu düşünene selametler dilerim tabii ki.
Not: Hakan Balta'nın pozisyonunda ele geldi ya da gelmedi. Çok da önemli değil. Zaten o pozisyon hakemi eleştirmemde bir çıkış noktası değil. Orada dokunsa da dokunmasa da (ben dokunmadı olarak gördüğüm için fanatik oluyorum size göre, acaba kim fanatik?) dünyanın en iyi hakemini bile hataya zorlayacak bir pozisyon. Çünkü gayet bariz bir hamle var topa. Balta dokunmasa da görüş açısına göre insan aldanabilir. Hakemi bu kararından dolayı eleştirmediğimi yazıda da belirttim.
Yorum Gönder