Şimdi yine herkes şaşıra şaşıra "nasıl oldu bu iş?" diyor. "Karabükspor düşme adayıydı, Fenerbahçe'yi kendi sahasında nasıl yener?" diyor. Aynısını Galatasaray maçından sonra da söylemişlerdi. Bizim futbol kamuoyumu şaşırmaya alışmış.
Aslına bakılırsa bugün Fenerbahçe için tamamen uygun bir psikolojik ortam vardı. Raul Meireles'in geçen hafta gördüğü kırmızı kart sonrası yaşananlardan sonra verilen abartılı ceza, bugün yapılan savunma ve tüm bu olaylar ardından oynanacak ilk maç olması sebebiyle Karabükspor karşısında 3 puan tam bir mecburiyetti sarı lacivertliler açısından. Bir de tabii ki ilk yarının son haftası ve takım kendi sahasında. Gerek psikolojik, gerek fiziksel, tüm şartlar hazırdı.
Ancak işler hiç de tahmin edildiği gibi yürümedi. Karabükspor, bugün yine doğru bir oyun felsefesiyle sahadaydı. Maçtan önce KırmızıMavi'de yazdığım Fenerbahçe tanıtımında uzun uzun değindiğim bir konu vardı. Fenerbahçe'nin orta sahada Selçuk-Salih ikilisi ve önlerinde Cristian'la çıkmasını bekliyordum. Sol açık olarak da Caner oynar diye düşünmüştüm. Ancak Aykut Kocaman
beni şaşırtan bir takımla sahadaydı. Selçuk'un yanına Cristian'ı çekmiş, forvet arkası olarak da Sezer'i görevlendirmişti. Bu tabii ki Karabükspor'un ekmeğine yağı sürüyordu. Forvet arkası olarak sürekli pozisyona giren ve skora katkı yapan Cristian, bu maçta hiç pozisyona giremediği gibi gayet vasat olduğu, ortaya bir fark koyamadığı merkez orta saha görevine geri dönmüş oldu. Üstelik Salih gibi ciddi anlamda zeki ve her boş topu kazanan bir orta saha oyuncusu da kenarda hoca tarafından etkisiz hale getirildi. Böyle olunca da Fenerbahçe orta sahası, basit bir Anadolu takımı orta sahasından farksız hale geldi. Buna hücumda Krasic'in uyuşukluğu ve Kuijt'ın da sakatlık sebebiyle durgun olması eklenince Sow yalnızları oynar hale geliyordu.
Karabükspor içinse önemli olan bir şey vardı. Takım geriye gömülü, beraberliğe razı oynasa ilerleyen dakikalarla baskı gelecek ve Fenerbahçe maçı kopartacaktı. Cesaret hapı yutmuşçasına şuursuzca saldırmak da intihar demekti. Yapılması gereken tek şey, savunmayı da hücumu da kararında yapmaktı. Başka bir deyişle, hücum yapmaktan asla geri kalmamak, ancak savunmayı ihmal etmemekti. Bu şekilde Galatasaray'a karşı bir deplasman galibiyeti elde edilmişti ve Mesut Bakkal, takımı bugün de aynı anlayışla sahaya sürdü. Sahada doğru bir takım vardı. Takımın liderliği Lomana LuaLua'ya verilmişti. Ki aslında LuaLua'dan ayrıca bahsetmemiz lazım. Kendisi yarından itibaren tüm gazetelerin manşetlerinde en büyük yeri kaplayacaktır. Ne yazık ki böyle ilginç bir basınımız ve futbol kamuoyumuz var. Adamı bu maçtan sonra merak edecek herkes. Bugün, kariyerine yakışır bir etki gösterdi sahada. Zaten bu formu, onu takım arkadaşı Larrys Mabiala ile birlikte Afrika Kupası için Demokratik Kongo Cumhuriyeti Milli Takımı kadrosuna kadar taşıdı. Karabükspor, LuaLua'nın önderliğinde Fenerbahçe ceza alanı civarında etkili oldu ve yıldız oyuncu, maçı iki gol bir asist gibim mükemmel bir etkiyle kapadı. LuaLua'yı araştıracaklara bir tavsiye: Google'da futbıolcunun adının aratırken bir de "Lua Lua Foundation" yazın. Oyuncunun sosyal ve insani yönünü de öğrenin. Belki saygınız daha da artar.
Karabükspor güzel oynuyordu ve ikinci yarıya da güzel oyunla başladı ancak Mesut Bakkal yine yerinde rahat duramadı ve maçın tartışmasız yıldızı LuaLua'yı maçın bitimine 20 dakika kala çıkararak yerine Hakan Söyler'i aldı. Hakan Söyler'in oyuna girmesi doğru karardı ancak çıkacak isim asla LuaLua olmamalıydı. Kaldı ki bu değişiklikten sonra Karabükspor eskisi gibi pozisyon üretemedi ve üstüne bir de gol yedi. Neyse ki bir kaza yaşanmadı ve Kadıköy'de hak edilen üç puan, takımın hanesine yazdırıldı.
Bu galibiyetin ders olması gereken birçok insan var. Başta bu takımı küçümseyen herkes olmak üzere, "Fenerbahçe maçı öncesi 5 oyuncularının kontratını feshettiler! Hmmm...." şeklinde şike iması yapan herkes bu maçın skoruna ve oynanan oyuna bakıp bakıp utanmalıdır. Özür dilemezler belki ama bir daha atıp tutarken daha dikkatli olurlar...
0 yorum:
Yorum Gönder