Epey uzun bir aradan sonra ilk blog yazısını Kardemir Karabükspor'un ilk ciddi sınavını bahane ederek yazayım dedim. Bakalım devamı gelir mi? Göreceğiz...
Bizleri inanılmaz yıpratan ve fakat, sonunda müthiş bir coşku ve mutluluk yaşadığımız o unutulmaz sezonun ardından yepyeni bir sayfayı umutla açıyoruz. Bugün TSYD Ankara Şubesi tarafından düzenlenen 15 Temmuz Demokrasi Turnuvası'nda Konyaspor'la karşılaştık. Bugüne kadar dört hazırlık maçı yapmıştık fakat bu karşılaşma şu ana kadar verdiğimiz en ciddi sınav oldu. Neden en ciddi sınavdı? Karşımızda Türkiye'nin en iyi teknik direktörlerinden birine sahip, geçen sezon Süper Lig'i üçüncü sırada bitiren, UEFA Avrupa Ligi'ne direkt katılım hakkı elde etmiş (Şu an Osmanlıspor, Başakşehir ve Fenerbahçe'nin katılmak için ön eleme oynayacağı UEFA Avrupa Ligi), kadro iskeletini büyük ölçüde koruyan ve hatta üzerine takviye yaparak daha da güçlenmiş ve gücüne güç katmış Konyaspor vardı. Bu sezonki hedefi de ligi yine en azından ilk beşte bitirmek olan, her hafta ortalama 25 bin kişiye oynaması beklenen Konyaspor...
Peki şu an itibariyle biz ne durumdayız? Lige yeni çıktık. PTT ligi standardındaki kadromuzu olması gerektiği gibi dönüştürme çabasındayız. Yeni, heyecan verici, kaliteli oyuncularımız var. Tabii ki içinde bulunduğumuz kısıtlı ekonomik şartlar ölçüsünde oluşturulmuş bir kadro. Ancak yine de kabul edelim, iyi bir kadro... Yeni bir hocamız var. Yeni hoca demek, yeni sistem, yeni
alışkanlıklar ve her şeyden öte yeni bir akıl demek. Bambaşka karakterler, bambaşka akıllar ve tüm bu yenilerden bir takım ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Elbette bu iş akşamdan sabaha olacak bir iş değil. Kusura bakmayın ama belli bir zaman istiyor.
Yani özet geçeyim. Bugün, ilk 11'inde geçen seneki kadrosundan farklı olarak sadece iki oyuncu barındıran Konyaspor'la yine ilk 11'inde geçen seneki kadrosundan sadece iki oyuncu barındıran Kardemir Karabükspor karşılaştı. Ve bu maç 3-2 Konyaspor üstünlüğüyle sona erdi.
Maçtan önce Twitter'da bu maçın en ciddi sınav olduğunu, yeni bir takım olduğumuzu, iyi bir futbol ve iyi bir sonuç alma ihtimalimiz olduğu gibi tam tersi bir ihtimal de olduğunu ve sonuç iyi olursa takımı göklere çıkarmamamız gerektiğini, kötü olursa da yerin dibine batırmamamız gerektiğini, kısaca kesin yargılar için erken olduğunu yazmıştım. Tam da bunu doğrulayan bir maç izledik.
Hocamız Igor Tudor, 3-4-3 formasyonuyla çıkardı takımı sahaya. Kalede Adriano, savunmada Barış, Dany ve Gaman; orta alanda Hakan Aslantaş, Ceyhun, Osman ve Lato; hücumda ise Lucky, Yatabare ve Serdar Deliktaş oynadı. İlk yarıda tutuk bir görüntü verdik. Savunmada derinliği kaybettiğimiz iki pozisyonda da araya atılan toplarla birbirinin kopyası denebilecek iki gol yedik. Buna karşın Lato'nun şık bir frikik golü, Yatabare'nin kişisel yeteneğiyle kaleyi yokladığı bir pozisyon ve bir de kornerden kafa topu pozisyonu ürettik. Oyun olaraksa orta alanın göbeğini fazla kullanamadan, genelde kenarlardan hücıma kalkmaya çalıştık. Fakat ilk yarı bize şunları öğretti:
1-Osman'la Ceyhun, iki adet defansif orta saha (6 numara) olarak yan yana oynamaz. Oynarsa bugünkü gibi hücumda göbekten ilerleyemeyiz. İki oyuncu da savunma yönü kuvvetli olsa da pozisyon ve rolleri gereği topu ikinci bölgeden üçüncü bölgeye geçirme konusunda yetersiz, rakip ceza sahası çevresinde topla oynamaya pek eğilimli olmayan oyuncular. Dolayısıyla bu tarz iki oyuncunun göbekte yan yana oynaması nedeniyle top hakimiyetini sağlayamadık ve çizgi kenarlarına sıkıştık.
2-İlk yarıdaki ileri üçlümüz olan Lucky, Yatabare ve Serdar, her biri merkez forvet oynamaya daha yatkın oyuncular. Lucky biraz daha kenarda oynama eğilimi taşıyor ama net bir kanat oyuncusu rolü üstlenemez. Dolayısıyla üçü de beslenmesi gereken oyuncu. Ve netice olarak üçü de kanatlarda oynayan Hakan ve Lato ile ikili oyunlara giremedikleri için kanat varyasyonlarımız da kısır kaldı.
3-Savunmada derinliği kolay kaybettik. Bunda Barış'ın pozisyon bilgisinin zayıflığı önemli bir etkendi. Kokalovic aynı sorunu yaşamayacaktır. Ya da Barış oynadıkça arkadaşlarıyla uyumu artacak ve durumu toparlayacaktır. Nitekim Barış ikinci yarıda üçlünün ortasına geçince daha verimli oynadı.
4-Yatabare iki pozisyonda bize ne kadar değerli katkılar yapacağını gösterdi. İlki, arkadan atılan uzun topa dönerek gelişine yaptığı etkili vuruş çok klastı. Kaleci topu zorlukla kornere çeldi. İkincisi, ilk yarının sonlarında rakip ceza sahasına yakın alanda tam bir pivot santrafor rolü üstlenip topu saklarken faule maruz kaldı ve tehlikeli yerden serbest vuruş kullanıp golü bulduk.
5-Ceyhun pek hareketli değildi. Normaldir. Ceyhun gibi fizikli oyuncular geç form tutar. Düzenli oynadıkça açılır. Zaman tanımak lazım.Yatabare de aynı şekilde oynadıkça daha iyi olacak.
İkinci yarıya değişikliklerle başladık ve bu değişikliklerle takım biraz daha takıma benzedi. Kalede yine Adriano; savunmada Kerim (ilginç şekilde stoper oynadı ama zamanında Recep Çetin de Beşiktaş'ta benzer fiziğiyle bu rolü üstlenirdi), Barış ve Kokalovic; sağ kenarda Rodic, solda Hakan Aslantaş, göbekte ise Osman ve Poko; hücumda ise Traore, Serdar ve Lucky (sonra da İlhan Depe) ile oynadık. Daha etkiliydik. Hakan Aslantaş'ın bireysel hatası nedeniyle bir gol yedik fakat İlhan, Serdar ve Traore'nin güzel organizasyonuyla da bir gol attık. Maçtan asla kopmadık ve her an tehdit yaratabilecek bir potansiyel ortaya koyduk.
Poko'ya özel olarak değinmek istiyorum. Farkını net olarak hissettirdi. Orta alanın göbeğinde top taşıyabilen, adam eksiltebilen ve sahaya enerji, atletizm koyabilen bir oyuncu olarak büyük bir boşluğu kapadı. Bir tane daha Poko olsa bambaşka şeyler olabilirdi. Çok kaliteli ve klas bir oyuncu. Umarım sakatlıksız ve verimli bir sezon geçirir.
Ayrıca Traore de yeteneğiyle rakip yarı alanda top hakimiyetimize katkı yaparken ceza sahası civarında ne kadar etkili olduğunu gösterdi. Rodic'e gelince, ondan çok fazla varyete beklememek lazım. Tam bir takım oyuncusu. Çok koşacak, gösterişsiz oynayacak fakat yararlı olacak. Bugün bunların işaretini verdi. Traore gibi peş peşe üç beş kişi çalımlasın diye bekleyen hata eder. Ayrıca çaprazdan kaleyi yokladığı pozisyonla da rakip kalede ciddi bir tehlike oluşturdu.
Attığımız golde Traore'nin takipçiliği kadar İlhan'ın enerjisi, Serdar'ın ise kurnazlığının altını çizmek gerek.
Netice olarak ilk yarıda yanlış kurgu nedeniyle tutuk, ikinci yarıda ise doğruları bulduktan sonra umut veren bir takım gördük. Tabii ki yanlış kurgu da olacak. Asla karamsarlığa yer yok. Hoca deneyecek ve olanı olmayanı görecek. Bundan daha doğal bir şey yok.
Bir de neden çok transfer var diye eleştiriler okuyorum. Bugünkü Konyaspor karşısına Köksal'lı Muhammet Reis'li Rıza'lı kadroyla çıktığımızı düşünün. Bu oyuncuların temposunu aklınıza getirin. Başka bir şey demeye gerek yok.
Bir de lütfen şu bakış açısıyla futbol izlemeyin. Eğer futbolu bu kafayla izliyorsanız hiçbir şey anlamadığınız için vakit kaybediyorsunuz. Futbol haricinde de çok güzel sporlar var. Curling'le falan ilgilenin mesela. Tam size göre...
0 yorum:
Yorum Gönder