Beşiktaş bugün iki sezondur teknik direktörlüğünü yapan Slaven Bilic'e veda ediyor. Bu vedanın sebebi beklenen saha başarısının gelmemiş olması şüphesiz. Neydi acaba bu beklenen saha başarısı? Bir oturup düşünmek lazım.
Bilic gibi karakterler Türkiye'de daha çok aranır. Taraflı tarafsız birçok futbolsever tutar Bilic'i. Hataları elbette oldu. Bu sezonki şampiyonluğun kaçışını bile Bilic'e bağlayanlar mevcut. Haklı argümanları da var muhakkak. Pektemek ısrarı, Tolgay Arslan'dan
en formda döneminde bile yeterince faydalanamamış olması... Çeşitli şeyler sayarsın. Zor değil...
Fakat bir de sormak lazım. İki sezondur kendine ait bir sahası bile olmayan göçebe Beşiktaş'ı ilk sezonunda (Fenerbahçe'nin cezasıyla da olsa) Şampiyonlar Ligi elemesine götürmek, ikinci sezonunda da şampiyonluğu son haftalara kadar kovalamak, Avrupa'da Arsenal'e kök söktürüp, Tottenham ve Liverpool'u devirerek son 16'ya kalmak kolay iş mi? Bakın burada saha olayı çok mühim. İnönü Stadı'nın bitiş tarihi çok kez revize edildi. Geçtiğimiz Ağustos ayında stadı açmaktan bahsediyordu Fikret Orman. Tabii ki yetişmedi. Acaba önümüzdeki Ağustos'a yetişir mi? Ortada bir başarısızlık varsa net olarak budur. Ve birileri başarısızlık nedeniyle gidecekse o kişi Bilic midir?
Her neyse... Ben Beşiktaş taraftarı değilim. Ancak Slaven Bilic'in gidişi beni de üzdü. Onun Türkiye'deki futbol ortamına katacağı daha çok şey vardı. Kusursuz değildi. Olması da beklenemezdi. Saha içi bazı takıntıları vardı. Hangi teknik direktörün yok ki? Ne var ki bu kusurlu hali bile onun gidişinin bir "kayıp" olmasını engellemiyor. Güle güle Slaven Bilic...
0 yorum:
Yorum Gönder