31 Ağustos 2010 Salı
Joseph Yobo Fenerbahçe'de
1 yıllığına kiralanmış kendisi Everton'dan. Bilica'dan iyidir diyor ve başarılı olmasını temenni ediyorum.
Robinho A.C. Milan'da
Bu yaz bizi en çok meşgul eden adamlardandı Robinho. Manchester City satmak istiyordu ama çok yüksek bonservis ile aldığı için zararını da minimize etme çabasındaydı. Beşiktaşlı taraftarlar çok heyecanlıydılar. Geleceğine kesin gözüyle bakıyorlardı ta ki Robinho, "Türkiye'den sadece Fenerbahçe'den teklif aldım" açıklamasını yapana kadar. Adam Türkiye'de oynamak istememiş, çok normal.
Klaas-Jan Huntelaar Schalke'de
Bugün resmi sözleşmeyi imzalayacak Hollandalı. Ajax'ta çılgın atan, Real Madrid ve Milan'da duraklama devrine giren milli oyuncu, nispeten daha kolay bir ligde kimliğine kavuşmak için mücadele edecek. Raul-Huntelaar ikilisini çokça izleyeceğiz, en azından Real Madrid'de oynarlarken izleyemediğimiz kadar çok...
Emiliano Insua Galatasaray'da(mı?)
Çok yüksek ihtimalle, evet! Insua Twitter ve Facebook gibi sitelerde İstanbul yolcusu olduğunu yazmış. Halan Balta formsuz, Çağlar sakat ve ne zaman dönecek belli değil. İyi transfer. Hem Hakan Balta'yı stoper olarak kullanmak istediğini biliyoruz Rijkaard'ın. 1 yıllık kiralık olarak anlaşılmış kendisiyle. Satın alma opsiyonu olacak mıdır? bilmiyoruz. Anlaşmanın detayları yarın açıklanır heralde. Ayrıca bu gelişmeyi ilk olarak haber yapan AS Gazetesi, Kameni'nin de Galatasaray yolunda olduğunu yazmış. Bakalım, göreceğiz...
30 Ağustos 2010 Pazartesi
Javier Mascherano Barcelona'da...
Misimovic Galatasaray'da...
Bu başlığı atmakta bir problem yok artık. Adam yarın İstanbul'da olacak ve imzayı atacak. Bir ara vazgeçilmişti ama Hajduk Split Ibricic için çok fazla isteyince, Galatasaray yönetimi madem o kadar para vereceğiz, Misimovic'i alalım demiş olacaklar ki bir gecelik kararlılıkla 28 yaşındaki Bosnalı oyuncu Türkiye'nin yolunu tuttu. Galatasaray ve Türkiye için hayırlı olmasını temenni ederiz...
Bir Daha Soruyorum: Neden?
Daha önce buraya da yazmıştım Zaccheroni ile ilgili düşüncelerimi. Japonya Milli Takımı kendisini seçmiş teknik direktör olarak. Taş gibi takımdı 2010 Dünya Kupası'nda izlediğimiz Japonya. Ne hale getirecektir acaba kendisi bu takımı?
Raul Meireles Liverpool'da
Serkan Kırıntılı Fenerbahçe'de
Derin Nefes / Eskişehirspor:1 Galatasaray:3
Rijkaard, hafta arası giden turun faturalarından birini haklı olarak Hakan Balta'ya keserek maça çıkmış. Soldaki Serkan Kurtuluş gayet iyiydi bana göre. Tamam, ters ayaklı olması nedeniyle hücuma fazlaca destek veremiyor ama solak Hakan Balta ne kadar veriyordu allah aşkına? En azından Serkan savunmada enerjisiyle katkı yaptı.
Orta saha yine Ayhan-Barış-Mustafa üçlüsüyle kurulmuştu. Ligde idare eder tabii bu üçlü ama tekrar ediyorum, ancak yedek olurlar. Barış'ı yine ayırayım. Bugün de çok istekliydi. Hatta önceki maçlara göre dengeli olması da gözden kaçmadı.
Sağ açıkta Elano, solda Arda ve ileride de Baros vardı. Elano sakatlıktan yeni çıkmış durumda. Fiziği yetersiz. Yine de iyi niyetle mücadele etti. Arda da bugünü kendisine hedef olarak almış belli ki. Bir şeylerin düzelmesi için gayret etti durdu. Hafta arası Karpaty maçından sonra yazdığım yazıda bildiğimiz Arda'nın bu takımda her zaman olması gerektiğini ancak son zamanlarda gördüğümüz Arda'nın da bir an önce elden çıkarılması gerektiğini yazmıştım. Bugün, bidiğimiz Arda olmaya çalıştı kendisi. Eğer böyle devam edecekse başımızın üstüne. Ki maçtan sonra taraftarla kurduğu sıcak diyalog da gayet güzeldi Galatasaray açısından. Baros yine bildiğimiz Baros. Çok yük biniyor üzerine ancak o kaldırmasını biliyor bu yükleri. İlk goldeki uyanıklığı, üçüncü goldeki soğukkanlılığı bu takıma kattığı ekstra birer değerdir. Umarız ki sakatlık falan yaşamaz artık.
Bir de Aydın var tabii bahsedilmesi gereken. Yine klasik Aydın Yılmaz sezon başlangıcını yaptı. Bir ara kendi ceza yayı üzerinde rakibin ayağından kayarak topu aldığını ve rakip yarı sahaya kadar müthiş bir driplingle taşıdığına şahit oldum. O bezgin Aydın'dan böyle hareketler gelince hem seviniyor, hem şaşırıyor, hem de korkuyoruz açıkçası. Bakalım sonrası ne olacak. Temkinli davranmakta fayda var.
Eskişehir ise geçen sezondan daha karakterli bir kadroya sahip olmasına ve daha karakterli bir futbol oynamaya çalışmasına rağmen daha başarısız durumda. Pele'yi çok beğendim. Al Galatasaray orta sahasına direkt koy. Müthiş bir oyun görüşü var. Zaten daha önce oynadığı takımlar da belli. Getirebilen kimse tebrik etmek lazım. Sezer de ne kadar antipatik davranışlar içinde olursa olsun Galatasaray orta sahasına cuk oturabilecek bir adam. Zamanında çok istemiştim onu Manisa'dayken. Alamadılar. Keşke olsaydı. Artık bu vakitten sonra çok zor gelir.
Sonuç olarak çok kritik bir galibiyet aldı bugün Galatasaray. Rijkaard için ayrıca sevindim. Uzun bir süre sonra Galatasaray galibiyeti görmek güzel. Rijkaard da artık lige verilen arada bir nefes alır. Yeni transferleri takıma monte eder ve dilinden daha rahat anlayan bir takım oluşturma fırsatı bulur umarım. Şu anda en çok ihtiyaç duyulan şey, takımın Rijkaard'ın dilinden anlaması çünkü.
Okan Alkan? Ve Hoşgeldin Niang! / Fenerbahçe: 4 Manisaspor: 2
Fenerbahçe, seyircisiz oynadığı 2. Maçında da 4 gollü bir galibiyet elde etmeyi başardı. Antalyaspor maçı kadar rahat olmadı. Hatta maçın hakkının bu olduğunu söylemek de oldukça zor. Fenerbahçe bugün kaybetseydi veya berabere kalsaydı da şaşırmazdık.
Önce Trabzon deplasmanı daha sonra 120 dakikalık Paok maçı. Takım basmak istiyor ama mecalleri yok. Bilica, Stoch, Cristian, Mehmet Topuz oldukça yorgun gözüktüler. Mert sakat sakat oynuyor. Sağ bekte ilk resmi maçına çıkmış bir çocuk! Okan Alkan…
İlk gol onun ortasında, kaleci İlker’in hatasını, kaptan Alex’in değerlendirmesiyle geldi. Fenerbahçe bu şans golüyle ilk yarıyı 1-0 önde kapadı. Oyunun hakimi Fenerbahçe’ydi ama çok da önemli bir performans koymuyordu ortaya. İkinci yarıya bunu çözerek başlayan Manisaspor hızlı girdi. Gol buldu Isaac ile, öne geçebilecek pozisyonlara girdi.
Bunları değerlendiremeyince Fenerbahçe’nin 5-10 dakikalık temposuna maruz kaldılar. Lugano 2’yi buldu. Niang ise 2 golle merhaba dedi ve farkı 3’e çıkardı. Daha sonra Manisa 1 gol daha buldu ama maç bitmişti.
Daha önce de yazdığımız gibi bazı adamlar çok yorgundu. Kötü oynadılar. Niang ve Okan maçın en iyileriydi. Okan, ters kademeye girdi, asist yaptı, paslaştı, bindirdi… Ne yapması gerekiyorsa yaptı ve bize Gökhan Gönül’ün de iyi bir alternatifinin olduğunu gösterdi.
Takım iyi değil. Tam anlamıyla bir akıcılık sağlanamıyor oyunda. Kısa dönemlik iyi performanslar sonucu getiriyor. Antalya’ya, Manisa’ya yetiyor ama genel olarak böyle idare etmek imkansız. Daha süratli pas yapması lazım Fenerbahçe’nin. Bunun da merkezi Cristian olmalı. Bari bunu yapabilse…
Nobre'nin Gazabı / Kardemir Karabükspor:1 Beşiktaş:4
Maça başlarken forvette Nobre, sağ kanatta Tabata'yı görünce Schuster'in rotasyonla ilgili başının ağrıyacağını düşünmüştü herkes. Tabii ben de aynı fikirdeydim. Hadi Hilbert öyle çok özel bir adam değil Beşiktaş için ve Tabata orada onun şu aralar oynadığı kadar yararlı olabilir ama Bobo'yu Nobre'yle rotasyona sokmak biraz çılgınca gelmiyor değil. Hoş, bu adamı da bir şekilde dinlendirmen lazım tabii. Ancak Bobo dinlendiğinde oynayacak olan adam Nobre olunca kimsenin içi rahat etmiyor haliyle. Nobre her ne kadar 3 sene önceki haliyle kıyaslanınca çok geriye gitmiş olsa da bazı şeylerin abartıldığını düşünüyorum. Kanattan gelen bir takımda iş yapar kanımca. Ki bugün 2 tane yan topa kafasını uzatarak da bunu gösterdi. Hoş, ikincisi faul olmalıydı ama yine de Nobre bugün etkiliydi işte.
Bu aralar zaruretten kalede gördüğümüz Cenk, Hakan ve Rüştü tam olarak hazır olunca da sahaya çıkmaya devam ederse şaşırmamak lazım. En azından şu anda takımın birinci kaleciliğini hak ediyor. Ve her şeyi geçin, Beşiktaş'ın tam da ihtiyacı olan stilde bir kaleci. Zapo, İbrahim Toraman ve Ferrari gibi ağır adamların olduğu, önde kurulan ve arkaya sık sık adam kaçırma riskiyle burun buruna bir Beşiktaş defansının arkasında oynaması gereken kaleci Cenk ve benzer stilde bir kaleci olabilir ancak. Oyunu sürekli olarak ileride takip ediyor. Ayrıca işin enteresan tarafı, hiçbir pozisyonda gereksiz derecede ileride yakalandığını da görmedim. Hani öyle olsa aşırtma gol yiyebileceği pozisyonlarla karşı karşıya kalabilirdi. Misal bir Leo Franco öyle bir kaleciydi. Cenk, savunmanın arkasını süpüren bir kaleci olduğu kadar iyi de bir çizgi kalecisi aynı zamanda. Ki bunu bugün Emenike'nin kale sahası içerisinde yere doğru vurdurarak kaleye gönderdiği sert kafa şutundaki harikulade refleksinde de gördük. Sözün özü, iyi kaleci Cenk. Çok daha iyi olacak. Geçen sezon Denizli'deki hiçbir teknik direktör kendisini nasıl göremedi de Özden gibi bir kaleciyi oynattı anlayamıyorum.
Beşiktaş'ta Cenk'in haricinde dikkat çeken bir diğer oyuncu Zapotocny'di. Özellikle ikinci yarıda Karabük'ün hemen her atağında ismini duyduk.
Ernst-Guti-Necip üçlüsü de gitgide birbirine alışıyor ve her maç daha sağlam bir oyun ortaya koyuyorlar. Özellikle Guti lige alıştıkça bu ahenk daha da artacak gibi. Necip zaten her maç daha farklı, daha özgüvenli.
Tabata alışık olmadığı sağ kanatta oynamasına rağmen fena değildi bugün. Duran topları da etkili kullandı. Delgado'nun gidişi ardından pabucun pahalı olduğunu anlamış olsa gerek. Quaresma ise ilk yarıda Kerim Zengin-Şenol Akın ikilisi tarafından başarıyla durdurulurken, ikinci yarıda bu iki oyuncunun yorulmasını da fırsat bilerek çok etkili oldu. Zaten bir penaltı yaptırıp (bu da tartışılacak bir pozisyon) bir de güzel gol atarak maçı koparan isim oldu. Ancak Schuster nedense onu her maç fazlasıyla oyunda tutuyor. Biraz dinlense fena olmayacak gibi. Mesela bugün 60'tan sonra düşünülebilirdi.
Karabükspor'u ise bugün ligde ilk kez izleyebildim. İlk 2 maçlarını çeşitli aksiliklerden dolayı izleyememiştim. Bugün beni çok da şaşırtmayan bir Karabükspor vardı sahada. Tomic iyi kaleci. Yalnız savunma konusunda Yücel İldiz'in yeni alternatifler üretmesi lazım. Deumi çok tecrübeli ancak iki golde ve penaltıda onun hataları var. Tabii 2. golün faul olduğunu yine hatırlatmak lazım. Buna rağmen o pozisyon içindeki oyuncu Deumi olduğundan, hatayı da Deumi'ye maledebiliriz. Sağ bek Kerim Zengin, özellikle ilk yarıda Quaresma'ya nefes aldırmazken, hücuma da destek olmaya çalıştı. Ancak ikinci yarı yoruldu haliyle. Yine de bu çizgiyi devam ettirirse ligin diğer maçlarında etkili olacaktır.
Karabük orta sahasını genel olarak beğendim. Şenol Akın, kaptanlığın da getirisiyle olsa gerek, epey sorumluluk alıyor ve yeteneklerini de sergileme fırsatı buluyor. Göbekteki Birol ve Tozo da hem iyi top yapabiliyorlar, hem de iyi savunmada iyiler. Ancak aynı iyimserliği Fatih Ceylan için göstermek mümkün değil. Aslında bizim bildiğimiz Fatih Ceylan, bu takımın sol kanadında çok iş yapar ancak geçen sene yaşadığı ağır sakatlık kendisini etkilemiş. Geçen sezon bu takımın sol kanadında görev yapıp bu sezon başında gönderilen Sertan Vardar'ın yarısı kadar bile verimli olamıyor Fatih. Oraya da farklı bir alternatif düşünülebilir.
Cernat da biraz daha zamana ihtiyacı olanlardan. Ligin sertliği ona sıkıntı yaratacak gibi. Ancak uzaktan atacağı bir şut ya da araya bırakacağı toplarla çok maçta skora etki edecek gibi. Ayrıca Cernat'ın alternatifinin olmaması çok hoş değil. Şenol Akın bu bölgede düşünülebilir Cernat olmadığında. Cernat'ın hemen önündeki Emenike'yi ise fazla anlatmaya gerek yok. Yine bildiğimiz Emenike. Bu sene adından bolca söz ettirecek. Bugün yine güzel bir gol attı ve birçok pozisyonda Beşiktaş defansını çokça zorladı.
Netice olarak güzel bir skor aldı Beşiktaş bugün. Karabükspor da skora rağmen kötü bir görüntü vermedi. Özellikle skor 2-1'ken uzun süre oyunun kontrolünü ellerinde tuttular ve Beşiktaş'a zor anlar yaşattılar. Ancak elde yıldızlar olunca olay birden farklı bir boyut alabiliyor bugünkü gibi. Milli maç arası öncesi gayet iyi bir sonuç bu Beşiktaş açısından. Karabük'te ise maraton tribünün bir an önce bitirilmesi şart artık. Hem görüntü kötü böyle, hem de takımın oradaki taraftara ihtiyacı var.
Son olarak, alttaki fotoğrafla da yazıyı bitirelim. Bir yanda 1994 senesinde İzmit'ten Karabük'e gelen ve 5 sene boyunca (zaman zaman farklı takımlara kiralansa da) bu takımın futbolcusu olan Beşiktaş kaptanı İbrahim Üzülmez... Diğer yanda yine İzmit'ten gelen ve şu anda Karabükspor'un en sevilen oyuncularından olan Karabükspor kaptanı Şenol Akın.
28 Ağustos 2010 Cumartesi
İbra Milan'da...
Şimdi Ibra tekrar Milano'da. Ancak bu kez Milano'nun kırmızı siyahlılarında. Adriano Galliani açıklamış. 24 milyon € satın alma opsiyonlu kiralanmış. Milan için iyi hamle. Hücum hattı Pato-Ronaldinho-Ibrahimovic olacak bu sezon. Çok çok yeterli. Ibra için de iyi olur herhalde. Serie A'ya fazlasıyla alışkın. Evi bir nevi. Evinde başarılı olacaktır.
Guus Hiddink'teki İnanılmaz Mantık Hatası
2012 elemelerinde oynayacağımız ilk iki maç için A Milli Takım aday kadrosu açıklandı. Guus Hiddink "belli bir havuzumuz var, onun dışına çıkmayı pek düşünmüyoruz" demişti.
Öncelikle çağırılan isimleri yazalım:
Kaleciler: Hakan Arıkan, Onur Kıvrak, Sinan Bolat
Savunma: Gökhan Gönül, Sabri Sarıoğlu, Ömer Erdoğan, Servet Çetin, İbrahim Toraman, Gökhan Zan, Hakan Balta, İsmail Köybaşı
Orta saha: Hamit Altıntop, Kazım Kazım, Mehmet Aurelio, Selçuk İnan, Selçuk Şahin, Emre Belözoğlu, Nuri şahin, Arda Turan, Özer Hurmacı
Forvet: Tuncay Şanlı, Semih Şentürk, Sercan Yıldırım, Nihat Kahveci, Halil Altıntop
Kendi takımlarında sürekli olarak oynamayan Kazım, Selçuk Şahin, Özer, Semih, Gökhan Zan gibi isimler neden kadrodalar bilmiyorum. Formsuz olduğu aşikar Hakan Balta vazgeçilmezimiz midir? Ya da Nihat Kahveci? Hakan Arıkan, Sabri Sarıoğlu, İbrahim Toraman ve Gökhan Gönül sakatlıklarla cebelleşmiyorlar mıdır?
Derdim en baştan Guus Hiddink'i eleştirmek değil ama sanırım çok da umrunda değil. Oğuz'a "çağır işte bizimkileri" falan diyor olsa gerek. Bana sorarsanız e adam kimi çağıracak? diye, başlayayım:
Volkan Şen, Mehmet Topuz, Necip Uysal, Ozan İpek, Mevlüt Erdinç, Ceyhun Gülselam, Egemen Korkmaz, Yekta Kurtuluş vesaire...
Ne sakatlıkları ne de formsuzlukları mevcut bu oyuncuların. Kazakistan rahat geçilebilir belki ama Belçika maçı için bu kadro, bu fizik gücü ve bu form durumu yeterli olur mu? bilemiyorum. Umarım yanılırım.
Selçuk Şahin ne alaka allah aşkına?
27 Ağustos 2010 Cuma
Kaptan Dediğin...
"Sarı-kırmızılı kafileyi taşıyan özel uçak sabaha karşı İstanbul Atatürk Havalimanı'na indi. Galatasaraylı futbolcular, çok sayıda Çevik Kuvvet polisinin oluşturduğu güvenlik kordonundan geçerek takım otobüsüne bindiler. Kaptan Arda Turan ise takım otobüsü yerine ticari bir taksiye binerek havalimanında ayrıldı."
STSL İddaa Tahminleri / 3. Hafta (27-28-29-30 Ağustos 2010)
Bu sefer tahminler benden gelsin. Sanıyorum blogun diğer yazarı buna itiraz etmeyecektir. Öncelikle okuyanlara şuna belirtiyim ki 4 gündür üst üste iddaa'dan kazanmaktayım. Gazı almışken yorumlarımı paylaşayım istedim. Diğer yazarımız da gerekli müdaheleleri yapabilir tabii ki...
Baltalanma / Karpaty Lviv:1 Galatasaray:1
Saha içine dair ne yorumlanabilir ki? Hakan Balta'nın sorumsuzluğu ve artık kendisini o forma altında görmek istemeyişim, Arda'nın büyüdükçe büyüyen ve açıkçasını söylemek gerekirse kalıbını aşan egosu, normalde Konyaspor'da skoru korumak için 70'ten sonra oyuna girebilecek bir yeteneğe sahip olan Mustafa Sarp'ın Galatasaray'da 11 oyuncusu olması...
Ben ne kadar iyi altyapıya sahip olursa olsun Hakan Balta'yı bu takımda görmek istemiyorum. Ne kadar yetenekli olursa olsun Arda Turan'ı bu takımda görmek istemiyorum. Ne kadar iyi niyetli olursa olsun Mustafa Sarp'ı bu takımda görmek istemiyorum. Bir an önce gitsinler de hem kendilerini kurtarsınlar, hem de Galatasaray'a bir iyilikleri dokunmuş olsun. Yerlerine kimin oynadığı önemli değil.
Bunlardan öteye gidilmez işte. Çünkü ne dersen de, sonunda yine ertesi maç yazısında yazacağın şeyler bunlardır. Galatasaray'da yönetimin kongrenin ardından tamamen farklı bir kimliğe bürünmesi, bu ülkedeki politikacılardan vatandaş olarak gördüğümüz muameleyi hatırlatıyor bana. Kandırılıyoruz...
Güya 2012'deki Avrupa Kupalarına katılabilmek için 2010'a katılmamayı tercih eden bir kulüp oldu Galatasaray. Emeği geçen herkese teşekkür etmek lazım.
Ve bugün istediği adamlar alınamadığı için, sahaya içi çürümüş adamlarla çıkmak zorunda kaldığı için, takımdaki Hakan Şükür tayfasının kalıntılarından Arda'yla uğraşmak zorunda kaldığı için, yeni alınan 3-5 futbolcu da sakat olduğu için, söyledikleri sansürlü bir şekilde tercüme edildiği için, kısaca yönetim tarafından olabilecek her şekilde baltalanmasına rağmen iyi niyetle çalışmayı sürdürdüğü için tarafım Rijkaard'dır. Bu takımı yine tabii ki sezon sonuna kadar izleyeceğim. Ancak sebebi asla kurulan kadrodan duyduğum heyecan olmayacak. Sebep daha çok Galatasaraylılık ve takımın başında bulunan ve her an gidebileceğini düşündüğüm dünya çapındaki teknik heyeti her defasında bir kez daha izlemek isteği olacaktır.
Yine Bana Hüsran, Bana Yine Hasret Var!..
Kuralar çekildiğinde en çok istemediğim takımdı PAOK. Çok güçlü bir ekip olmasından ötürü değildi endişem. Yunanistan ekibi olması, oradaki maçta olası bir mağlubiyet öngörmeme neden olmuştu. Ajax’a yenilmeden elenmeleri ile birlikte de morallendikleri aşikardı.
Beklediğimiz gibi ilk maçı PAOK 1-0 kazandı. Taraftar baskısı bilmemne, alınabilecek en güzel tek farklı galibiyeti almışlardı. Fenerbahçe’de de işler zaten beklenildiği gibi gitmiyordu.
Gelelim dün geceye, rövanş maçına. Öncesi gerginliklerle doluydu. PAOK taraftarları bayrakları çiğnemiş, yakmış falan filan… Fenerbahçe taraftarına Türk bayrakları dağıtılmış, PAOK taraftarlarının otobüsleri taşlanmış vesaire…
Gelelim maça… Fenerbahçe iyi başladı. Normali buydu. PAOK çok geçmeden dengeledi oyunu. Stoch muhteşem oynuyordu ama ona eşlik edemiyordu takım. İlk yarıdan akılda kalan da Stoch’un müthiş şutunu kalecinin inanılmaz bir biçimde çıkarışıydı. Topla oynayan, oyuna hükmeden taraf Fenerbahçe olsa da net pozisyonlar gelmedi ve ilk yarı 0-0 bitti.
İkinci yarıya daha coşkulu bir biçimde başladı Fenerbahçe. Çok geçmeden Niang’ın ısrarı sonucu Emre ile golü buldu Fenerbahçe. Tribünler de gaza gelmişti. Takım da 2.yi yapabilecek hırsı ve azmi gösteriyordu sahada. İlk yarıda hiç gözükmeyen Alex, topla oynamaya başlamıştı. Gökhan Gönül durmadan bindiriyor, rakibin dengesini bozuyordu. Stoch zorluyor, Niang takımın ileride kalmasına önemli rol oynuyordu. Ta ki Emre sakatlanana kadar…
Emre’nin sakatlanmasından sonra Aykut Kocaman oyuna Selçuk’u soktu. Selçuk girer girmez kalan 15 dakikada baskı kuracak tarafın PAOK olacağını düşünmek zor değildi. Ön alanda baskı yapacak adam kalmamıştı. Oysa ki Mehmet orta sahanın ortasına çekilip, sağ kanada Özer alınabilirdi ve bunalan PAOK’un üstüne gitmeye devam edebilirdik. Olmadı. PAOK kalan dakikalarda daha fazla net pozisyonlara giren taraf oldu. İki takım da kalan dakikalardaki fırsatları değerlendiremedi ve maç 1-0 bitti. Bu, uzatmalar demekti…
Uzatmalara Mehmet’siz başladık. Oyuna Özer girdi. Takımın baskı gücü iyice düştü. Yine de topa hakim olan taraf Fenerbahçe’ydi. Lakin bir uzun top, Bilica’nın kendisinden çok kısa olan oyuncunun topu kafayla aşırmasına müsaade etmesi, Lugano’nun Muslimovic’i yakalayamaması ve gol. 1-1. Sonrası yalan. Sonrasına dair söyleyebilecek hiçbir şey yok. Yine bir hüsran gecesi.
Emre, Gökhan, Stoch her şeylerini verdiler. Mehmet ve Niang çok istediler. İkinci yarıdaki Alex de istediğimiz Alex… Fakat Santos ve Cristian ne iş yaparlar, ne zaman umursayacaklar anlamak mümkün değil.
Annemizin ligine döndük. Zaten çok da fazla bir şey de beklemiyorduk. Son söz söyleyelim: Bu takıma defansif orta saha ve stoper şart. Hangi kulvarda oynayacak olursa olsun. Böyle giderse de Aykut’un ömrü ne kadar olur, kestiremiyorum…
26 Ağustos 2010 Perşembe
Aşık Atışması
Not: Açıklamaların büyük hali için üzerlerine tıklayınız.
Yunanistan Ligi İddaa Tahminleri / (27-28-29 Ağustos - 1. Hafta)
Panathinaikos - Xanthi / 1
Larissa - Atromitos / X (alt seçeneği de düşünülebilir)
Panionios - Olympiakos Volos / Üst (dikkat, bu Olympiakos bildiğimiz Olympiakos değil)
Iraklis - Olympiakos Pireaus / 2 (yine alt seçeneği de olası)
Ergotelis - Asteras Tripolis / Üst
PAOK - Panserraikos / 1 (Üst de işaretlenebilir. Oranı yetmezse ve risk göze alınıyorsa handikaplı 1 seçeneği de uygun)
Kavala - Aris / Alt (oranı yüksek tutmak isteyenler beraberliği zorlayabilir)
Kerkyra - AEK / 2
25 Ağustos 2010 Çarşamba
Beşiktaşlı Aurelio...
23 Ağustos 2010 Pazartesi
Yattara'nın Dönüşü Ve Yedek Alex/ Trabzonspor:3 Fenerbahçe:2
Şenol Hoca, yine her zamanki alışkanlıklarına devam ederek çam ağacı taktiğiyle (4-3-2-1) çıktı sahaya. Yattara ve Alanzinho, Fenerbahçe defansı için korkutucu bir ikili tabii. Ancak Alanzinho bugünü istirahat günü olarak belirlemişti sanki. Çok fazla etkin olamadı. Birçok basit pası hatalı kullandı ve ikinci yarı başlarken de yerini Umut Bulut'a bıraktı. Aslında o bölgenin adamı Jaja Coelho olacak sanırım. Umut da Teofilo'yla değişmeli oynarsa daha verimli sonuçlar alınır gibi. Yattara'ya ise söylenecek söz yoktu bu gece. Şahane bir oyun sergiledi. Sakatlığının ardından belki de ilk defa doya doya sahada istediklerini yaptı. Golü de asisti de şahaneydi. Teofilo biraz daha becerikli olabilse Yattara sayesinde daha çok gol bulabilirdi.
Trabzonspor orta sahası ise bugün biraz zorlandı. Normalde maç boyu iyi mücadele ettiler fakat zaman zaman kontrolü Fenerbahçe orta sahasına kaptırdıkları da oldu. Özellikle ilk yarının son dakikalarında eminim Bünyamin Gezer düdüğü çalsa da ilk yarı bir an önce bitse diye içlerinden geçirdiklerine eminim.
Trabzonspor'da bugün en çok aksayan bölge Hrvoje Cale'nin savunduğu sol kanat oldu. Cale ilk yarıda sık sık yerini kaybetti. Nitekim Fenerbahçe'nin 2 golü de buradan geldi. Tabii bu durumun ikinci yarıda düzeldiğini söyleyebiliriz. Yeni transfer Glowacki çok isabetli bir hareket olmuş. Gayet kontrollü ve savunmada liderlik görevini yadırgamadan üzerine alabilen bir oyuncu. Serkan konusunda ise çok iyimser değilim. Evet, çok mücadele ediyor ve neyi var neyi yoksa ortaya koymaya çalışıyor ama ona güvenerek sağ bek transfer etmemek pek de akıl işi değil. Hücuma da destek vermeye çalışsa bile çok top kaybederek takımın savunmada aniden az adamla yakalanmasına neden olabiliyor Serkan Balcı.
Bunların dışında alışıldık düzen hakimdi takıma. Bir tek Volkan'ın yerine genç kaleci Mert Günok oynadı, ki yenilen 3 golde de çok fahiş hataları yok. Sadece 2. golde çıkmaması gerekirdi. Çıkmasa Yattara orada Lugano'yla itişmek zorunda kalacak ve muhtemelen zayıf fiziği nedeniyle Lugano'ya karşı koyamayacaktı. Ancak baktı ki Mert çıkmış, topun altına giriverdi ve çok da güzel bir gol attı. Eh, akıllı adam tabii Yattara. İyi de hazırlamış kendisini. Ancak aynı Mert, Colman'ın penaltısını da çıkararak Fenerbahçe'nin yerli kaleci konusundaki sağlam referansına da halel gelmemesini sağladı.
Mamadou Niang'a gelince, iyi bir transfer olduğu rahatlıkla görülebiliyor. Kıvrak ve diri bir oyuncu. Tabii çok yüksek fiyatlardan bahsediliyor kendisiyle ilgili. Bilmiyorum ne kadar doğrudur ancak eğer gerçekten o paralara malolduysa biraz fazla olmuş. Yine de Güiza'nın yanında öp de başına koy Niang'ı.
Delgado Gitti...
Sonuç olarak bugün itibariyle Delgado'nun sözleşmesi feshedildi. Büyük bir ihtimalle Manchester City'nin sahibinin diğer takımı El-Cezire'ye gidecek. Robinho transferiyle ilgili bir adım olduğu aşikar. Bakalım Robinho ne zaman açıklanıyor...