30 Eylül 2009 Çarşamba

Mutlu Yıllar Frank Rijkaard

Frank Rijkaard bugün 47 yaşına basmış. Nice mutlu ve sarı kırmızı yıllara...

30 Eylül 2009 İddaa Tahminleri


Şampiyonlar Ligi'nde, ilk hafta yaptığımız tahminlerde önemli oranda başarılı olduk.

Şampiyonlar Ligi dışında kalan maçlarda ise önerilerimizin tamamı tuttu.

Dünkü maçların oranları çok cazip olmadığı için böyle bir analize girmek istemedim ama bugün için tahminlerimi paylaşmak istiyorum.


589 CSKA Moskova - Beşiktaş


Öncelikle maçın saat 19.30'da başlayacağını belirtelim tekrardan. Kupon yapanlar bunu göz önüne almamlılar.

Zhirkov sezon başında Chelsea'ye gitmişti ve Love, sezon içerisinde Brezilya yolunu tuttu. Sallantıya giren Cska, Zico'yu da görevden alarak yerine Juande Ramos'u getirdi. İlk maçta Wolfsburg deplasmanından 3-1'lik mağlubiyetle döndü Rus takımı.

Cska, Ramos ile çıktığı iki iç saha maçını da 3-0'lık skorlarla kazandır ama Şampiyonlar Ligi'nde Wolfsburg'a, ligde de son hafta Zenit'e deplasmanda mağlup olmaktan kurtulamadılar.

Beşiktaş ise gol atamıyor. Çok fazla pozisyon da vermiyor ama üretim olarak çok zayıflar. Tello, Tabata, Yusuf, Nihat, Bobo... Hiçbiri istenen seviyede değil. Ama her an bir hareketle maçı değiştirebilirler.

Maçın suni çimde oynanacağını da belirtelim. Beşiktaş geçen sene bu tür çimde maçlar oynadı. Sorun yaşanacağını zannetmiyorum ki Mustafa Denizli her türlü önlemi alarak, 2 gün önceden takımını Moskova'ya götürdü.

Tahmin açısından çok zor bir maç. Beşiktaş'ta Ernst ve Fink beraber oynayacaklarsa maç kitlenebilir. Beşiktaş'ın Avrupa Kupaları karnesine bakınca da deplasmanda gol yemeyeceklerini söylemek zor.

Tahmin: İY 0
Oran: 2.25


Tahmin: TG 2/3

Oran: 1.75



595 Apoel - Chelsea

Chelsea, hafta sonunda çok kötü bir futbol oynayarak Wigan'a 3-1 yenildi. Cech'in kırmızı kart görmesi de bu sonuçta etkilidir ama maç sonrasında Drogba'nın söylediği "5 senedir buradayım, bu kadar kötü oynadığımızı hatırlamıyorum" cümlesi ilgi çekiciydi.

Chelsea ilk maçını kazanmıştı. Porto'yu yenmişlerdi kendi sahalarında. Bu maçta Drogba ve Bosingwa'nın cezaları devam ediyor. Mikel ve Ballack da büyük ihtimalle oynamayacaklar. Deco da sakat. Ashley Cole da sakat fakat maç saati düzelebilir. Defansta Alex yok ama Chelsea için sorun olmayacaktır.

Apoel ise çok fazla bilmediğimiz bir takım. İlk maçlarında Atletico Madrid deplasmanından bberaberlikle dönebilmişlerdi. 2 tane savunma oyuncuları eksikmiş, bunların etkisi nasıl olur bilmiyorum.

Hafta sonunda Liverpool ile karşılaşacak olan Chelsea'nin bu kadar eksiği varken ve puana ihtiyaçları çok çok fazla yokken, çok fazla zorlamayacağını düşünüyorum. Apoel ise maksimum direnci koyacaktır sahaya.

Tahmin: alt
Oran: 1.85

596 Bayern Münih - Juventus

Bayern hafta sonunda mağlubiyet aldı Hamburg deplasmanından. Juventus ise Bologna'dan son dakikada yediği golle 1 puan alabildi.

Diego ve Del Piero döndüler. Henüz tam güçlerinde değiller. Cannavaro hala yok. Buffon çok formda. Defansta Chiellini önemli bir performans gösteriyor.

Robben ve Ribery ile her an gole yakın bir takım Bayern. İleri uçta Klose'yi kullanıyorlar. Gomez, yedek kalmaktan memnun değil. Olic de takımın önemli bir parçası.

İyi Juventus savunması, Güçlü Bayern forvetleri. Diego'nun Bayern'i iyi tanıyor olması ve Iaquinta'nın formu. Karşılıklı goller olabilir...

Tahmin: 02 ÇŞ
Oran: 1.52


Tahmin: TG 2/3

Oran: 1.75


597 Bordeaux - Maccabi Haifa
598 Bordeaux - Maccabi Haifa(H:1)

Maccabi'nin gol bulabileceğini düşünmüyorum. Bordeaux'un performansı belirleyici olacaktır. Bordeaux'un ligde evinde oynadığı bütün maçların ilk yarısını önde bitirdiğini söyleyelim.

Tahmin: 1
Oran: 1.10


Tahmin: İY 1

Oran: 1.55


Tahmin: TG 2/3

Oran: 1.80


599 Manchester United - Wolfsburg
600 Manchester United - Wolfsburg(H:1)

Dzeko, Grafite ve Martins üçlüsünün en az 1 gol bulabileceğini ve maçın üste taşınacağını düşünüyorum.
Tahmin: üst
Oran: 1.35


Tahmin: 7+

Oran: 15.00
(sürpriz arayanlar için)


601 AC Milan - Zurich


Milan için bir şey demeyelim fakat Zurich kötü gidiyor. Gol yiyorlar çok fazla. Milan bile dayanamaz, atar diye düşünüyorum

Tahmin: üst
Oran: 1.30



602 Porto - Atletico Madrid

Atletico kötü gitse de potansiyeli itibariyle çok önemli bir takım. Porto ise Şampiyonlar Ligi gediklisi. Herkes Porto galibiyetini öneriyor ama benim tercihim konuk ekibin yenilmezliğinden yana olacak.

Tahmin: 02 ÇŞ
Oran: 1.69



603 Real Madrid - Marsilya

Marsilya çok gol yemeye başladı. Real Madrid zaten atabiliyor. Ben üst seçeneğinin garanti olduğunu düşünüyorum. Benzema, Kaka, Ronaldo, Raul, Higuain, Guti...

Tahmin: üst
Oran: 1.20

Tahmin: 7+
Oran: 15.00



Günün diğer maçlarından önerebileceklerimiz:

590- Nijmegen - Utrecht-----------------------------02ÇŞ---------------1.37
591- Newcastle United - QPR--------------------------1-----------------1.45
604- Cienciano - San Lorenzo------------------------02ÇŞ---------------1.42
607- Nautico - Sao Paolo------------------------------alt-----------------1.75
609 Uni. De Chile - Internacional----------------------01ÇŞ---------------1.22


Herkese bol şanslar...

CSKA Moskova - Beşiktaş (UEFA ŞL 2009/10 B Grubu 2. Maçı)

Yaklaşık 10 günlük bir aradan sonra sahaya çıkıyor Beşiktaş. Bakalım geçen süre nasıl değerlendirilmiş, yaralar ne ölçüde sarılmış ve takım bu kritik mücadeleye ne şekilde hazırlanmış, hepsini bu akşam göreceğiz.

Maç deplasmanda, Moskova'da oynanacak ve 21:45'te başlayan Şampiyonlar Ligi maçlarının aksine, 19:30'da başlayacak.

Evsahibi, Brezilyalı Zico'yla yollarını ayırdıktan sonra yine sıcak iklim futbolunu tercih ederek bu kez İspanyol Juande Ramos'u göreve getirdi ve son maçlarında başarılı sonuçlar aldı. En önemli silahları Wagner Love, Brezilya'ya kiralık olarak dönerek takımı büyük kan kaybına uğrattı. Böylece iki sezon önceki Jo-Love ikilisinde oluşan kabus hücum hattı başka CSKA Moskova için tarih olmuş oldu. Şimdi en önemli silahları, başta kalecileri Akınfeev, Gonzalez, Rahimic ve Guilherme...

Beşiktaş'a bakacak olursak, bu sezonki hayal kırıklığından sıyrılıp tekrar umutlanabilmeleri için bu maçın biçilmiş kaftan olduğunu görebiliriz. Hoş, Mustafa Denizli "skor önemli değil" gibisinden açıklamalar yapıyor ancak bunlar tamamen takımın üzerindeki stresi almak için verilen demeçler. Denizli bu konuda tecrübelidir ne de olsa. Bugün Beşiktaş orta sahayı Ernst-Fink ikilisi ile kapatıp önlerinde takımı çabukça hücuma çıkarabilecek olan Tello-Holosko ikilisini de bir şekilde kullanabilirse etkili olma şansı artacaktır. Bir de uzun zamandır takımdan ayrılmak isteyen ve böylesi bir Şampiyonlar Ligi maçıyla istediği vitrini yapma potansiyeli taşıyan Bobo da efektif bir şekilde kullanılmaya çalışılmalı.

Ben Mustafa Denizli olsam şöyle bir 11'le çıkardım mesela:

------------------Hakan Arıkan
Ekrem--------Sivok------Ferrari------İbrahim
--------------Ernst--------Fink
Holosko-------------Tabata--------------Tello
---------------------Bobo

29 Eylül 2009 Salı

Bendtner Son Anda Kefeni Yırttı

Arsenal'in genç futbolcusu Nicklas Bendtner, arabasıyla ağaca çarpmış. Araç resmen haşat durumda ancak kendisi neyseki ufak tefek sıyrıklarla atlatmış bu kazayı.

Haftanın Ardından 09/10 - 07

Bu hafta nihayet, iki testiden biri kırıldı. Galatasaray'la Fenerbahçe arasında basın tarafından bir şekilde devam ettirilmiş olan sidik yarışı, Galatasaray'ın beraberliğiyle sona ermiş oldu. Şu andan itibaren gözler 7'de 7 yapan Fenerbahçe'nin üzerinde olacak. Zaten birkaç haftadır istatistiklerle sahada oynana futbol, birbirini pek doğrulamıyordu ve bu hafta beklenen oldu. Fenerbahçe'nin puan kaybı da pek uzak değildir. Önce bir maç skorlarına bakalım:

Gençlerbirliği 2 - 2 Trabzonspor
Gaziantepspor 1 - 3 Ankaragücü
İBB 1 - 0 Sivasspor
Antalyaspor 1 - 2 Fenerbahçe
Bursaspor 4 - 0 Diyarbakırspor
Denizlispor 1 - 1 Manisaspor
Galatasaray 1 - 1 Eskişehirspor
Kayserispor 0 - 0 Kasımpaşa

Haftanın şüphesiz en çok konuşulan olayı, Galatasaray'ın Eskişehirspor karşısındaki puan kaybı oldu. Sarı kırmızılılar zaten birkaç haftadır bunun sinyallerini veriyordu ancak belki de o haftalarda oynadıkları maçlara nazaran çok daha etkili ve derli toplu bir futbol oynadıkları Eskişehirspor karşısında rakibe de neredeyse hiç pozisyon vermemelerine rağmen 1-1'lik bir sonuç aldılar. Bu beraberlik, her ne kadar başarıya alışmış taraftarda bir gerginliğe yol açsa da takımın üzerindeki stresi alabilir. Ayrıca hafta içinde Strum Graz'la çok önemli bir karşılaşma var. O maçta alınacak güzel bir sonuç, rüzgarı tekrar eskisi gibi estirebilir.

Eskişehirspor'a gelecek olursak, Galatasaray maçındaki karakterli futbollarını görünce bu sezon bu başarıyı nasıl yakaladıkları konusunda az çok fikir elde edebiliyoruz. Hiçbir şekilde bağnazca savunma yapmadılar. Hücumu düşüneceğim diye de şuursuzca gelmediler Galatasaray kalesine. Her şey kararındaydı.

Öte yandan Fenerbahçe 7'de 7 yaparak serisini sürdürdü. Tıpkı Galatasaray gibi, Fenerbahçe'de son haftalara göre daha bir toparlanmış ve organiza göründü gözümüze. Buna karşın Antalyaspor karşısında bir türlü istediği skoru yakalayamamıştı. Bunda Antalyaspor'un oyununun etkisi neydi derseniz, çok bir etkisi olmadığı şeklinde bir cevap verebiliriz. Sadece dikkatimi çeken, güney ekibinin orta sahasının, alışılmış halinden daha dirençli olduğu ve kanatlarının da iyi çalıştığıydı. Ancak ne var ki, son dakikalarda ailece hücuma çıkıp Fenerbahçe'den alacağı 1 puanla yetinmeyeceğini gösteren Antalyaspor, akıl almaz bir savunma açığı verince Fenerbahçe de "genç Semih'le" galibiyet golüne ulaştı.

Diğer maçlara kısa kısa değinecek olursak da Sivasspor'un düşüşe devam ettiğini, geçen sene 34 maçta yaşadığı mağlubiyet rakamına bu sezon 7 maçta ulaştığını, Denizlispor'la Manisaspor'un 1'er puanı kardeşçe paylaştığını, aynı şekilde Kayserispor ve Kasımpaşa'nın da yenişemediğini vurgulayabiliriz.

Haftanın enteresan maçlarından biri de Ankara'da oynandı. Trabzonspor, ligin dişli ekiplerinden Gençlerbirliği ile oynadı ve sahadan 2-2 'lik beraberlikle ayrıldı. Aslında galip de gelebilirdi ancak sakatlanana kadar gayet etkili olan Gabric'in oyundan çıkması, hesapları alt üst etti. Şimdi Trabzon'da tartışılan konu Alanzinho. Hugo Broos, Brezilyalıyı Gençlerbirliği maçında ikinci yarının başında oyuna soktu ve yaklaşık 35 dakika sonra oyundan aldı. Tabii Alanzinho da bu durumdan hiç memnun kalmadı. Burada benim gördüğüm hata, Alanzinho'nun oynadığı mevkidir. Eğer yanlış algılamadıysam, Broos tarafından sol çizgiye yakın oynatılıyor. Bu ne demek hemen açıklayalım. Bu, Alanzinho'nun çizgiyle rakip bek arasına hapsolması demek. Zaten fiziği çok yeterli değilken, o bölgede sıkışıp kalması demek. Bence Alanzinho, ortaya yakınken daha etkili olabilir. Hatta sağ iç gibi oynarsa ters ayağıyla çok daha tehlikeli olma şansı var. Tabii biraz da oynayacak, ısınacak. Bunun dışında ben halen umutluyum Trabzon'dan.

Bir diğer tartışmalı maç da Bursaspor ile Diyarbakırspor arasındaydı. Aslında maçta pozisyon olarak çok tartışılacak bir şey yoktu ancak PKK muhabbeti hakikaten hiç hoş olmadı. Futbolumuzun bu tarz sabit fikirlerden arınması ve taraftarın da bazı konularda bilinçlendirilmesi lazım. Her ne kadar sonunda bir şekilde tatlıya bağlanmış bir olay olsa da, Diyarbakırspor yönetimi ağzına bir kere ligden çekilme lafını almış oldu.

Haftanın Takımı: Eskişehirspor
Haftanın Futbolcusu: Ceyhun Eriş
Haftanın Golü: Bilal Çubukçu
Haftanın Hayal Kırıklığı: Skor Medyası
Haftanın Olayı: Galatasaray'ın puan kaybı ve Bursaspor-Diyarbakırspor maçındaki olaylar

28 Eylül 2009 Pazartesi

Diyarbakır Çekilimi!



Diyarbakırspor başkanı Çetin Sümer, Bursaspor ile oynadıkları maçtan sonra ligden çekilmeyi düşünebileceklerini açıkladı.

Bursaspor taraftarlarının yaptığı, "Kahrolsun PKK" ve "PKK dışarı" tezahuratlarına sinirlenmiş başkan. Haklıdır da. Diyabakırspor'u PKK'nin futbol ayağı olarak görmek akıl dışıdır. Diyabakırsporlu futbolcuları, teknik heyeti, yöneticileri ve taraftarları PKK'li olarak lanse etmek de ayıptır, yazıktır. Tazameta ve Mendoza PKK'yi bilirler mi acaba?

Senelerdir, Diyarbakır maçlarında gördüğümüz hadiseler bunlar. Ama sanırım Çetin Sümer'in canına tak etmiş. "Bursaspor taraftarları her yerde Türk bayrağı açıyor. Ben de o bayrağın altındayım" diyor adam. "Apo'nun takımıyla, Mhp'nin takımı maç yapıyor gibi bir hava yaratılıyor ve hiçbir idareci kılını kıpırdatmıyor" diyor ki sonuna kadar haklıdır. Ve şöyle ekliyor: "Toplumsal barış adına, ülke futbolunu sıkıntıya sokmamak adına gerekirse Diyarbakırspor'u ligden çekeriz.”

Bu açıklamayı yaptıracak kadar ırkçılaşabilmiş Bursaspor taraftarlarına helal olsun. Bu kadar "yeşil"lenmeniz hoş değil.

Bursaspor'a ceza verilmesini bekliyor Diyarbakırspor. Haklı olarak. Yaralananlar falan da olmuş çıkan olaylarda. Daha önce Çanakkale Dardanelspor yine bir Diyarbakırspor maçında ceza almıştı fakat Tahkim Kurulu o cezayı kaldırmıştı. Ne de olsa kendisine taş atan Kürt çocuğunu öldüren askere ceza vermeyen bir ülke burası.
Bu arada Gaziantepspor taraftarı da Ankaragücü maçında "Biz açılımı yaptık, Ne Mutlu Türküm Diyene" pankartı açarak gerilimin parçası olabileceklerini çekinmeden göstermişlerdir.

Açılın da kurtulalım artık.

Vefa...



Dün gece Ali Sami Yen Stadı'nda tam bir vefa örneği yaşandı ve tribünün büyük ismi, geçen sene hayatını elim bir şekilde kaybeden Alpaslan Dikmen anıldı. Taraftara ve kulübe yakışır hareketler gördük. Emeği geçen herkese teşekkürler...

Galatasaray:1 Eskişehirspor:1 / İlk Kayıp - Gerçeğe Dönüş

Nihayet taraflardan biri puan kaybetti ve futbolumuzun son zamanlardaki en kofti gündemlerinden birisi de sona erdi. Dün gece Ali Sami Yen Stadı'na belki de daha önceki haftalarda olduğu gibi 7'de 7 stresiyle çıktı Galatasaraylı futbolcular. Stres bu tabii ki, takımı kötü etkiler ancak ne var ki son 3-4 maça nazaran çok daha etkili ve dengeli bir futbol oynadı takım. Yine de pozisyona girme konusunda yetersiz kalındı ve karşımıza da dün geceki skor çıkmış oldu.

Rakibe bakınca 4 adet hücum oyuncusu görüyoruz. Fakat maçtan önceki yazıda da belirttiğimiz gibi Rıza Hoca bu hücumcuların ikisini kanatlarda açık olarak kullanıyor. Burak ve Mehmet Yılmaz, sağ ve sol açıkta yer alırsa Galatasaray bu kanatlardan çok etkili hücum eder demiştik, ancak dozaj konusunda yanılmışız. Bence her şeye rağmen iyi savundu Eskişehirspor kanatlarını. Hoş, Galatasaray golü bir kanat baskınından gelse de ben başarılı buldum iki oyuncuyu da. Bu arada hazır gole değinmişken Keita hakkında da diyeceğimizi diyelim. Mükemmel bir asist yaptı dün. Hoş, topun dışarı çıkmış olma ihtimali var ancak yine de o ne çalımdır, ne depardır ve altıpas içine ne pastır... Yine maç öncesi yazımızda Nonda'nın yerine Baros'la başlamak daha iyi olur diye yazmıştık ve ben yineliyorum bu fikrimi. Nonda dün her ne kadar gol de atmış olsa, iyi de görünmüş olsa, Eskişehirspor'un ağır mı ağır defansının arasına o öldürücü koşuları yapamadı. Baros olsa çok daha farklı olurdu her şey. Nitekim Mustafa Sarp ve Keita iki sürpriz koşu sayesinde kaleciyle karşı karşıya kalmayı başardılar. Bir de orta sahada Ayhan'ı beklerken yine Sarp-Topal ikilisini bulduk karşımızda. Muhtemelen haftaiçine saklanıyor Ayhan. Elano da aynı şekilde...

Bu arada bu Eskişehirspor'un orta sahası dün gerçekten başarılıydı. Zaten takım olarak başarılılardı. Ali Sami Yen'e gelip kapanarak puan çıkarma derdindeki basit ve korkak Anadolu takımları gibi değillerdi. Akıllı savunma ve realist bir hücum anlayışıyla, nasıl oynanması gerekiyorsa öyle oynadılar. Doğa Kaya'ya ayrı bir parantez açmak lazım. Dün de çok başarılıydı. Böyle giderse sezon sonunda bir büyüğe transfer yapabilir. Tabii Doğa'nın yükünü paylaşan Bülent Ertuğrul'u da unutmuyoruz.

Son sözüm de satırlarından kin akan dangalaklara. Fanatizme her türlü karşıyım. Herkes öncelikle kendi takımının başarısıyla ya da başarısızlığıyla ilgilenmeli. Hayatı Galatasaray'ın alacağı 1-2 kötü sonuca endeksli kuş beyinliler dün yine neşeden dört köşeydi. Tabii ki sevinsinler. Neticede rakibin puan kaybedince sevinmek kadar normal bir şey yoktur. Ancak tüm sevincini ya da kederini Galatasaray'a endeksleyerek dünkü maçın ardından işi hakaret boyutuna vardıranlara da dayanamıyorum. Umarım futbol ve futbolu seven herkes, arınır bu hastalıktan.

AC Milan vs. Arsenal FC

Milan'ın bugün oynadığı Bari maçı sonrasında böyle bir kıyaslama yapmak geldi aklıma. Biri İtalyan, biri İngiliz ne alakası var denilebilir? Şampiyonlar Ligi'nde yer alan iki takımın, iki değişik takımın incelemesi diyelim.

Milan'ın, Bari maçında sahaya çıktığı 11'de, 1980'den sonra doğmuş olan sadece 2 futbolcu var. Huntelaar ve Abate. Defansı ve defansa dönük orta sahası 30 yaş ve üzerinde. Ne tempoları ne de güçleri 4-5 sene önceki gibi değil.

Arsenal ise bu haftayı Fulham deplasmanında geçirdi. Aldığı galibiyetten söz etmeyeceğim. Takımda, 1980'den önce doğmuş olan tek futbolcu William Gallas. 90 dakika durmayan bir takım Arsenal. Henry, Pires, Bergkamp, Ljunberg 4'lüsünün harikalar yarattığı kadronun yanından bile geçemez kadro kalitesi. Petit, Vieira, Overmars, Parlour... Defansta Adams, kalede Seaman...

4-5 sene önceki Milan kadrosu. O zamanki performanslarıyla düşünelim. Schevchenko, Pirlo, Gattuso, Kaka', Maldini, Nesta, Dida, Seedorf vesaire.

Arsene Wenger, Ljunberg, Pires ve Henry ile 4-5 sene daha devam etseydi, Arsenal'i bu kadar keyifle izleyebilir miydik?

Milan bu sene ligde 6 maça çıkmış, 3 gol atmış, 6 gol yemiş. Arsenal'in 2 mağlubiyeti var ligde, ikisi de Manchester deplasmanları.

United deplasmanında haksız bir penaltıyla ve Diaby'nin kendi kalesine attığı talihsiz bir golle yenildiği, City maçında ise Adevayor'un oyundan atılmaması üzerine ve çok gol kaçırmasına rağmen mağlubiyet aldığı unutulmamalı. Ve bu genç kadro, kimilerine göre özgüven yoksunu olması beklenen Arsenal, Şampiyonlar Ligi'nde Standart Liege ile deplasmanda oynadığı maçta 2-0 geriye düşmesine rağmen maçı 3-2'ye getirebildi.

Milan, ekonomik şartları itibariyle en azından Arsenal kadar bir takımdır. Ve bu yapılanmaya İtalya'nın milli takımlar seviyesinde düşüşe geçtiği ve Serie A 5.si oldukları zamanında gidebilirlerdi.

Teknik sorumlu-başkan ilişkisi tipik Akdeniz ülkesi kıvamında olunca, Milan 5 sene öncekinden onlarca yıl geride. Arsenal'de ise bu işlere bakan sadece Wenger olduğu için, saha içi her daim keyif vermektedir. Milan'da Pato bir şey yapacak diye 90 dakika bekliyorken, Arsenal'de Fabregas, Arshavin, Walcott, Van Persie, Eduardo hatta oynayabilseler Nasri, Rosicky ve Vela her 90 saniyede bir şey yapabiliyorlar.

27 Eylül 2009 Pazar

Sabri Sarıoğlu ve Dilbilgisi Üzerine

Futbolcuların kültür birikimleri üzerine çoğumuzun az çok fikri vardır. Genelde ağır idmanlardan ve uzun kamplardan dolayı eğitimlerini tamamlama konusunda çoğu sıkıntı çekmekte ve belki de yarıda bırakmaktadırlar. Bırakın üniversite mezunu olmayı, lise mezunu futbolcu bile azdı bir zamanlar. Şimdilerde en azından liseyi bitiriyor çoğu. Hatta Spor Akademisine kapağı atanlar da azımsanmayacak ölçüde. Yine de genel kültür, özellikle de dilbilgisi konusunda futbolcuların bariz bir sıkıntısı olduğu gerçek. Kitap okuma alışkanlıkları da pek olmadığı için kelime dağarcıkları oldukça dar. Ancak arada söylemek istediklerini layıkıyla dile getirebilen futbolcular da yok değil. Mesela eski futbolculardan, şimdilerde teknik direktörlük yapan Tolunay Kafkas neredeyse 3-4 satır süren cümleler kurabilirdi kültür birikimi sayesinde. Aynı şekilde Tümer Metin ve Kemalettin Şentürk de kitap okuyan nadir futbolculardandı. Şimdilerde bu durumu Galatasaraylı Mustafa Sarp'ta ve belki inanamayacaksınız ama Sabri Sarıoğlu'da görebiliyoruz. Birazdan linkini vereceğim FriendFeed hesabı gerçekten onun mudur bilemiyorum ama eğer onunsa inanılmaz düzgün bir Türkçe kullanımı ve derli toplu bir uslup söz konusu... Buyrun inceleyin:

Sabri Sarıoğlu'na ait olma ihtimali olan FriendFeed sayfası

Galatasaray - Eskişehirspor (TSL 2009/10 - 7. Hafta)

Fenerbahçe'nin dün akşam Antalyaspor deplasmanından 3 puanla ayrılıp seriyi 7 maça çıkarmasının ardından Galatasaray açısından bir kat daha fazla önem kazanan bir maç izleyeceğiz bu gece. Ali Sami Yen Stadı'ndaki karşılaşma, saat 20:00'da başlayacak ve Lig TV tarafından yayınlanacak. Hakemin Cüneyt Çakır olarak atanması, bir miktar tartışma yaratmış durumda. Çakır, geçen hafta Bank Asya 1. Lig'de çok tartışmalı bir maç yönetmiş ve bolca eleştirilmişti. Ayrıca çokça penaltı çalan bir hakem.

Evsahibi Galatasaray'dan başlayalım incelemeye. Sarı kırmızılıların Gökhan Zan ve Emre Güngör haricinde bir eksiği yok. Tobias Linderoth bile iyileşti ve takımla çalışmalara katılmaya başladı. Ancak tabii ki bu akşam forma bulacağını sanmıyorum. Frank Rijkaard, kendisini tam olarak hazır hale gelmeden oynatmayacaktır. Hafta içi sakat oldukları söylenen Sabri ve Emre Aşık ise iyileşmiş durumda. Rijkaard bugün orta sahada rotasyona gidip Mehmet Topal'ın yerine Ayhan'la başlayabilir. İleride de muhtemelen Nonda'yı izleyeceğiz. Ancak ben olsam Nonda ne kadar formda olursa olsun, El Saka ve Vucko gibi iki ağır stoperi bu maçta süratiyle rezil edebilecek olan Baros'la başlardım. Bugün Kewell'ı da yedeklerin arasında görebiliriz. Birkaç maçtır neredeyse 90'ar dakika sahadaydı Kewell ve artık yoruldu. Hafta içi oynanacak Strum Graz maçını da düşünecek olursak, Oz Büyücüsünü bugün yarım saat kadar oynatıp yormadan sıcak tutmak daha mantıklı gibi.

Eskişehirspor ise enteresan bir takım. 4 hücumcuyla birden oynuyorlar. Orta sahanın ortası ise Doğa'nın insanüstü gayretleriyle ayakta kalıyor. Onun ne kadar idare edebileceğini kestiremiyorum açıkçası. Galatasaray'ın boğucu temposu, tüm yükü çeken Doğa'nın son yarım saat dili dışarda oynamasına neden olabilir. Savunmaları da inanılmaz ağır. Eskişehirspor'un en büyük silahı Youla olacaktır bugün. Rıza Hoca, savunmanın arkasına atacağı kontra toplarla Youla'yı hareketlendirmek isteyecektir. Bir de asıl mevkisi santrfor olmasına rağmen Eskişehirspor'da sol açık gibi oynayan Mehmet Yılmaz'a dikkat. Mehmet, hücumda iyi işler yapabilir ancak savunmada da Sabri-Keita ikilisi karşısında, arkasındaki arkadaşını sıklıkla yalnız bırakabilir.

Muhtemel takım kadrolarına geçelim. Bence Galatasaray şu şekilde çıkar maça:

-------------------Leo Franco
Sabri------Emre A.-------Servet---------Hakan B.
---------------Mustafa-----Ayhan
Keita--------------Elano-----------------Arda
-------------------Nonda (Baros)

Eskişehirspor için bir tahmin yürütecek olursak:

-------------------------Ivesa
Koray-----El Saka--------Vucko---------Murat(Volkan)
--------------Doğa------Bülent Ertuğrul
Burak---------------------------------------Mehmet Yılmaz
----------------------------Ümit Karan
--------------------Youla

26 Eylül 2009 Cumartesi

Antalyaspor:1 Fenerbahçe:2

7. haftada 7. galibiyet de geldi Fenerbahçe'den. En son 1964-65 sezonunda başarmış bunu Fenerbahçe.

Maça gelirsek, Fenerbahçe'nin iyi başladığını söyleyebiliriz. Özellikle sağ kanattan etkili ataklar geliştirildi. Kazım, ne kadar önemli bir oyuncu olabileceğini yine gösterdi. Nitekim bir pozisyonda, gol bölgesinde yer aldı ve skoru 1-0'a getirdi. Alex'in akıl dolu pasını es geçmemek gerekir.
Daha sonra Fenerbahçe durdu demek yanlış olur. Bilica'nın boş kaleye yapamadığı kafa vuruşu maçın ilk yarının da başlarında kopmasını sağlayabilirdi. Lakin bunları gole çeviremeyen Fenerbahçe, kendi sol kanadından atılan 50 metrelik çapraz topta, defansının sağında kademe oluşturamayınca skora eşitlik geldi. Zitouni, Antalyaspor adına golü bulan isimdi.

Kazım'ın sağ çaprazdan sert vuruşu ve Mehmet Topuz'un sağ ayağının dışıyla çıkardığı müthiş şutu da direkte patlayınca, ilk yarı 1-1 sona erdi. İlk yarıda gördüğümüz direnmeye çalışan fakat orta sahasında ve defansında büyük zaaflar yaşayan Antalyaspor ve geçtiğimiz haftalara göre biraz daha kıpırdanmış bir Fenerbahçe...

İkinci yarıya Daum, Santos'un yerine Uğur Boral'ı koyarak başladı. 50. dakika da Gökhan Gönül sakatlığı dolayısıyla yerini Semih'e bıraktı. Mehmet Topuz sağ beke geçince orta sahada C. Baroni ve Alex görev aldılar. Semih de Alex'in boşalttığı yere, Güiza'nın yakınlarına geçti.

70. dakikaya kadar orta sahada oyundan düşmüş bir Fenerbahçe gördük. Topla oynama işini Antalyaspor'a bırakmışlardı sarı-lacivertliler. Buna rağmen Alex'in Güiza'yı kaleciyle karşı karşıya bıraktığı pozisyonda, İspanyol oyuncu golü bulabilseydi Fenerbahçe kalan dakikaları daha rahat geçirebilirdi.

70. dakikadan sonra ise hiç bahsedilmeyeceğine emin olduğum bir performans gördüm sahada. C. Baroni hücuma katkıları, seri çalımları, tek toplarıyla oyuna zenginlik getirdi. Defanstan topu almakla yetinmedi 5 hücumcu arkadaşının yapmadığı presi yaptı rakibe. Alex ise yine işini yaptı ve yine Güiza'yı buldu ama Güiza yine kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonu değerlendiremedi. Bilica'nın bir topu direkten döndü. Kaleci Polat'ın Uğur'a yaptığı hareket daha önce görmediğim cinstendi. Tam tahlil edemiyorum bu yüzden ama sanırım penaltıydı. Polat birkaç şutta da önemli kurtarışlar yaptı.

Maçın sonlarına doğru gol bulabilecek takım Fenerbahçe gibi göüzükürken, Antalyaspor da belki de bulduğu tek net pozisyonda Volkan'a takıldı. Ve o top döndü dolaştı Fenerbahçe golü oldu. Şimdi bu enteresan golü anlatmaya kalkarsam başaramayacağım ama Antalyaspor geriyi o kadar boşaltmıştı ki Alex topu ayağından çıkarıp Güiza'ya aktardığında, Güiza Fenerbahçe yarı sahasındaydı. Antalyaspor kalecisi Polat'a en yakın 4 futbolcu da Fenerbahçe forması giyiyordu. O 4'lüden topu süren Güiza, kalecinin yakınlarına gelince topu Semih'e aktardı ve Semih "müzmin yedek etkisi"ni gerçekleştirmiş oldu.Fenerbahçe'yi egale ettiği lig başlangıcı galibiyet serisi rekorundan ötürü tebrik ediyoruz ve merakla bekliyoruz Galatasaray mı, Fenerbahçe mi bu rekorun yeni sahibi olacak?

Bu arada Kazım cezalı duruma düştü. Gençlerbirliği gibi zor bir müsabakada kendisinin takımdaki yerini almaması önemli bir kayıptır. Emre yerine döner, Topuz da Kazım'ın mevkisini doldurur diye düşünmekteyim.

Antalyaspor'da Mehmet Özdilek takımı yağlamayı bıraksın. Antalyaspor çok kötü oynuyor. Mücadele bile edemiyor. Amatörce hatalar yapıyorlar ve takım savunması denen bir şey yok. Bu gidiş iyi değil.

Yeni forma yakışmış Fenerbahçe'ye.

Malzemeci Cemil'e atılan koltuğu kınayamamıyoruz artık. Burası Türkiye deyip geçiyoruz ama önemli bir şeyi olmaması sevindirici.

Kezman Golle Hasret Giderdi

Bir dönem Fenerbahçe formasını giyen Mateja Kezman, Zenit formasıyla ilk golünü bugün penaltıdan CSKA Moskova ağlarına gönderdi. İleri ikilide Fatih Tekke ile uyumla takılmışlar ve Zenit de rakibini 2-0'la geçmiş. Tekke fileleri bulamamış ama direğin halini hatrını sormadan da geçmemiş.

Müzmin Yedek Etkisi

Oyuna sonradan girip oyunun kaderini değiştirenler, mevkisinde oynayan yıldız futbolcunun sakatlanmasını bekleyenler, teknik direktörlerin "B" planları. Yedek bırakılınca takımları adına sorun çıkartmayıp, oyuna girdiklerinde rakip takımın en büyük sorunu haline gelen futbolcular.

NTV Spor'da yayınlanan, Bağış Erten ve Banu Yelkovan'ın sunduğu, "bir anlamda" taraftarların sesine kulak veren, "Yenilsen de Yensen de" adlı programdaki anket sorusundan esinlenerek böyle bir inceleme yapmak istedim.

Önce soruyu ve şıkları paylaşalım:

Yedek deyince aklınıza kim geliyor?

- Semih
- Solskjaer
- Nonda
- Arif Erdem
- Guti
- Santillana

Anket sonuçlarında Semih Şentürk açık ara önde. Takipçisi ise yakın zamanların en iyi yedeği Solskjaer. Biraz daha yakından bakalım şimdi bu adamlara...
Ole Gunnar Solskjaer: Hemen hemen her maç oynamıştır Solskjaer ama çok azına ilk 11'de çıkmıştır. 1996-97 sezonunda geldiği United'da 2002-03 sezonu sonuna kadar bir şekilde her sezon 10 ve üzerinde gol atabilmiştir. Cole, Yorke, Van Nistelrooy gibi adamlar Ferguson'un hep öncelikli tercihi oldular ama Ferguson'un United'ı özellikle 1996-2003 arasında ne kadar kupa aldıysa, hepsinde bu adama bir şeyler borçluydu. Daha sonra sakatlık ve yaşlılık devreye girdi ama Manchester, ona olan borcunu, "Reserve" takımın başına getirerek ödedi ve ödüyor.Semih Şentürk: Çok şey söyleyemeyiz sanırım. Semih, Fenerbahçe'ye geldiğinden beri yedek. Ama katkısı bir yedek oyuncunkinden çok çok daha fazla. Hele uğruna yedek bırakıldığı Kezman ve Güiza'ya oranla. 2007-08 sezonunun çoğunu kulübede geçirmesine rağmen 17 gol buldu ve ligin gol kralı oldu. Milli takımda yerini aldı vesaire. Ligi takip edenler, üstteki gol sevincini unutmayacaklardır. Ama kendisi sorun çıkartmadıkça, teknik direktörler onu yedek bırakacaklardır.Shabani Nonda: Bu sezon 6'da 6 yapan Galatasray'da oyuna sonradan girerek bulduğu 5 gol yüzünden bu listede yer alıyor sanabiliriz ama işin aslı öyle değil. 1998-2000 arası Zurich ve Rennais'de iyi sezonlar geçirdi ama Monaco'da oynadığı 2002-03 sezonu dışında(ki Monaco'da 5 sezon oynamıştır) genelde yedekti Kongolu. Roma, Blackburn ve Galatasaray. Aslında, Nonda bir ara form tutar ama istikrarı yakalayamaz. Bu sezon da böyle geçebilir onun açısından ama başlangıç olarak, "yedek etkisi" yarattığını ve kendiliğinden bir "B planı" oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Arif Erdem: Genelde kazandırdığı penaltılarıyla hatırlıyoruz Arif'i. Bir de Manchester'a attığı gol var tabii. Fatih Terim'in Galatasaray'ında rotasyonun bir parçasıydı Arif. Daha çok oyuna sonrada giriyorsa da takımın bir parçasıydı. Nitekim, Uefa Kupası finalinde ilk 11'de sahaya çıkmıştı. Bir ara Sociedad'a gitti ve orada 2 maç oynayıp geri döndü. Döndüğünde ise daha çok yedek kalıyordu. İyi başladığı sezonlar oluyordu fakat sonrasını getiremiyordu. Biz onu sonradan girip çevirdiği maçlarla değil de, kendini olur olmaz yere atıp takımına penaltı kazandırırken hatırlıyoruz. Bu da başka türlü bir "B Planı" olsa gerek.
Guti Hernandez: 33 yaşındaki futbolcu hala Real Madrid'te ve hala yedek. Hücum özellikleri ağır basan bir futbolcudur kendisi. Suker, Mijatovic, Ronaldo, Morientes, Raul, Owen, Ronaldo, Zidane, Figo, Robben, Van der Vaart, Beckham, Baptista, Van Nistelrooy, Sneijder, Higuain, Benzema, C. Ronaldo... Guti'nin oynayabileceği mevkiilerde oynayabilecek isimler(Benim aklıma gelenler). Guti 10 küsür senedir hepsinin yedeği. Bu çok anormal değil. Bu sezonki performansı da Guti'nin bunu sorun etmediğinin işareti. Böyle yedek her takımın başına...
Carlos Alonso Gonzalez(Santillana): Bu adam hakkında yazabileceğim pek bir şey yok ama Bağış Erten'in seçimi kendisi olmuş. Real Mardid'te 1971-1988 yılları arasında forma giymiş, çok önemli bir golcüymüş.

Benim aklıma gelenler ise Slavatore Schillaci, Patrick Loko, David Trezeguet, Frank Lebouf, Michael Owen, Bernard Lama, Sydney Govou, Filippo Inzaghi...

Eğer daha fazla isim gelirse aklımıza, yukarıdakilerle birlikte seri haline getirebiliriz bu incelemeyi.

Antalyaspor - Fenerbahçe (TSL 2009/10 - 7. Hafta)


Ligin 7. haftasında Fenerbahçe 7'de 7 yapmak için deplasmanda Antalyaspor karşısına çıkacak. Karşılaşma saat 20:00'de başlayacak ve her zaman olduğu gibi Lig TV'den yayınlanacak.

Evsahibinden başlayalım. Antalyaspor'da Djiehoua cezalı olduğu için forma giyemeyecek. Ancak bu çok önemli bir eksik değil. Onun yokluğunda ileri uçta görev alabilecek Necati, Veysel ve Balili gibi isimler var ve yeterlidir bu bölge bu maç için. Ayrıca Ömer Çatkıç, Yalçın ve Fatih Ceylan da sakat. Antalyaspor'un en büyük handikapı orta sahada olacaktır. Bu bölgede en çok iş kanatlara düşüyor. Ali Zitouni ve sol kanatta oynamasını beklediğim Gürhan, Antalyaspor adına maçın kaderini tayin edebilirler.

Fenerbahçe'ye bakacak olursak, Emre'nin cezalı Deniz Barış'ın sakat olduğunu görüyoruz. Bir de tabii son zamanların sıkıntı kaynağı Roberto Carlos ve Kazım meseleleri var. Ben ikisinin de sahada yerini alabileceğini düşünüyorum. Orta sahada Mehmet Topuz oyunu domine edebilirse zayıf Antalyaspor orta sahasını da düşündüğümüz zaman Fenerbahçe büyük avantaj elde edecektir diye düşünüyorum. Ancak yine de sarı lacivertlilerin temkinli oynaması gerekir. Puan kaybının kendileri için en olası olduğu deplasmanlardan birisi bu Antalya deplasmanı. Ayrıca rakibin ileri ucundaki Necati Ateş faktörünü de gözden kaçırmaması lazım Fenerbahçe kenar yönetiminin.


Ben bu maçta Antalyaspor'un kaybetmeyeceğini tahmin ediyorum. Tabii olayı dediğim gibi orta sahalar çözer gibi duruyor.

Olası kadroları tahmin edecek olursak, evsahibi Antalyaspor maça şu şekilde çıkacak diyebiliriz:

-----------------------Polat
Kerim------Sedat-------------Şenol Can--------Orhan Ak
----------------Ertuğrul------Jedinak
Zitouni------------------------------------------Gürhan
---------------Necati---------Balili

Fenerbahçe için de şöyle bir kadro tahmini yapabiliriz:
--------------------Volkan
Gökhan-----Önder--------Lugano-------------R. Carlos
-------------M. Topuz----Cristian
Kazım----------------------------------------Santos
-------------------------------Alex
--------------------Güiza

25 Eylül 2009 Cuma

Bir Yardım Duyurusu

Şu anda 20.000 TL gibi bir rakam toparlanabilmiş durumda. Lütfen imkanımız ölçüsünde duyarlı bir davranışta bulunalım. Ayrıntı için fotoğrafa tıklayabilirsiniz.

Kel Futbolcular

Sahada iki adet tanımadığımız takımı izlerken ismi ilk aklımızda kalanlar onlar olur. Diğer meslektaşlarının yanında parıl parıl parlayan kafalarıyla epey dikkat çekici bir halleri vardır. Hele bu kellikleri doğalsa, yani sadece tepeleri açıksa iyice veteran futbolcu görünümüne bürünüverirler. Bu halleriyle de pek güven verdikleri söylenemez ancak bazısı bu önyargıları öyle bir yıkar ki. Şimdi dünyadaki belli başlı kel futbolcuları kısaca turlayalım isterseniz:

Zinedine Zidane - Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbolcularından biriydi Zidane. Bu fotoğrafta kendisini kelliğinin avantajını kullanıp Materazzi'nin suratının ortasına kafayı yapıştırdıktan sonra görüyoruz

Fabien Barthez - Fransızların ünlü kalecisi, kelliği kendi imajı için en olumlu kullananlardan. Belki onu bu yeteneğiyle Manchester United kalesi korurken göremezdik ancak yediği onca saçma gole rağmen imajı hep iyiydi "yağlı parmak" Barthez'in

Thomas Ravelli - Kaleden devam ediyoruz. Özellikle Amerika 94 Dünya Kupası maçları esnasında birçoğumuz tarafından tanındı ve sempatiyle karşılandı İsveç milli takımının kalecisi. Sonraları pek de öne çıkmadı ancak bakın halen aklımızda

Jaap Stam - Manchester United, AC Milan ve Ajax gibi takımların formalarını giyen Jaap Stam, hep bu görüntüsüyle akıllara kazınan bir futbolcu

Lombardo - Birçoğumuzun halen aklında yer etmiş bir futbolcu daha. İtalyan Lombardo, hiçbir zaman çok üst düzey bir futbolcu olamadı belki ama hep bir şekilde akılda kaldı. Neden sizce?

Iordan Letchkov - İşte kariyerine Amerika 94 Dünya Kupası'nda zirve yaptırmış bir kel daha. Bulgarların ünlü futbolcusu Letchkov, bir röportajında saçlarının dökülmesinin sebebinin Çernobil olduğunu söylemişti. Bu oyuncunun bir dönem Beşiktaş forması giydiğini de hatırlatalım

Jan Koller - Çek futbolcu, 2 metrelik boyunun da etkisiyle hantal bir vücuda sahip ancak buna rağmen neredeyse mükemmel bir golcü. Şu sıralar kendisini Rusya liginde mücadele ederken görebiliriz

Gelelim yerlilere. Bizim de birçok kel futbolcumuz oldu ve hali hazırda var da...

Ömer Çatkıç - Şu sıralar Antalyaspor kalesini koruyan "Barthez Ömer", en tecrübeli yerli kalecilerimizden birisi şu an. O da kelliği kendine imaj edinenlerden. İdolü de aynı zamanda lakabı olan Fabien Barthez

Hasan Şaş - Hasan, genç yaşında kel kalmış bir insan. Baktı ki kel kalıyor, hemen türk insanının aklına ilk gelen önlemi alıp kafasını kazıtmıştı hatırladığım kadarıyla. Sonra kazıtış, o kazıtış. Gerçi arada bir saç bırakıp kontrol etti ne kadar sıklaşmış diye ancak bu imaj ona yapışmış ve yakışmıştı bile

Muzaffer Bilazer - Hem yıllarca Anadolu kulüplerinin dengesizlikleriyle uğraş, hem de kel kal. İşte Muzaffer Bilazer'in kaderi. En son Giresunspor'daydı. Şimdi nerededir bilmem

Baki Mercimek - Türk futbolunun Jaap Stam'ı diye sürüldü piyasaya. Neden? Çünkü Baki de kel!.. Şaka şaka... Tabii ki mevzu bu kadar basit değil. Altyapısını Ajax'ta almış bir futbolcu Baki. Bir dönem Sunderland'te de takıldıktan sonra Türkiye'ye geldi ve daha da çıkamadı. Aslen yetenekli ancak sakar bir futbolcu olması nedeniyle Beşiktaş'ta da fazla tutunamadan gönderildi. Belki kel olmasının da etkisi vardır ha? Bakın ne güzel parlak parlak...

Elimizden geldiğince saymaya çalıştık kel futbolcuları. Burada değinmememize rağmen aklımızdan halen silinmeyenler de var. Frank Lebeouf, Ivan De La Pena, Fabian Ernst, Altan Aksoy, Adnan Örnek ve diğerleri...

Eyvah! Hakan Şükür Şimdi De Yazmaya Başlamış :S

Son günlerde televizyon ekranlarında ya da yazılı basına verdiği röportajlar sayesinde adından sıkça söz ettiren Hakan Şükür, bundan sonra Fanatik Gazetesi'nde köşe yazısı yazacakmış. İlk yazısını da bugün kondurmuş. Birçok futbolsever tarafından saygı duyulan bir isme sahipken son zamanlarda yaptığı haset dolu konuşmaların ardından antipatiklikte Bülent Uygun'la kapışır hale gelen Hakan Şükür, bakalım bu köşe yazarlığı dönemini nasıl geçirecek... Bu gidişle zannediyorum ki Facebook'ta da bir grup açacak, Twitter ve Friendfeed'den de faydalanacak, olmadı bir blog açıp oradan da sallayacak, yetmeyecek ve Ekşi Sözlük ya da muadili bir siteye üye olup bu kez oradan kusacak. Neyse, iyi köşe doldurmacalar dileyelim biz şimdilik...

Arsenal'de Bir Türk Futbolcusu

Yurtdışındaki en yetenekli ve en çok gelecek vaadeden gutbetçi futbolculardan Oğuzhan Özyakup, geçen sezon katıldığı Arsenal'le iki senelik profesyonel sözleşmeye de imza atmış. Arsene Wenger'in bir türk futbolcusuna hocalık edecek olması müthiş bir şey ancak ne yazık ki Oğuzhan'ı Hollanda milli takımına kaptırdık gibi görünüyor. Hollanda U17 milli takımının kaptanı pozisyonunda oyuncu. Arsene Wenger, onun için "böyle bir yeteneği elimizden kaçırsaydık çok şey kaybetmiş olurduk" demiş. Umarız biz de şimdilik elimizden kaçırmış olduğumuz bu yeteneği bir gün tekrar kazanabiliriz.

24 Eylül 2009 Perşembe

MKE'den Dava


Nihayet MKE de Ankaragücü ve Melih Gökçek arasında olanlara tepkisini gösterdi. Ankaragücü'nün geçtiğimiz haftalarda yaptığı, çok tartışılan ve Gökçek Jr'ın başkan seçildiği kongrenin iptali için MKE tarafından dava açılmış durumda. Gerekçe olarak da Cemal Aydın tarafından MKE kökenli üyelerin kaydının iptal edilmiş olması ve Melih Gökçek adına da 400 üyenin kaydının yapılmış olması gösterilmiş. Ayrıca MKE çalışanı 146 kişinin üyelik talebi de tüzüğe aykırı oldukları gerekçesiyle reddedilmiş. Hoş, tüzüklerinin içeriğini bilmem ama adında MKE ifadesini taşıyan bir kulübün tüzüğünde bu kuruma mensup insanların üyeliğini kısıtlayıcı ne gibi bir madde olabilir, bu kişiler uygun değilse yeni kaydedilen 400 kişi nasıl uygundur, hiç anlayamadım. Umarım iyi sonuçlar verir bu dava.

23 Eylül 2009 Çarşamba

Solcu Romario!


Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi golcülerinden olan Romario, Brezilya Sosyalist Partisi'ne üye oldu. Maradona'ya ve Castro'ya yakınlığı da biliniyordu zaten.

23 yıllık kariyerinde resmi olarak 500'den fazla golü bulunan, özel maçlarla 1000 golü bulmuş bu adam, tek amacının fakir çocuklara yardım edebilmek olduğunu söylüyor.

Daha önceleri de "İlerici Parti" üyeliği varmış kısa bir dönem. Bazı projelerine de izin verilmemiş ama yeni partisiyle bunları gerçekleştirebileceğine inanıyor. Biz de başarılar diliyoruz kendisine.

Philip Morris Kasımpaşa'da!?


Ben de şaşırdım okuyunca ama turkspor.net adresli spor portalında okuduğum haberden yaptığım çıkarım bu yönde. Haberde ilgili kısım şu şekilde:

"Maç sonrası yaptığı Ali Güneş’in pozisyonunu görmedim açıklaması nedeniyle tepki alan teknik direktör Yılmaz Vural ise şunları söyledi:

Ali Güneş’in pozisyonunu görmediğim için görmedim dedim. Görmüş olsan gördüm derdim. Ben yalan söylemem. Yediğimiz ikinci golde Filip Moris sakalandı, Galatasaraylı futbolcular centilmence davranmadı, topu dışarı atmalıydılar, ama gol attılar."

Kaynak olarak da "radyospor" gösterilmiş. Radyospor'un internet sitesinde de aynı şekilde yazılmış. Tabii Filip Moris derken kastedilen, Kasımpaşa'nın Brezilyalı oyuncusu Andre Moritz'ten başkası değil. Ancak ben bu özensizliği, bu cahilliği kaldıramıyorum artık. Bu hatayı kim yaptıysa bıraksın artık bu işi. Yılmaz Vural da bu şekilde söylemiş olabilir. O söylediyse o da bıraksın. O söylediyse bile bu yanlışı düzeltmeyen gazeteciler de bıraksın. Filip Moris ne yahu?

Kategoriler

201 afrika uluslar kupası 2010 dünya kupası 2014 dünya kupası a milli takım a2 ligi abdul kader keita abdullah avcı adana demirspor adanaspor adnan polat adriano ajax akhisarspor alanyaspor alex de souza alexis sanchez ali sami yen stadı almanya alpaslan dikmen altay amerika birleşik devletleri andre santos andrea pirlo ankaragücü ankaraspor anket antalyaspor arda turan arjantin arsenal arsene wenger as monaco atınç nukan atletico madrid aurelien chedjou avustralya aydın karabulut aykut erçetin aykut kocaman azerbaycan aziz yıldırım ballon d'or bank asya 1. lig barcelona başakşehir batuhan altıntaş batuhan karadeniz bayer leverkusen bayern münih bekir irtegün belçika benfica bertul kocabaş beşiktaş Beşiktaş ve City blogtivi bogdan stancu bolton wanderers boluspor borussia dortmund bosna hersek braga brezilya bucaspor bundesliga burkina faso bursaspor bülent ataman bülent korkmaz bülent uygun bülent ünder caner erkin celal kıbrızlı celtic cem sultan cesc fabregas ceyhun eriş ceyhun gülselam cezayir championship chelsea christoph daum claudio bravo claudio caniggia claudio pizarro claudio taffarel copa america corinthians cristiano ronaldo cska moskova cüneyt çakır çaykur rizespor daniel güiza danimarka david villa deniz kadah denizlispor deportivo la coruna didier drogba didier zokora diego maradona dirk kuijt diyarbakırspor doğaüstü futbol gerçekleri dunga dynamo dresden egemen korkmaz eintracht frankfurt elano elazığspor elvir baliç emiliano insua emmanuel emenike emre can erdoğan arıca eskişehirspor euro 2012 euro 2016 fabio bilica fanzin faryd ali mondragon fatih terim fc sion fc twente felipe melo fenerbahçe fernando muslera ferudun tankut fifa fildişi sahili formalar frank lampard frank rijkaard fransa franz beckebauer futbol sandığı galatasaray gana gaziantepspor gençlerbirliği genoa getafe gheorghe hagi giampaolo pozzo gine gino pozzo glasgow rangers gökhan inler gökhan töre gökhan ünal göztepe granada greuther fürth guillermo ochoa gurbetçi futbolcular guti guus hiddink güncel güney afrika güny kore güvenç kurtar haftanın ardından hakan arıkan hakan çalhanoğlu hakan şükür hakemler hamburg hamit altıntop hannover 96 harry kewell hasan kabze hayrettin demirbaş hertha berlin hırvatistan hikmet karaman hollanda honduras hugo almeida ibb ibrahim üzülmez ibrahima yattara iddaa ilkay gündoğan inceleme incleme ingiltere inter irlanda cumhuriyeti ispanya istanbulspor isveç isviçre italya ivica olic j-league japonya jerry akaminko johan elmander jose mourinho jupp heynckes juventus jürgen klopp kadir has stadı kamerun kardemir karabükspor karlsruhe karşıyaka kasımpaşaspor kasper hjulmand kayserispor keylor navas kıymeti bilinmeyenler kocaelispor kolombiya konyaspor kosta rika kulüpler birliği la liga lazio lefter küçükandonyadis leipzig lens ligue 1 lionel messi liverpool livorno lokomotif moskova lomana lualua los galacticos lucas neill lugano lyon maç öncesi maç yorumu mahmut özgener mainz mali mamadou niang manchester city manchester united manisaspor mario balotelli mario götze marius alexe marsilya martin palermo mateja kezman medhi benatia mehmet ali aydınlar mehmet ekici meksika melih gökçek mersin idman yurdu mert günok mesut bakkal mesut özil metin diyadin metin oktay metin tekin mevlüt erdinç mhk michael owen michael skibbe milan milan baros miroslav klose muhammed demirci muhammet reis mustafa denizli mustafa yücedağ nadir çiftçi napoli necati ateş necip uysal newcastle united nicolas anelka nijerya nostalji notts county nuri şahin nürnberg oğuz çetin oğuz sarvan oğuzhan özyakup olcan adın olympiakos orduspor orhan şam osc lille oscar cordoba ömer toprak panathinaikos paok paraguay pep guardiola pierre webo portekiz porto portsmouth premier league premier lig psg ptt 1.lig radamel falcao rafael benitez rais m'bolhi raymond domenech real madrid real sociedad rıdvan dilmen ricardo quaresma rigobert song river plate robert lewandowski roberto carlos robinson zapata roma romario ronaldinho ronaldo rosenborg sabri sarıoğlu sakıp özberk samet aybaba samir handanovic sampdoria samsunspor schalke 04 selçuk inan selçuk şahin semih şentürk senegal sercan sararer serdal adalı sergen yalçın serie a servet çetin sezer öztürk shakhtar donetsk sırbistan simao sabrosa simon kuper simon zenke sinan bolat sinan engin sivasspor slaven bilic slovakya slovenya spor basını sportivi st etienne stefan scepovic stoke city stsl stuttgart süleyman koç süper final şampiyonlar ligi şenol güneş şili tayfun korkut temur ketsbaia tff thierry henry tim howard tim krul tolgay arslan tolunay kafkas tottenham hotspur toulouse trabzonspor transfer tsg 1899 hoffenheim tsl tugay kerimoğlu tunus türk telekom arena twitter u20 udinese uefa uefa avrupa ligi ufuk ceylan unutulmaz ikililer uruguay ümit karan ümit kayıhan ünal aysal valencia vfl wolfsburg villarreal vincent enyeama volkan şen watford wayne rooney werder bremen wesley sneijder yekta kurtuluş yeni zelanda yeşil burun adaları yıldırım demirören yılmaz vural yunanistan yunanistan süper ligi yusuf şimşek yücel ildiz zenit ziraat türkiye kupası ziya doğan zlatan ibrahimovic zoran simovic zvjezdan misimovic

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails